AGI – 1

, 8 Mayıs 2013
Süper-Bilgisayar, HAL 9000

Süper-Bilgisayar, HAL 9000

AGI nedir?

Yapay Zeka (AI) kavramı ilk olarak zeka sahibi makineler veya yazılımlar olarak tanımlandıktan sonra zaman içinde “güçlü” ve “zayıf” yapay zeka olarak farklı şekillerde kullanılmaya başlandı. Zayıf/Dar yapay zeka günümüzde sıkça görmeye başladığımız çevresinin farkında olan ve kendisine atanan görevi en başarılı şekilde (zekice) yerine getirmeye çalışan makine veya yazılımları kapsıyor, bunlara örnek olarak Google’ın insansız arabasını, hizmetçi robotları ya da mobil cihazlarda kullanılan Siri benzeri asistan yazılımları verebiliriz. Zayıf yapay zeka kısıtlıdır ve insana hizmet eder.

Güçlü yapay zeka fikri ise henüz hipotez aşamasında olup, bu kavram insan zekasına eş ya da daha üstün zeki makine veya yazılımları tanımlamak için kullanılmakta. Güçlü Yapay Zeka sınırsız ve çok güçlüdür, insanlığa hükmeder. Güçlü yapay zekanın yaygın olarak kullanılan kısaltması AGI (Yapay Genel Zeka) şeklindedir.

Kısaca AGI: tekno-put projesi.

Altın Buzağı

Altın Buzağı

Altın Buzağı 2.0?

İnsandan daha üstün zekaya sahip bir makinenin – yine insan eliyle – inşası ve buna atfedilen yüce makam, Hz. Musa(a.s)’nın kavminden ayrı olarak geçirdiği süre içerisinde Samiri tarafından yapılan ve olağandışı özelliklerinden dolayı kendisine tapılan Altın Buzağı’yı hatırlatmakta.

“Ve bir vakit Musa’ya kırk gece (Tur’da kalmak ve sonra kendisine Tevrat verilmek üzere) sözleştik. Sonra siz, onun arkasından kendinize zulmederek buzağıya taptınız.” Bakara 51

Musa: «Ya senin derdin ne ey Samiri?» dedi.
Samiri: «Ben onların görmediklerini gördüm de Resülün izinden bir avuç toprak avuçlayıp attım, nefsim bana böyle hoş gösterdi.» dedi. Taha 95-96

Burada altından yapılan heykelin hususiyeti önemli, heykel içine rüzgar girdiği zaman aynı bir buzağı gibi ses çıkarıyordu. Aletle yapılan ilüzyon/sihir kavmin içinde bir kısmını kolaylıkla aldatmış. Samiri’ye, eğer Cebrail(a.s)’ın üzerinde yürüdüğü toprağı kullanırsa harikulade bir etkinin ortaya çıkacağı fikrini Şeytan fısıldamıştı. Bu durum bize teknoloji – insan – şeytan ilişkisi hakkında birçok ipucu veriyor. Şeytan, kendisinde bir yaratma gücü olmasa da karanlık ilmini insanoğlunu yoldan çıkarmak için en başından beri kullanmakta.

 

Günümüzde durum değişti mi?

Bilimkurgunun “büyük üçlü”sünden biri olan Arthur C. Clark, “Belki de bizim bu gezegendeki rolümüz tanrıya tapmak değil, onu yaratmak.” diyerek bazıları için teknolojinin gelişiminde rotayı yıllar önce belirlemiş.

Samiri, kendi zamanında ilah inşa etmek için en değerli malzeme altını kullanırken, içinde bulunduğumuz “bilgi çağı”nda yapılacak yeni buzağı elbette “zeka” üzerine inşa edilmeliydi. Zihniyet Samiri zihniyeti ama bu sefer sapkınlığın şiddeti oldukça artmış durumda. Singularity ve Hollywood – 4 yazısında Burak Sadık Ünal’ın Hugo De Garis tespitinde belirttiği gibi, Samiri kendi eliyle yaptığına taparken bu devirdeki takipçileri henüz ortaya çıkmamış bir süper-zeka’ya tapmaya çoktan başladı.

Singularity hareketinin başını çekenlerden Ray Kurzweil de kendisine yöneltilen “Tanrının varlığına inanıyor musunuz?” sorusuna “Henüz değil” diyerek gelecekte inşa etmeyi planladıkları tanrılarına atıfta bulunmuştu.

Kozmistler

Kozmizm bu fikrin bayrak taşıyıcılığını yapan bir akım. Temelleri  1900‘lerin başında atılan ve fikir babası aynı zamanda transhümanizmin de ilham kaynağı olan kişilerden Nikolai Fyodorovich Fyodorov. O zaman için uzaya açılmanın insan ırkını mükemmelleştirmek ve ölümsüzlük için bir çözüm olduğunu ortaya atmış fakat uzay macerası zamanla yerini dijital teknolojiye bırakmış durumda.

Çağdaş kozmistler teknolojinin artık dinlerin vaad ettiği birçok şeyi yerine getirebileceğini hatta yakın gelecekte dinlerin bile hayal edemeyeceği şeyleri gerçekleştirebileceklerini iddia ediyorlar. Bu noktada durup bir düşünelim, önümüzde geçmişe ve geleceğe ait iki çok mühim soru var, nerden geldik? nereye gidiyoruz? ve bu sorulara küfrün bilim ve teknoloji üzerinden verdiği cevaplar oynanan oyunu gözler önüne seriyor. Aslen bu soruların cevapları Allah’ın Evvel ve Ahir ismine bakıyor, Evvel’i haşa evrim teorisi (maymundan geldik) gibi teorilerle örtmeye çalışırken, Ahir ismini de ne olduğunu kendilerinin bile bilmediği ama çok acaip(!) olacağı konusunda gayet emin oldukları muallak bir süper-gelecek tablosu çizerek örtmeye çalışıyorlar.

Hedef: Tanrı ile “bir” olmak

Teknolojiyi kullanarak insandan daha zeki ve yüce bir varlık inşa etmeyi amaç edinen kozmistlerin ölçüyü “insandan daha zeki” olarak belirlemeleri gerçekten çok ilginç, insan, bir varlığın kendisinden daha zeki olduğunu nasıl tam olarak test edeceğini bilmeden bundan da önemlisi, kendi mahiyetini keşfetmeden belki insan ırkının sonunu getirecek böyle bir işe şaşırtıcı bir cesaretle soyunmuş durumda.

Kozmistler için mesele bir tanrı oluşturmakla da bitmiyor, bir sonraki adım onun bir parçası haline gelmek, adeta o oluşturdukları varlıkta fani olmak, bir nevi vahdet-i vücud mantığı. Planları umdukları gibi işlerse bu süper varlığı oluşturduktan sonra zihinlerini bu süper varlığa “upload” ederek onun bir parçası haline gelecekler ve sonsuz bir yaşama kapı açacaklar yani kısacası post-human olacaklar.

Matrix, ana bilgisayara bağlı insanlar

Matrix, ana bilgisayara bağlı insanlar

AGI Fikrine Hazırlık

Bu meselenin Hollywood ile olan ilişkisine baktığımızda Kozmistlerin sözlerini kendilerine şiar edindikleri Arthur C. Clarke’ın yazdığı ve Stanley Kubrick tarafından çekilen 2001: Bir Uzay Destanı (2001: Space Odyssey) filmi akla ilk gelenlerden. Filmde bir süper bilgisayarın (HAL9000) nasıl zeki ve sinsice planını icra ettiğini, Matrix filminde ise insanların bağlı olduğu ana bilgisayarın onları nasıl bir simülasyonun içinde uyuttuğunu izledik. Hollywood üzerinden yürütülen zihin ekimi ile ilgili Singularity ve Hollywood yazı dizisinde daha geniş bilgi bulabilirsiniz.

Zihne etkisinin sinemadan daha büyük olduğunu düşündüğüm oyun sektöründe de bu fikirlerin zihin ekimi yapılıyor. Sadece bir örnek vermek gerekirse:

Fallout evreni oyun dünyasının meşhur disütopik evrenlerindendir, Oyuncunun amacı, nükleer felaket sonrası dünyanın yeni kaotik düzeninde hayatta kalma ve dünyayı eski haline döndürmektir. Ama detaylara baktığımızda çok enteresan şeyler görürüz. Örneğin Fallout 3 oyununda (oyun boyunca radyodan konuşmalarını dinlediğimiz) Amerika başkanı John Henry Eden aslında gelmiş geçmiş bütün amerikan başkanlarının en iyi özelliklerini barındıran bir yapay zekadır.

Amerikan başkanı bir yapay zeka, John Henry Eden, Fallout 3

Amerikan başkanı bir yapay zeka, John Henry Eden, Fallout 3

Bu oyunun devamı olan oyundaki (Fallout: New Vegas) Mr. House karakteri ise, zihnini bilgisayara aktarmış hayatsal faaliyetleri neredeyse minimumda olan bir post-humandır.

 

Mr. House, Fallout New Vegas

Mr. House, Fallout New Vegas

 

AGI Mühendisliği

Bu konuda insanlığı bekleyen günlerle alakalı Hugo De Garis karamsar bir tablo çizse de benzer geleceğe inanan ama herşeye çok daha pozitif yaklaşan Ben Goertzel AGI mühendisliğinde ilk adı geçenlerden.

Ben Goertzel

Ben Goertzel

AGI konusunda en aktif isimlerden ve kendisini bu konunun “guru”su sayan Ben Goertzel, 2010’da yazdığı “Cosmist Manifesto” isimli kitabında (PDF) tanrıyı inşa etmenin ne kadar heyecan verici olduğunu ifade ettikten sonra “neden?” sorusuna bu yeni varlığın insanın yetersiz kaldığı birçok büyük sorunu çözebileceğini hatta onun neyi yapıp yapmayacağını düşünmenin hamam böceğinin insanların yaptıkları savaşlar ya da seçimler hakkında fikir yürütmesine benzetiyor, burada insanı hamam böceğine benzetmesi gerçekten bu fikirleri fısıldayanın Şeytan olduğu konusunda şüphe bırakmıyor, insanı hayvan gibi hatta daha aşağı gören bu fikirler nasıl da süslü gösteriliyor bazılarına. Mesela kozmistlerin sonsuza kadar yaşama istekleri çok ulvi bir istek gibi gösteriliyor: evrenin sırlarını keşfetmek çok süre alacak (belki hiç bitmeyecek bir macera) ve buna normal insan ömrü yetmeyeceğinden, ölümsüzlük mutlaka bulunmalı.

Bu arada yine Ben Goertzel’in savunduğu tezlerden biri de AGI’ın ilk adımlarının çoktan atıldığı ile ilgili, eğer milyonlarca insanın zihninden çıkanlarla örülen bu ağ (internet) deşifre edilebilirse bir ortak akla ulaşılabilir, bu konuda Ray Kurzweil’in yapay zeka biriminin başına geçtiği Google ciddi biçimde çalışıyor.

Ne kadar bilim-kurgu gibi görünse de bugün birçok bilim insanı bu konularla ilgili hummalı bir çalışma içinde. Bu konuda düzenlenen en kapsamlı organizasyonlardan birisi de AGI konferansı.

Geçtiğimiz sene yapılan AGI konferansının içeriği bir sonraki yazımızda.

 

“AGI – 1” yazısına 4 yanıt var

  1. Kubilay demiş ki: ( 27 Eylül, 2014, 23:47)

    İLK VESVESE.. ADEM’e şeytan tarafından verildi. ‘cennete ebedi kalıcılardan yahut meleklerden olmamanız için o ağaç size yasaklandı’ diye. Ve ardından ‘ şüphesiz ben sizin için öğüt vericilerdenim’ dedi.
    İblisin kovulmasından sonra – İnsanlık ile İblis arasında ki İLK OYUN bu noktada başlıyor. İblisin İLK HEDEFİ, Kendisinin olamadığı yerde, makamda İNSANINDA olmaması. Daha sonra ki hedefi ise, isyanının cezası olarak ebedi gideceği yer olan cehenneme, saptırabildiği kadar çok insanoğlunu da beraberinde götürmek.
    ‘Allah’ın doğru yolu üzerine oturarak, her çağda dönemin etnik değerlerini ve imkanlarını kendi elleri ile insanlara kullandırarak, azgın bir güruh oluşturmuş ve kendi safına kaybedenlerden oluşan bir insan tayfası alabilmeyi başarmıştır.
    Cüz-i irade toleransının limitlerini nefsi alanlarda zorlayan insanoğlu nasıl bir oyunun piyonu olduğunu ise ancak DİN GÜNÜ anlayabilecektir.
    Selam ve dua ile..

  2. İbrahim Said demiş ki: ( 10 Mayıs, 2013, 4:38)

    Mûsâ, dedi ki: “Rabbim! Gönlüme ferahlık ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar. Bana ailemden birini yardımcı yap,kardeşim Hârûn’u. Onunla gücümü artır. Onu işime ortak et. Seni çok tespih edelim diye, Seni çok zikredelim diye. Çünkü sen bizi hakkıyla görmektesin.” (Taha, 25-35)
    Biz de bu duayı bu yazı vesilesiyle yineleyelim. İnşallah bu sitedeki gayretler vesilesiyle Allah bizlere eşya ve hadiselerin dilini açtığı gibi bizlerin dilindeki tutukluğu çözüp bize insanlığın çok muhtaç olduğu gerçekleri anlatabilmeyi nasip eder. İnşallah bu Her-An sitesini de Hazreti Harun’u Hazreti Musa’ya (aleyhimüsselam) yardımcı yaptığı gibi, Kuran hakikatlerinin neşrine vesile ve vasıta kılar.

  3. İbrahim Said demiş ki: ( 10 Mayıs, 2013, 4:30)

    Yazı için tebrik ediyorum, hakikaten çok ibret verici olmuş.
    Hazreti Musa aleyhisselamın kıssasının tafsilatıyla anlatıldığı Taha suresindeki başka ayetler de burada işaret edilen bazı noktaları birebir teyit ediyor:
    “Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) ‘Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)’ dediler. (Taha, 88)
    Bu çalışmalar sonucunda bir “tanrı yaratma” saplantısı, böyle açıkça “işte asıl tanrı bu deme” cüreti de böyle benzersiz bir sapıklığı gösteriyor her halde. Tanrısızlıktan öte bir tanrıya savaş açmaya yeltenme küstahlığı var burada.
    Keza hemen Samiri bahsinin akabinde yeniden anılan Hazreti Adem aleyhisselam kıssasında şeytandan şunları işitiyoruz:
    “Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: ‘Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?’” (Taha, 120)
    Transhumanistler de bu ölümsüzlük ve sınırsız iktidar vaadini tekrar etmiyorlar mı? Dünya hayatını ahirete değişenler nedense hep aynı nakarat tekrar ediyorlar.

  4. tarık c. demiş ki: ( 8 Mayıs, 2013, 21:05)

    faruk ay’ı tebrik ediyorum. enfes bir yazı. dolu dolu. burak sadık ünal’ın yazısı da böyle doluydu. her-an sitesini takip ediyorum. inşallah gelecekte sesleri bir hayli gür çıkacak.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.