Gelecek Kimin? – 1

, 19 Ekim 2015

Sosyal medya araçlarının önceki dönemde klasik bilgilenme ve iletişim araçlarının yerini almaya başladığından beri herkesin zihnine dolanan ve çok tartışılan bazı sorunsalların ortaya çıktığına şahit olduk. Örneğin Facebook’un sosyal çevre edinmede, kişisel ilişkiler ve iletişimde bir devrim yapmasına karşın insanların gerçek hayatta yabancılaştığı ve ilişkilerin gerçek hayatta silinikleşerek insanların daha da asosyalleştiği, Twitter’dan herkesin sesini duyurmasına sağlanmasına karşın sınırlı karakter faktörünün, değerli ve derinlemesine düşünmeye değer fikirleri de bozguna uğrattığı veya çok daha genel olarak internette çok az zahmetle herkese hitap ederek bilgi paylaşmanın bilgi karmaşasına yol açmış olması sorunları bunların bazıları. Bu sorunlar herkesin diline düşmüş olmakla birlikte yapılan tartışmalar, tartışanları genelde iki kutba bölmüş durumda. Varılan fikirlerden biri teknolojik gelişmelerin önüne geçilemeyeceği ve çağın gerisinde kalmanın kabul edilemez olduğu, bu yeni araçların özgürlük ve eşitlik gibi kavramlara hizmet ettiği ve yekünde zararlarıyla birlikte faydalarının ağır basacağı yönünde. Buna muhalif olan daha zayıf fikre göre ise bilinçli bir bireyin, bu aletlerin iletişim kültürünü yozlaştırdığı ve özetle uzak durması gerektiği yönünde. Bu iki zıt görünen fikirde insanların aldığı tavır ise iki fikri de belirsiz ölçülerde benimseyerek, sonuç olarak boyun eğme ve bu araçları kullanma. Bu tartışmaların sadece internetin sağladığı araçlar bağlamında değil, her alanda ve sektörde ortaya çıktığını müşahede etmek mümkün olmakla birlikte son yılarda iletişim ve sosyal medya bunun en görünen örneği. Ve bu son yılları düşününce onlarca yıl birden geçmiş gibi hissetmekteyiz.

Bu çekişmelerin sonuçsuz kalması ve bir yardımı olmamasının temelinde daha derin bir problem yatmakta. Çünkü bu ilerlemelere getirilen eleştirilerin hayati noktaları vurgulamasına karşın temelinde çoğu zaman teknoloji zıtlığı bulunmakta. Sorunun, tekniğin gelişmesine ve sunduğu araçların yol açtığı sorunlara bağlanarak asıl üzerinde durulması gereken şeyin, bu araçların kullanım şekli, kimler tarafından kullanıldığı ve arka planda hangi amaçlara hizmet ettiği tamamen gölgede bırakılmaktadır. Kapitalizm-Komünizm tartışmalarının da güçlü olduğu dönemlerde insanlık aynı tarz bir ikilemde bırakılarak iki (sözde) zıt kutup arasında veya arada bir yerde seçime zorlanmıştı. Bu yüzden öncelikle tartışmaların doğru bir zemine çekilerek bu yönlerinin incelenmesinde fayda var. Bunun için de öncelikle bilgisayar ve internet çağının sorunlarını çok iyi analiz ettiğini düşündüğüm, “sanal gerçeklik” kavramını mucidi sayılabilecek kişi Jaron Lanier’nin bakış açısından ele almaya çalışacağım.

Jaron Lanier

Jaron Lanier

“Kullanıcı bilgilerinin havuzlarda toplanması” kavramına ve uzantılarına çoğu kişinin aşina olmasına karşın “kullanıcı ve bilgilerin gizliliği”nin çeşitli şekillerde ihlali sorunsalı bulanık şekillerde yansıtılmakta ve soru iyi anlaşılmadığı için basit cevaplar verilerek insanlar, içten bir şekilde ikna olmadan bu bilgilerin kullanılmasına rıza göstermekte. Lanier öncelikle bu bilgileri toplayan şirketleri ele almış. Kullanıcı bilgisini toplayan hizmet sunucularının sayısı, bilgi sağlayan kullanıcılara oranla çok küçük bir dilimde kalmakta (servetin küçük bir dilimde toplanması husunun bununla iç içe olduğuna şimdilik atıf yapmakla kalmış olalım). Bu sunucuların en büyüğü Google, diğer devler olarak Facebook, Twitter, Amazon, Wal-Mart vs. ve diğerleri olarak ta binlerce diğer büyük şirketler var (örneğin sigorta şirketleri bilgiyi kullanarak bir kumarhane gibi riski kendileri için azaltmada bu tabloyu çok somut yansıtır). Lanier bu hizmet sunucularına “Siren Server” ismini vermiş. Örneklerde görüldüğü gibi sadece bilgi sunma hizmeti değil elle tutulur ürünleri sunan şirketler de bu gruba dahil. Bilgiyar ve internet çağından bahsederken bunları beraber ele alıyoruz çünkü bunların ortak noktası, bu teknolojileri siren server olamayan şirketlerden daha iyi kullanarak hizmeti daha verimli sunmaları, bu şekilde kârını maksimize etmeleri ve rekabeti imkansız kılmaları. Örneğin Google, arama istatistiklerini değerlendirerek çok daha hızlı ve isabetli sonuçlar vermekte, buna bağlı olarak daha da fazla kullanıcıyı çekmekte, kitapçı kitapçı dolaşarak bulabileceğiniz bir kitabı Amazon size en uygun fiyata ve ikinci el seçenekleriyle en hızlıca ulaştırabilmekte. Bu sitelere ilk girdiğiniz zaman size verdiği küçük bir uyarıya tamam dedirterek gizliliğe ilişkin hukuki sorumluluğu da üzerlerinden atmakta. Böyle bir duruma verilen tepki ve buna cevap şu şekilde olmakta: “Ben iphone’un veya google’ın nerede bulunduğum ve ne yaptığımdan haberdar olmasını istemiyorum”. Buna karşılık “milyarlarca kullanıcı arasından senin bilgilerine özel olarak zaten göz atılmıyor; bunlar sadece istatistiki amaçlı”. İşte burada tartışmanın kutuplaştırılarak asıl hilenin gölgede bırakılmasını tekrar müşahade ediyoruz. Bilgilerin işlenmesinde bu sunucuların rekabeti eleyerek monopolleşmesi ve zenginliği tek elde toplanması gerçek problem. Bu da hukuki olmanın ötesinde internetin dizaynı, ve kullanım amacına ilişkin bir problem.

Siren Server’ların bu faaliyetlerinin her sektöre vurduğu ağır darbeler oluyor. Bilgi sunulması derken bir kitaptan öğrenilebilen bir bilgiye saniyeler içinde ulaşmayı kastetmiyoruz. Kitapçılık sektörü bunun sadece bir örneği. Eğitim, sağlık, perakende vb. her alanda bir monopolleşme söz konusu. Ancak daha da derinde insanın giderek değersizleştiği, bunun yerini yapay zekanın aldığı bir ekonomik yapı ortaya çıkıyor (Silikon vadisinde bazı libertaryenler buna yapay bir zihnin canlanması olarak bakıyor). Bu yapıda ekonominin bel kemiği olan orta sınıf insan giderek zayıflıyor. Burada bir parantez açarak muazzam önemi olan bir konuya değinmek istiyorum: Lanier, toplumu nihai bir ekonomik çöküşten koruyan “setlerin (levees)” varlığından bahsediyor. Bu setler orta sınıfın ayakta durmasını sağlıyor. Örneğin telif hakları düzenlemeleri, sendikalar, sosyal güvenlik düzenlemeleri bu setlerin bazıları. Ancak orta sınıf giderek zayıladıkça setler, bu sınıfı destekleyemeyecek hale geliyor; telif hakları gibi bazı setler de internette anonim paylaşım gibi unsurlarla fiilen yıkılıyor. Setlerden bahsini bu kadarla bırakalım; Siren Serverlerin işleyişinde bir prensip te bütün riski kendisine bilgi sağlayanlara ve orta sınıfa bırakarak, bunların küçük bir kısmını ödüllendirerek kârın çoğunu de kendileri üstlenmeleri. En rahat anlaşılan örnek olarak Youtube’da video kanalı için videolar hazırlayan milyonlarca kişiden bahsedebiliriz. Bunların gülünç bir kısmı oldukça iyi, çok küçük bir dilimi ancak geçimini sağlayacak kadar kazanıyor ve çok büyük bir bölümü ise emeklerinin karşılığını alamıyor. Oysa izlenen her videodan Youtube kâr ediyor. Bir adım daha atarsak birçok sitenin bu şekilde işlediği görülebilir. İnsanlar kendi bilgi birikimi ve çabasını siteye aktarıyor ama bunun karşılığını site alıyor. Örneğin Wikipedia’da bir yazı okununca kimse yazarı merak etmez; herkesin aklında yazar Wikipedia gibi kalır. Siren Server olarak riski azaltmada da istatistiki bilginin incelenmesinde büyük sigorta şirketlerinin de nasıl avantaj sağladığını ve riski üzerinden attığını veya Wal-Mart’ın nasıl bilgisayar çağında bu kadar büyüdüğünü de hayal etmek zor değil. Bunlardan şöyle bir sonuca ulaşıyoruz: Belki internetin bu yapısından birçok yönden faydalanıyoruz, örneğin çeşitli bilgilere bedavaya ulaşıyoruz, alışverişi en uygun fiyatlarla kolayca yapıyoruz veya herşeyi rahatça paylaşıyoruz. Ancak buna bedel olarak bu işlerden geçimini sağlayan her sektörde insanlar geçimini sağlayamaz hale geliyor.

Bu tabloyu gören birisi doğal olarak teknolojinin zararlı olduğunu düşünebilir. Ama en büyük hata da bu olur; böyle yapılırsa oyuna gelmiş oluruz ve bu problemler asla çözülemez. Sonuçta interneti bu şekilde kabul eden ve bu evrilmesine ortak olanlarda bizleriz. İcatlar yapabilmemizden ve teknolojinin gelişmesinden insan olarak nev’imizle gurur duymamız gerekir. Atom enerjisinin iyi ve kötü kullanılmasının örnekleri olduğu gibi her icadın da iyi ve kötü kullanımları olabilir. Teknolojinin sorumlu eller tarafından tutulması ve alınması gerekir.

Asıl sorun teknolojinin bu şekilde kullanılmak üzere mühendisliğinin yapılmış olmasıdır. İnternetin anonimliği ve insanların emeğinin karşılığını alamaması da bir dizayn sorunudur. Bunlara elle tutulur çözümler sunan düşünürler de vardır. İnsanın değerini yitirmesi ve kişiler arasında ilişkinin değersizleşmesi gibi sorunların hepsi daha büyük bir problemin ve planın temelini oluşturduğu için bunlardan da bahsettikten sonra sunulan çözüm yollarını incelemeye çalışacağız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.