Geçmişe Mektup – 1
Mehmet Aydemir, 13 Ocak 2016Bugün miladi 25 Aralık 2099 Cuma..
Sabah saat dokuz buçukta bir maden şirketiyle toplantım var. Çok uzakta oldukları için büyük ihtimal hologram bağlantı kuracağız. Hazırlanmam lazım, karşılarına pijamayla çıkmak istemem.
Büyük bir platin rezervine sahip yeni bir göktaşı tespit ettiklerini söylüyorlar. Ellerini çabuk tutmamaları lazım. Göktaşı yörüngemizden hızla uzaklaşıyor ve yakalamak ilave maliyet demek. Şartlarda anlaşabilirsek ve göktaşında iddia ettikleri kadar rezerv varsa önümüzdeki iki yıllık platin arzını temin ettik sayılır. Yapılacak fizibilite çalışmasına göre sağlık ve ilaç sektörüne yönelik sürpriz madenler de çıkabilir. Bu alan büyümeye devam edecek. Genlerimiz hala dünyalı ve vücudumuz dünyanın şartlarına göre yaratılmış. Düşük yer çekimi, yapay atmosfer ve gıda takviyeli yapay yiyecekler yüzünden oluşan birçok sağlık sorununa çözüm aranıyor. İstatistiklere göre son 30 yılda 1-7 yaş arası çocuklarda kemik gelişimi %30 yavaşladı. Bağışıklık sistemimiz zayıfladığı için en basit mikroplardan etkilenir olduk. O kadar teknolojiye rağmen hayati fonksiyonlarımız hala kırılgan. Belli ki biyolojik olarak doğal yollarla farklı gezegenlere adapte olmamız çok zaman alacak. Ama olsun, sin tenekesi olmaktan iyidir…
Hala bulmamız gereken hidrojen üretiminde kullanılacak 6,5 milyon m3 su gerekiyor. Su sistemimizde bulunması en kolay mineral. Bu kolaylık sayesinde diğer madenler gibi alıp gezegene getirmek yerine, solar elektrolizle suyun bulunduğu yeri hidrojen yakıt istasyonuna çevirebiliyoruz. Eski pratiğimize göre petrol kuyusunun yanına benzin istasyonu açmak gibi birşey. Tabi istasyonların ticari ve turistik ulaşımın sağlandığı İpek Yolu’na yakın olması çok önemli. Uzay araçları rotalarını istasyonların konumuna göre belirleyip yakıt ikmali yapıyorlar.
Dünyadakiler yani sizlerin çocukları 6 gün sonra yeni yüzyıla girecekler. Duyduğuma göre yeni yıl çok uzun süredir eskisi gibi kutlanmıyormuş. Buraya yakın zamanda göç edenler sadece çok yaşlı İseviler’e ait bir gelenek olarak varlığını sürdürdüğünü söylüyorlar. Onlar da daha gece yarısı olmadan “nerede o eski yılbaşıları” hayıflanmalarıyla uyuyakalıyorlarmış. Bizim için anlaşılması zor ama kimbilir gençliklerinde yanıp sönen led ampüllerle süslenmiş plastik çam ağaçlarından ne kadar haz alıyorlardı. Görüntüsü, kokusu, kozalağı hatta gece Noel Baba’nın bacadan girip hediye getirdiği hakikisiyle ayırt etmesi imkansız tam gerçeklik teknolojisi bile süslü plastiğin yerini tutmuyor onlar için. Doğal yollarla ömürleri ne kadar uzatılırsa uzatılsın da birgün ölecekler ve biz dünyalı nesli kaybetmiş olacağız. Dünyalı derken kastım sinler değil, insan neslinden bahsediyorum. Birçok devletin sağlık harcamalarını azaltmak için asgari biyonikleşmeyi şart koştuğu bir çağda, Sin rahiplerinin ücretsiz %60 biyonik beden dönüşümü tekliflerini ellerinin tersiyle iten ve yaşılılığı seven kahramanlar onlar.
Dünya insanına değinmişken gezegenlerinden bahsetmemek olmaz. Gezegenleri de kendileri gibi artık iyice yaşlandı. Dev bir metal çöplüğe dönüştü. Manyetosferin incelmesi sonucu dünyanın ortalama sıcaklığı 80 yılda 16 dereceden 45 dereceye yükseldi. Buzullar önemli ölçüde eridi, verimli toprakların %70’i çölleşti. Doğal yaşam yok olma noktasında. Yeraltı kaynakları tamamen tükendi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi yapay zekalar uzun süredir yaşanan tektonik depremlerin dünyanın yörüngesinde sapmalara neden olduğu uyarısında bulunuyor. Hesaplamalara göre depremlere bir çare bulunamazsa 2120 yıllarında bir felaket yaşanması kaçınılmaz. Yıllar önce ortaya atılan varoluşsal risklerin hepsi gerçek problemlere dönüştü. Apokaliptik bir sona doğru ilerleyen dünya artık ömrünün ahirinde. Hala dünyada yaşayan 800 milyon insanı güvenli gezegenlere transfer etmeye yönelik SpaceX’in Nuh gemilerinin sayısı 191’e ulaştı. Herbiri 20 bin yolcu kapasiteli gemiler farklı gezegenlere ortalama 10 uçuş yapabiliyor.Doğum yasağının sürmesi ve ölüm nedeniyle nüfustaki azalma katılarak yapılan hesaplamalara göre 20 yıl içinde transferin tamamlanması bekleniyor.
Bu tehlikeyi önceden fark eden devletlerin vatandaşları, ilk dünyalılar buraya miladi 29 Eylül 2033’de geldiler ve neredeyse üzerinden 35 Mars yılı geçti. Burayı hala yaşanabilir gezegene dönüştürme çalışmaları devam ediyor. Daha çok bitki örtüsüne ve oksijen üretimini hızlandırmak için alglerin yaşayabildiği su havzalarının arttırılmasına ihtiyacımız var. Artan oksijenle kalınlaşan atmosfer ve düşen karbondioksit oranı sıcaklık farkları giderek azaltıyor. Bunun sonucu olarak eskiden kızıl gezegen olarak anılan Mars giderek mavileşmeye başladı. İlk insandan bugüne tüm yıl için ortalama sıcaklık -60 dereceden -40’a yükseldi. Sıcak bir yaz gününde +23 dereceyi bile görebilmek mümkün!
Maalesef bütün bu çabalar kısa vadeli çözümler üretmemize yarıyor. Bahsettiğim dünya yörüngesindeki sapmalar bütün güneş sistemini etkileyecek. Bu yeni sistemlere yolculuk yapmamız gerektiği anlamına geliyor. YZ’lerin tahminine göre 30 mars yılı sonra (miladi takvime göre yaklaşık 56 yıl) buradan da göç etmek zorunda kalacağız. Bu yüzden atalarını 3 boyutlu yazıcıların oluşturduğu yapıcı robotlar (makeroid) mobilize yaşam alanları kuruyorlar. Yani gitme vakti geldiğinde eşyalarımızı toplamamız pek zaman almayacak. Literatüre Hz. Adem yabancılığı olarak geçen ve izlerini yeni yeni atlattığımız yeni gezegen travmasına artık bağışıklık kazandık. Özellikle bizler mazimizde genlerimize işlenen göçebe kültür veya yörük yaşam veya muhacirlik (ne derseniz deyin) sayesinde 3. Kavimler göçüne TUK (Türk Uzay Kolonizasyonu) olarak daha hazırlıklıyız.
Yeni evimiz için en büyük aday bu mektubu okuyan sizlerin yeni keşfettiği Kepler B452. TUK’un yakın sistemlerde kaşif robotlarla yaptığı araştırmalarda gözettiği yaşamsal kriterler ve kozmik risk analizine göre insan için en uygun gezegenin B452 olduğu anlaşıldı. Yeni gezegenimiz Dünya’dan %60 daha büyük ve insan için Mars’tan daha ideal koşullara sahip. Bu yeniden insan nüfusunun artabileceği anlamına geliyor. Koloni bölgelerinden seçilen genetik olarak birbirlerinden farklı 9 insan 1 ay boyunca yaşam destekli B452 simulatörüne bağlanacaklar. Kortekslerinden elde edilen veriler sayesinde yeni gezegene uyum süreci gözlemlenecek. Testlerin olumlu çıkması halinde öncü yapıcı robotlar koloni inşası için gönderilecek. 20 Mars yılı sonra burayı tamamen terk etmiş olacağız.
Sizleri gelecekten bilgilendirmeye devam edeceğim..
“Geçmişe Mektup – 1” yazısına 5 yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
İlgi çekici bir yazı dizisi olacağa benziyor.. takipteyiz
İnşallah gayret edeceğim…
Bu arada konuya merak duyanların The Expanse’i izlemesini tavsiye ederim. Ben de yazıyı yazdıktan sonra izlemeye başladım ve bu tarz fütüristik hikayelere iyice ilgim arttı. Göktaşı madenciliği, uzay kolonizasyonu, transhümanizm gibi konuların hepsi yer alıyor.
Heyecanla bekliyoruz
bu kitap benzer bir konu ile alakalı.
Batı Uygarlığının Çöküşü
Devamını bir an önce yayınlamanızı bekliyorum. Merakta bıraktırmasın bizi mehmet aydemir lütfen… Çok güzel bir seri başlatmışsınız.Ellerinize, ilhamlarınıza sağlık…