Zihnimize Atılan Yeni Bir Tohum: Google’lamak
Feridun B. Kaya, 6 Mayıs 2016“Saat yaklaştı.” Son kulvara girdi hak ve batıl taraftarları. Bayraklar son atletlere el yordamı ile emanet ediliyor. Hak ve batılın en sıkı koşucuları sona saklanmış. Yecüc denilen bir topluluk, Mecüc denilen diğer bir topluluğu ortaya çıkarmak için azami bir gayret içerisinde. Yani, Yecüc bayrağını Mecüc’e vermek çabasında. Yecüc -daha önceki bir makalede değinildiği gibi- bir kısım Yahudilerden oluşan ve çekirdek kadrosu bazı okült inançlara sahip bir yapı. Bu yapının, “insan eli” ile deforme (onların düşüncesinde ise modifiye) edilmiş, biyonik ve sentetik melezi; kimi tam robot ve kimi yarı robot-yarı insan yeni türler oluşturacağı ve bu yeni türün ise Kur’an’da adı geçen Mecüc isimli topluluğu oluşturduğu konusuna yine ilgili makalede değinmeye çalışmıştık.
EL GOOG
Yecüc eğer çoğunluğunu Yahudilerin oluşturduğu, kötülüğü organize eden bir topluluk ise, bu topluluğun izini biz bu kültürün içinde aramalıyız. Yecüc isminden ziyade “Gog” tabiri bizim için iyi bir ipucu sağlayabilir. Çok latif bir gönül ehli büyüğümüze bu konuyla alakalı suallerimizi tevcih ettiğimizde bize bir ismi tersinden okumamızı istemişti. Bu isim “GOOGLE” idi. Tersten okuduğumuzda karşımıza çıkan ifade aynen şöyle: “El GOOG”.
Enteresan bir tevafuk. Arapçada “el” takısı harf-i tariftir ve İngilizcedeki “the” gibi belirtilenin özel ve belirli olduğunu ifade eder. Yani “o aradığın gog var ya… Hani tarihte de değişik dönemlerde zuhur etmiş… İşte bir şeye tam bir “gog” denecekse, gog denmeye seza bir şey varsa; yani “The Gog”ı arıyorsan, “EL GOOG” tam da aradığın şeydir.” Gog tarihte zuhur etmiş; ama kâmil zuhuru olan “EL Goog”la kıyaslanırlarsa bunlar onun çekirdek, filiz, ham halleri olabilirler ancak.
Arapçada Yecüc kelimesinin başındaki “ye” bu kelimenin bir fiili yapanlarına; failine işaret eder. Mecüc kelimesinin başındaki “me” ise bu fiilin nesnesine işaret eder. Yani cüc yapanlar ve cüc yapılanlar. Gog yapanlar ve gog yapılanlar. Peki, bu tam olarak ne demek?
MECÜC İÇİN INCEPTION
Google hayatımıza öyle bir girdi ki “google’lamak” diye bir kavramımız var artık. Kabaca “Google’a sormak” demek. Günlük dilde “googling” olarak kullanılan bu ifade 2006 yılında “to google” şeklinde Merriam Webster tarafından teknik terim olarak kabul edildi.
Basit bir şey değil; arama motoru olarak yolculuğuna başlayan bir şirketin isminin, hayatınızın bir parçası haline gelerek, lügatlere girecek kadar temel bir konum elde etmesi… İnsanı inşa eden düşünceleridir ve düşüncelerin de yapı taşları kelimelerdir. Bu taşların meşru dağıtım yeri ise lügatlerdir. Bir milletin lügatine giren bir kelime, o milletin nesillerinin zihnine atılmış bir tohum gibidir. O tohumun içinde nasıl bir programı içerdiği ise sadece programlayıcıları (ve az sayıda bulunan şuur sahipleri )tarafından bilinir. Geniş kitlelerin öğrenmesi ise o tohumun meyve vermesine vabestedir. Güzel bir tohum ise ne mutlu o milletin gelecek nesillerine…
“Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yaptı: Güzel söz/kelime (kelimeten), kökü yerin derinliklerinde sabit, dalları ise göğe doğru yükselmiş bir ağaç gibidir.” İbrahim/24
Ama ya öyle değilse…
“Kötü söz/kelime (kelimeten) ise gövdesi toprağın üstünden kolayca çıkarılabilen, kökleşip yerleşmeyen kötü/habis (habisetin) bir ağaca benzer.” İbrahim/26
Meyvesi bile olmayan kötü bir ağaç ve devamlı güzel meyveler veren güzel bir ağaç…
“(O ağaç) Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir…” İbrahim/25
Kendimizin ve gelecek nesillerimizin zihin ve kalplerine hangi ağacı dikmeyi düşünürdünüz acaba? Yeni meyveler ile beslendiğinden dolayı devamlı üretim yapabilen doğurgan bir zihin yada 3 adım önünü göremeyen ve çoraklaşmış bencil bir kafa…
Mahatma Gandhi’nin enfes tespitini bir hatırlayalım:
“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür…
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür…
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür…”
Geleceğin Türkiye’si ve Dünyası adına burada yapacağımız tercih çok önemlidir. Hep söylediğimi tekrar ifade edeyim: Meselemiz sadece Türkiye ya da İslam Âlemi değildir. Tüm insanlık ailesidir. Problemlerimiz artık gezegen çapında; daha doğrusu “Varoluşsal”dır (Existential)
Büyük fikir adamı Cemil Meriç Batı’yı da içine alan şu tesbiti yapıyor:
“Kamus, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamusa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: kamusa.
Eski sözlüğe kızıl bir külah geçirdiğini söyleyen Hugo, tek kelime uydurmamış; sembolizm’in üç silâhşoru de öyle. Ama kullandıkları her kelime yeni. Heyhat! Batı’da cinnet bile terbiyeli.” (Bu Ülke)
Sizi yönlendirebilecek bir konuma kavuşmak… İşte Mecüc böyle oluşacak. Aramızdan gönüllüleri çıkacak. “Google’lamak” gibi bazı yeni kavramlar da, giydirilecek deli gömleklerinden birinin ilk düğmelerinden biri olacak.
“İzmler idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir.” (Bu Ülke)
“Bilinç Kıyameti”nin, kendisinin nihai bir hedefi olduğunu bildiğimiz Singularity’nin deli gömlekleri bir tane değil. Bu deli gömleklerini üzerinde taşımak istemeyenler, o gömleklerin ilk düğmeleri konusunda; yani bazı yabancı kavramlar konusunda dikkatli olmalılar. Vizesi var mı yok mu, basiretleri ile kontrol etmeliler. Dıştan gelebilecek tehlikelere karşı tetikte olmanın karşılığı olarak Kur’an’da, her şeyin temeli olabilecek bir kavram var: “Takva”. Arapça vikaye kökünden gelen bir kelimedir ve “korunma” manasındadır. Niye “her şeyin temeli olabilecek bir kavram” dedim? Çünkü Müslümanların kendilerine rehber kabul ettikleri Kur’an-ı Hakîm, enteresandır ki bütün Müslümanlara yol göstermez. O, sadece takva sahiplerine doğru yolu gösterir:
Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).
“İşte bu Kitap ki, O’nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.” Bakara/2
İşte hak ve batıl yarışında son kulvara giren ahirzaman Müslümanları, Singularity ve benzeri düşüncelerin “deli gömleği”ne bedel kendi formaları ile koşmalıdırlar.
“Ey Âdemoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi, süslenecek elbise indirdik. Fakat “takva elbisesi” hepsinden hayırlıdır. İşte bu, Allah’ın ayetlerindendir. Belki düşünüp öğüt alırlar.” Araf/26
Deli gömlekli bir Mecüc olmak mı, yoksa takva elbiseli bir Savaşçı mı? Karar size ait.
“Zihnimize Atılan Yeni Bir Tohum: Google’lamak” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Çok güzel bir yazı, teşekkürler. Nihai hedef “bilinç kıyameti”.. ahirzamanın bu nihai tehlikesine karşı en azından hergün belli bir miktar kitap okuyarak ve tefekkür ederek canlı kalmaya çalışmak hepimizin öncelikli hedeflerinden ve hatta olmazsa olmazlarından olmalı.. tabiri caizse beyin ölümü gerçekleşmiş bir bireyin kalb, ruh ve histe diri kalması çok mümkün değil..
Kuran’da “takva” kavramı (ciddiyet, saygı, Rabb’e karşı konumunun farkında olma, batıla karşı tavır alma, fıtratın sınırlarını ihlal etmemeye çalışma, haramlardan sakınma, ilahi kanunlara uygun hareket etme, ifsad edici faktörlerin etkisinden kaçınma..) hemen Bakara suresinin girişinde hidayet için ÖN KOŞUL olarak ifade ediliyor.. yani üzücü ve korkutucu da olsa, devrin batıl akımları/alışkanlıklarına karşı tavır alamamış bir insanın namaz da kılsa, defalarca hacca da gitse.. şeklen dini yükümlülüklerini yerine getiriyor da gözükse hidayetin aslına ulaşması, hidayetin ruhundan nasiplenmesi mümkün değil.. çünkü hassasiyetlerini kaybeden insanın zamanla kalp hayatı ölüyor.. ölü bir kalple de dinin özüne dokunmak çok mümkün olmuyor.. şekil ve surette kalıyor. Bu nedenle “takva” kavramının üzerinde ne kadar durulsa değer düşüncesindeyim.. günümüzde ahlaksızlık adeta “pratik ateizme” ve evrensel insani değerlerin iflasına neden oluyor malesef.. muhabbetle