Geçmişe Mektup – 2
Mehmet Aydemir, 24 Şubat 2016İki şeye çok ihtiyacımız var; hava ve su. Mars’ta en değerli iki yaşam kaynağı. Bütün gündemimiz bunların nasıl temin edileceği hakkında. Eski dünya gibi sürdürülebilir kaynaklarımız yok. Ne uçsuz bucaksız okyanuslarımız ne kilometrelerce uzanan akarsularımız ne de milyarlarca hektarlık alanlık ormanlarımız var. Yanıp çölleşmiş bir gezegeni en azından belli bir süre yaşanabilir hale getirmeye çalışıyoruz. Sizin için sıradan olan bedava sınırsız hava ve doğal su kaynaklarından faydalanmanın verdiği rahatlığı hayal etmek çok zor bizim için. Mars’ın zor koşulları insanoğlunun yaşam piramidinin değişmesine ve en altta yer alan fizyolojik koşullara solunumun eklenmesine neden oldu. Bol olduğu için çoğunuzun kıymetini bilmediği havayı, buradaki sayısız şirket binlerce çalışanıyla gezegenimizdeki en bol molekül olan karbondioksitten oksijen elde ederek üretiyor. Birçok kolonide oksijen seviyesinin herhangi bir sebepten kritik seviyeye düşmesi durumunda devreye giren yaşam platformunu bazal metabolizmaya çeviren acil müdahale sistemleri hazırda tutuluyor.
Mars’ta su kaynakları daha çok yerin altında buz kütleleri halinde yer alıyorlar. Ayrıca Mars yakınından geçen göktaşları da diğer bir önemli su kaynağı. Kaynaklar bol ancak yine de suya ulaşmamız için madencilik şirketlerine ihtiyacımız var. Uzayda bulabildikleri buz kütlelerini işleyip bir kısmını hidrojen yakıtına bir kısmını da yine hava üretimi için oksijene dönüştürüp akıl almaz fiyatlara satabiliyorlar. Sizin anlayacağınız şairin dediği hava ve suyun bedava olduğu günler çok geride kaldı. Tüketimi azaltmak ve su aramaya ayrılan teşviklerin fonlanması için alınan vergiler gün geçtikçe artıyor. Hanelere ayrılan kişi başına günlük su tüketimi 80 yıl önceki dünyanın yaklaşık 10’da 1’i. 20 litre ile sınırlandırılmış durumda. Yakın zamanda artma ihtimali yok. Özellikle içme suyu çok pahalı. Çok daha ucuz olan arıtılmış ve minerallerle zenginleştirilmiş içecekler tüketiliyor.
Yaşam alanları haricindeki alanların yani bildiğimiz Mars atmosferinin dönüşümü çok daha uzun ve tartışmalı bir süreç. Dünya’nın %53’ü büyüklüğünde bir gezegenin atmosferini dönüştürmekten söz ediyorum. Tartışma ise şu; Acaba gerçekten dönüştürmeye devam etmeli miyiz yoksa fanus içindeki hayatı artık kabullenmeli miyiz? Veya öngörülebilir bir tarihte yok olacağını tahmin edebildiğiniz bir gezegeni yaşanabilir hale getirir miydiniz? Şiddetli şekilde yörüngeden çıkma riski taşıyan Dünya’nın kıyameti ve oluşturacağı domino etkisinin Güneş Sistemi’ne etkisi kaçınılmaz. Sistemin bir parçası olan Mars da haliyle ciddi kozmik varoluşsal risk taşıyor. İnançsızlar bunu tekvini kanunlar vasıtasıyla görürlerken biz teşrii kanunlarla da bilebiliyoruz. Zahire göre buraya çivi bile çakmamalıyız. Ancak “Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz” hadis-i şerifi sanki 1500 yıl uzaklıktan bize sesleniyor. İnsanın insanlıktan çıkma yollarını aradığı bir zamanda bir fidanın hayatiyetini devam ettirmemizi söylüyor. Nuh Peygamber’in tufandan önce inşa ettiği gemiye her hayvandan bir çift alması da fidan hadisi gibi sanki. Kendisine inanlarla beraber kendi kıyameti kopup helak olan o beldedeki hayvanların soyunun devam etmesi murad edilmiş. Tabiri caizse yaratılan her canlı insanlığa zimmetlenmiş ve elimizden geldiğince onları korumamız gerekiyor. Bir gün burası yerle bir olacaksa onları almadan hiçbir yere gidemeyiz. Taşıma kapasitemizin sınırlı olduğu bir gerçek ama en azından götüreceğimiz biyolojik örneklerle yeni gezegenimizde onları tekrar hayata döndürüp nesillerinin devamını sağlamalıyız. Bizi sinlerden ayrıştıran en önemli unsurlardan biri canlıların yaşam hakkına duyduğumuz saygı ve bu hadis meselenin bamteline dokunuyor.
Ne yiyip içiyorsunuz derseniz size anlatması biraz zor. Öncelikle birçok organik gıdayı aklınızdan çıkarın. Çünkü genetiği değiştirilmeden bunları Mars yüzeyinde yetiştirmek mümkün değil. Öncelikle buranın atmosfer basıncına, ihtiyacından çok daha az suya ve düşük sıcaklığa elverişli hale getirilmesi gerekiyordu. Yani sizin GDO’lu dediğiniz ürünler bizim için gayet sıradan. Ancak Mars Tarım ve Hayvancılık Dönüşüm programı henüz bütün gıdalar için tamamlanmadı. YZ’lerin yardımıyla dünyadan getirdiğimiz birçok tohum ve hayvan geni üzerine bilim adamları çalışmaya devam ediyor. Merkezi hükümet 15 yıl içinde eski dünyada tüketilen gıdaların %45’inin buradaki üretime elverişli hale getirileceğini vaad ediyor. Tabi bu gıdalar herkesin tüketebileceği cinsten değil çünkü üretmek çok maliyetli. Mesela hayvan üretimini ele alırsak genetiği değiştirilmiş olmasına rağmen bir inek günde insandan 5 kat hava, 18 kat su ve ortalama 25 kg yem tüketiyor. Ayrıca hayvancılık yapabilmek için gereken ideal sıcaklık koşulları, kurulu alan, dışkıdan açığa çıkan sera gazının atmosfere olumsuz etkilerini hesaba katmak gerekiyor. Buradaki en popüler yiyecekler mantar, mars somonu, yosun, patates ve gıda yapıcı robotların ürettiği kişiselleştirilmiş gıdalar. Sonuncusu bazen iyi bir alternatif bazen de biraz can sıkıcı. Sadece dünyada var olabilen yiyecekleri (yapay şekilde de olsa) üretebilmesi Mars gıda zincirinin dışına çıkabilmemizi sağlıyor. Ancak makinelerin kontrolü sigorta şirketlerinde olduğu için her şeyi yemek için herhangi bir sağlık probleminizin olmaması gerekiyor. Vücudumuzdaki nano medikal robotlar anlık olarak yenmesi gereken gıdaları makineye göndererek yiyecek seçimini kısıtlanmasını sağlıyorlar. Kendi isteğimizle de olsa sağlıksız olmaya hakkımız yok ve sağlığa zarar vermeye yönelik davranışların cezaları çok katı. Çünkü her birey çok değerli ve sağlık harcamalarına ayrılan kaynakların azaltılarak daha faydalı alanlara kaydırılması amaçlanıyor.
İlk defa 2000’lerin başında Jacques Attali’nin ortaya attığı –kendi döneminde çok ses getirmeyen hiper demokrasinin bir çeşit Mars versiyonunu yaşıyoruz. Eski dünyada geçerli olan liberal demokraside tüketimde bireysel özgürlüklerin ön plana çıktığı yapı yerine gezegenin bizim yaşadığımız bölümünde toplumun marjinal faydasını gözeten, biyolojik ve yaradılışsal insani değerleri koruyan anlayış hakim. Klasik ekonomi tanımı sınırlı kaynaklarla sınırsız insan ihtiyaçları arasındaki ilişkinin incelenmesi olarak ele alınırken, Mars tipi ekonomide tekrar dünyadaki hataya düşüp her şeyi yok etmemek için insanın tercihlerini mevcut kaynakları gözeterek kendi iradesiyle indirgediği, yaşatma idealine uygun, anayasamızın vatandaşlık hakları kısmında yer aldığı şekliyle insana verilen sonsuz arzuların Mars’ta veya herhangi bir gezegende karşılamanın imkansız olduğunun dolayısıyla farklı bir yer için yaratıldığımızın idrakinde çok daha sürdürülebilir model uygulanıyor.
Son söz; enseyi karartmayın, işinize bakın. Çağınızın garibleri, tekrar inşa vazifesini üstlenmiş (reconstructive) nesil burada hayırla yad ediliyor. Bizler o gariblerin dualarıyız. Bu mektubun esas muhatabı da onlar.
Not: Mektubu yazarken defalarca dinlediğim, çoğunuzun bildiği bir kompozisyon; Ludovico Einaudi – In un’altra vita (Başka Bir Yaşamda)
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017