Zamanın Çıldırtıcılığı ve Görünmeyen Tehlike
Murad Ünal, 27 Mayıs 2016Bu zamanın ruhunu en iyi tarif edecek sözcüklerden biri de çılgınlık. İnsanlık nicedir çılgınlığın pençesinde ama farkında değil. Hastalık herkese bulaştığı için kimse diğerindeki anormalliği göremiyor. Çılgınlık sözünü ne kadar çok duyduğumuzu düşünelim; futbol çılgınlığı, çılgınlar gibi eğlenmek, çılgın âşık, çılgınca içmek. Bunların mecazi ifadeler olduğunu bir şeyi çok sevip istemeyi ifade ettiğini düşünerek çok üzerinde durmuyoruz ama durum o kadar da basit değil. Bu ifadeler bilinç dışının yansıması.
Akla onca referans yapılan bir zamanda insanlık aklını kaybediyor. Her türden radikalizm artarken nedensiz şiddet de yükseliyor. Bunlar hep deliliğin tezahürleri. İnsanlar sürekli öfkeli, suçlayacak birini arıyorlar ama aslında neye öfkeli olduklarını bile bilmiyorlar. Zaman akıp gidiyor, insanların arzuları, ihtiyaçları çağın dayatmasıyla gittikçe artıyor ama çoğu insan olmayı hayal ettiği halden çok uzakta, amaçlarını gerçekleştirmiş olanlar ise hayal kırıklığı yaşıyorlar. İlk grup istediği birçok şeyi asla elde edemeyeceğini fark ettiği, ikinci grup ise elde ettiklerinin aslında o kadar da önemli olmadığını anladığı için travma yaşıyor. Modernlik kutsalı hayattan sildi. Kimsenin ölüm ötesini bekleyecek kadar sabrı yok. Her şey burada, bu dünyada olmak zorunda. Modern insan için-inançlı olduğunu iddia eden biri bile olsa-cennet ve cehennem çok uzak ve belirsiz. Cennetin esintisini de cehennemin karanlık yakıcılığını da hissedemiyor bu insan. Sadece bu da değil insan yaşadığı dünyayı da hissedemiyor. Hisler körelmiş, korku dışında bütün duygular sadece sözde kalmış. Bu durumda çılgınlık bir çözüm sunuyor. Hissedebilmek için arzular en uçlara götürülmeli, itidal ortadan kalkmalı. Ancak bu da herkesin yapabileceği bir şey değil, üstelik sınırları var. Nede olsa medeniyetin ayakta kalması için kurallar olmalı ve kurallar kısıtlayıcıdır, “başa beladır”. Gerçi toplumsal hayatta da, özel yaşamda da kurallar geçmişe göre epey esnemiş durumda. İşin içine şiddet, zorlama girmediği takdirde modern toplum nerdeyse hiçbir şeyi yadırgamıyor. Hatta bu durumu kabullenmekte zorlanan muhafazakârlara ucube gözüyle bakılıyor. Doğrusu gidişattan memnun olmayan bu “muhafazakâr” kitlenin hoşnutsuzluklarını dışa vurma biçimleri de çoğunlukla bağnaz yakıştırmasını hak ediyor. Değer yargıları kısa sürede belki de tarihteki en büyük değişimi geçirdiği halde bu yeterli olmuyor. İnsanlar iyi yaşamak için çok çalışıyorlar. En şanslı olanları karşılığında iyi bir kazanç sağlıyorlar ama onlar da bunun keyfini çıkaracak yeterli zamana sahip değiller. Hayat kısa ve çoğunlukla çalışarak, bin türlü stresle boğuşarak geçiyor. Yüz milyonlarca insan çeşitli psikiyatri ilaçları ve sakinleştiricilerle ayakta duruyor. Bu sıkışmışlık durumu insanları akıldan uzaklaştırıp çılgınlığın eşiğine getiriyor. Tüm bu sıkışmışlıktan kurtulmak için paradigma değişimi gerekiyor ama bu da çok uzak ihtimal. Böyle bir değişimi gerçekleştirecek bir irade ortada yok. Bu durumda çözüm beklenmeyen bir yerden geliyor gibi görünüyor. Sanal âlemde kimseye zarar vermeden, riske girmeden dünyanın sınırlarını aşabiliriz. Bu yönde gelişen teknoloji her gün yeni ve şaşırtıcı bir ürünü kullanıma sunuyor. Sanal gerçeklik gözlükleri gibi ürünler geliştikçe sanal dünyaya katılımın gittikçe artacağı anlaşılıyor. Eğer bu teknoloji bir ölçüde dokunma ve tatma hissini karşılayabilirse-ki bu yönde çalışmalar var-o zaman gerçekle hayal arasındaki sınır silikleşmeye başlayacaktır. Amaçsızlık, dünyadaki varlık sebebini bilememe, kendini ilahlaştırma çabası insanlığı deliliğin pençesine attı. Şimdi ise sanal dünyalar İnşa ederek bu durumu ehlileştirmeye çalışacak gibi görünüyoruz. Ancak sahte olan ne kadar gerçeğe benzese bile gerçeğin yerini tutamaz. Bugün için sanal gerçeklik, masum bir içeriğe sahip gibi görünse de bu durumun hiç de uzun olmayan bir zamanda değişeceğini, insanlığın kötücül fantezilerini kapsayacağını düşünmek yanlış olmaz. Mesele bir noktada, cinsellik ve şiddete dayanacak, sanal ortam karanlık arzular için içerik sunacak ve insanlar bunu talep edecekler. Karanlık arzular, çarpık düşünceler bu ortamda beslenecek ancak bu duyguların uzun süre sanal dünyada hapsedilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durumda iyice azmanlaştırılarak gerçek dünyaya dönen sapkın arzular toplum için çok daha büyük bir tehdit oluşturabilir.
Çok yanlış bir kabul ile inancın aklın düşmanı olduğunu ilan edenler büyük bir boşluk oluşturarak o çok değer verdikleri akla da büyük zarar verdiler. Kutsal, anlamı ifade eder. Varlığın sebebini açıklar. Eğer neden sorusunu sormaz, her şeyin anlamsız olduğunu söyler, eşyaya baktığınızda fevkalade incelikli düzeni görmeyip kaostan söz ederseniz bu çarpık bakış açısının gelip dayanacağı yer deliliğin kapısı olur. Bu kez yalanladığınız inanca dair vaatleri yerine getirmek için sanal dünyalar kurmanız gerekir. Gerçek dünyada hislerini büyük ölçüde kaybeden insan yitirdiklerini inşa ettiği sahte dünyada bulmaya çalışır. Bu çok tehlikeli, akılsızca ve deliliği destekleyen bir yoldur. Akıl adına yola çıkıp vardığımız yer delilik, bulduğumuz çözümde aslında bu hali derinleştirmek. Zamanın çıldırtıcılığından kurtulmak kimse için kolay olmayacak.
“Zamanın Çıldırtıcılığı ve Görünmeyen Tehlike” yazısına 2 yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Ahir zamanda zamanin daha da hizli akacagi soyleniyordu. Sanal dunyayla insan ne kadar temas ederse o kadar cok zaman hizli akiyor. Zaman hizlandikca aslinda insanlar her duyguyu ve etkiyi de o hizla yasiyor. Yani bir anda bir olay karisisnda parlama ya da kisa surede yorgun dusme ve uyku haline gecme buna ornek olabilir. Ne is yapiyorsa cabuk sikilacak ya da bir is bittiginde hemen yenisine gececek. Cunku gunumuzde iletisimin artik hicbir siniri kalmadi, o yuzden kisiler ve kurumlar arasi arz-talep de artmis olacak. Bu durum ise aslinda insani tuketmekle kalmiyor, dusunce ve tefekkur yetenegini elinden aliyor. Haliyle insanlar da en uclarda yasamak zorunda kaliyor hayatini, cunku arasini bulabilecek zamani bile olmadigini saniyor. Aslinda hepimizin ihtiyaci olan sey, bir sureligine sistem disina cikabilmek. Hz.Peygamberimizin Hira magarasina ciktigi gibi.
etkileyici tepitler, vurucu bir yazı olmuş. elinize sağlık