Ölümsüzlük Öncesi Mühlet Kazanmak

, 4 Eylül 2014

İnsan, yaratılmışlar arasında ahsen-i takvimde yaratılmış ve yeryüzünün halifesi olarak, bu aleme imtihan için gelmiştir. Ancak bir başka yaratılmış olan Şeytan bu durumdan fazlasıyla rahatsızdır. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah insanları, Şeytan’ın apaçık düşman oluşu hakkında çeşitli vesilelerle uyarır. Şeytan Adem(a.s.)’ın yaratılışından itibaren ona düşmandır. Şeytan’ın Adem(a.s.)’ı aldatmak için kullandığı ve yasak ağaçtan meyve yiyerek dünyaya indirilme hadisesine yol açan argümanı ise şöyledir:

 

“Derken Şeytan bunlara kendilerinden örtülmüş olan çirkin yerlerini açmak için ikisine de vesvese verdi, ve sizi rabbiniz başka bir şey için değil, sırf Melek olacağınız yahut ebediyen kalanlardan olacağınız için bu ağaçtan nehyetti dedi” (Araf 7/20)

 

Şeytan’ın insana cennetteyken de vaadi ebedilikti, yani günümüzde popüler dilde kullanıldığı şekliyle ölümsüzlüktü. O günden bugüne ne kadar zaman geçti bilinmez, ama dünyaya gelen büyük zalimlerin bir çoğu ölümden yüz çevirdi ve ölümsüzlük için farklı çözümler bulmaya çalıştılar. Hatta bu zalimlerden bir kısmı, kendisini ölümsüz görmeye başladı. Halbuki anlamaları gereken bu dünyanın ve içindekilerin bir imtihan olduğuydu.

 

Celalim hakkı için sizi imtihana sokacağız, tâ ki içinizden mücahidleri ve sabredenleri belli edelim ve haberlerinizi imtihan meydanlarına nümune yapalım (Muhammed 47/31)

 

Allah, yukarıdaki ayette, Celal isminin hakkını ortaya koyarak hem bu imtihanın hem zorluğu olduğunu, hem de bu imtihanın ne kadar kuşatıcı olduğunu anlatmaktadır.  Her imtihan gibi, bu imtihanın da bir sonu vardır. Her insanın hayatında farklı zorluklarda ve sürelerde imtihanlar olabilir. Ancak genel olarak diyebiliriz ki, insan için bu imtihan ölüm ile sonlanır.

 

Her nefis ölümü tadacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konulursa işte o murada erdi, yoksa dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değil (Al-i İmran 3/185)

 

İnsana iyi ile kötüyü ayırabilmesi için bir donanım verilmiş, bu donanımın hakkını verebilmesi için de önüne fırsatlar, imtihan şeklinde konulmuştur. Ölüm ise bu imtihanların tamamen bittiğini gösteren bir sınır gibidir. Bir başka deyişle, insanın hayatı kendisine verilen bir mühlet gibidir, bu mühlet içerisinde insandan beklenen yukarıda not düştüğümüz ayette görüldüğü gibi sabretmesi ve cihat etmesidir. Ya da farklı ayetlerde ortak bir şekilde belirtildiği gibi, iyiliği emretmek ve kötülükten men etmektir denebilir. ( Al-i İmran 3/104, Tevbe 9/ 71 ve 112 , Hud 11/116) Ancak kesin olarak mühlet verildiği Kur’an’da zikredilen bir başka yaratılmış ise Şeytan’dır. Kur’an-ı Kerim’de Şeytan’ın isyanı ile ilgili ayetlerden üçünde (Araf, 7/15; Hicr, 15/37; Sad, 38/80), Şeytan’ın “mühlet verilenlerden” olduğu zikredilir. Bu mühlet kıyamete kadardır ve Şeytan’ın iddiası insanları Allah’ın ayetlerinden saptırmaktır.

Adem(a.s.) ile Şeytan arasında geçen aldatma hadisesindeki en önemli hususlardan birisi, yazının başında belirttiğimiz aldatmanın argümanıdır. Şeytan’ın herhangi bir şekilde bir insanı kötülüğe zorlaması mümkün değildir, Şeytan’ın yaptığı sadece teklif etmektir. Araf Suresi 7. ayette Şeytan’ın bir zorlamasının olmadığı, sadece vesvese vererek teklif ettiğini görmekteyiz. Ancak bu hadise ile Şeytan belki de çok az kişinin verebileceği bir imtihanın arketipini oluşturmuştur. Geçmişte unuttuğumuz zamanları bilemiyoruz ama belki de günümüze kadar, ölümsüzlük teklifi sadece buna ulaşabileceği illüzyonuna kapılabilecek kadar güçlü insanlara (firavunlar, krallar vb.) yapılabilir durumdaydı. Günümüzde ise durumun farklı olduğunu, son yılların Hollywood yapımlarını izledikçe, bilimsel araştırmalarını takip ettikçe, herkese sunulan nihai ürünün ölümsüzlük olduğunu görebiliyoruz. Ölümsüzlüğün teklifi ilk defa kitlesel olarak yapılıyor. Şeytan, insanlara kendi elleriyle yaptıkları putlara tapmalarını teklif etmiyor artık, bunun yerine kendilerini put olarak görmeyi teklif ediyor. Bu teklif çağın pazarlama akımlarıyla uygun adım giderek kişiselleştirilmiş durumda.   Kimisi mekanik parçalar yerine genetik gelişimi tercih ederken, kimisi için Demir Adam gibi gezmek çekici olabilir. Bu da aslında Singularity akımının insanlığı etkileme konusundaki potansiyelini ortaya koyuyor. Ölümsüzlük gibi bir hedefe, Singularity akımının bünyesinde ya da çevresinde görünüşte bir değil birden fazla çözüm alternatifi var. Bu da bu kadar büyük bir hedef için tatmin edici bir durum olarak görülebilir, çünkü tüm insanlık olarak hala fosil yakıtların yerini ikame edecek bir alternatif bulamamışken, ölümsüzlük yolunda dört koldan araştırmalar yapılması fazlasıyla etkileyici. Henüz bir kısmı teori aşamasında, bir diğer kısmı da deney aşamasında olan yöntemlerin çeşitliliği, ölümsüzlük konusunda fanatik olan bir kişi için yeterince doyurucu olacaktır. Bir de bu yöntemlerin sunumları ve tanıtımları için milyarlarca dolarlık sinema ve oyun endüstrisinin kullanıldığını düşünürsek gerçekten ölümsüzlüğe yakın olduğumuzu düşünen geniş bir kitle olması pek de anormal değil. Hatta bu kadar gelişime rağmen henüz ortada net bir sonucun olmaması, fanatik kitleden bir çok kişiyi şaşırtıyor olabilir. Kısaca özetlemek gerekirse,

  • Genetik olarak yaşlanmanın durdurulması, yaşlanma geni vs.
  • Nanobotların bedeni tamir etmesi
  • Robotik, parçalarla bedenin desteklenmesi
  • Tüm zihnin bilgisayara yüklenmesi
  • Beyin kullanımının genetik olarak ya da farklı uyarıcılarla (kimyasal ya da teknolojik) arttırılması

gibi yöntemler defalarca farklı şekillerde ortaya konuldu. Bir de bu yöntemlerin beraber kullanıldığı durumları da sayarsak, onlarca şekilde ölümsüzlüğe ulaşabiliyoruz gibi bir resim var önümüzde. Ray Kurzweil, Transcendent Man belgeselinde “Yani, Tanrı var mı?” sorusuna “Henüz değil diyebilirim” şeklinde cevap veriyor. James Bedsole ile yaptığı ropörtajda da Tanrı’yı bir varlık olarak değil de evrimin sonucunda gelişen insanın ulaşacağı nihai ideal olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Diğer bir Singulariteryan olan Jason Silva ise bu kadar retoriğe girmeden belgeselinin ismine “ Tanrılara dönüşmek (Turning into Gods)” ismini koyuyor. Diğer bir konuşmasının (Festival of Dangerous Ideas, Sydney, 2014) başlığı da “Artık biz Tanrılarız (We are Gods now)”.

Adem(a.s.) zamanından beri  bu şekilde bir kitlesel şirk teklifi hiç olmuş mudur bilinmez, ama teklifin içeriği Şeytan’ın arketipik teklifiyle neredeyse birebir benzerlik içeriyor; ölümsüzlük ve melek olmak Şeytan’ın teklifiydi, Singularity’nin teklifi ise ölümsüzlük ve tanrı olmak. Tanrı kelimesine sürekli çoğul atıf yapıldığı için, buradaki tanrı kavramlaştırması daha çok Yunan ve Roma mitolojilerindeki tanrı kavramına benzetilebilir. Bu tanrılar, bilindiği gibi insanla kıyaslandığında olağan üstü güçlere sahip, ancak birbirleriyle ve insanlarla olan ilişkilerine bakıldığında insana benzer varlıklar. Ayrıca bu mitolojilerde çeşitli olaylar sonucunda, tanrı olan insanlara da rastlanmakta. Bu nedenle, tanrı kavramlaştırmasından anlaşılanın Vahid ve Ehad olan, Kadir-i Mutlak Allah’tan uzak bir tanrı anlayışı olduğu açıkça görülüyor. Buradan yola çıkarak ayetteki melek olma teklifi ile Singularity’nin sürekli tanrı olma üzerinde durmasının, neredeyse birebir benzerlik olduğunu düşünüyorum.

Ancak ölümsüzlüğün görece yakın olması ile buna erişildiği an arasında siyah ile beyaz kadar keskin bir fark var. Çünkü ölümsüzlük çözülmediği sürece, ölüm bir vaka olarak ortada duruyor olacak ve insan Allah’ın verdiği ömür kadar bir mühlet ile yetinmek durumunda kalarak kaçınılmaz olarak ölümü tadacak. Bu durum, teklifin inandırıcılığını azalttığı için kabul edilmesini zorlaştırıyor. Burada ise insana verilen ömür mühletine müdahale edebileceğini öngören iki yöntem devreye giriyor.

Bunlardan birincisini, sağlıklı yaşam başlığı altında oluşturulan, yaşam süresini beslenme ve desteklerle arttırmaya yönelik çalışmalar teşkil ediyor. Diyetler ve destekleyici haplar büyük bir endüstri haline gelmiş durumda. Singularity kahini Ray Kurzweil da bu konuda önerdiği yöntemleri kehanetleriyle bezeyerek aktif rol almakta. Bir doktor olan Terry Grossman ile yazdıkları kitaplarda daha uzun yaşam için ne yapılması gerektiğini anlatmakta. Bu konudaki en önemli slogan ise kitaplardan birisinin adı olan “ sonsuz yaşamaya yetecek kadar uzun yaşa”. Tıbbı Nebevi’nin amacı olan hıfz-ı sıhha mantalitesinden farklı olarak buradaki iddia ömrü/mühleti uzatmak. Ray Kurzweil’ın kehaneti göre, günümüzde orta yaşlarda olan bir insanın 120 yaşına kadar yaşamayı başardığı takdirde, ölümsüzlük trenini yakalayabilir. Kendisi de günde 150 civarında destek hapı aldığını belirten Kurzweil 150 yaşına kadar yaşamayı hedefliyor.

Ray Kurzweil ve Terry Grossman'ın ömür uzatan ürünler ve bilgiler içeren projesi

Ray Kurzweil ve Terry Grossman’ın ömür uzatan ürünler ve bilgiler içeren projesi

Ancak bu yöntemin yeterince başarılı olamaması ihtimali oldukça yüksek. Bu nedenle Singularity, ölümü yenemeyenlere de bir alternatif sunuyor. Cryonics/Dondurma yöntemi burada devreye giriyor. İnsan bedeninin tamamının ya da sadece kafasının bedeninden ayrılarak dondurulması şeklinde özetleyebiliriz bu yöntemi. Tabi bu yöntem bir çözüm değil, sadece kişinin bedeninin ölüm nedenine çare bulununcaya kadar ya da başka bir ölümsüzlük yöntemi ortaya çıkana kadar zaman kazanmayı amaçlıyor. Kurzweil bu sisteme uzun zaman öncesinde dahil olanlardan. Geçtiğimiz yıl içinde Her-an’da da ayrı ayrı röportajları yayınlanan Adam Sandberg ve Nick Bostrom de Cryonics sistemine dahil olduklarını açıklamışlardı. Ünlü çizgi film yapımcısı Walt Disney’in de dondurulduğu düşünülüyor, her ne kadar resmi bilgiler farklı olsa da. Tabi Cryonics meselesinin en önemli problemi şu ki, bildiğimiz kadarıyla henüz dondurulup uyandırılan olmadı ve galiba bu denenmedi bile. Soğuk ve buzun hücreleri nasıl etkileyeceği konusunda henüz net bir bilgi yok. Demolition Man filmindeki baş karakterleri canlandıran, Sylvester Stallone ve Wesley Snipes gibi dertsiz bir yeniden doğuş mu olacak bu tam emin değiliz. Ama yine de Cryonics mühlet kazanmak için önemli bir illüzyon.

Cryonics, ölüm sonrası bedenin, gelecekte tekrar canlandırılmak üzere dondurulması

Cryonics, ölüm sonrası bedenin, gelecekte tekrar canlandırılmak üzere dondurulması

Şeytan teklifini sürekli yeniliyor ve ölümü unutturmak için çalışıyor. Ölümü unutamayanlara ise ölümün engellenebilir bir hastalık olduğunu ve bilim ile insanlığın bunun üstesinden gelebileceğini tekrar tekrar anlatarak illüzyonunun bozulmasını engelliyor. Bilimin ölümün engellenmesi hedefiyle yaptığı çalışmaların, ölümsüzlüğü arayanlar açısından ilerleme hissi verecek bir çok sonucu olacaktır. Bu sonuçlar muhtemelen ölümsüzlük illüzyonunu güçlendirecek yeni argümanlar şeklinde gelişecektir.  Bediüzzaman Hazretleri’nin bu konuda İsa (a.s.)’ın mucizelerinden yola çıkarak ortaya koyduğu “ölüme de muvakkat hayat rengi vermek mümkündür” yorumu çok dikkat çekicidir. Ancak bu açılımdaki şart belirten kelime  olan “muvakkat” kelimesi bize, geçici ancak uzunluğu tam olarak bilinmeyen bir zaman dilimini anlatmaktadır. Buradan yola çıkarak bilimsel gelişmelerin hayatı uzatma adına bir çok yenliğe ulaşacaklarını ve bu yeniliklerin “ölümsüzlük” adına ortaya koyulacağı yorumu yapmak mümkündür.

“Ölümsüzlük Öncesi Mühlet Kazanmak” yazısına 3 yanıt var

  1. İbrahim demiş ki: ( 21 Eylül, 2014, 2:14)

    “Allah buyurdu ki: Def’ol haydi onlardan her kim sana tabi olursa haberiniz olsun ki Cehennem de sizin cezanızdır, mükemmel bir ceza. Hem onlardan gücün yettiğini sesinle oynat, süvarilerin ve piyadelerinle üzerlerine bas gürültüyü, ve mallarına evlâdlarına ortak ol ve onlarla va’dler yap, fakat Şeytan onlara bir aldanıştan başka ne va’d eder? Doğrusu o benim kullarım yok mu! Senin onlar üzerine hiç bir saltanatın yoktur, vekîl ise rabbın yeter.” (İsra, 63-65)

  2. İbrahim demiş ki: ( 21 Eylül, 2014, 1:52)

    Şeytanın meydan okuması ve vaatler ile insanları aldatmasına dair:
    “O şeytana ki: ‘Ya Rabbî, Senin kullarından mutlaka bir pay edineceğim. Mutlaka onları saptıracağım, onları birtakım temennilerle oyalayacağım. Onlara davarlarının kulaklarını yarmalarını emredeceğim de Allah’ın yarattığını değiştirecekler.’ dedi. Her kim Allah’ın yerine şeytanı dost edinirse, şüphesiz besbelli bir ziyana girmiştir. Şeytan onlara sadece vaadlerde bulunur, birtakım kuruntularla oyalar. Şeytan aslında onlara kuru bir aldatmadan başka ne vaad eder ki!” (Nisa, 118-120)

  3. İbrahim demiş ki: ( 21 Eylül, 2014, 1:35)

    De ki: “İster taş olun, ister demir… İsterse gönlünüzde büyüyen başka bir yaratık olun, (Muhakkak öldürülecek ve diriltileceksiniz.) Onlar: “Bizi kim tekrar diriltecek?” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratmış olan o kudret sahibi.” Sana başlarını sallayarak: “Ne zamandır bu.” diyecekler. De ki: “Yakın olması gerekir!” (Allah) sizi çağıracağı gün, tam bir hürmetle onun emrine koşacaksınız ve zannedeceksiniz ki pek az bir müddet kaldınız. (İsra, 50-52)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.