Evrende Yalnız Mıyız?

, 22 Ağustos 2015

Rus iş adamı Yuri Milner bu sorunun cevabını arıyor olacak ki geçenlerde uzayda yaşamı araştıran SETI programına 100 milyon dolar bağış yaptı.

yuri_milner

Milner’in Mail.ru Group adında risk sermayesi şirketi var. Facebook, Twitter, Ali Baba, 23andMe gibi on milyarlarca dolarlık şirketlerde yatırımı bulunuyor. Milner’in master projesi “küresel beynin” oluşturulmasına katkıda bulunmak. Küresel beynin (kabaca bireylerin ve makinelerin entegre olduğu dünyanın sinir sistemi) adımları çoktan atılmış durumda. Internetin yaygınlaştırılması, sosyal medya, nesnelerin interneti hepsi bu hipotezin parçası. Milner’in yatırımlarına da bu nazarla bakmak gerekiyor.
Aslında Ruslardaki üstün yaradılışı arama çabasını değişik zaman dilimlerinde görebilmek mümkün. Yuri Gagarin’in uzaya çıktıktan sonra “burada tanrı falan görmüyorum” demesine binaen Necip Fazıl “Feza Pilotu” adlı bir şiir yazmıştır. Ayrıca Gagarin’e “A be ahmak! Allah’ın -hâşâ ve kellâ- fezâ-yı ıtlakta dolaşan bir balon olduğunu sana kim söyledi?” dediği de rivayet edilir.

Milner’in insanoğlundan teknolojik olarak milyarlarca yıl ileride bir yaşam platformuna ulaşma hayali, evrenin uyanışı, küresel beyin, evrenin simülasyon olması, Interstellar’daki 5. boyut tarzı kurgular hep benzer çağrışımlar içeriyor. Farklı disiplinler olmasına rağmen belirgin bir konsept bütünlüğünün olduğunu ve bir yerde birleşecekleri konusunda herkes hemfikir. Bu teorileri ortaya atan ideologların kendi düşünce sistemlerinin ‘akl-ı küll’ü henüz bulamamış olmaları hamlelerini anlamaya çalışan bizlere yap-boz deneyimi yaşatıyor. Bunlar tanrısız maneviyat inşa etmenin zorlukları olsa gerek.
Aslında evrende yalnız mıyız sorusunun cevabı 4 şıklı;

A) Evet yalnızız: En istenmeyen cevap, bütün fantazilerin çöpe gitmesi demek
B) Hayır ve bizden çok geriler: Bu cevap tek başına yeterli olmayacaktır. İlkel yaşam platformlarının keşfi gelişmiş olanlarının da varolabileceği dürtüsünü kuvvetlendirir.
C) Hayır ve bizle aynı seviyedeler: Mevcut pratiğimize göre muhtemelen onlarla savaşırız- Star Wars.
D) Hayır ve bizden ileriler (üstün medeniyet): Yalnız olmadığımız düşünen birçok insan benzer bir beklenti içinde. Bizden daha üstün yardımsever bir medeniyetle irtibata geçerek insanoğlunun binlerce yıllık ilerleme kaydedeceğine inanıyorlar. Zaten SETI de Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması’nın kısaltması. Bu bağlamda sorunun en çok arzulanan cevabı D şıkkı oluyor. Bizden ileri bir medeniyet keşfetmenin doğuracağı sorular, ihtimaller, hayalgücü sınırsız. Sanırım işin cazip tarafı bu. Mesela madem bizden daha ileriler bizim onları bulmamızdan önce bizi bulmaları gerekmez miydi? Belki de buldular ama hatırlamıyoruz. Dünya insanıyla bundan çok önce bağlantı kurduklarına dair belli somut verilere dayanan bir sürü iddia var. Mesela arkeolojik kazılarda uzay gemisine ve denizaltıya benzeyen bir çok şeklin nereden çıktığına hala cevap veremiyoruz.

Teknolojik araçlar ve kabloyla bağlı gibi duran elektrikli lamba

Teknolojik araçlar ve kabloyla bağlı gibi duran elektrikli lamba

Belki bizi biliyorlar ama bir nedenden bağlantıya geçemiyorlar. Belki de Hawking’in dediği gibi bizi mikroskopta mikrobiyolojik varlıkları incelediğimiz gibi inceliyorlardır. Çok dillendirilmeyen islami farklı bir ihtimal; insan eşref-i mahlukat olarak yaratıldığı için üstün medeniyet ya ademoğlundan veya ademoğlunun hilkatteki hususiyetini bilen bir varlık olabilir. Eğer hak ile batılın savaşı kıyamete kadar sürecekse farklı gezegenlerde de Allah’ı değil başka yaradılışları rab edinenler de olacaktır.

Sorumuzda B, C ve D şıkkı varoluşsal riske karşı kozmik çözüm üretme adına ikincil önem arz ediyor. Biyolojik olarak insana benzeyen canlıların olması dünya insanına yeni yaşam alanları sağlaması mümkün. Bu günlerde uzayda habitatla ilgili PR dokümanları üretmekle meşgul “Mars’ta Nasıl Yaşayacağız” kitabının yazarı Stephen Petranek bakın ne diyor:

“Eventually the human species is going to disappear. That means everyone who’s a human being will die eventually and this species will die out and go extinct. And there are a number of reasons how that could happen and why that could happen including a large asteroid hits Earth and destroys everything larger than a rabbit as happened in the age of the dinosaurs 65 million years ago or eventually our sun begins to die and that is a 100 percent probability our sun will begin to die in about 2 billion years. And one of two things will happen. Either Earth will be thrown completely out of its orbit and go spinning off into space and everyone will die very quickly. Or the sun will essentially irradiate Earth as it expands because what happens with a dying sun is it gets very large. And so in order to survive as a species we have to become a spacefaring species. We have to get off this planet eventually and that is the long-term hope for humanity”

Kabaca çevirmek gerekirse gerekirse;
“İnsanlık dünyaya bir göktaşının çarpmasıyla veya 2 milyar yıl sonra güneşin ölmesi (tükenmesiyle) bir şekilde yok olacak. Biri mutlaka gerçekleşecek. Bunlardan kaçınmanın tek yolu uzay yolculuğu yapmak. Günün sonunda bu gezegenden gitmeliyiz ve insanlık için uzun vadeli tek umut bu”

Bir yandan her an çarpabilecek bir göktaşının endişesini taşırken diğer yandan 2 milyar yıl sonra tükenecek güneş sonrası planlar yapan yazar insanlığın sistemler veya galaksiler arası uzay yolculuklarına aşina bir tür olmasını gerektiğini düşünüyor. Daha önceki yazılarda bahsettiğimiz Mars’ta yaşam projesi bu hedefi gerçekleştirmek adına önemli bir eşik. Vikipedi’de Mars’ta yaşam için gerekli koşulları türkçe olarak bulabilirsiniz.

Haberde geçen ingiliz kozmolog ve teorik astrofizikçi astronom Sir Martin Rees de kayda değer bir isim. Rees’in bağış seremonisinde bulunması önemliydi çünkü 70’lerin başındaki SETI programına metodoloji sağlaması amaçlanan Cyclops projesinde çalışmış bir isim kendisi. Cyclop (kiklop) köken itibariyle tek göz manaları taşıyor. Aynı zamanda X-Men’de bir karakterin adı. Oğuz Aksakal’ın yazısını hatırlamakta fayda var.

Royal Society başkanlığı gibi önemli görevler yürütmesi ve ateist olmasına rağmen Templeton ödülüne layık görülmesi Rees’in bilim dünyasındaki etkinliğini ortaya koyuyor. Astronomi haricinde zaman zaman farklı konularda da demeçler veren Rees, kendi zümresinin teorisyenlerinden biri gibi gözüküyor.

Biraz da Hawking’den bahsetmekte fayda var. Yaratıcının var olup olmadığı noktasında gelgitler yaşayan bir bilimadamı Hawking.

“Bilimi anlamaya başlamadan önce, Tanrı’nın evreni yarattığına inanmamız doğaldı. Fakat artık, bilim çok daha ikna edici bir açıklama sunuyor. ‘Tanrı’nın aklını okuyabileceğiz’ sözüyle kastettiğim şayet bir Tanrı söz konusu olsaydı, ki yok, bu Tanrı’nın bileceği her şeyi bilebileceğimizdi. Ben ateistim.”

“Yaptığım şey evrenin başlangıcının bilimsel kurallarla açıklanabileceğinin mümkün olduğunu göstermekti. Bu sayede, evrenin başlangıç kararının bir Tanrı’ya başvurularak açıklanmasının gereksizliği ortaya çıkar. Bu bir Tanrı’nın olmadığını kanıtlamaz, sadece Tanrı’ya bir ihtiyaç olmadığını gösterir.”

“Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu hiçbir şekilde, bilim kurallarını koyan ve onları da yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez”

Hawking’in bilgisayar vasıtasıyla dinlediğimiz konuşmaları ne kadar kendisine aittir bilemiyorum. Ancak evrende yalnız mıyız sorusuna tamamen dünyadaki yaşamın tesadüfiliği üzerinden cevap üretiyor. Hawking’e göre dünyada kendi kendine başlayan ve milyonlarca yıl evrimleşen yaşam, farklı gezegenlerde de tekrarlanmış hatta insanoğlundan daha ileri bir seviyede yaşanmış olabilir. Bu ve benzeri oksimoron yaklaşımlara rağmen evrimcilerin bugünkü temsilcilerinin yaratılışa atfettikleri bir yalanla geleceği şekillendiriyor olmaları yadsınamaz bir gerçek.

Şüphesiz 1 rus milyarder, dünyanın en iyilerinden 2 teorik fizikçinin böyle bir projede ne işi var sorusu hepimizin aklına gelmiştir.Proje başarıya ulaşır mı bilinmez ama kendi alanlarında başarılı sansasyonel isimlerin varlığı uzaylıları arama veya uzayda yaşam gibi çoğunluğa uçuk gelecek projeleri özellikle tutucu akademik çevrelerde giderek daha tartışılabilir kılacağa benziyor.

“Evrende Yalnız Mıyız?” yazısına 3 yanıt var

  1. sonmemduh demiş ki: ( 5 Nisan, 2016, 18:17)

    ucsuz bucaksiz evrende karsimiza neyin cikacagi belli degil

  2. Huseyn Qurbanov demiş ki: ( 29 Şubat, 2016, 13:34)

    Logically complete cosmological concept. /due to lack of knowledge of the English language was not able to correct the translation Implemented by Google/

    In order to present the unlimited space originally:
    1. homogeneous – enough to postulate the presence in it of two elements with Simple and Complex /closed systematically/
    2. heterogeneous – enough to postulate the presence in it of one more element – the Most High and Almighty God – with open systematically.
    It is easy to assume that even at the lowest possible deployment of the intangible component of the essence of God – the Spirit of God – for the level of the original downwardly directed the permanent deployment of the material component of the essence of God, there is a curtailment of Simple and Complex /i.e.. It is their decay due to blocking of origin upwardly directed constantly deploy intangible components of the entity / as much as possible heterogeneous to God’s essence minimum possible number of cell uniformity (1H), and God on the basis of the material components of the 1H deploys the minimum possible heterogeneous to its essence as possible numerically elemental homogeneity (2H). Coagulation process will begin in 2H known God start time since the completion of its deployment. curtailment of the Spirit of God to the level of initial deployment again unfolds 1H – God potential for transformation 1H into 2H and 1H into 2H limitless!

  3. alaca demiş ki: ( 24 Ağustos, 2015, 2:03)

    dünyaya eğer gök taşı çarpabileceği olasılığı varsa Marsa da vardır. burada niyet saklama mevcut gibi. yani dünya köleleştirilmek istenmektedir. “küresel beyin” i herhalde sadece dijital alan üzerinde düşünmemek ona vücut vermek içinde şu anda çok ilkel gibi olabilecek aşamalara zaten başlamışlar herhalde. Onaltıyıldız’da yayınlanan 3 haber bunun ilk aşamaları denebilir gibi. http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=4343 2. http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=4333 3. http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=4340 Kulbak Bilgede işlenen Atom Ha ve Atom Ka robot çocukları işin zirvesi herhalde..
    Evrende yalnız mıyız? şıklarına bakarsak Birinci hariç hepsi Sofi’nin dünyası gibi insanı içine çekmek için hazırlanan zokalar. bir takım hiyerogliflerin uzaylı resimleri olduğu ve eski mısır diye kayıt yapıldığına inanmak bizin için biraz zor. belki resimler vardır ama şu anda gösterilenler değil gibi. 1. resim broşlar burçları temsil ediyor gibi. 2. resim oynanmış yada sıfırdan yapılmış hiyerogliflere benziyor. 3. resim bir florasan değil ama belki kandildir. aslında resim eksik resmin sağında aynı şekilde simetrik benzer şekil var. bunu anlamak için Nur Suresi 35. Ayeti Kerimesini çok iyi anlamamız gerekiyor gibi. Uzayda bilinçli varlıklar ve bilinçsiz varlıklarda vardır. bu tarz düşüncelere tamam ama insan gibi yada uzaylı fiziksel yaratıklar olduğuna inanabilmek için çok fazla bilgi gerekiyor gibi. bu uzaylılar hiyerogliflerde doğru çizilmiş olarak görülse bile inanmamak için gene nedenimiz var. eğer doğruysa tek ve geçerli olabilecek neden: hiyeroglifler İdris AS zamanında yapıldığı söyleniyor buna biz de inanıyoruz. Muhyiddin Arabi Hazretlerinin “Seferler” isimli kitabı okunursa orada İdris As’ın kıyametin olacağı zamana yakın son dakikalarını gördüğü ve oğullarına bilgilerin unutulabileceği için taşlara yazmasını emrettiğini yazdığını görürüz. yani son dakikaları gördüyse uzaylı dediğimiz şeyleri de görmüştür. bugün yapay zeka, insan klonlama için bir çok atılımlar yapılıyor. demek ki Marsa gidilecek orada koloniler kurulacak ve uzay yolculuklarını yapanların kıyafetleri o tarz olacak belki fiziksel değişimde yaşayacaklar vs. Enam Suresi 8. Ayet.
    Elmalılı Muhammed Hamdi YAZIR
    (Türkçe)
    8. Bir de «şunun üzerinde bir Melek indirilse de görsek a» diyorlar eğer öyle bir Melek indirse idik her halde iş bitirilmiş olur, kendilerine bir ân bile göz açtırılmazdı.
    aslında bu ayeti fener yaparsak bizi çok meleğe ulaştırır. burada anahtar ” iş bitirilmiş olur” dur. yani feneri o anahtarı çevirerek açmamız lazım gibi. yazıda hawking diyor ki: “bizi mikroskopta mikrobiyolojik varlıkları incelediğimiz gibi inceliyorlardır” aslında daha da fazlası vardır.
    Kulbak Bilge 15. Bölüm
    http://www.onaltiyildiz.com/haber.php?haber_id=3583 Sutuboğda işlenmişti. Allah, İnsanı Zaman ile sınava tabi tutuyor da melekleri yada şeytanları tutmadı mı? Zamandan önce yani örnek olsun diye uzay; ışık, yada madde iken dünya hayatındaki yaşanmış ve yaşanacak olaylar arasında her hangi bir fark mıydı acaba? öteki oluşumlar bitti de zaman öyle mi başladı acaba? yoksa hepsi aynı anda mı?
    bizce koskoca adamlar oturmuşlar dünyayı nasıl kendi düşüncelerine çeviririz onu araştırıyorlar..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.