Neo Sofestaîlik ve Simülasyon Hipotezi – 2

, 17 Haziran 2016

İnsan İçinde Yaşadığı Evreni Nasıl Yaratır(!)

Ortalama bir insan boyunda ve kilosundaki biri, bu kocaman kainatı şu şekilde yaratabilir(!). Eğer içinde bulunduğumuz evren, bir simülasyon ise; biz dev bir bilgisayar programında yaşıyor isek; yani Matrix filmi gerçek ise; bu simülasyonun programcısı, inşa edicisi, Mimarı (The Architect), “yaratıcısı” Tanrı’dır. Bir insanın, yaratıcı bir Tanrı olarak kabul edilmesinin bundan başka bir yolu yoktur. Eğer “Hindu inanışındaki Vişnu’nun bir Avatarı daha gelecek… Dolayısı ile o, Vişnu’nun kendisi olduğundan dolayı bir Tanrı olmuş olacak.” denilebilse bile, bu senaryonun da gerçekleşmesinin zemini Simülasyon Hipotezi olacaktır. (“Avatar” tabirinin bu kadar popüler olması da oldukça manidar. Bu konular ile alakalı şu makalelere tekrar bakmanızı tavsiye ederim.

Sahte Reçete Spiritüalizm ve Dalay Lama’nın Kerametleri

2045 İnisyatifinin Ölümsüzlük Projesi

Avatar 2045 ve C Planı

GF2045 Kongresi: Ne bekledik, ne bulduk? )

Faruk Ay’ın Hizmetkâr mı yoksa Efendi mi? isimli enfes makalesinde şu tesbitler yer alıyordu:

“Son olarak, Kuran-ı Kerim’in son suresi olan Nas suresini hatırlayalım, ‘en sonda’ gelen bu sure ile ahir zamanda gelecek Asıl Tehlike’ye karşı sürekli hatırlamamız gerekenler ne kadar güzel sıralanmış, hem de zamanın azgın hızına kapılanların bile sık sık okuyabileceği kısalıkta, Arapçası 140 karakterden kısa…”

De ki: sığınırım insanların Rabbi’ne
İnsanların Melik’ine
İnsanların İlah’ına
O sinsi vesvesecinin şerrinden
O ki, insanların kalplerine vesvese verir.
Gerek cinlerden, gerek insanlardan. NAS Suresi

Kur’an’ın -ne kadar manidar- son suresi olan ve yine manidar olarak arka fonunda devamlı, bir yılanın tıslamasını “sin” harfinin* konsonant olduğu bir aliterasyon halinde duyacağınız Nas Suresi’inde, Faruk Ay’ın da ima ettiği gibi son zamanlar ve “Deccaliyet” ile ilgili ipuçları olabilir.

 

Nas Suresi ve Deccaliyet’in 3 Dönemi

Nas suresinde Allah’a belli bir şerden istiaze; yani sığınma var. Bu şer, insanın içinde; enfüsünde vesvese veren bir “Hannas” olarak tasvir ediliyor. İnsanın içinden ve enfüsünden; “yuvesvisu fi sudûrinnâsi”… İnsanın “sadrından”… İlgili konunun derinleşmek istediğimiz tarafı -şimdilik-bu değil. Ama şu kadarını belirtelim ki, Simülasyon Hipotezi’nin kabul edilmesinin bir önceki ve ilgili kısmı “hakiki simülasyon”lara geçiştir. Bu “Deccal’in yalancı cenneti”ne gidişe biz, “Ontolojik Exodus” diyoruz. Bu insanın “içinde”, “sadrında” cereyan edecek bir göçtür.

Nas Suresi’ndeki bu istiaze, neden “Allah’a sığınırım” tabiri ile direkt Allah’a değil de, Allah’ın 3 ayrı ismine yöneliktir?

Bu 3 ismi yazalım:

1) Rab

2) Melik

3) İlah

İlk isim Rububiyet’e,

ikinci isim Mâlikiyet/Melikiyet’e

Üçüncü isim ise Ulûhiyet’e bakıyor.

İlk önce “Sığınırım insanların Rabbine”.

Daha sonra “İnsanların Melikine/Hükümdarına/Sahibine…”

En sonda ise “İnsanların İlahına/Tanrısına…”

 

“İnsanlar” tabiri ile (nas) umumi bir Rububiyet’in, Mâlikiyet’in ve Ulûhiyet’in zikredilmesi, tehlikenin tüm insan türü ile alakalı ve yine umumi olduğunu bana düşündürtüyor.

Devam edelim… Doğrusunu Allah bilir, demek ki bu şer varlık 3 ayrı tarzda ve yine 3 ayrı dönemde insanların karşına çıkacak. İlkinde “Rububiyet”; yani terbiye edicilik, yöneticilik, yol göstericilik yönü ile ortaya çıkacak ve insanlara tesir edecek. Bu dönemde henüz “yaratıcılık” iddiası yok. Dijital dönemde buna şahit olacağız ve kim bilir belki de oluyoruzdur.

İkincisinde “Mâlikiyet”, sahiplik; kontrolün tam manası ile ele geçirilmesi.

Üçüncüsünde ise artık “İlahlığın/Tanrılığın” iddiası ve “nas”ın (insanlar) genel olarak bunu kabullenmesi.

Her bir safhanın, içinde bulunduğumuz “dijital” (Fonetik olarak Deccal tabirini ne kadar da anımsatıyor) dönem ile alakalı olduğu kanaatindeyim. Hatta günümüzdeki www’in ve IoT (Internet of Things) konusunun bu safhaların bazılarına evrilebilmesi konusunda kuşkularım ve çekincelerim var.

“Gökkubbe altında söylenmemiş hiçbir söz yoktur.” fehvasınca, Simülasyon Hipotezi hakkındaki -bazı- yorumlar Sofestaîlik içinde bulabilir ve sofestaîlere yöneltilmiş bazı itirazlar ile bu hipoteze karşı bazı argümanları güncelleyerek üretebiliriz. (Sofestaîliği bu makalede daha çok, kainatı ve hatta kendi varlığını dahi inkar edecek kadar hakikat duygusunu ve sabitesini yitirmiş bir felsefe olarak ele alıyorum.)

Bu açıdan “Simülasyon Hipotezi”ne bir çeşit “Neo Sofestaîlik” denilebilir. Tam değil; bir çeşit…

 

*Sin harfi, Sin insanı, Sin kulesi ve “mühlet verilmişlik” hakkında: Singularity’nin Doktrin Kitabı Artık Türkiye’de

 

 

“Neo Sofestaîlik ve Simülasyon Hipotezi – 2” yazısına bir yanıt var

  1. soundbug demiş ki: ( 23 Haziran, 2016, 16:44)

    feridun beyden yine vurucu ve şaşırtıcı bir makale. Gerçekten ilgi çekici, elinize sağlık

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.