Kur’an ve Singularity

, 18 Mayıs 2013

 

Bernard Shaw: “Geçmiş zamanın putlarının taş ve tahtadan yapılmasına mukabil günümüzün putları etten ve kemiktendir.”

Bu söz geçerliliğini – Hollywood’un Star Sistemi ve bu sistemin tüm dünyadaki taklitleri düşünülürse – hala sürdürmektedir. Ancak biraz değiştiğini en azından geleceğin tanrılarının (putlarının) metalden olacağını söyleyebiliriz veya dijital tanrılar (putlar) olacağını.

 

Singularity Merdiveni (Temsili Resim)

Singularity Merdiveni (Temsili Resim)

Technocalyps isimli belgeselin bir bölümünde “Digital Messiah” tabiri bizzat singularity’ciler tarafından kullanılıyor. Dijital çağda üstel büyüme (Moore Kanunu) sonucunda bir kurtarıcı/mesih yaratabileceklerini düşünüyorlar.

Mesih kavramı, batı toplumlarında bir nevi tanrı manası taşımaktadır. Dolayısıyla “Digital Messiah” kavramı ile dijital bir tanrı yapmaktan bahsetmektedirler. Geçmişin putlarının/tanrılarının taş ve topraktan yapılmasına mukabil dijital bir tanrı… Kur’an ise bu marazi düşünceyi bize asırlar öncesinden haber veriyor:

İsrailoğullarını denizden geçirdik, orada kendilerine mahsus bir takım putlara tapan bir kavme rastladılar. Bunun üzerine : “Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için bir tanrı yap!’’ dediler. Musa: Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz dedi. (Araf Suresi – 138)

Musa (as) , taleplerine karşılık olarak pek çok şey söyleyebilecekken, toplumunun cehaletine vurgu yapıyor. Gerçekten de hikmet açısından çok fakir ve cahil olmadan insan kendi yaptığı bir şeyin, sadece kendisi tarafından yapılmış olmasından dolayı bile tanrı olacağını düşünemez.

Diğer yandan devrimizin tekno-putlarının ve en sonunda bunların patronu olacak bir dijital tekno-putu yapma çabasındaki insanların, cehaleti bir argüman olarak kullandıklarını görüyoruz. Özellikle ruhun, insanın, idrakin, şuurun, hissin hakikatleri, nitelikleri, mahiyetleri ve tanımları üzerine hiçbir şey söyleyemeden yani “cahil” durumda iken bunları yaratmaktan bahsediyorlar ve “Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz” hitabına tam muhatap oluyorlar.

Singularity ve Tekno-Put

Singularity çerçevesinde inşa edilecek tekno-putlar ile esma-i ilahi ’ye ait icraatın simülasyonu yapılmaya çalışılıyor. Bir yönüyle teknoloji yani sonradan olan ile ezeli olan ihata edilmeye çalışılıyor. Başı ve sonu olan bir şeyin sonsuzu ihata etmesinin imkânsızlığı akıl edilmiyor. Singularity, bu yönüyle cehalet açısından en önde bir pozisyonu hak ediyor. Bilginin çokluğu ile hikmetin yokluğunun kesişiminde ortaya çıkan bir düşünce olarak…

O halde , yaratan Allah, yaratmayan putlar gibi olur mu? Hala düşünmüyor musunuz? (Nahl – 17) Allah’ı bırakıp da taptıkları (putlar) , hiçbir şey yaratamazlar çünkü onlar kendileri yaratılmışlardır. (Nahl – 20)

Singularity’nin İlahlık İddiası: Ölümsüzlük

İlahi icraatın her vaadini simüle etmeye çalışan bir akımın, kendini ilah yerine koymaya çalışması ve bunun doğal neticesinin de ölümsüzlük vaadi olması kaçınılmazdır.

Ray Kurzweil

Ray Kurzweil

“Sonsuz yaşama ulaşacak kadar uzun yaşamak” (Ray Kurzweil’ in “Fantastic Voyage” isimli kitabının alt başlığı)

Ray Kurzweil, bu çağın popüler bir isteğine cevap veriyor. Bu dünyada çok uzun hatta sonsuza kadar kalmak isteyen herkesi, kendi davasına davet ediyor. Anti-aging yani yaşlanmanın geri çevrilmesi, her türlü estetik ile kozmetik olarak yaşlanmanın etkilerinin silinmeye çalışılması gibi konuların popüler olduğu ve gençliğin, kendisinin bir fetişe dönüştüğü günümüz dünyasının hakikatten uzak insanlarına, en fazla inanmak isteyecekleri bir yalanı vaat ediyor. İnsan, bazen arzuyu fikir zanneder. Bu arzunun ağındaki insanlar, bu yönüyle en kolay ikna edilen kitleyi oluşturuyorlar.

Yemin olsun ki, sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın, oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür. (Bakara Suresi -96)

Singülariteryen tezlerden biri de insanın genetiğini değiştirip ölümsüzlüğü bir de bu yol ile denemek. Yaşlılık ve ölüm, singülariteryenlere göre yenilmesi gereken hastalıklar gibi. İnsanı Ahsen-i takvim’de yaratılmış bir varlık görmüyor ve mutlaka geliştirilmesi/değiştirilmesi gereken bir varlık gibi ele alıyorlar.

(Şeytan): ”…Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler…” Kim Allah’ı bırakır da Şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür. (Nisa – 119)

Firavun Haman ve Singularity

Firavun ise şöyle dedi: «Ben, sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum. Ey Haman, haydi benim için çamur üzerine bir ocak yak da bana bir kule yap; belki Musa’nın tanrısına çıkarım; ama ben kesinlikle onun yalan söyleyenlerden olduğunu sanıyorum.»

Yukarıdaki ayette tekno-putperestlik ile antik putperestlik (mısır putperestliği) arasında çok sayıda tevafuk görebiliyoruz. Bunlar sırasıyla: Firavun’ un kibri (1) , Haman’da cisimleşmiş şekli ile bu kibrin, gururun bir şeyler inşa edebilme/yapabilme becerisine yani technos bilgisine alet bilgisine dayanması (2) , göklere ulaşmak ile ilgili bir takıntı/saplantı üzerinden hareket edilmesi (3) , henüz bilinmeyen yani hakkında cahil olunan bir konuda muhalif cereyanın, tevhid akidesinin yalanlanması; hiç bilmediği bir şey hakkında fikir sahibi olunması; cehaletin bir argüman gibi kullanılmasıdır. (4)

Firavun Kibri (1)

Firavun ise şöyle dedi: «Ben, sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum.»

Belki de bu gezegendeki rolümüz Tanrı’ya ibadet etmek değil, O’nu yaratmaktır. (Arthur C. Clarke)

Ben Goertzel ve Hugo De Garis

Ben Goertzel ve Hugo De Garis

Ben Goertzel, kitabının (Kozmist Manifesto) “Tanrıları İnşa Etmek” ismini verdiği bölümüne Arthur C.Clark’ın yukarıdaki sözünü alıntılayarak başlıyor. Ray Kurzweil de aynı manayı ifade etmek sadedinde: “Tanrıya inanıyor musunuz?” sorusuna “henüz değil” diye cevap vermişti. Çünkü henüz tanrıyı icat etmemişti. Hugo De Garis ise akıllı makinelerin güçlenme süreçlerinin sonunda tanrılar gibi olacağını iddia ediyordu. Kendisine de bu tanrıların doğuşuna sebep olan bir baba rolünü/ünvanını seçmişti. Her biri de ölümlü olan ve aynı şekilde ölümlü bir evrende yaşayan bu insanların ve temsil ettikleri fikrin kibrinin Firavun’dan daha az olduğunu düşünmek mümkün değil.

Technos /Alet /El ile Yaptığına Tapmak (2)

…Ey Haman, haydi benim için çamur üzerine bir ocak yak da bana bir kule yap; belki Musa’nın tanrısına çıkarım…

Tarih boyunca, kendi devrinin anlayışına göre kuleler yapılmıştı.

Tarih boyunca, kendi devrinin anlayışına göre kuleler yapılmıştı.

Mısır’ın inşa teknolojisinde devrinin en önde gelen medeniyetlerinden biri olduğu bilinmektedir. Ayrıca tarihçiler, Firavun’ un şehri olduğu varsayılan Pi-Ramses’in inşasının hızlandırılması için tuğla pişirme tekniklerinin de geliştirildiğini kaydetmektedirler. Ayetten de anlaşılacağı gibi Haman maddi aletlerin ve bilginin; o devrin teknolojisi olan inşaat bilgisinin de temsilcisi gibidir. Haman isminin kaynağının, Ha-Amon yani Amon Rahiplerinin Başı manasına geldiği de kuvvetli tezlerdendir. Bu yönüyle Haman metafizik bilgi ile maddi bilginin kesişiminde durmaktadır; firavun’un eli gibi, firavun’un teknoloji ve iş yapma kudretini simgelemektedir. Firavun da kibrini, Haman’a havale ettiği bir kule üzerinden ifade eder.

Singularity’ciler de Ray Kurzweil gibi göklere uzanan bir kuleyi , devrin şartlarına göre inşa çabası içindeler. Singularity merdiveni ismini verebileceğimiz üstel bir eğri ile technos’u yani aleti insanı da dönüştürecek bir şekilde geliştirerek göklere ulaştırma sevdasındalar. Singularity’nin en önemli sembollerinden birine dönüşmüş olan üstel büyüme eğrisi giderek hızlanarak bir noktadan sonra kule gibi amudi yükselmeye başlar. Zaten bu amudi yükseliş sonrası tahmin edilemezliği ifade için seçilmiş bir kelimedir Singularity. Kökenini ise astro-fizikteki bir terimden alır, yani maddi anlamda gök ile ilgili bir terimdir. Nihai olarak bu noktada Kurzweil’in ekspo-kulesi (üstel büyüme kulesi) bize Haman’ın kulesini çağrıştırır. İkisi de göklere ulaşmak adına alet bilgisini/technos’u kullanma sevdasındadırlar.

Ben Goertzel ise bu konuya daha farklı bir açıdan yaklaşıp meselenin sadece ” elleri ile yaptığına tapmak” boyutunda kalıyor. Kozmist Manifesto isimli kitabının 298.sayfasında, teknolojinin ilerlemesinin bir sonucu olarak kendi evlerimizde bize yardımcı olacak tanrılar yapabileceğimizi söylüyor.

Hz. Ömer: “…güldüğüm şu, her akşam helvadan put yapar, ertesi gün öğlen sıcağında acıkınca da tutar onu yerdik”

Antik putperestlikten günümüzün tekno-putperestliğine, temel bakış açısının değişmediğini ve en temelinde, Firavun’dan Arap çöllerine ve oradan günümüze bütün meselenin kendi eliyle yaptığına tapmakta; kendi eliyle yaptığından dolayı hevasına tapmakta odaklandığını görüyoruz.

Göklere Ulaşmak/Fethetmek Saplantısı (3)

‘’…bana bir kule yap; belki Musa’nın tanrısına çıkarım…’’

Singularity'nin Yükselişi ve Mecazi Kulesi

Singularity’nin Yükselişi ve Mecazi Kulesi

Kozmizm, Singularity gibi kelimelerin uzaya/göğe referans vermesi haricinde Hugo De Garis, Artilect War isimli kitabında “olağanüstü akıllı makinaların” kozmos ölçeğinde iş göreceğine dair kehanetlerde bulunuyordu. Ben Goertzel ise manifestosunda bu evrenin sınırlarının dahi ötesinde bir fetih düşüncesi ile “multiverse” dediği bir kavram ile bilimsel olma kaygısından da tamamen sıyrılarak paralel evrenlerdeki üstün varlıklarla da iletişime geçmekten bahsediyordu.
NASA, DARPA gibi büyük bütçeler yöneten kurumlar, singülariteryen projeleri kısmen fonluyor ve aynı zamanda bu kurumlar, global ölçekte toplam uzay araştırmaları bütçelerinin %90’nından fazlasını temsil ediyor.

Bir başka Singülariteryen olan Peter Diamandis’in ise uzayda maden arama üzerine kurduğu bir şirketi bulunuyor.

Cehaletin Bilgi Kaynağı Gibi Kullanılması (4)

«… belki Musa’nın tanrısına çıkarım; ama ben kesinlikle onun yalan söyleyenlerden olduğunu sanıyorum.»

Firavun, henüz bilmediği belli olan bir konuda, Musa(as) ile ilgili hüküm veriyor. Singularity’ciler de henüz bilmediklerini itiraf etmek zorunda kaldıkları pek çok kavram ile ilgili hatta onları yaratmak ile ilgili hüküm vermiyorlar mı? Firavun’un kendi ifadelerinden Musa’nın Tanrısı’na henüz inanmadığı anlaşılıyor çünkü bilmiyor ve bilgisizliğine bina ediyor hükmünü, yani Ray Kurzweil’in tanrıya inanıp inanmadığı sorulduğundaki cevabı gibi: ” Henüz değil” çünkü Ray de henüz bilmiyor. Hükmünü de bilgisizliğine/cehaletine bina ediyor? Soruyorum: Temeli cehalete dayanan merdiven göğe çıkabilir mi?

“Kur’an ve Singularity” yazısına 3 yanıt var

  1. Ca demiş ki: ( 8 Ağustos, 2016, 0:05)

    Bu sitedeki tum yazilarin bir kitapta derlenmesi ne guzel olur

  2. Nuri demiş ki: ( 19 Nisan, 2016, 13:32)

    Oktan keleş kitaplarında dabbetül arz singularity bağlantasını çok açık bir şekilde açıklıyor..insanlık gerçekten büyük tehlikede…

  3. Ahmet Soylu demiş ki: ( 20 Mayıs, 2013, 9:51)

    “Hollywood’un Star Sistemi ve bu sistemin tüm dünyadaki taklitleri…” Star (yıldız) deyince aklıma şu hadisler geliyor.
    “Ashabım gökteki yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz”
    “Ümmetimin alimleri Israil ogullarina gelen peygamberler gibidir”
    Bizler peygamber efendimizin ashabına uymak yerine yalancı yıldızlara (starlara) uyuyoruz. Anamızın, babamızın doğum gününü dahi bilmezken bunların herşeyini biliyoruz. Belki kenilerinden daha iyi.
    Siz ise son evreden bahsemişsniz. İsabetli bir tespit. Ashablıktan tanrılığa terfi edecekler.
    Allah ıslah etsin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.