Sanal Alemler
Davut Demirhan, 9 Ocak 2015Teknoloji sayesinde bugün gerçekliği çarpıtmak, artırmak, sanalla karıştırmak mümkün. Büyük ihtimalle bizden öncekilere kapalı olan birçok başka alemin kapıları bugün iyice aralanmış durumda. Gün geçtikçe biraz daha açılıyorlar. Her gün gerçek ve sanal alemler birbirine biraz daha karışıyor. Görünen o ki çok da uzak olmayan bir gelecekte belki de bu fark sıradan insan için tamamen ortadan kalkacak. Neyin gerçek neyin sanal olduğu bilinmeyecek ve önemsenmeyecek.
Günümüzde bile, sanal aleme açıldığımız teknolojiler oldukça ilkel olmasına rağmen, birçok insan için fark pratikte kaybolmuş durumda. Oyun başında ömür çürüten, sanal avatarına kendi bedeninden daha çok kıymet veren insanların sayısı gittikçe artıyor. Bilgisayar başında oyun oynarken yaşamayı unutup ölen insanların haberleri malum. İçinde bulunduğumuz ve geleceğe nispetle oldukça ilkel denebilecek bu teknolojik ortamda sanal alemle irtibat kurmak için ekran, klavye, gamepad, gözlük, çeşitli sensörler gibi araçlara ihtiyaç duyuyoruz. Buna rağmen yukarıda bahsettiğimiz problem gittikçe yaygınlaşıyor ve insanlar sahte bir alemi gerçeğe tercih edebiliyor. Peki gelecekte bu dikkat dağıtıcı ve zahmet verici aracıların ve araçların hiçbirine ihtiyaç kalmadığında; ekranın göz merceğimizin içine yerleştirildiği, klavye ve mouse’un görevini beynimize takılmış bir ufak çipin yerine getirdiği, seslerin, kokuların ve dokunma hissinin doğrudan yapay sinir ağlarıyla beynimize iletildiği bir muhtemel gelecekte durum nasıl olur? Gerçek dünyadan hiçbir farkı yok gibi gözüken bir simülasyonda yaşayan sıradan bir insan için yaşadığı deneyimin sanal olması önemli olacak mıdır? Bir evsize biftek yediği hissini aç kalma gerçekliğine değişmesi için ikna edici bir neden sunmak mümkün olacak mı?
Allah bu hayatı her birimiz için -tabiri caizse- ayrı ayrı senaryolar, deneyimler olarak yaratmış. Hayatlarımız tek başınayken ayrı, değişik kombinasyonlar halinde birleşince ayrı manalar ifade eden iç içe geçmiş kelimeler olarak var edilmiş. Allah’ın yarattığı bu deneyimi gerçeklik olarak adlandırıyoruz. Kıymeti bizzat Allah ile olan irtibatından kaynaklanıyor. Elbette her şey Allah’ın bir yaratığıdır ancak meseleyi idrak edebilmemiz için bir çerçeveye oturtmak amacıyla insanların cüz’i iradelerinin karıştığı deneyimleri de bir ayrı başlık olarak ayıralım. Filmler, oyunlar, müzik ve edebiyat eserleri bunlara örnek verilebilir. İnsan tasarımı bu deneyimler bizi içinde bulunduğumuz zaman, mekan ve madde kayıtlarından koparır, kendi gerçekliklerine (veya sahteliklerine) güçleri ölçüsünde çekerler. Aslında her biri bu açıdan Hakk ile olan ilişkimizi bir derece gölgeliyor denebilir. Çünkü bizi doğal olandan yapay olana, İlahi olandan insani olana çekerler. Ancak bunları da aslında Allah’ın yarattığı bilinci ile aracıları aşıp buradan da Allah ile irtibat kurmaya bir yol bulabiliriz. Sonuçta bir deneyim bir insan tarafından da tasarlansa aslında onu yaratan Allah’tır, insanı da insanın o deneyimi üretmesini de yaratan odur. Fakat bu her tasarlanan deneyimin iyi/Rahmani olduğu anlamına gelmez. Çünkü cüz’i iradenin hikmeti gereği Allah kullarının şeytani deneyimler tasarlayıp hayata geçirmesine de müsaade etmektedir ve bunları da yaratır.
Deneyim tasarımı için birçok imkanın önümüze serildiği bu çağda birkaç seçenek biz müslümanların önünde duruyor. Ya bu işlere hiç bulaşmayarak meseleyi başkalarına teslim edeceğiz, ya başkalarının öncülüğünü ettiği bir yolda taklit ile yetineceğiz ya da yolu biz çizeceğiz ve çizerken ona kendi boyamızı süreceğiz. Sanal alemler, sanal-gerçek alem karışımları birçok şeytani projenin uygulanması için uygun ortam oluştursa da bunlar temelde Allah’ın nimetleri ve insanlığın tekamülündeki bazı aşamalardan ibaret. Bunlardaki potansiyeli iyi okuyup hayra kullanmak ise müslümanlara düşüyor.
Sanal alemler insanların Hakk ile bağlarını koparmak, onları adem (yokluk) alemlerine yaklaştırmak ve sürüklemek için çok uygun gözükse de bunlar ehil bir mümin heyetin elinde tam aksi istikamette kullanılabilir. Bir bahçe peyzajında güzel bir çiçeğin yanına görünüşte biçimsiz bir kayanın koyulması ve bu zıtlıkla çiçeğin güzelliğinin ortaya çıkarılması gibi sanal alemler hakiki olanda farazi bazı hatların çizilmesi için de kullanılabilir. Allahu alem, böylece tıpkı yerküremizin sanal bir koordinat sistemiyle çevrelenip daha rahat keşfedildiği gibi gerçek alem de belki sanal alemin bu yepyeni, sayıları ve nitelikleri sadece hayal gücümüzle sınırlı hatlarıyla ölçülüp biçilecek, haritalanacak ve ondan yeni yeni manalar çıkarmak, önceki nesillere nasip olmamış yepyeni yönleriyle gerçekliği keşfetmek ve tanımak buradan da Hakk’a yepyeni bir yolla yaklaşmak, insanlığın yaratılmasındaki bir başka sırrı ortaya çıkarmak mümkün olacak.
Sanal alemler bu şekilde bir kıyas aleti olarak kullanılabileceği gibi bizatihi kendilerine değer verilmek suretiyle de suistimal edilebilir. Bu alemler ilk ihtimalde insanlığa yepyeni kapılar açacak, Marifetullah’ta Muhabbetullah’ta bambaşka tekamül yollarının taşlarını döşeyebilecekken ikinci ihtimalde insanlığın Hakk ile olan bağını koparacak, onu hakiki olandan sahte olana, varlıktan yokluğa, hayattan ölüme çekecektir.
“Sanal Alemler” yazısına 2 yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Akşam eve gelip SG cihazını takıp, kendi kendini dinleyebileceğin bir ortama girmek iyi olabilir. Modern dünyanın hilelerinden dolayı kendi kendimi dinlemeye vakit ayıramadığım bu günlerde. Kaçacak bir yer sığınacak bir liman olması güzel olurdu. Kimsenin seni bulamayacağı ve görmeyeceği bir yer. içinde en sevdiğim Ney eserlerinin çaldığı. gökyüzünün kızıla boyandığı. bir süreliğine bile olsa ruhumu dinlendirdiğim. Onu düşünmeye fırsat bulduğum bir yer. Zikrettikçe gökyüzüne yükseldiğim bir yer yükseldikçe ihtişamını biraz daha anladığım bir yer….
Sonra bu cihazı çıkarıp modern dünyaya geri dönmek mi ?
Black Mirror(Bazı Bölümleri) dizisi Makalenizin İlk Parçasına tamamen uyuyor.