Oculus Rift Üzerine
Davut Demirhan, 26 Temmuz 2015Jason Silva National Geographic’te yayınlanan Zihin Oyunları (Brain Games) programının sunucusu. Aşağıdaki videoda Oculus Rift’in (OR) ve benzeri sanal gerçeklik (SG) teknolojilerinin getireceği heyecan verici olduğunu düşündüğü imkanlardan bahsediyor.
Silva videonun başında OR’nin Facebook tarafından satın alınmasını SG teknolojilerinin halkın ulaşabileceği hale geleceğinin bir işareti olduğundan bahsediyor. Yakında bu teknolojilerin anaakım hale geleceğini öngörüyor.
SG’nin bir “empati motoru” olarak kullanılabileceğini anlatıyor. Nasıl filmler bizi ekran ve ses sistemi aracılığıyla kuşatıp içine çekiyorsa, içine çekme ve sarıp sarmalama anlamında ondan çok daha üstün olan SG teknolojilerinin de diğer insanlarla empati kurmamızda faydalı olabileceğini söylüyor. Örnek olarak Birleşmiş Milletler’in bir Suriye mülteci kampında çektiği SG filmini veriyor. Demek istediği şu, kamptaki o insanların yaşadığı acıları SG sayesinde televizyon ve sinemaya kıyasla çok daha yoğun bir şekilde deneyimleyen insanlar bu mültecilerle çok daha iyi empati kurabilirler.
SG’nin kuşatıcılığını ve imkan tanıdığı güçlü deneyimleri överken bu teknolojinin kullanıldığı sırada kendimizi unutturmasını, problemlerimizi unutturmasını ve bizi an’a hapsetmesini de teknolojinin güçlü yönlerine örnek olarak sayıyor ve bunlardan da övgüyle bahsediyor. Son olarak SG ile oluşturacağımız kişisel evrenlerimizin nasıl diğer insanlarla olan yakınlığımızı arttıracağından, insanların birbirlerinin evlerini ziyaret ederek ve dekorasyonu inceleyerek karşıdaki insan hakkında fikir sahibi olmaya çalışmaları yerine birbirlerinin sanal evrenlerini ziyaret ederek birbirlerini nasıl çok daha iyi tanıyabileceğinden bahsediyor.
Silva tüm video boyunca SG’nin sadece olumlu gördüğü yanlarından söz ediyor. Bu tekniği Diamandis’in kısa blog yazılarında da bolca görüyoruz. Ne zaman yeni bir teknoloji ve bu teknolojinin ekonomiye ve insanlara yapacağı etkilerden bahsetse hep iyi ihtimalleri sayıyor ve olumsuz yönleri ve ihtimalleri gizliyor.
Silva’nın SG’nin empati yeteneğimizi geliştireceği iddiasına şüpheyle yaklaşmak gerekiyor. Televizyon dünyanın bir ucunda olup biten bir olayı gözlerimizin önüne, oturma odalarımıza kadar taşıdı. Ancak sonuçta daha duyarlı, empati yeteneği gelişmiş insanlar olmadık. Tam tersine tüm dünyadan dur durak bilmeden felaket haberleri getiren televizyon şok edici haberlere olan duyarlılığımızı azalttı. Sürekli dünyanın her yanından felaketleri ve acıları izleyen ancak bu konuda somut hiçbir şey de yapamayan insanlar çaresizlik ve sonrasında da umursamazlık hislerine kapıldılar. Artık kahvaltımızı yaparken bombalanmış çocuk görüntülerini pek de rahatsız olmadan izleyebiliyoruz. Böyle bir şey televizyon öncesi toplum için düşünülemezdi. Televizyon ilettiği acıları ve acı çeken insanların görüntülerini ayrı bir gerçeklik haline getirdi ve bu yeni gerçeklik bizde hakiki gerçeğin uyandırdığı duyguları uyandırma kapasitesini kaybetti. İlk bakışta ne kadar imkansız görünse de tüm bu acılar da televizyonun eğlence dünyasının bir parçası oldu. Korku, gerilim, aksiyon gibi filmlerin hepsinin “eğlence” amaçlı izlendiği hatırlandığında burada eğlence kelimesini kullanmamız da yadırganmayacaktır.
Aynı akıbetin SG’yi de beklediğini öngörebiliriz. Suriyeli bir mülteci kampının yürek sızlatan görüntülerini OR ile neredeyse içindeymişiz gibi deneyimleyebiliriz. Ancak gözlüğü çıkardığımız an o gerçekliği de arkamızda bırakacağız. Aynen televizyonda bir felaket haberi izlememizin hemen ardından bir eğlence programı izleyebildiğimiz gibi belki de mülteci kampı görüntülerinden hemen sonra OR’mizi bir filmin veya oyunun içinde kaybolmak için kullanacağız. Böylece empati yeteneğimiz artmak yerine daha kötüye gidecek çünkü duyarsızlığımızı yeni bir boyuta taşıyacağız. Artık sadece bir ekranda gördüğümüz görüntülere karşı değil, içine girip çok daha derinden deneyimlediğimiz şeylere karşı da duyarsızlaşacağız.
Silva bu yeni medyanın (SG) ne kadar güçlü deneyimler oluşturduğundan heyecanla bahsederken bu teknolojinin bize kendimizi unutturmasını, problemlerimizi unutturmasını ve bizi anın içine hapsetmesini övüyor. Adeta bir uyuşturucudan bahsediyor. Gerçi esrarın yasal olması gerektiğini savunan Silva’nın SG’nin uyuşturucu benzeri bu etkilerini övmesi çok da şaşırtıcı değil.
Oysa Kur’an’da mealen “Allah’ı unutup da Allah’ın da kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın, onlar yoldan çıkan kimselerdir.” (Haşir, 19) buyurulmaktadır. Kendini unutmak korkulacak bir akıbettir. İnsan gaflet uykusunda kendini, problemlerini ve Allah’ı da unutabilir ama bu ne ona bir fayda sağlar ne de problemlerini çözer. Böyle bir insan kafasını kuma gömerek acınası bir duruma düşmekten başka bir fayda göremez. Uyuşturucular ve sarhoşluk verici şeyler Allah ile olan irtibatı zayıflattığı için hakikate ulaşmanın önünde engellerdir.
An’a hapsolmak ise insanın dünyasını daraltır, onu felç eder, hem hayat ağacının kökleri olan geçmişiyle hem de dalları olan gelecekle irtibatını koparır.
Bu unutma bahsinin başında Silva sanki ağzından kaçırır gibi “insanın savunmasının düşmesi”nden söz ediyor. Dediğine göre, savunması düşen insan kendini unutmaya hazır hale geliyor. Silva bir savunmadan bahsettiğine göre bilinçli veya bilinçsiz şekilde ortada bir saldırı olduğunun kendisi de farkında. Peki bu saldırı neye karşı? Savunmanın düşmesi sonucu insan kendisini unutuyorsa saldırı da hatırlamaya karşıdır diyebiliriz. Evet, bu saldırı hatırlamaya, yani kalblerin huzur bulabileceği tek şey olan Zikrullah’a karşı. Silva’nın vadettiği şey de aslında daimi bir huzursuzluk hali.
“[…] İyi bilin ki gönüller ancak Allah’ı anmakla [Zikrullah] huzur bulur.” Ra’d, 28
Silva SG sayesinde “zihin hızı”nda her yere gidebileceğimizi söylüyor. Bu kavram ilk anda akla Said Nursi’nin 4. sözde de bahsettiği “hayal hızı”nı getirse de biraz dikkat edince burada bahsedilen iki kavramın tamamen zıt olduğu anlaşılıyor. Hayal cihazını kullanan insan aktiftir, bir yandan da tefekkür eder ancak OR ile başkalarının tasarladığı bir sözde-hayali seyreden insan sadece bir izleyicidir ve pasiftir. İnsan hayali kendi kurar ancak sözde-hayaller başka insanlar tarafından kurulur. Silva’nın bahsettiği seyahat hayal aleminde yapılan bir seyahat değil, sözde-hayal aleminde yapılan bir seyahat. Dolayısıyla bahsettiği “zihin hızı” da her neyse “hayal hızı”yla ilgisi yok.
Son olarak Silva bu teknolojinin insanların birbirlerini tanımalarında yeni yollar meydana getireceğini ve insanları birbirine yaklaştıracağını söylüyor. Dil, sanat gibi araçları insanların telepati benzeri bir yola ulaşmak yani birbirlerinin zihinlerini anlamak için icat ettiklerini ancak SG ile bu işin çok daha ileri seviyede yapılabileceğini iddia ediyor. Bir insan diğer insanı odasını ziyaret edip kitaplarını, odanın dekorasyonunu inceleyerek de tanıyabilir ama bir insanın tamamen kendi hayal dünyasının eseri olan sanal evrenini ziyaret etmek o insan hakkında bize çok daha fazla şey anlatır, diyor. Oysa temelde sanal bir dünya tasarlayarak kendini ifade etmek ve bir şiirle ifade etmek arasında bir fark yok gibi gözüküyor. Tek fark SG medyasının çok daha kuşatıcı bir deneyim yaşatması. Ancak deneyimin kuşatıcılığı karşımızdakinin zihnini anlamaya daha çok yaklaştığımız anlamına gelmez. İnsanların zihnini, ruh dünyalarını tasarladıkları odaya, çizdikleri resme veya yazdıkları şiirlere indirgemek mümkün olmadığı gibi çok daha kuşatıcı bir deneyim yaşatsa da sonuçta bir nevi sanat eseri olan sanal dünya tasarımlarına da indirgemek mümkün değil. Bu sanat eserlerinin hepsi yaşattıkları deneyimin kuşatıcılığından bağımsız olarak elbette eser sahibinin ruh dünyasını bize tanıtır ancak eser sahibini hiçbir eserine indirgeyemeyiz. Ve eserlerin bize yaşattıkları deneyimlerin kuşatıcılık seviyeleri de eser sahibini yansıtmak konusundaki kıymetlerinden bağımsızdır.
“Oculus Rift Üzerine” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Bizim anladığımız kadarıyla her duygunun muadili bir duygu ve oluşturacağı eyleme karşılık gelebilecek bir eylem tasarlanmış ve açıkçası her şey bitmiş gibi. burada yazılanları dehşetle okuduk. Empati konusunda hikayeler anlatılmış resmen, asıl amaç Makale de aksettirildiği gibi insanın sosyal hayatı elinden alınıp yeni bir sosyal pencere hazırlanmakta. burada İnsanı çok iyi etüt ettikleri, savunmasını güçlü kılan Ahlaki değerlere saldırı ile direnci kırılıp kendi dünyasına hapis, dış olaylardan izole bir toplum oluşturulmak istendiği göze çarpmaktadır. Silva’nın Hayal Hızından Oculus Rift e yüklenen değerin ve gösterilen beklentinin çok daha fazlası olduğu anlaşılıyor. yani bu aletlerle zamanla insanlar kendi resimlerini yapıp, hayal dünyalarını oluşturup alete kaydedip sonra bu dünyasını arkadaşlarıyla, dostlarıyla paylaşabilecektir. İnsanların en büyük zaafları olan ve insanı insan yapan alışkanlıklarına, bağımlılıklarına karşı savaş açıldığı çok rahat anlaşılabiliyor. Tüm dünyada aynı olan acıma duygusu, insan ve tabiat sevgisi, dine sığınmanın bir zaaf olarak görüldüğü ve bu savunmanın yıkılması için çeşitli düzeneklerle insanların gözleri boyanması sağlanmaktadır. işin kötü tarafı çok zengin bir menü ile insanların karşısına çıkmışlar. kim neyi isterse o menüden alabiliyor. şiir sevene göre, sanata göre, dine göre, bilime göre menüde her çeşit mevcut. hedef kitlenin, duygularını, düşüncelerini çok çabuk değiştirebilecek olan gençler olduğu meydandadır. zaten teknolojiyi çok iyi kullanabilecek olanlarda gençlerdir. bütün toplumların bir başka yönlere evrilmesi söz konusu gibi. ne yöne gidilirse gidilsin yeter ki gelenekler unutulsun düsturu hakim olduğu anlaşılabilir. bugün Amerika da , Türkiye de doğan çocuklar arasında hiç bir fark yoktur. farklar, büyüdükçe çevresinin ona kattığı ve öğrendiği geleneklerle oluşmaktadır. farkların olmadığı bir düzen için Facebook işin içine girmiş zamanla google da bir yerinden tutacaktır. fakat bu birlik hayali aynı zamanda dirliği de getirecek diye bir şey yok. zaten yazıda huzursuzluğun hakim olabileceğinden bahsedildi. bizler Oculus Rift’in gelişmiş, oyunlar için hazırlanmış bir teknoloji olduğunu, bizim kullanabileceğimiz bir şey olmadığı için de çok önemsememiştik. fakat ciddi bir silahmış. bilgilendirme için teşekkür ederiz..