Çekirdekler – 3

, 25 Şubat 2016

1) “Singularity Tehlikesi’ne Karşı Duruş Bir Hobi Değildir” makalesinde Singularity Üniversitesi’nden bahsetmiştik. “Singularity düşüncesinin kurumsallığı başarmaya en yakın adayı olan Singularity Üniversitesi” şeklinde bir tesbitimiz olmuştu. “Kurumsallığa en yakın” ve diğer bir cümlede de “bu düşüncenin en kurumsal müessesesi”… Dolayısı ile adı ile sanı ile Singularity’nin en somut meyvesi şu an için bu üniversitedir.

Nikola Danaylov (Socrates)

Nikola Danaylov (Socrates)

2) Beklenti yüksekliği ile somut meyvenin cılızlığı arasındaki uçurum meşhur Singulariteryen vloger Nikola Danaylov (Socrates)’in isyanını netice vermiş ve Hollanda’daki Singularity Üniversitesi’nin diğer bölümünde ona “Kral çıplak!” dedirtmişti. Kendi ifadeleri ile Socrates’in hayatının en endişeli ve korkulu anları o konuşmasını yaptığı anlardır. Sonrasında ne olacağını bilmiyordu. Neyse ki tehlikeye attığı “itibarı” (reputation) daha henüz o kadar büyük ve yaygın değildi. Şahsen itibarının büyüyüp yaygınlaşacağını düşündüğümü, ilgili makalede ifade etmiştim. Fakat onu takdir ediyorum. Zira korkmasına rağmen korkusuna esir düşmedi ve samimi olarak bağlı olduğu davası için kendini böyle bir tehlikenin kollarına bıraktı.

3) GF 2045 toplantısında arkadaşımız İsmail Hakkı Toprak, Bulgar asıllı bir Kanadalı olması hasebiyle komşu olduğumuz Socrates’i İstanbul’a davet etti. İsmail, kendisini cana yakın bir insan olarak bulmuştu. Aynı toplantıda bulunan B. Sadık Ünal ise İsmail ile tamamen zıt bir görüşte. Onun için Socrates biraz kibirli ve soğuk biriydi. Benim kanaatim ise, kendisinin hala vicdanını kaybetmeyen oldukça zeki biri olduğu şeklinde…

4) Singularity Üniversitesi’ni 2008 yılında Dr. Peter H. Diamandis ve Dr. Ray Kurzweil kurmuşlardı. Enteresandır, Socrates gibi Peter H. Diamandis’de balkan kökenli. Yunan asıllı bir Amerikalı. Kendisiyle yaptığımız röportajda, Türk misafirperverliğinin bir göstergesi olarak Türk lokumu hediye etmiştik. Gerçi New York’da neyin misafirperverliği olacak ki? Olsun… Röportaj yaptığımız süre içeresinde muhatabımız bizim misafirimizdir.

5) Sakın Temple Grandin’e verdiğimiz hediyeyi, yine böyle yiyecek bir şey; bir lokum paketi olarak düşünmeyin.  “Şaşırmıştı ve şaşırmalıydı” dedik ya…  Bu kıymetli hanımefendiyi diğerleri ile aynı kategoride ele almıyoruz. Hediyemizin onun için önemli bir hatırası vardı. İstanbul’dan gelen birkaç genç, bunu nereden bilebilirdi? Değil mi?…

6) Sitemiz yazarlarında Oğuz Aksakal’ın devamını getirip kitaplaştırılmasını arzu ettiğim bir yazı dizisi var. Bu yazı dizisi, Singularity ve tranhumanizm hakkında fikir sahibi olmak isteyen herkes için rehber niteliğinde özetleyici bir seridir. Bir meseleye değinmek için Oğuz Aksakal’ın “Transhumanizme Giriş-1” makalesinden bir alıntı yapmak istiyorum:

“Bir açıdan bakıldığında, transhümanizm, hümanizmin bir sonraki adımı olarak görülebilir, ancak konuya farklı disiplinleri birlikte değerlendirerek bakmak gerekmektedir. Transhümanizm, bilim ve teknolojinin tüm imkânlarının transhuman kelimesi ile tanımlanan dönüşmüş bir insan için seferber edildiği bir sistemdir. Transhuman, yani bu dönüşmüş insan posthuman adı verilen daha sonraki bir evre için geçiş mahiyetindedir. Posthuman ise bize göre daha güçlü ve sağlıklı, yaşlanma etkileri azaltılmış (hatta ortadan kaldırılmış), fiziksel-zihinsel-duygusal kapasiteleri çok üst düzeye çıkartılmış bir öte-insandır.

Bu noktada belki Nietzsche’nin Übermensch kavramını hatırlamakta yarar var. Übermensch Almanca’dan dilimize üst-insan, insanüstü, süperinsan, öte-insan ya da insanötesi olarak tercüme edilebilir. Biz yazımızda Übermensch yerine üst-insan terimini kullanacağız. Nietzsche üst-insanı şu şekilde tanımlıyor: “İnsan, hayvan ile üst-insan arasına bağlanmış bir halattır, öyle bir halat ki, bu halat bir uçurumun üzerinde yer alıyor. ” (“Der Mensch ist ein Seil, geknüpft zwischen Tier und Übermensch, – ein Seil über einem Abgrunde.”). Başka bir tanımlamasında “Maymuna oranla insan neyse, insana oranla üst-insan da odur” der Nietzsche. Yine bir başka yerde Nietzsche “İnsanlık içinde, ortalama insandan başka, daha yüksek ve daha güçlü bir insan türünün gerçekleşmesi gerekir.” demiştir. Öte yandan 1871 yılında Fransız oryantalist ve dinbilimci Ernest Renan’ın “Nasıl insanlık hayvanlıktan ortaya çıktıysa, ilahlık da insanlıktan ortaya çıkacaktır” fikri dikkat çekmektedir. Bu fikir günümüz transhümanistlerinin “bizler tanrılar olacağız” deyişi ile büyük benzerlik göstermektedir.”

“Tanrı öldü” diyen Nietzsche “Übermensch”e de şöyle hitap eder Zerdüşt’ünde:

“Yeryüzünün anlamı olacak Übermensch/İnsanötesi ! Yalvarırım size, kardeşlerim, yeryüzüne bağlı kalın, inanmayın size dünya ötesi umutlardan söz edenlere!”

Übermensch vs. Superman

Übermensch vs. Superman

7) Üst-insan (übermensch) ile meşhur çizgi roman ve film kahramanı Süperman hakkında irtibat kurulmuştur. Üst-insan’ın sembolü olmuştur popüler kültürde. Bir çok çizimde ikisi arasındaki irtibat resmedilmiştir. Bu üst-insan, Oğuz Aksakal’ın yazısında dile getirilen posthuman’dır. Ekol farklılığı ile alakalı bir konu olarak “Singularity İnsanı” da diyebiliriz. (Bu ekol farklılığı ve bundan kaynaklı kavram ihtilafları bir başka makalenin mevzusu.) “Singularity İnsanı”na Oktan Keleş’in verdiği tabir ile “Sin İnsanı” da denebilir.

8) Singularity’e ulaşmak ve übermensch’i ortaya çıkarmak ana ülküsü olan Singularity Üniversitesi’nin logosuna dikkatinizi dikkat çekmek istiyorum. Son derece manidar. Sizce, üç rengi birleştiren bu logo ile Süperman’in logosu birbirine benziyor mu? Ne dersiniz?

Singularity Üniversitesi'nin amblemi, Superman'in ilk amblemi (ortada), ve bildiğimiz Superman amblemi

Singularity Üniversitesi’nin logosu, Superman’in ilk logosu (ortada), ve bildiğimiz Superman logosu

“Çekirdekler – 3” yazısına bir yanıt var

  1. soundbug demiş ki: ( 25 Şubat, 2016, 16:04)

    İlginç bilgiler.Beklenti yüksekliği ile somut meyvenin cılızlığı arasındaki uçurum özellikle mi kurgulanıyor diye düşünmeden edemiyor insan..

    Oğuz Aksakal’ın “Transhümanizme Giriş” yazı dizisi okunmayı kesinlikle hak ediyor.. belki de birden fazla kere..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.