Roma Hukukunda Köleler ve Robot Hakları – 1
Misafir Yazarlar, 28 Eylül 2014ALİ MUSA ARSLAN – Bugün robotları pek çok alanda kullanmaktayız ve bunlar gün geçtikçe daha da çoğalıyor. Bununla birlikte artık insanların robotlarla bireysel ilişkileri de daha artacak gibi gözükmekte. Teknolojik gelişmeler bizleri robot oyuncaklar, ev robotları gibi sosyal seviyede iletişim kurduğumuz aletlerle tanıştırıyor. Bunun da pek çok farklı sorunu gündeme getirmesi muhtemeldir. Bunlardan birisi etik sorunlar olacaktır. Özellikle robotlarla bireysel ilişkilerin artmasıyla birlikte gelişen insan robot arası duygusal bağlar bu sorunu çok farklı mecralara taşıyacaktır. Robotların yaptıkları işlerden kimlerin sorumlu olacağı da ayrı bir sorun teşkil etmektedir. Tabi en son olarak da acaba robotlara haklar verilmeli mi sorusu karşımıza çıkacaktır.
Aslında insan olmayana hatta cansız cisimlere nasıl davranılması gerekildiği onların ruhu olup olmayacağı eskiden beri tartışılmıştır. Antik dönem kanunlarında tarım hayvanı öldürmenin ağır cezalarla müeyyidelendirildiği bilinmektedir. Örneğin tarım esas geçim kaynakları olan friglerde tarım sektörü sert kanunlarla korunmuştur, öküz öldürmenin cezasının idam olması gibi. Ya da bazı medeniyetler cansız varlıklara uluhiyet atfederek onları kanunlarıyla koruma altına almışlardır. Nemrud ve halkı da cansız varlıklara böyle değerler atfeden bir kavimdi. Hz İbrahim(as) putları kırdığı için soruşturmadan geçmiş, yargılanıp ateşte yakılmaya mahkum edilmişti, tabi o ateş Allah’ın halilim dediği peygambere serin selamet olmuştu.
Peki bizim için de ilerde robotlar bu değerde(!) olacaklar mıdır? Bunu zaman gösterecektir. Fakat mevzu bahis robotlar olunca sorunların bunun daha ötesine gideceği aşikardır. İnsan dışı varlıklar bir şekilde koruma altına alınsalar da hiçbir zaman bir hakkın süjesi olup olamayacakları tartışılmamıştır. Bunu hz. İbrahim(as)ın putları kırmasından sonra kavminin ona cevabında da gözlemleyebiliriz.
Enbiya suresi 65 – Sonra yine (eski) kafalarına döndüler: “And olsun ki (ey İbrahim!) bunların konuşmayacağını (sen de) bilirsin.” dediler.
Fakat robotların otonom hareket edebilecek olmaları robotların da hakkın süjesi olması mı gerektiğini düşündürtecektir. Günümüzde robotlar haklar ve görevleri olmayan yalnızca mülkiyete dahil olan mallardır. Bilgisayarlar hukuki kişi değillerdir ve yargı sisteminde yerleri yoktur. Mesela bilgisayarlar ve robotlar kasten öldürme suçunun faili olamazlar; bir robotun ellerinde ölen bir kişi öldürme suçunun mağduru sayılmaz.
Bir malın hakkın süjesi mi olacağı sorununa roma döneminde de rastlamaktayız. Köleler birer mal olarak kabul edilmekteydi ve hakkın süjesi değil, objesiydiler. Bu açıdan robotlarla aralarında benzerlik vardır. Ve hukuki statülerinin nasıl olacağı da benzerlik gösterebilir. Bu sebeple roma hukukunda kölelerin statüsünü bilmekte fayda var.
Hak ehliyeti bir kişinin hak iktisap edebilme, borç altına girebilme yeteneğidir. Fiil ehliyeti ise bir kişinin kendi fiilleriyle hak iktisap edebilmesi veya borç altına girebilmesidir. Roma hukukunda malikin köle üzerindeki hakimiyeti domenica potestas olarak adlandırılır. Kölenin üzerinde her hakka sahiptir. Vitae ac necis yani yaşam ve ölüm hakkı da vardır. Köle maldır dolayısıyla hak ehliyeti yoktur. Hak iktisab edemez, davacı ya da davalı olamaz, kural olarak borç altına giremez. Ancak efendisi için bir hak iktisap aracı olarak kullanılması kabul edilmiştir. Yapmış olduğu işlemin kazandırıcı kısmı geçerlidir. Bu kısım ipso iure(kendiliğinden) efendisine geçer. Köle geçerli borç altına giremez ama değişerek eksik borç olarak modern hukuka da giren obligatio naturalis(tabii borç) sayılır. Bu borç ilişkisinden doğan alacaklar dava yoluyla elde edilemez fakat geçersiz borçlardan farklı olarak hukuk bunları korumuştur; bunlar ödenmişse sebepsiz zenginleşme sebebiyle geri istenemezler ve geçerli borçlar gibi teminat altına alınabilirler.
Köle haksız fiilinde kural olarak sorumludur. Fakat davalı olamaz, bu yüzden kendisi değil maliki sorumludur. Actio noxalis yani noksan dava açılır. Zararın tazmini için köleye değil efendiye gidilir. Efendinin iki seçeneği vardır ya cezayı ödeyecek ya da köleyi davacıya verecektir.
Köleye sermaye verilerek işlem yaptırılabilmektedir. Bu sermaye peculium olarak adlandırılmaktaydı. Kölenin bunla yaptığı işlemler geçerlidir ve malikin lehine yapılır. Eğer bir peculium varsa bu durumda o peculium oranında malike karşı dava açılabilir. Bu davaya da actio peculium denmektedir. Bu sistemin getirilme sebebi ise kölelerin hak ehliyeti noksanlığından dava açılamaması üzerine kimsenin kölelerle işlem yapmamaya başlamasıdır. Bir peculium verildiğinde ise malik artık o peculium oranında kölenin işlemlerinden sorumlu olacakdır, davalılar ek davalarla malike başvurabileceklerdir.
Zamanla kölelere kötü davranmak kalkmıştır. Hiçbir yararı olmadan kötü davranmak yasaklanmıştır. Görüldüğü gibi köleler başta yalnızca bir mal olarak kabul edilip üzerlerinde her türlü tasarruf kabul görürken zamanla bu tasarruf kısıtlanmış ve bazı haklar kazanmışlardır. Buradan da acaba tarihin yeni tekrarı mı başlıyor sorusu akla geliyor.
İnsanlığın elinde bir nesne var ki roma döneminde kölelerin algılanışı kadar mal ve Hıristiyan kilisesinin sömürgelerden getirilen kölelerin ruhu olmadığı insan olmadığı iddiası kadar ruhsuz, insan olmayan. Bu öyle bir nesne ki nasıl kölelerin de insan oldukları kabul edilmişse o şekilde bunun da insana benzer hatta daha üstün olacağı iddia edilmektedir.
Peki sosyal robottan ne anlamalıyız; onlarla nasıl bağ kuruyoruz; geçmişte böyle bir ilişki söz konusu olmuş muydu; neden onların bir gün hak sahibi olacakları iddia ediliyor; bir yapay zekanın, bilgisayarın, robotun hakları neye benzeyebilir gibi soruları da önümüzdeki yazıda inceleyelim.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017