Macintosh: Modern Altın Buzağı
Misafir Yazarlar, 4 Mayıs 2016ŞÜKRÜ BÜYÜKYAZICI – Yıl 1984’tü Orwell’in merakla beklediği ve gelecek okuması yaptığı o meşhur 1984… Henüz Huxley’inCesur Yeni Dünya‘sı, Orwell’in 1984’ünü yenmemişti. Apple’ın hissedarlar toplantısında sunumun açılışı kurucu ortak ve yönetim kurulu başkanı Steve Jobs’a aitti. 2600 kişilik Flint Center salonu tıklım tıklım doluydu. Dahi mucit/büyücü, açılışı Bob Dylan’ın bir şiiriyle yapacaktı:”…Çünkü şimdi kaybeden / İleride kazanacak / Çünkü zaman değişiyor..” İfade doğruydu ve kutsal metinlerin tam da karşılığına denk düşüyordu. Dünya’da kaybeden ötede kazanan olacaktı. Dylan bu metinlere yaslanmıyordu belki ama ifade doğruydu. Hak davaları için ateşte yananlar ötede cennet bahçelerinde gül koklayacaklardı. (Ashab-ı Uhdud – Buruç Suresi)
Devam edelim: sunum Macintosh’un ilk görücüye çıkışıydı. Lisa-Macintoshkavgasını kazananın düğün günüydü. Lansman öylesi önemliydi ki; Ridley Scott’a 750 bin dolara 1-2 dakikalık bir reklam videosu çektirilmişti. Orwell’in 1984’üne baştan aşağıya gönderme içeren ve Apple’ın bu tabuyu yıkacak yegane kuruluş olduğunu göze sokar derecesine anlatan bir içeriğe sahipti. Slogan bile çok netti: 1984’ün Apple ile neden farklı olacağını görecekti insanlar. Gerçekten de Huxley’e biz senden yanayız diyen bir dalga boyunun belki de ilk ayak sesleriydi. Çünkü insanlar için korku yoktu; eğlence ve vakit öldürme vardı. Ama bu görünürde bir Huxley kazanması idi ki aslında gerçek ‘Orwell temalı bir Huxley filminin’ ilk kareleriydi. Yani bu oyunda gözetlenmeniz mutlaktı fakat siz keyif alırken hayattan, sizi takip eden kontrol eden bir 1984 vardı ve bu daha da artacaktı…
Sunum ilerledi ve Macintosh’un tanıtım kısmına gelindi. Karanlık Büyücü (Jobs) Macintosh’un üzerinden örtüsünü kaldırdı bir dakikadan az süren kurulumunu yaptı ve cihazın ekranında görüntüler çoktan belirdi bile: kayan bir yazıyla Macintosh yazıyordu ekranda ve altında el yazısıyla manyak iyi diyordu. Sonra bilindik uygulamaların görselleri ekrana geldi. Bu kısa demo bittikten sonra Jobs: “İlk kez bugün Macintosh’un konuşmasına izin vermek istiyorum” dedi ve farenin düğmesine bastı. (Fare demişken hep o kobay olarak kullandığımız fareler belki de biz bilgisayar kullanıcılarının kobaylığına göndermedir kim bilir)
Macintosh fare tıklanmasından sonra kendine has sesiyle konuşmaya başladı:
“Merhaba. Ben Macintosh. O çantadan çıkmak cidden harika. Kalabalıkların önünde konuşmaya alışık olmasam da, bir IBM’i ilk görüşümde aklımdan geçen düşünceyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kaldıramayacağınız bilgisayarlara asla güvenmeyin.Konuşabildiğim belli. Ama şimdi arkama yaslanıp dinlemek istiyorum. O yüzden sizlere, bana babalık etmiş adamı, Steve Jobs’ı büyük bir gururla takdim ediyorum.”
Bu konuşma bir bilgisayarın ilk sesli olarak kendini tanıtması ve konuşmasıydı. Ve salon bu konuşma sonrası deliye dönmüştü, ellerini dövüyorlar ayakta alkışlıyorlardı. Alkışlar neredeyse 5 dakika sürdü. Jobs bir kez daha -belki de ilk- bu kadar kitleleri önemli bir afyonla tanıştırmış ve o en büyük hayalinin belki en önemli adımını atmıştı: insansıl arayüzlere ve tasarımlara sahip teknolojik cihazlar… Her evde her zaman yanımızda!.. Özellikle 80’ler bilgisayarın dünyada üssel büyümesi demek olan yıllardır. İnsan-teknos (alet) ilişkisi açısından da insanlık tarihinde özel bir yeri vardır.
“Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: “İşte sizin de, Musa’nın da ilâhı budur, ama o unuttu” dediler. TÂHÂ-88”
Macintosh’un tasarımına bugün bile bakarsanız insan simasından esinlenerek yapıldığını ve ona sempati duyabileceğinizi görebilirsiniz. Hele bir de konuşunca ona bir varlık atfetmek doğrudan olmasa bile dolaylı olarak insanda iç gıdıklamıştı. Ve çığlıklar bunun kanıtıydı.
Bana burada özetlediğim bu tablo görünürden farklı olarak Faruk Ay’ın da tespit buyurduğu Altın Buzağı’yı hatırlattı. Hatırlayacağınız üzere Hz. Musa(a.s)’nın kavminden ayrı olarak geçirdiği süre içerisinde Samiri tarafından yapılan ve olağan dışı özelliklerinden dolayı kendisine tapılan bir “icattı” o. Rüzgar esince ses çıkaran belki o dönemin teknolojik buluşu sayabileceğimiz bir icat… Geçmiş toplumlarda çok sıkça karşılaştığımız tanrılar zaten hep bir icattır. Kimi bereket ihtiyacı boşluğuna kimisi hava durumunu beklentisine… Şundan 20 yıl önceye kadar belli jenerasyonların çaput bağlamaları medet ummaları söz konusuysa da şu an genç nesil için bu tip yatırlar bir ironi vesilesi olmuştur. Ancak şeytan her çağın gereksinime göre icat çıkarma ve put üretme konusunda son derece maharetli olduğundan biz boş dursak da o boş durmayacak ve zamana göre icatları çaput bağlamaların yerine ikame edecektir. Ve zaten etti; etmeye hatta onları yeni güncellemelerle değiştirmeye de devam ediyor!
“Ve İsrailoğullarının denizden geçmelerini sağladık? Derken bir kavme vardılar ki, onlar, kendilerine mahsus bir takım putlara tapıyorlardı. Dediler ki; Ey Musa! Onların tanrıları gibi, sen de bize bir tanrı yap! Musa da onlara dedi ki: Siz gerçekten cahillik eden bir kavimsiniz. A’RÂF-138 “
İşte o gün o sunumda konuşan sevimli mi sevimli sempatik Macintosh gelen büyük dalga boyunun ilk habercisiydi ve Apple’ın dediği gibi gerçekten de 1984 beklenenden farklı oldu ve bugün hemen hemen her yanımızı sarmış ceplerimizi kollarımızı evlerimizi işgal etmiş bir bilgisayar çağının içinde bulunuyoruz. Oysa birileri her eve bir bilgisayar hayalinden bahsederken hatta ortaokuldayken ben, sınıfımda 1-2 kişi de bilgisayar varken bugün her evde ona yakın bilgisayar ve türevleri var. Netbook, laptop, Akıllı TV’ler, cep telefonları, tabletler vs. Adeta her şeyi onlara sorduğumuz ve teslim ettiğimiz yeni bir modern döneme de hızla ilerliyoruz. Akıllı evler akıllı cihazlar gitgide çevremizi sarmakta. Kol saatlerimize spor bantlarımıza giysilerimize ayakkabılarımıza kadar nüfuz etmiş vaziyette.
Her konuşan ve zeka belirtisi gösteren teknolojik cihaz varlık sahasında bir yer bulma çabasında diyebiliriz o halde. Ve açıktan tapınma ibaresi göstermese de bugün oföri hastalığını koymamız gereken bir yer de olmalı bu resimde. Dahası saatlerce karşısında vakit geçirdiğimiz “Karanlık Ekranlar” hayatımızdan çalmaya devam ediyor. O zaman Dylan’a değiştirilmiş bir gönderme de ben yapayım: burada eğlenenler gelecekte (öte alem) eğlenemeyecekler. İcatlarımızı kullanırken teknolojiye bu kadar sahip çıkarken tehlikenin farkında olmak temennisiyle.
Konunun içeriği farklı referanslara gönderme yaptığından şimdilik sonraki yazılara saklayayım bazı ucu açık konuları. Bu ve benzeri konulara gene Fütüristik Kategorisi’nde devam ediyor olacağım.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017