Ecirliği Parçalamak
Davut Demirhan, 1 Ekim 2014Bediüzzaman Lemeât’te “Beşer esirliği parçaladığı gibi ecirliği [ücretçilik, işçilik] de parçalayacaktır.” diyor. Bediüzzaman’ın aynı yerde bahsettiği insanlık tarihinin beş devrini Mektubat’ta biraz açtığını görüyoruz. Bu devirler aşağıdaki gibidir:
- Vahşet ve bedeviyet
- Memlûkiyet [kölelik]
- Esaret
- Ecirlik
- Malikiyet ve serbestiyet
Bu beş devri kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: İnsanlık başlangıçta bir vahşet ve bedevilik devri yaşadı. Daha sonra dinlerle ve hükümetlerle bu devir aşıldı. Ardından zekilerin ve güçlülerin zayıfları mal yerine koyabildiği bir kölelik devri başladı. Bu devir de kölelerin gayreti ile aşıldıktan sonra yine bir esaret devri başladı. Bu yeni esaret devrinin kölelik devrinden farkı güçlülerin/galiplerin zayıfları mal derekesinde görmemeleriydi ancak esaret devrinde de güçlüler zayıflara hâkim konumdaydı. Fransız İhtilali gibi büyük çalkantılar sonucu ve kan dökülerek bu devir de aşıldı. Bu kez ise ücretlilik (ecirlik) devri karşımıza çıktı. Bu devirde insanlar eski devirlere göre büyük serbestlik içinde olmalarına rağmen hala insanların büyük çoğunluğu işverenlerin yanında ücretli olarak çalışmak zorunda kalıyorlar. Şu an bulunduğumuz devrin hala ecirlik devri olduğu söylenebilir ancak ufukta bu devrin de parçalanmak üzere olduğunun emareleri belirmiş durumda.
Bu yazıda tam rekabet piyasası ile malikiyet ve serbestiyet devri arasındaki ilişki, ecirlik devrinin parçalanmasını hızlandıracağını düşündüğümüz üç boyutlu (3B) yazıcı teknolojisinin buna nasıl katkı sağlayabileceği, ahîlik kurumundan bu devrimle ilgili neler öğrenilebileceği konularına değinerek genel bir çerçeve çizmeye çalışacağız. Buradaki başlıkların bazılarının ileride ayrı birer yazı dizisine konu teşkil etmesi mümkün. Bu yazı şimdilik bunların bir nevi çekirdeği hükmünde kabul edilebilir.
Tam Rekabet Piyasası
Tam rekabet piyasası liberal ekonomik anlayışta bir nevi ütopyayı temsil etmektedir. Hiçbir üreticinin fiyatı belirleme gücünün olmadığı bu ideal piyasanın bazı özellikleri arasında şunlar sayılabilir:
- Piyasada çok sayıda alıcı ve satıcı bulunur.
- Üreticiler piyasaya giriş çıkışta veya bir faaliyet kolundan diğerine geçişte hiçbir maliyete katlanmak zorunda kalmazlar. Böylece karlılıkları düştüğünde veya zarar edecekleri zaman kolayca üretimlerini daha karlı bir sektöre kaydırmaları mümkün olmaktadır.
- Değişen piyasa koşullarına uyum sağlamak çok kolaydır çünkü üretim unsurları kolaylıkla değiştirilebilir niteliktedir.
Tam rekabet piyasası Bediüzzaman’ın bahsettiği malikiyet ve serbestiyet devrinde olması beklenen piyasaya benzemektedir. Hiç kimsenin başkasının yanında ücretli olarak çalışmadığı ve herkesin kendi işinin bizzat ya da ortaklarıyla birlikte sahibi olduğu bir devir, herkesin üretim unsurlarına erişiminin kolay olduğu ve piyasaya kolayca girip çıkabildiği bir dönem olmalıdır. Böyle bir piyasada herkes üretici olabilecek ve piyasaya hâkim üreticilerin yanında çalışarak ücret karşılığında emeklerini sunmak mecburiyetinden kurtulabileceklerdir.
3B Yazıcılar
3B yazıcılar son dönemde yükselişe geçmiş bir teknoloji ürünü. Bu teknoloji ile üç boyutlu bir model katı halde basılabilmektedir. Genellikle bu yazıcılar söz konusu nesneyi bir hammaddeyi eriterek oluşturdukları ince katmanları üst üste basarak oluştururlar. Teknik detaylar bir kenara bırakılırsa bu yazıcıların bir üretim unsuru olarak önemi üretilecek nesne ne kadar karmaşık olursa olsun birim hacim başına maliyetin değişmemesidir. Örneğin aynı hacimde hammadde kullanılmak şartıyla basit bir küp şekli basmakla Eyfel Kulesi’nin detaylı bir maketini basmak arasında maliyet farkı yoktur.
Bu teknolojinin diğer dikkate değer avantajı ise lojistik maliyetlerinin düşürülmesidir. Bir belgenin posta ile gönderilmesi yerine dijital versiyonunun internet üzerinden gönderilip gönderildiği yerdeki yazıcıdan çıktısının alınmasında karşılaştığımız avantajın oldukça benzeri üç boyutlu yazıcı teknolojisinde de karşımıza çıkar. Beğendiğiniz bir tasarımın kargo ile gönderilmesini beklemek yerine dijital dosyalarını indirip evinizdeki 3B yazıcıdan çıktısını almanız mümkün.
3B yazıcı ve benzeri teknolojilerin gelişmesi tasarımların nesnelere dönüşmesini oldukça kolaylaştıracak. Böylece üretimde yeni bir çağ başlayacak. Tasarım sahipleri bunları kolayca (ve çoğu zaman kendileri üretmeye ihtiyaç bile duymadan) tüm dünyaya satabilecek ve istedikleri an piyasaya girip çıkabilecek. Böylece tam rekabet piyasasının yukarıda bahsettiğimiz, piyasaya giriş çıkış kolaylığı, çok sayıda üretici, üretim unsurlarının mobilitesi gibi özellikleri hayata geçmiş olacak. Sıradan bir insan da internet üzerinden neredeyse hiçbir başlangıç maliyeti olmaksızın kolayca piyasaya girip çıkabilecek. Ürününün yeterince kârlı olmadığını düşünen bir satıcı ise üretim tesisinde hiçbir değişiklik yapmak zorunda kalmadan ve herhangi bir ek maliyete katlanmadan farklı bir ürünü üretmeye derhal başlayabilecek.
Ahîlik
Ahîlik Türk-İslam kültürünün orijinal bir kurumudur. Burada bahsettiğimiz orijinallik Bizans loncalarından veya Abbasi fütüvvet geleneğinden etkilenilmediği anlamında değildir. Ancak Türkler kendilerinden öncekilerin tecrübelerinden, İslamiyet’ten ve İslamiyet öncesinden kalan güzel geleneklerinden de yararlanarak orijinal bir sosyal siyaset kurumu olan ahiliği kurmuşlardır.
Ahîlik; emek ve sermaye birliğinin sağlanması, üretimin ihtiyaca göre ayarlanması, zayıfların ve yardıma muhtaçların gözetilmesi, sosyal kargaşa dönemlerinde asayişin sağlanmasına yardımcı olunması, şehre göç ederek gelenlerin şehre adaptasyonunun sağlanması, çeşitli dini bilgilerin ve görgü kurallarının öğretilmesi, üretim kalitesinin denetlenmesi ve bir kalite standardının sağlanması gibi birçok fonksiyonu beraber ifa etmiştir. Üretme eylemini bir ibadet gibi gören, kâr hırsıyla değil kimseye muhtaç olmadan elinin emeğiyle dürüstçe geçinme motivasyonuyla çalışan bir esnaf sınıfı bu gelenekle yetişmiştir. Her ne kadar bu kurum da sonraları yozlaşmış ve bozulmuş olsa da başlangıçtaki başarılı uygulandığı dönemden bugüne taşıyabileceğimiz önemli dersler olabilir. Elbette bu kurumu alıp aynıyla günümüze uygulamak mümkün değildir ancak günümüz koşulları da dikkate alınarak ahîliğin yüzyıllarca başarıyla uygulanmış ilkelerinden yararlanmaya çalışmak muhtemelen harcanan çabaya değecektir.
Peki, serbestiyet ve malikiyet devri ile ahîlik ilişkisi ne olabilir? Herkesin kendi işinin sahibi olduğu bir ortamda herkes üreticidir. Ahîlik kurumunu meydana getiren üyeler de üretici/esnaf sınıfıdır. Bunlar emekleriyle bir ürün ortaya koyar ve bunu satarak geçinirler. Serbestiyet ve malikiyet devrinde de insanların hepsi bu anlamda birer üretici olacaktır. Rekabetin ve üretimin belli bir ahlaki temele oturtulması herkesin üretici olduğu bir ortamda daha da önem kazanacaktır. Böyle bir ortamda ticaretteki güven ilişkisinin sürdürülmesi, kalite standardının korunması, tüm o serbestlik içinde uhuvvet ve dayanışmanın sağlanması, üretim faaliyetinin negatif dışsallığının ortadan kaldırılması veya en azından azaltılması, ahlaki bir rekabet ortamının oluşturulması gibi amaçların ahîlik ilke ve yöntemlerinden yararlanılarak üretilecek çağa uygun orijinal çözümlerle gerçekleştirilmesi mümkün gözükmektedir.
Ecirliğin Parçalanması
Ecirlik devri her ne kadar insanlık tarihinin şimdiye kadarki en serbest devri olsa da serbestiyet ve malikiyet devriyle kıyaslandığında oldukça geri bir noktadadır. Anlaşıldığı kadarıyla insanlık yakında öyle bir seviyeye gelecektir ki artık ecirliğe tahammülü kalmayacak ve bu devri de esirlik devrini parçaladığı gibi parçalayacaktır. Hatta Bediüzzaman yazının girişinde Lemeât’ten yaptığımız alıntının devamında şu ifadeleri kullanmaktadır: “Zîrâ beşer, edvârda esirlik istemedi, kanıyla parçaladı. Şimdi ecîr olmuştur; onun yükünü çeker, onu da parçalıyor.” Buradan anlaşıldığına göre süreç aslında çoktan başlamış durumdadır.
Burada “parçalama” ifadesinin kullanılması kanımızca iki şekilde anlaşılabilir. İlk akla gelen bu devrin aşılmasının da memlûkiyet ve esaret devirlerinin aşılmasında olduğu gibi büyük sosyal çalkantılar ve kanlı mücadelelerle olacağıdır. Ancak içinde bulunduğumuz devrin koşulları dikkate alındığında bu geçişin yumuşak bir şekilde olacağı da düşünülebilir. Bu ihtimalde “parçalama” ifadesi değişimin ani veya devrim niteliğinde olacağına bir işaret olarak kabul edilebilir. Nitekim tohum da kabuğunu parçalayıp ağaç olmaktadır ancak bu süreç oldukça sakin ve yumuşak şekilde gerçekleşmektedir.
Süreç nasıl gerçekleşecek olursa olsun görülen o ki yakında insanlık tekamülü yolunda bir aşamayı daha geride bırakarak daha hakça bir düzene geçecektir. Bu düzende işçilik, yani emeğin bir meta olarak piyasaya sunulması sona erecek ve herkes kendi işinin sahibi olacaktır. Böylece üreten ürettiğine ve işine yabancılaşmaktan kurtulacak, emek de tam karşılığını bulacaktır.
3B yazıcılar gibi yeni teknolojiler bu devre geçilmesinde ve üretim araçları üzerinde bireylerin söz hakkının artmasında önemli rol oynayacak gibi gözükmektedir.
Böyle bir devirdeki piyasa, tam rekabet piyasasına oldukça benzemektedir. İdeal fiyatların olduğu ve haksız rekabet ile haksız kazanç elde edilemediği bu piyasa hem tüketici hem üretici için birçok avantajı da beraberinde getirecek, refahı arttıracaktır.
Üreticilerin meydana getirdiği tarihî ahîlik kurumu herkesin üretici olduğu bir ortamda tekrar bir rehber haline gelebilir. Yüzlerce yıllık gelenek ve tecrübe ile İslami esaslar çerçevesinde oluşturulmuş olan ilke ve yöntemler günümüze uyarlanarak birçok problem çözülebileceği gibi orijinal bir üretim ve piyasa modeline de ulaşmak mümkün olabilir.
“Ecirliği Parçalamak” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Malikiyet ve Serbestiyet Devri gibi daha birçok konu açılıp incelenmeyi bekliyor. Risale-i Nur eserleri içerisinde akademisyenlerin, tarihçilerin, yazar ve gazetecilerin ele alıp istifade edeceği o kadar çok husus var ki, bütün bunlar ayrıntılı bir şekilde okunmak ve incelenmek ister.
Şu zamanın gençleri çok şanslıdır zira benim yaşadığım dönemde dahi Risale-i Nur eserleri yasaklanmaya çalışılıyor bu kitapları okuyanlar hapislere atılarak ezilip sindirilmeye çalışılıyordu. Şimdi ise hemen hemen her kesim Bediüzzaman’ın hayatını ibret ve gıpta ile inceliyor, sadece yazdığı eserler ile değil inandıklarını yaşama geçirerek örnek bir hayat gösterdiği için takdir ediliyor. Haza min fazli Rabbi…
Bediüzzaman; “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim. Sizler inşaallah cennet-âsâ bir baharda gelirsiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaklar.” (Tarihçe-i Hayat) diyor. Evet, o bahar geldi ve ekilen nur tohumları şimdi çiçek açtılar ve açmaya devam ediyorlar. Daha önce gündeme gelmemiş nice güzel eserleri okuyup istifade edeceğiz. Ne mutlu bu eserleri okuyarak imanını güçlendirip istifade edenlere ve ne mutlu bu Kuran hizmetinde çalışarak emek verenlere…
Yeri gelmişken burada kısaca doktora tezinin konusunu özet olarak ifade etmeye çalışayım:
Bu tez ile Malikiyet ve Serbestlik isimli yepyeni bir dönem incelenmiştir. İnsanın yeterince özgürleşemediği yönetim şekilleri üzerinde durularak tekâmül sürecinde insanların bu olumsuz şartlardan kurtulabilmesinin yolları araştırılmıştır.
Gelişim süreci içinde insanlığın başına gelen kölelik, esaret ve insan emeğinin sömürülmesi gibi olumsuz şartların sona erip eremeyeceği tartışılmış bunun sona ermesi ancak “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” ile mümkün olabileceği değerlendirilmiştir.
İnsanın yaşam serüveninde ortaya çıkan dönemler üzerinde durularak birbirinden farklı sosyal yaşam biçimleri üç bölümde ele alınmıştır. Bu devirlerden birincisine Marks’ın “İlkel Komünal Toplum” adını verdiği insanlığın “Vahşet ve Bedeviyet Devri”, ikincisine “Köleci ve Sömürgeci Toplum” ve üçüncü olarak da tezin adını verdiği “Malikiyet ve Serbestiyet Devri” denilmiştir. Köleci ve sömürgeci toplum düzeni ki bu devir üç bölümde ele alınmıştır. Birincisi basit kölelik devri, ikincisi esaret içindeki feodal sömürü dönemi ve üçüncüsü ise kapitalizm adı verilen ücretli sistem, şeklinde tanımlanarak incelenmiştir.
Tekâmül süreci içinde olan insanın yaşadığı bu devirler incelenerek toplumsal formasyonun en gelişmiş düzeyi olarak “Malikiyet ve Serbestlik Devri” olduğu tezi ileri sürülmüştür. Mülkiyet haklarının önem kazandığı ve her konuda tam bir özgürlüğün yaşanacağı bu dönemde; mülkiyet, sahip olma ve hürriyet kavramları üzerinde yoğunlaşılarak orijinal bir bakış açısı geliştirmeye çalışılmıştır.
Tezin diğer önemli bir konusu da “Kayıtdışılık” olarak ele alınmış bunun ülkelere yüklediği maliyetler göz önüne alınarak mülkiyet sisteminin önemi vurgulanmıştır. Ülke ve devletlerin kalkınmasında gerekli sonucun elde edilmesi için yıllarca süren araştırma ve incelemelerden yararlanılmış olup ortaya çıkan sermaye ve mülkiyet sorunları ele alınmıştır. Bu sayede gelecekte daha fazla önem kazanacağı düşünülen mülkiyet ile ilgili kavramların yanı sıra yeni bir dönemin ana parametreleri tespit edilmiştir, vesselam…