Ray Kurzweil Nobel Haftasında Konuşmacı Oldu

, 14 Ocak 2016

1901 yılından itibaren dağıtılmaya başlanan Nobel Ödülleri son yıllarda Türkiye’nin daha da fazla dikkatini çeker hale geldi. Önce 2006 yılında Orhan Pamuk’un kazandığı edebiyat ödülü, ardından da 2015 yılında Türk araştırmacı Aziz Sancar’ın kazandığı kimya ödülü Türkiye’de Nobel Ödülleri’nin medyada daha fazla yer almasını sağladı. Nobel Vakfı, Alfred Nobel’in vasiyeti sonucunda 1900 yılında İsveç’te kurulmuş ve 1901 yılından itibaren de bilim ve edebiyat alanında ödüller dağıtmaya başlamış bir vakıf. Daha sonraki yıllarda bu ödüllere barış ve ekonomi dalındaki ödüller de eklenmiş. Alfred Nobel bilindiği gibi dinamitin mucidi olan önemli bir kimyager. Dinamit dışındaki icatlarının ya da ürettiği malzemelerinin hemen hepsi de silah endüstrisinin birincil seviyede kullandığı enstrümanlar haline gelmiştir. Bu da Nobel Barış Ödülü kavramının sürekli olarak eleştirilmesine yol açmıştır.

Bilimsel alanda da, sanat alanında da yerel ya da küresel bir çok ödül olmasına rağmen, Nobel Ödül Törenleri, İsveç Kraliyet Akademisi himayesinde yapıldığı için sürekli olarak bir soyluluk ya da batılı deyişle “mavi kan” havasını içerir. Adaylar başvuru yapmaz, ilgili kurullar tarafından seçilir. Kazananlar ise “winner” değil “laureate” yani “bilimde ve sanatta şeref payesi sahibi” olarak adlandırılırlar. Bu kelimenin arkaik bir çağırışım yaptığını da söylemeden geçemeyeceğim, aynı zamanda defne yapraklarından yapılmış çelenk/taç anlamına gelen bu kelimenin çağırışım alanına baktığımızda, Antik Yunan’dan beri kullanılan ödüllendirme sembolü olarak kullanıldığını ve masonlardan, genel eğitim sistemine kadar (örn:bakalorya kavramı) bir çok noktada tezahürleri bulunan ilginç bir sembolizm olduğunu görülebilir. Nobel Ödül Törenlerindeki kraliyet vurgusu ve ödül sahibi kişilerin bir kraliyet merasimi eşliğinde ödülü almaları ve bir konuşma yapmaları da ödülün itibarını farklılaştırıyor.

Nobel Ödül Töreni’ni organize edenler bu farklılığa rağmen modern zamanlara adaptasyonun gerekliliğini hissetmiş olmalılar ki, 2012 yılından beri, Nobel Ödülleri’nin de yer aldığı Nobel Haftası’nda, Nobel Week Dialogue adında bir etkinlik düzenlediler. Bu etkinlik 2012 yılında Genetik, 2013 yılında Enerji, 2014 yılında ise Yaşlanma konularını ele aldı. Bu konu dağılımı bir Her-An yazarı olarak beni çok şaşırtmadı, çünkü her bir konu hakkında sitemizde çeşitli açılardan yazılmış makalelerin olduğu için hem yazarlar olarak biz, hem de okuyucularımız bu konuların güncelliğinin ve gelecek açısından öneminin farkındadırlar diye düşünüyorum.

kurzweil_nobel

Geçtiğimiz Nobel Haftası’ndaki Dialogue etkinliğinin konusu da yine Her-An takipçileri için yabancı olmayan Zeka konusuydu. “Zekanın Geleceğini Keşfetmek” mottosuyla gerçekleştirilen organizasyonda, farklı alanlardan bir çok konuşmacı yer aldı. Bu etkinliğin açılış konuşmasını da pek yabancı olmadığımız bir isim olan Ray Kurzweil yaptı. Bu konuşmada temel konu insanın biyolojik yapısının teknoloji yardımıyla nasıl gelişeceği ve hesaplama yeteneğinin ne kadar artabileceğiydi. Konu Ray Kurzweil konuşmaları olduğunda maalesef içerik olarak yeni bir şey çıkmıyor, Kurzweil bu anlamda sürekli kendini tekrar ediyor. Ancak konuşma içeriklerinin sürekli aynı olması, Singularity cephesinde ilerleme olmadığı anlamına gelmiyor. Bilakis Kurzweil bu tekrarı, karşılaştığı kitleyi Singularity konusunda belirli bir noktaya çekmek için bilinçli olarak kullanıyor. Herkesin anlayabileceği benzer argümanlar ve örneklerle Kurzweil’ın Singularity olarak adlandırdığı gelecek projeksiyonunun, herkesin kafasında aynı bağlamda ve aynı kavramlarla düşünülebilmesini sağlıyor.

Bunu şu anda yapay zekanın var olmasından daha tehlikeli bir durum olarak gördüğümü kesinlikle belirtmeliyim. Eninde sonunda bilim bize çeşitli yapay zeka modelleri ve versiyonları sunmaya başlayacak ve bu sürekli olacak. Günümüzde Siri, Apple’ın her yeni işletim sistemi ile benzer bir şekilde sürekli güncelleniyor ya da navigasyon programları her yeni versiyonuyla beraber kullanıcılarına daha fazla güven veriyor. Bir çok alanda tasarlanan öğrenen sistemlerin de etkinliği ve çarpıcılığı buradan geliyor. Ancak tehlikeli olan şey bu tarz kaçınılmaz gelişmelerden ziyade, Kurzweil’ın anlattığı nanorobotların insan bedeninde etkin olduğu, insan zihninin buluta bağlanarak problemleri hallettiği bir geleceği satın almaya hazır elit bir kitlenin oluşuyor olması.

Kurzweil her ne kadar önemli bir mucit olsa da, Singularity hakkındaki iddiaları ve gelecek projeksiyonlarındaki uçuk iddialar onun bilim çevrelerindeki itibarını düşürmüş olsa da, önce Google’a yerleşme biçimi ve yerleştiği nokta ile, sürekli olarak Singularity kitlesinin dışına yaptığı konuşmaların muhataplarının artan kalitesi, Kurzweil’ın çok kuvvetli bir oyuncu olduğunu net bir biçimde bize gösteriyor.

Nobel Week Dialogue etkinliği bir günlük bir etkinlik olarak gerçekleşti. Yukarıda belirttiğimiz gibi açılış konuşmasını da Ray Kurzweil yaptı. Ray Kurzweil ayrıca öğlen seansında “Singularity’den korkmalı mıyız yoksa hoş geldin mi demeliyiz?” konulu kısa bir tartışmaya da katıldı. Diğer konuşma içeriklerine bakıldığında da sezdiğim şey, bu konu içeriği açısından FHI ya da SU gibi bu konunun uzmanı olan kuruluşlardan birinden konu başlıkları ile ilgili destek alınmış olması gerektiği. Konu başlıkları hem kışkırtıcı hem de bu konuyla ilk defa karşılaşan birisine ana fikri enjekte etme imkanı sağlar nitelikte.

Tahminim bundan sonra Ray Kurzweil’ı, ana akım etkinliklerde daha sık göreceğimiz yönünde. Benzer konuşmaları da çok defa dinleyeceğiz, çünkü Kurzweil’In bu hikayesi, yapay zeka diye adlandıracağımız bir şeye ulaşana kadar anlatılagelebilecek bir hikaye, ama bu bilinçli uygulanan bir strateji ve konunun bizim açımızdan ciddiyetini azaltmıyor.

“Ray Kurzweil Nobel Haftasında Konuşmacı Oldu” yazısına bir yanıt var

  1. GÜZEL BİR PAYLAŞIM OLMUŞ TEŞEKKÜRLER.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.