Roma Hukukunda Köleler ve Robot Hakları – 2
Misafir Yazarlar, 27 Ekim 2014ALİ MUSA ARSLAN – Sosyal robot fiziksel olarak beden sahibi olan, otonom olarak insanlarla duygusal düzeyde iletişime geçebilen robotlardır. Otonomi de robotun düzenli insan kontrolü olmadan hareket edebilmesidir. Sosyal robotlara karşı bu duygusal reflekslerimiz ise otonom hareket eden nesneleri insana benzetme(anthropomorphize) eğilimlerimizden gelmektedir. Hele ki bunlar sosyal davranışlar sergilemek üzere tasarlanmışsa bu durum daha belirginleşmektedir.
Robotların insansı ses, yüz ifadeleri, hareketler kullanmaları hemen bizim istemsiz biyolojik cevaplarımızı hedef alıyor ve algımızın değişmesine sebebiyet veriyor. Bu duygular, otonomi gösterimi insanlarla robotlar arasında bağ kurulmasına olanak sağlıyor. Eskiden kullandığımız, küçük çocukların oyuncakları gibi nesnelerle olan ilişkimizle bizimle iletişime geçen sosyal robotlarla olan ilişkimiz bu farklılığı ortaya serecektir. Bunlarda sosyal robotların verdiği bir karşılıklı ilişki ilüzyonu bulunmaktadır. Tabi insanlığın çoğu bu ilüzyonu fark edemeyerek kendilerini kaptırmaktalar, bu bütün insanlık tarihi boyunca böyledir. İnsanlar bir şeyin çalışmasını algılamayacak kadar karışık olduğu hissine kapıldıklarında anthropomorphism (insana benzetme) veya tanrısallaştırma yanılgısına düşülmesi olası oluyor. Bunun sonucu olarak da aslında insanlar anlamadıkları algoritmaların sonucu olan hareketlere otonomi, amaç, duygu atfediyor. Burada Samiri’nin buzağısına da bakabiliriz. İnsanlar anlam veremedikleri böğürmesine karşılık onun tanrı olabileceğine inanmışlardır. Bunun evveliyatında da Musa(as)ın kavmi başlarında iki peygamber bulunmasına rağmen put benzeri ilah talep etmişlerdi.
Ve İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık? Derken bir kavme vardılar ki, onlar, kendilerine mahsus bir takım putlara tapıyorlardı. Dediler ki; Ey Musa! Onların tanrıları gibi, sen de bize bir tanrı yap! Musa da onlara dedi ki: Siz gerçekten cahillik eden bir kavimsiniz. A’RÂF-138
Aslında bu insanlığın her devirde şeytanın oyununa düşüp Allah’ı mücessem hale indirgemeye çalışmasının sonucudur. İnsanlık önce Allah’ı bu evren şartları içinde ihata etmeye çalışıyor bunun bir sonraki adımı cisimleştirmek ya da insana benzer hale getirmek oluyor. Yukarda iki farklı seçenek olarak bahsettiğimiz insana benzetme çabası ve tanrısallaştırma yanılgısına düşmek belki birbirini takip eden birer adımdır. Çağımızda da insanlık böyle bir yol izleyebilir. Ayrıca Samirinin buzağıyı yaptıktan sonra “İşte sizin de, Musa’nın da ilâhı budur, ama o unuttu” demesi de manidardır.
Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: “İşte sizin de, Musa’nın da ilâhı budur, ama o unuttu” dediler. TÂHÂ-88
Transhumanistlerin ortaya attığı bir şey de evrenin ilerde uyanacağı haşa tanrının o olduğudur. Bu Ray Kurzweil’in tanrıya inanıyor musunuz sorusuna verdiği henüz değil cevabında atıf yaptığı ilerde ilan edeceklerinin mesajını verdiği tanırıdır. Aslında belki de onlar da aynı şeyi söyleyecekler; evet bu peygamberlerin söyleyegeldikleri tanrı fakat onlar “unuttular”, bu kısmını söylemediler diyecekler haşa ve kella.
Ayet ibn kesir tefsirinde şöyle açıklanmıştır;
“Buzağı ile fitneye düşüp ona tapınan ve içlerinden sapıtanlar dediler ki: «îşte bu, sizin de Musa’nın da tanrısıdır. Fakat o, unuttu.» (Tanrısını burada unuttu ve onu aramaya gitti.) Daha önce bu açıklama İbn Abbâs’tan rivayetle «Fitneler» hadîsinde geçmiş olup Mücâ-hid de aynı açıklamayı yapmıştır. Semmâk’m İkrime’den, onun da İbn Abbâs’tan rivayetine göre «Fakat o, unuttu.» kısmının anlamı şöyledir: Bunun sizin ilâhınız olduğunu size hatırlatmayı unuttu.” İbn kesir/TÂHÂ-88
Samirinin buzağısı Mısırlıların inek şeklinde tanrısı olan Apis’ten esinlenerek yapılmıştır. Apis, güneşi iki boynuzun ortasında taşıyan kuvvetli bir bereket ve gençlik tanrısı idi. Modern buzağıyla bereket ve gençlik vaad etmeleri de bir başka ortak noktadır.
Peki sosyal robotla sıradan nesne arasındaki ayrımı nasıl yapacağız? İnsanların kurduğu duygusal bağlar, sosyal robot ile nesne arasındaki anahtar fark olabilir. İnsanlar yıllardır arabalarını, eşyalarını isimlendirmişlerdir fakat bizim kökleşmiş insana benzetme güdülerimizi hedef alan robotların etkisi çok daha farklı ve güçlüdür. Robotlarda ruh varlığı iddia edilmesi ise onların ilişkilerini daha da yüksek boyutlara taşıyacaktır. Bunun için Japonya ya bakabiliriz, shinto inancına göre her nesnenin ruhu vardır. Japonya’daki robot insan ilişkisinin kabul oranı da oldukça yüksektir. Sosyal robotların bazı toplumlarda kabul ettirilmesi bu yolla temin edilebilir.
Sosyal robotlarımıza bir tost makinesi gibi mi yoksa kedimiz gibi davrandığımızdan yola çıkarsak hukuki farklılaşmanın yakın olduğunu anlayabiliriz. Yakın tarihte insanlar hakları insan olmayan varlıklara da vermeye başladı. Bunlara tüzel kişililikleri hayvanları örnek olarak verebiliriz. Bu gidişatın illa hak kazanmak şeklinde olacağını söylemek yeterli olmayacaktır, diğer bir ihtimal de insanların sevdiği nesneyi koruma altına alma isteği. İnsanlık hayvanlara onların kapasiteleri gereği değil onlarla kurduğumuz kişisel ilişkiler sebebiyle bu hakları tanımıştır, aynı şekilde robotların kapasitelerini göze almaksızın onlara da koruyucu bazı haklar tanınmasını isteyebilir. Bu halde onları korumamızın sebebi acı çekmeleri değil, onlara yapılan işkencenin ve istismarın da insan onuruyla bağdaşmayacağı ve insancıl olmayacağıdır. Fakat sıradan yaşayan bir insan taklidi yapabilen bir yapay zeka geliştirilmesi durumunda hayvan hakları yolu izlenmeyecektir. Zira insanlar insaniyetten gelen acıma gibi duygularla onları savunmayacaklardır, bak o da bizim gibi diyerek savunacaklardır; tıpkı zamanında kölelerin hak kazanmaya başlamalarında olduğu gibi. Tabi burada hak konusunu da dallara ayırmak lazım; robotların korunma hakkı gibi haklar belki insaniyetten kaynaklanacak olabilir ancak bir de robotların robot olmalarından kaynaklı hakları olacaktır(eğer sıradan yaşayan bir insan taklidi yapabilen bir yapay zeka geliştirilirse). Bu ikincisi insan hakları kavramının ortaya çıkışı gibi bir yol izleyecektir. Robotların insanlarla ilişkisi nasıl olacak, türler arası evlilik hakları tanınacak mı, robotların mülkiyet hakkı olacak mı, yaptıkları işlemlerden sorumlu olacaklar mı, cezalandırılmaları durumunda nasıl bir prosedür izlenecek gibi pek çok sorunu da beraberinde getirecektir.
Peki bir yapay zekanın hakları neye benzeyebilir?
Muhtemelen ilk gelen haklar korunma hakları olacaktır zira yapay zeka yeterli seviyeye ulaşamasa da robotlarla kurduğumuz sosyal ilişkiler onların korunması gerektiği fikrini doğuracaktır ve gerekli düzenlemeler yapılacaktır. Ancak her gün milyonlarca insanı 5,922,000,000 arama yaptırtarak çalıştıran Google haldır haldır bu sıradan insan taklidi yapabilen yapay zekaya koşmakta.
Robot yasaları hakkında ilk fikirlerden biri bilimkurgu yazarı ve biyokimya profesörü olan İsaac Asimov tarafından 1942 yılında ortaya atılmıştır:
Üç Robot Yasası:
- Bir robot bir insana zarar veremez ya da bir insanın zarar görmesini seyirci kalamaz.
- Bir robot birinci kuralla çelişmediği sürece bir insanın emirlerine uymak zorundadır.
- Bir robot birinci ve ikinci kuralla çelişmediği sürece kendinin zarar görmesini izin veremez.
Ancak bunlar daha çok çalışmaya programlanmış robotlar için geçerli gibi duruyor. Günümüzde oyun yapımcıları, bilim adamları duygusal zekaya sahip sanal karakterler, robotlar geliştirmekteler.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi insan olmasa bile acı hissedebilen bir şeye kötü davranmak yanlış kabul edilmiştir fakat bu insanlarla aynı haklara sahip olmasını gerektirmez. Haklarla birlikte sosyal görevler ve ahlaki sorumluluklar da gelecektir. Ancak mevzubahis robotlar olunca mevzu zaten farklı bir alana kayıyor. Sosyal ilişki kurduğumuz bu varlıkların bizden farksız olduğunu iddia edenler, bir organizmanın yumuşaklığı ya da sertliğine göre ayrım yapmak insanın rengine göre ayrım yapmak kadar aptalcadır diyen düşünürler ortaya çıkacaktır. Başkalarına kendine davranılmasını istediğin gibi davran altın kuralı burada geçerli olmayacaktır. Çünkü buradaki sen ve başkalarının ortak değerleri paylaşması gerekmektedir. Robotlar için acı kavramı ölüm kavramı işkence kavramı çok farklı olacaktır, bu yönlerden de insan haklarından ayrılacaktır.
Eğer yapay zekalı makinelere haklar verirsek, bu robot ya da bilgisayar olabilir, bunların aynı zamanda sorumluluklar yüklenmeleri gerekir. Belki oy verme, vergi ödeme, zorunlu hizmet gibi yükümlülükleri olacaktır. Asimovun kuralları uygulansa dahi pek çok açık yakalanabilir. Robotlara çok rahat suç işlettirilebilir. Bu durumda sorumlu kim olacaktır? Peki cezalandırmayı nasıl yapacağız, yazılıma mı yoksa donanıma mı? Robotlar aynı zamanda artık telif gerektiren üretim sürecine de katılacaktır, robotların ürettiği sonuçların patent hakkı kimde olacak robotta mı yoksa robotu üretende mi? Robotların derilerindeki ve organ yapımındaki gelişmelerle birlikte robotlarla olan ilişkinin evlilik boyutuna taşınması gibi bir durum da söz konusudur. Bu düğünlerin de geleneksel yöntemlerle yapılmasıyla da karşılaşabiliriz.
Hukuki korumanın bazı bedelleri de olabilir. Böyle bir teknolojinin gelişim ve yayılımının gerçekleşmesi sonucu insanlar artık gerçek ve sahte ayrımını yapamaz hale gelebilirler. Ya da robotlarla olan duygusal ilişkinin reklamsal ya da sömürücü amaçlarla kullanılması riski vardır.
Aslında insanlık tarihi boyunca değişen pek bir şey de yok gibi duruyor insanların yedikleri şeylere tapmasıyla alay eden insanlar elleriyle yaptıkları robotlara yüce değerler atfetmekte bir beis görmüyor. Her şeyi göktekinden talep edip vaktini ilişkisini hayatını eliyle yaptığıyla tanzim etmekte sıkıntı bulmuyor, hatta kimisi müsebbibül esbabı tamamen unutup taleplerini de bu robotlara iletiyorlar.
“Roma Hukukunda Köleler ve Robot Hakları – 2” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Devam edin lutfen arkadaslar..
Su link de dikkat cekici :
http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=343254