Tek Göz – Tekillik (Singularity)
Oğuz Aksakal, 20 Şubat 2015İspanya’nın kuzeyindeki Cantabria Bölgesi mitolojisinde Ojáncanu olarak bilinen bir yaratıktan söz edilir. Ağaçlara ve su kaynaklarına zarar veren Ojáncanu sadece perilerden (Anjana) korkar, onu öldürmenin yegâne yolu ise sakalındaki tek beyaz kılı kopartmaktır.
Balkan efsanelerinde ise bedeni insan bedeni, at bacaklı, köpek başlı, demir dişli bir yaratıktan bahsedilir. Psoglav adlı bu yaratık, mağaralarda ya da karanlıkta yaşar, insan ile beslenir hatta mezarlardan ölüleri çıkartıp yediği de anlatılır.
Slav mitolojisi de Likho adında birinden söz eder, siyahlar giymiş, yaşlı, zayıf bir kadın olarak tarif edilir genellikle bu kötü varlık.
Hint Mitolojisinde ise Kabandha diye bilinen başı ve boynu olmayan bunun yerine yüzünü göğüs ve karın bölgesinde barındıran bir yaratık yer alır.
Yunan Mitolojisinde ise Graeae diye bilinen üç kız kardeşten söz edilir, Hollywood sinemasının da zaman zaman bize hatırlattığı bu cadılar aralarında bir gözü ve bir dişi paylaşırlar sürekli. Kimi okurlarımız onları Medusa ile Perseus hadisesinden de hatırlayacaktır…
Bahsettiğimiz mitolojik varlıkların ortak özelliğinin tek gözlü oldukları dikkatlerinizden kaçmamıştır muhtemelen.
Bask mitolojisinde Tartalo, Çin mitolojisinde Jian da tek gözlü yaratıklar olarak karşımıza çıkar. Kikloplar, Arimaspi, Balor, Tepegöz hepsi tek gözlü canavarlar, hepsi kötülükleri ile biliniyor, ancak bir tek gözlü daha var, Japon Mitolojisinde aniden insanların karşısına çıkan sevimli bir varlık olarak anlatılan Hitotsume-kozō.
Bu tek gözlü yaratıkların ortak bir zaafı olmalıydı, o da onların derinlik ya da uzaklık bilgisini kestiremeyecek olmalarıydı. İnsan beyni iki göz yardımıyla çeşitli trigonometrik hesaplamalar sonucunda nesnelerin uzaklıklarını hesaplayabilmektedir, oysa bu iş Tepegöz ya da diğer tek gözlü canlılar için -eğer başka bir destek alınmıyorsa- oldukça zor, hatta imkânsız bir iştir.
Hazret-i Musa;
“–Rabbim! Orada hem önceki kitaplara hem de son kitaba îmân eden, her türlü sapıklıkla, tek gözlü ve yalancı deccal ile savaşan bir ümmet zikrediliyor. Onları benim ümmetim kıl!” dedi.
Allah Teâlâ;
“Onlar, Ahmed’in ümmetidir.” buyurdu… (Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, Yüzakı Dergisi, Sayı:14, 2006)
Her geçen gün hızla artan sayıda insanın hayatı renksizleşiyor hatta kararıyor. Hayatlarımızın monotonlaştığını, tek düze hale geldiğini kabul edelim ve bu tek düzeliği algılamayalım diye bize yapay meşguliyetler üreten sistemi görelim artık. Tek düzelik ve tek gözlü canavar arasında bir analoji kuralım bir an için.
Her geçen gün hayatlarımız sıradanlaşıyor, yüzeyselleşiyor. Hayatın bir boyutunu; onun derinliğini yitiriyor, yaşamın diyalektiğini unutuyoruz, ya da bu planlı bir biçimde unutturuluyor. “Tek gözlü”nün derinlik algısının olmayışı ile yüzeyselleşen hayatlarımızı ilintilendirelim bir an için.
Her geçen gün ağaçlar azalıyor, su kaynakları kirleniyor ya da yok oluyor, bu çağda hala insanlar açlıktan ölüyor, ya da korkunç makineler kullanarak birbirlerini yok ediyorlar. Canavarlaşan, çevreye ve kendisine zarar veren insan ile “tek gözlü” arasında bir ilişki kuralım bir an için.
Her geçen gün daha fazla dedikodusunu/gıybetini yapıyoruz insanın, gıybet ve dedikodu içerikli fasa fiso haberler televizyonlarda magazin başlığı altında en çok ilgi çeken programlar oluyor. Gıybet, dedikodu ve iftira sistematik olarak meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Bu halimiz ile mezarlardan ölüleri çıkartıp yiyen “tek gözlü” arasında bir ilişki kuralım lütfen.
Gören, göz mü gerçekten yoksa duygular ve düşünceler mi?
Bakmasını ne kadar biliyoruz? Sizce de çok başıboş bırakmadık mı duygu ve düşüncelerimizi, onları ne ölçüde doğru yollara yöneltebiliyoruz?
Göz sadece çekirdeği değil, ondaki ağacı da görebilmelidir, insan kâinata boş bir nazarla değil, derinlikle, hikmet nazarı ile bakabilmelidir, ilahi kudret akışlarından nasip alabilmelidir.
İnsan gözden ibarettir. Geri kalansa cesettir. Göz ise ancak gerçek Dost’u görene denir. (Mevlana Hazretleri)
Zihni örtülmüş, gönlü bulanmış birçok sözde sanatçı ile onlara uyan, onları taklit ile memur edilmiş belki daha fazlası bir gözünü kapatıp pozlar veriyor. “Tek gözlü”ye bir gönderme, bir selamlama, bir saygı duruşunda bulunuluyor. Neyi davet ettiklerinden, kimi çağırdıklarından, nasıl bir şeye saygı duyduklarından acaba haberleri var mı bunların?
Müzik endüstrisi tümüyle semboller üzerinden zihinlere sürekli mesajlar pompalıyor, eskidendi o bilinçaltına mesaj göndermeler, şimdi her türlü sapkınlığı alenen ifade ediyorlar. Elbette bu “moda” akımlara karşı olan isimler, gruplar da var, ancak onlar ya geniş kitlelere ulaşamıyor, ya da her nedenle intihar ediyorlar veya fanatik hayranları tarafından öldürülüyorlar, bu konu çok uzun, dolayısı ile burada yeni bir bahis açmayacağız. Transhümanist ve tekillik (singularity) sevdalılarının milyonlara ulaşmalarında en kısa yollardan biri de elbette müzik endüstrisi. Sitemiz yazarlarının nefesini ensesinde hissetmiş sahte peygamber Ray Kurzweil 7 Şubat 2015 tarihinde 57’incisi düzenlenen Grammy Ödül Töreni’nde teknik alanda bir ödüle layık görülmüştür.
Tek gözlü ve singularity (tekillik) de ilişkilendirilebilir, ama zaten siz bu ilişkiyi çoktan kurmuştunuz.
Burada çizgi romanlar, filmler, kurgu sineması ya da romanlardaki tek gözlü varlıkları kapsam dışında bırakmayı tercih ettik, ancak değerli yorumlarınız ile o konuda da farklı pencereler açabilirsiniz. Ancak şunu belirtmek zorundayız ki, özellikle kurgu dünyası mitolojik anlatıların tersine tek gözlü sevimli yaratıklar üretmektedir.
Ray Kurzweil’in dostlarından Bob Chidlaw ve yüzükleri ile yaptıkları ilginizi çekebilir.
O dost dediğin, onu görmekle rahatlar göz,
Onu görmezse, ağlamaktan rahatlamaz göz
Göz bize, O’nu görmek için lazımdır,
Eğer dostu görmezse, ne işe yarar göz. (Ebu’l Hasan Harakani Hz.)
“Tek Göz – Tekillik (Singularity)” yazısına 5 yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
https://www.youtube.com/watch?v=0pklpomq778
bu da enteresan.CAMBOT
Kesinlikle izlenmeli:
(Robotlar kendi dillerini gelistiriyorlar…)
https://www.youtube.com/watch?v=lmoXByLkK14
Estağfurullah.
Sözler onların, nağmeler onların, sohbetler
onların. Buradaki her yazı çok güzel.Allah daha fazla istifade edebilmeyi nasip eder inşallah.
Ömer Faruk Bey,
sizin yorumlarınız fakirin yazısından daha güzel inanın, biraz dağınık bir yazı olduğunu kabul etmek zorundayım.
Söylediklerinize aynen katılıyorum. Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin enfes bir sohbetlerinde vurguladıkları gibi “Ahiretsiz bir dünya isteniyor” . Fazla söze ne hacet…
Saygılarımla
“Hidayet gökten indi, deha zeminden çıktı.
Hidayet kalbde işler, aklı da işletir.
Deha akılda işler, kalbi ise karıştırır.
Hidayet iki hayata da saadet verir.
Hem dünyayı hem ahireti aydınlatır.
Deccal gibi(*Bunda ince bir işaret var)
Tek gözlü deha ise yalnızca bir yeri, bir
hayatı anlar, maddeperest olur ve dünyaya
düşkündür.İnsanı canavar yapar.
Hidayet şuurlu sanatı tanır, hikmetli kudrete
bakar. Deha zemine nankörlük perdesi çeker.”
Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Lemaat
“Sol göz dünyaya, sağ göz ahirete bakar.”
Fethullah Gülen 07/01/2013 herkulnağme
Dehanın zemine nankörlük perdesi çekmesi ve sağ gözünde ahirete bakması olayını Google Glass gibi insanın ahirete bakan sağ gözüne nankörlük perdesi çeken bir proje olarak bakabilir miyiz? Yine Faruk Ay’ın Gölge ile Güneş Arasına İnşa Edilen Dünya” yazısında sanal gerçek karışık iki göze birden perde çekecek projelerden bahsediliyor.İnşallah dehanın önüne ayetleri lokomotif yaparak bu dehayı, deha-yı nuraniyeye çevirebilmeyi Allah milletimize nasip eder.