Buzağının Sesi
Misafir Yazarlar, 31 Mart 2016MEHMET POLAT – Bir önceki yazıda teknolojinin getirebileceği tehlikelerden ve bu tehlikelerin onun insanın kalbindeki yeriyle bağlantılı olduğundan bahsettik.
Bu yazıda daha önceki etkilerin aksine tamamen japon dünyası tarafından geliştirilmiş ve teknolojiye birlikte inanılmaz bir gelişme potansiyeline sahip bir yenilikten bahsedeceğiz. Ancak öncesinde küçük bir olguya değinelim.
Uncanny valley
Türkçe çevirisini yapmamız gerekirse tekinsizlik vadisi ya da acayiplik vadisi diyebileceğimiz bu olgu ilk olarak robotik alanında Profesör Mori Masahiro tarafından geliştirilmiş. Mori’nin hipotezine göre bir robot insana daha çok benzedikçe daha empatik ve bağlantı kurulabilir bir varlığa dönüşüyor. Ta ki insan görüntüsüne gerçekten yaklaşana kadar. Belirli bir insan benzerliği noktasından sonra bu empati ve yakınlık hissi hızlı bir şekilde kayboluyor ve yerini bir tür korku ve tiksintiye bırakıyor.
Yani animasyon karakterleri ve robotlar ile gerçek insan arasında aşması ciddi şekilde zor bir uçurum var. Sadece görsel olarak bile tamamıyla ikna edici bir insan sureti yapmak aşırı derecede zor. Bu zorluk hareketli varlıklarda kendini daha da çok belli ediyor.
Bu olgunun en basit açıklamalarından biri resimlerle yapılabilir.
Bu konu üzerine yapılabilecek çok fazla yorum var ve konuyla ilgili merakı olanlar şuraya ve şuraya bakabilirler.
Yazının sonrası için faydalı olacağını düşündüğüm bu olguyu başta paylaşmamın iyi olacağını düşündüm. Bu konuda eklemek istediğim tek not uncanny valley’nin görsele indirgendiğinde aldanmamak için yeterli olmaması ve teknolojinin gelişmesi ve yeterli araştırmayla insanlığın bunu aşabilecek ve insanları ikna edecek insansı varlıklar yapabilecek olması.
Sesin Etkisi
“Şeriatça bazı savtlar helâl, bazıları haram kılınmıştır. Evet, ulvî hüzünleri Rabbânî aşkları irâs eden sesler helâldir. Yetimâne hüzünleri, nefsâni şehevâtı tahrik eden sesler haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.”( İşârâtü’l-İ’câz, Bakara suresi, 6. ayetin tefsiri)
Musa’nın arkasından kavmi, tutmuş süs takılarından böğüren bir buzağı heykeli edinmişlerdi. O buzağının kendilerine bir söz söylemediğini ve bir yol gösteremediğini görmemişler miydi? Fakat yine de onu tanrı edindiler ve zalimlerden oldular. Araf suresi 148
Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: “İşte sizin de, Musa’nın da ilâhı budur, ama o unuttu” dediler. Taha 88
Hakikatle yüzleşmiş ve başlarında bir peygamber olan bir topluluğun kendine put olarak edindikleri buzağının özelliklerini kısaca belirtmek gerekirse; eritilebilir süs takılardan olduğu, bir tür ses çıkardığı ancak bu sesin hiçbir şey ifade etmiyor olduğu ve herhangi bir yol göstermediği, üstüne üstlük bir de nefse hoş gelecek bir görüntüsü olduğunu görüyoruz. Özellikle onu yapan kişinin nefsine çok hoş görünüyor. Bir peygamber hakkında iftira attıracak kadar kör edici. Buna bir şey daha ilave etmemiz gerekirse heykelin herhangi bir işlevsel özelliği olmadığını söyleyebiliriz. Yani bu saçma sapan tapınma halinin dışında onu hayatına sokmak için hiçbir bahane yok ortada.
Günümüzde herhangi bir şeyi bir takım özellikleri ile bu buzağıya benzetmek mümkündür. Bunlara son model bir mercedes de dahil. Ancak bu gibi varlıklar aynı zamanda işlevseldir. Bir A noktasından B noktasına gitmenizde size yardımcı olabilirler. Çektikleri aşırı ilgi onları bahsi geçen buzağıya yaklaştırsa da tam olarak put gibi değiller.
Popüler medyaya bakıldığında da özellikle gençlere yönelik ve adeta tapınılan bir takım insanlardan bahsetmek mümkün.
Karanlık bir gecede yıldızlara bakarak buluruz yolumuzu. Peki ya gerçek yıldızları göremiyorsak. Daha da kötüsü ya birileri bu yıldızları sahte olanlarla değiştirmişse.
Eğer medyaya biraz aşinaysanız müzik dünyasında dönmekte olan star sisteminden haberdarsınızdır. İlginç bir anekdot olarak japonların kendi yıldızlarına “aidoru” yani “idol” dediğini belirtelim. Neyse. En azından dürüst bir yaklaşım.
Daha çocukluklarından star olarak ortaya atılmış proje insanlar olduğu bu gün aşikar. Bu etkiyi burada ayrıntısıyla anlatmaya gerek yok. Özellikle genç yaştaki insanların dürtülerine yönelik bir planlama olduğu ortada. Müzik endüstrisinin toplumu bir takım etkilere yönlendirmek için kötüye kullanılıyor olduğu belli.
Müzik dünyasında bu gün oturmuş olan bu sisteme, buzağı sembolizmi üzerinden bakmamız gerekirse, ortaya atılan bu starlarla boğanın neredeyse tek farkı şu; Bahsi geçen starlar, et ve kemikten. Metalden ve süs takılarından değil.
Nazara vermek istediğimiz şey bu sistemin sonraki etkileri. Yani bir takım zayıflıkları.
Bu sözümona yıldızlar maalesef kontrol edilemeyen bir sönme özelliğine sahip. Önceki parlaklıkları acı bir nostaljiye dönüştüğü için bulundukları zamanın genç nesli için belli bir hasar verdikten sonra yalnızca depresyona sebep oluyor hatta ölümü bile hatırlatabiliyorlar. Uyuşturucunuzda böyle şeyler istemezsiniz. Maazallah sonra birileri hayatın anlamını filan aramaya kalkar.
Üstüne üstlük bu süper parlak naylon yıldızlar insan oldukları ve verilmeye çalışılan mükemmel görüntülerine rağmen süper noksan oldukları için uyuşturucuya filan başlayıp gözden düşebiliyorlar.
Daha da kötüsü bazıları kendi insaniyetlerini sorgulayıp bu kölelikten kaçmaya çalışarak birilerinin uyanmasına filan da sebep olma riski taşıyor.
Aman ha! çok riskli, insan keşke bütün bu zayıflıkları olmayan bir star olsa diyor (!)
Vocaloid
İnsan konuşmasını taklit etmek için yapılmış olan bu yazılım türü, ilk olarak Kenmochi Hideki’nin liderliğindeki bir ekip tarafından, 2000 yılında Barcelona’daki Pompeu Fabra üniversitesinde geliştirilmeye başlanmış. Yamaha tarafından desteklenen proje 2004 yılında ilk stabil versiyonunu çıkarmış.
2014’te vocaloid 4’ü çıkaran Yamaha’nın bu ürünündeki kalite artışına bakılırsa yavaş da olsa stabil bir ilerleme kat edilmiş olduğu görülecektir.
İlk geliştirildiği zamandan beri bir çok farklı tipte ses paketlerine sahip olan yazılımın bu günkü son versiyonu yalnızca ingilizce ve japoncayı destekliyor. Japonca vocaloidin geçtiğimiz zamanda bu kadar üzerinde durulmuş ve geliştirilmiş olmasının sebebi ise 2007’deki ilginç bir gelişme.
Hatsune Miku ile tanışın.
Miku, vocaloid motoru için Crypton Future Media adlı şirket tarafından tasarlanmış bir ses paketi. Onu kendinden önceki örneklerden farklı yapan şey ise bir suretle ortaya çıkmış olması. 2007’de geliştirilmiş olan Miku, bir çok konsept çizim, ve tutarlı bir 3d model ile piyasaya sürülmüş. Tasarımcılarının söylediğine göre Miku, 16 yaşında, 1.58 boyunda ve 42 kilo. Gerçek bir star gibi bir sesi, sureti ve neşeli bir “karakteri” var.
Miku’nun bu özellikleri sayesinde, başlangıçta yalnızca müzisyenler için bir araç olarak tasarlanmış olan vocaloid motoru, çok daha yaygın ve popüler bir kullanım alanına taşınmış.
Günümüzde bu alanda geliştirilmekte olan bu tür bir çok yazılım mevcut. Bu yazılımların bağlı olduğu “ maskot karakterlerin” paylaşılıyor olduğu nico nico douga adlı sosyal paylaşım platformunda bu gün bu teknoloji ile yapılmış yüzbinlerce şarkı var.
Bu meselenin gelişmesinde sosyal paylaşım ve internet anahtar bir rol oynuyor. Şİrketler yalnızca karakterleri belirleyip ses paketlerini sağlıyorlar. Müziklerden kliplere kadar her şey bu ürünün pazarlandığı topluluklar tarafından yapılıyor.
Vocaloidi müzik dünyasının kalanı ile kıyaslamak gerekirse, bu ses yazılımlarının kuru bir araçtan çok öteye geçtiğini ve yapılan şarkılara gerçekten biri söylüyormuş etkisi verdiğini söylemek mümkün. Bu araç, en başında yalnızca bir tür enstrüman olarak geliştirilmişse de bu gün Hatsune Miku’nun sesini beğenmekle keman sesini sevmek şimdiden çok farklı şeyler. Bunun sebebi kemanın her zaman arkasındaki sanatçıyı yansıtıyor ve işaret ediyor olması. Hatsune miku ise bu sanatçıya çok benzer bir pakette sunuluyor. Bu paket yüzünden, arka planda kompozisyonu yapan kişi rahatlıkla gizlenebiliyor. Zaten çok spesifik bir sureti ve bir tür “karakteri” olan Miku’nun vokal olarak kullanıldığı her şarkı ilk bakışta ona atfedilebiliyor.
İnternette bu içeriğin olduğu videolardaki yorumlara göz gezdirirseniz insanların bu suretlere bir tür karakter giydirme sevdasında olduğunu ve bu yönde yorumlar yaptıklarını fark edersiniz. Zaten birçoğunun tasarımı da bu yönde.
Ve birkaç vocaloid şarkısı örneği.
Bu son örnek gerçek bir insanın sesi baz alınarak ve gerçekliğe yaklaşma motivasyonu ile geliştirilen megpoid isimli ses paketi kullanılarak yapılmış. Megpoid’in özelliklerinden biri ingilizce modunun da geliştirilmekte olması.
Miku’nun herhangi bir gerçek sanatçı gibi turnelere çıkıyor olduğunu da ekleyelim. link
Bu şimdilik nispeten az duyulmuş varlıkların bir takım daha geniş reklam uygulamaları da denenmemiş değil.
Verilen örnekler ilk bakışta birçoklarına komik görünmüş olabilir. Buradan alınması gereken şey, vocaloidin şu anki basit haline rağmen başarısıdır.
Bu teknolojinin böyle kalmayacak olduğunu ve üç boyut modelleme ve animasyon imkanları artıp kolaylaştıkça ne kadar gelişebilceğini düşünmek gerekmektedir.
“Ne olmuş ki? Sadece basit bir eğlence bu.“ Denilebilir ki bu doğru. İnsanlar rahatlamak için hatta tefekkür için müziğe ihtiyaç duyacaktır. Araçlar zamana ve şartlara göre değişebilir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi sesin insan üzerinde ne kadar tesirli olduğunu ve neler için kullanılabileceğini göz önünde bulundurursak teknolojiyle bu kadar iç içe girmiş müziğe dair riskleri de görebiliriz diye umuyorum.
Müzik dünyasının sahte star sistemi üzerinden konuyu tekrar ele alırsak: Gerçek bir şarkıcı hastalanır, ölür. İnsandır ve kusurludur. Gözden düşebilir. Bıkıp usanabilir. İnsanlar yaşlanır. En önemlisi de onları sevenler tarafından kişiselleştirilemezler. Belirli bir konumları vardır. Her yerde olamazlar.
Hatsune Miku ise bu açıdan çok farklı.
Eğlenceli bir şarkı mı istiyorsunuz? Yoksa sadece sizin için dans etmesini mi istiyorsunuz. Sorun değil. Dans ederken ne giymesini istersiniz? O “heryerde”. Şimdilik tek ihtiyacınız olan şey birkaç programı kullanmayı bilmek.
Miku yaşlanmayacak. Hiçbir zaman programının dışında hareket etmeyecek.
Teknoloji geliştikçe o ve onun gibiler da gelişecek, daha iyi bir ses ve suret kazanacaklar.
Bu meselenin arkasında daha planlı bir şekilde durulmaya karar verilirse tahminim kullanım kolaylığının da bir hayli arttırılması. Bu durumda bütün bunların yaşadığımız dünyaya da teknolojinin elimize tutuşturduğu “arttırılmış” gerçeklik araçlarıyla hatta mekatronikle girmesini bekleyebiliriz.
Yapay zekanın da gelişmesiyle bu teknolojide bir takım yeni ilerlemeler olacak. Bana sorarsanız telefonunuzdan yüklediğiniz bir aktivasyon ile bu varlıklar ile konuşabileceğiniz günler yakın. Kulağa komik geliyor olabilir ancak bunun için şimdiden can atan insanlar olduğunu bilmek gerek.
Vocaloidin genel başarısına sayısal olarak bakılırsa günümüzde çok yeni olduğunu ve o kadar etkin olmadığını görürüz. Bu durumun nedeni bu araçların tesirsiz olması değil. Daha yeterince gelişmemiş olmaları. Animasyon sektöründe 20 yıl öncesi ile günümüz karşılaştırıldığında ne kadar ilerlendiğini fark eden birisi bu tip yazılımların potansiyelini de hemen görecektir. Bu gün dijital teknolojilerin popüler kültürü alt üst etmemelerinin tek sebebi yukarıda bahsettiğimiz uncanny valley denilen olgudur. Bugün bu vadi aşılmakta. Sonunda aşıldığında insanlar, insanı taklit edecek varlıklara bakınca onları hiç garipsemeyecek.
Vadi, iki dağ arasındaki alçak coğrafi yapıya verilen isimdir. İnsanlar ve insana benzemeye çalışan varlıklar arasında şu an kapalı olan ve günümüz imkanlarıyla sürekli zorlanan, yakında da aşılacağının etkilerini şimdiden gördüğümüz bu vadinin tasviri, sizlere uzun süre önce kapatılmış başka bir vadiyi hatırlatıyor mu bilmiyorum.
Bu vadi aşıldığında yeni sahte starlarımız her zaman her yerde olup her şeyi yapabilen, sürekli gelişen ve sonsuz iş kapasitesine sahip ölümsüz varlıklara dönüşecekler. Suretperestleşen insanları etkilemek için değil süper-zekaya, normal zekaya bile sahip olmaları da gerekmeyecek. Daha bir şeye benzemezken bile reklamlarda görünüyor olmaları sanırım isabetli bir göstergedir.
Japonya defterini şimdilik burada kapatıyoruz.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017