Black Mirror – 2
Murad Ünal, 29 Aralık 2015Dizinin ikinci bölümü tuhaf bir yakın gelecekte geçiyor. İnsanlar küçük odalarda yaşayıp birşeyler seyrediyor,aynı tip eşofmanlarla sürekli kondisyon bisikletinde pedal çevirip duruyorlar. Başlangıçta bu insanların mahkum olabileceklerini düşünüyorsunuz ancak daha sonra dünyanın artık böyle bir yer olduğunu anlıyorsunuz. Doğal hiçbirşeyin kalmadığı dijital bir dünya. Bu dünyada herşey hergün aynı şekilde tekrar ediliyor. İnsanlar hergün kondisyon bisikletlerinde pedal çevirirken ekranda seçilmiş programları seyrederek puan topluyorlar.
Bir süre sonra bu puanların kullanılarak bir yetenek yarışmasına girilebildiğini bu sayede eğer başarılı olunursa sınıf atlandığını görüyoruz. Bölümün kahramanı bu hayattan çok sıkılmış, bezgin biri. Her gün yanındaki bisikleti kullanan ve halinden çok memnun olan kaba saba adamdan çok farklı. Kahramanımız bir gün oraya yeni gelen güzel bir kız görür ve ondan etkilenir. Kızın çok güzel bir sesi olduğunu ve şarkı söyleyebildiğini gördüğünde yetenek yarışmasına girmesi için onu ikna edip kendi puanlarını ona verir. Başlangıçta işler iyi gidiyor gibi görünse de bu fedakarlık hiç de umulmadık bir şekilde sonlanır. Kahraman mutlaka bir şeyler yapmalıdır ,ama sistemin onun gibi kendisine tehdit olabilecekler içinde çözümü vardır. Aslında bölümde anlatılan tam olarak yaşadığımız dünyadır. Yani günümüzdür. Sadece durum biraz daha yoğunlaştırılmış ve gerçeğin üzerindeki makyaj silinmiştir. Bu gün insanlar her sabah kalkıp birbirine benzer sıkıcı işler yapmakta, kendi seçtiklerini sandıkları aslında onlar için seçilmiş programları seyretmekte, sürekli artan bir şekilde sanal dünyayla bağlantılı(online) halde yaşamaktalar. Bu yaşam içinde yetenek yarışmaları da önemli yer tutmakta, sürekli artan ölçüde sömürülen cinsellikte. Sonuçta yaşanan anlamsız hayatlar. Peki bu hale nasıl gelindi?
İnsanla hakikat arasında perdeler vardır. Tasavvufta ve Platon felsefesinde yeryüzündeki varlık varlığın aslı değil gölgesidir. Yani hakikat değil bir çeşit simülasyondur. Hakikate ulaşmak için simülasyondan çıkmak gerekir. Tabii ki burada kastettiğimiz maddi varlığın inkarı değildir. Varlığın arkasındaki arketipe ulaşmaktır. Olması gerken Bediüzzamanın ifadesiyle kalbin ve ruhun hayat derecesine çıkmaktır. Bugün olan ise simülasyon içinde yeni bir simülasyon oluşturmaktır. İnsan yaradılış itibarıyla hakikate ulaşmak ihtiyacındadır. Aslında hayat bu yolculuğun adıdır diyebiliriz. İnsan bu yolculukta ne kadar ileri gidebilirse kendini o ölçüde gerçekleştirebilir. Çünkü insan olarak doğmak insan olmaya yetmez. Çoğunluk dünyadan insan müsveddesi olarak göçer. Yolculuğu sırasında insan hakikatle arasındaki perdeleri kaldırmak zorundadır. Bunun başlıca yolu eşyanın(şeylerin,yaratılmışların) ötesine bakmaktır. Böyle yapılmadığında eşyada boğulunur ve asla ötedeki hakikate yaklaşılamaz. Bu yüzden doğa kendi hesabına bakılırsa insan için perde olur. Hakikati perdeler. Yani ağaca sadece zatıyla ağaç olduğu için bakılmaz, ağaca yaratıcısı hesabına bakılmalıdır. Bu belki de hakikate ulaşmada ilk adımdır. Ama dijitalleşen ,içi boşalan, her şeyin doğallığını kaybettiği bir dünyada bu adımı atmak bile gittikçe zorlaşmakta,insan hakikatle arasına yeni perdeler çekmektedir. Eğer insan hakikat yolculuğuna çıkamaz ,kendini cismani varlığı ile sınırlarsa kendi bedeni onun için bir hapishane haline gelir. Bu gün olanda budur. İnsan doğaya yanlış bir gözle bakmış, kalbin ve ruhun hayat derecesine çıkamamış ,sonuç olarak kendini cismiyle sınırlamış,sonrada bu hapishaneden kurtulmak için sanal dünyalar oluşturmuş, aslında daha derin zindanlara yuvarlanmıştır. İnsan maddi varlığını manevi bir yolculuğa çıkaramadığından bu ihtiyacını sanal dünyalar kurarak gidermeye çalışmış, sınırları aştığını,perdeleri yırttığını sanarken aslında daha dar hücrelere hapsolmuş, yükseldiğini sanırken yerin dibine geçmiştir. Bu durumda yapılması gereken de zihni olabildiğince uyuşturmak, insanlara onları yoracak işler vermek ve oyalayacak eğlenceler bulmaktır. Yetenek yarışmalarıyla çeşit çeşit şovlarıyla Kara aynalar tam da bu iş içindir. Herkes bir yandan pedal çevirirken zindanda saray rüyası görmelidir.
“Black Mirror – 2” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık.