Ateizm ve Transhumanizm

Ali Fevzi, 5 Temmuz 2016

Geçtiğimiz nisan ayının sonlarında, National Geographic dergisi, dünya üzerinde, nerede, hangi inancın, ne kadar inananı olduğunu gösteren bir araştırma raporu yayınladı. Bu raporda yer alan verilere göre, dünya genelinde, kendini agnostik, ateist ya da dine inanmıyor (seküler hümanist) olarak nitelendirenlerin sayısı %16 ya çıkarak, %32 lik Hristiyan nüfus, %23 lük Müslüman nüfustan sonra tarih boyunca ilk defa,dünyada en kalabalık insan grubunu oluşturduğu ortaya çıktı. Geleneksel hâkim kültürün etkisi yüzünden kendini gizleyenleri, açık anketlerin yapılamayacağı İslam ülkelerini (bu coğrafyada oran %5 i geçmiyor) hesaba katarsak, belirtilen rakamın daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Buna ek olarak, Ali Bulaç’ın yorumu ile Türkiye’nin de içinde bulunduğu Müslüman coğrafya, ateizme yönelimi kolaylaştıran materyalist bir sürece çoktan girmiş durumda. Küresel tüketim kültürü, bedene ilişkin haz ve hızın, şehvet ve iştihanın hayatın merkezine oturduğu seküler hayat tarzı, kendini dindar-muhafazakâr olarak tanımlayanlarda bile kabul görmüş, dinin ve dindarlığın içinin boşaldığı bu süreç, gelecek adına ateizme kapı aralamıştır.

Yukarda belirtildiği üzere artan “dinsizlik” dalgasına paralel olarak, Tanrı inancını doğrudan doğruya tehlikeli bulan, Richard Dawkins, Daniel Dennet, Sam Harris ve Christopher Hitchens, popüler kültüre uyumlu, yeni ateistlerin kitapları, daha önce hiç olmadığı şekilde, New York Times’ın en çok satanlar listesinde aylarca kalmakta, pek çok dünya diline çevrilmektedir. Yalnız ve tek başına doğa vardır, doğaüstü herhangi bir varlık yoktur. Duyu deneyimi ya da bilimsel metotların dışında yer alan her şeyin reddini kabul eden natüralizmin (tabiatperestliğin) günümüz temsilciliğini yapan, “yeni ateistler” adı altında, radikal ateizmin başını çeken hiç şüphesiz R. Dawkins’dir. Türkçeye de çevrilen pek çok kitabında, Hristiyanlık özelinde, tüm dinlere ve dindarlara karşı alaycı ve aşağılayıcı bir tavır sergileyen, her kötülüğün ve geriliğin kaynağını din olarak göstermekte, açık bir din ve Tanrı düşmanlığı yapmakta, insanlara ateizm fikrini yaymaya çalışmaktadır.

Kitle iletişim araçları, popüler kültür, televizyon, sinema, oyun ve internet tarafından empoze edilen ve ateizm üzerine inşa edilen, yeni akım: Transhumanizm. Amacı, ölümsüzlüğü bu dünyada yakalamak. Sonsuz yaşam ve cennet bu dünyada yakalanabilir. Makineler içinde, sanal bir dünyada sonsuz bir hayat ya da robot bedenlerde bireyin bilinci devam edebilir. Bunu mümkün görmelerinin sebebi, Transhümanistlerin, maddenin tek gerçeklik, ezeli ve ebedi olduğuna inançlarıdır. Tüm soyut kavramların, ruh, zekâ, bilinç …vb her şeyin maddeden sudur ettiğine inanan birer materyalist olmalarıdır. Bunun içindir ki, yeterince gelişmiş ve karmaşık bir bilgisayar ya da robot insan gibi hatta çok daha üstün seviyede bilince, zekâya hatta ruha sahip olması, insanın madde ile enkarne olursa, ölümsüzlüğe kavuşacağı, kendileri için tamamen bilimseldir. Sahip olduğumuz/olacağımız bilim ve teknolojinin buna olanak sağlayacağına dair şüpheleri yoktur. Bu yüzden, Ray Kurzweil, bu akımın şuan görünen yüzü ve peygamberi, bu vaatlerinin gerçekleşeceği tarihleri vermekten çekinmez. Bugüne kadar ki bazı küçük kehanetlerinin çıkmış olmasını en büyük referans olarak alır. Bundan sonrakiler için, yeter ki insanlar gerekli çabayı göstersinler. Ölüm ile her şeyin bittiğini düşünen ateist bireyler için, bundan daha anlamlı bir fikir olmayacağını düşünürsek, yazının başında belirtildiği üzere, bu yeni akımın, dünya üzerindeki potansiyel taraftar kitlesi her geçen gün artıyor.

Kelime-i Tevhid’de, “La ilahe” diyerek, ilk önce sahte ilahları reddederiz, daha sonra “illallah” diyerek, tek ilah Allah, hakikatini ortaya koyarız. Batıl ise bunun tam tersini yapacaktır. İlk aşamada önce Allah’ı reddedecek, daha sonra onun yerine sahte ilahları koyacaktır. “Ouroboros kuluçkası” yazısında bu konuya değinen Feridun B. Kaya, bunu “Singulariti’nin evveli ateist ahiri teisttir” şeklinde özetler.

Üstad Beddiüzzaman hazretleri, ahirzamanda dinsizliğin iki cereyanının kuvvet bulacağını ve bunlardan ikincisi için: “Tabiiyyun ve maddiyun felsefesinden tevellüt eden bir cereyan-ı nemrudane, gittikçe ahir zamanda felsefe-i maddiye vasıtasıyla intişar ederek kuvvet bulup, ulûhiyeti inkar edecek bir dereceye gelir. Nasıl bir padişahı tanımayan ve ordudaki zabitan ve efrad onun askerleri olduğunu kabul etmeyen vahşi bir adam, herkese, her askere bir nevi padişahlık ve bir guna hâkimiyet verir. Öyle de, Allah’ı inkâr eden o cereyan efratları birer küçük Nemrud hükmünde nefislerine birer rububiyet verir. Ve onların başına geçen en büyükleri, ispiritizma ve manyetizmanın hadisatı nevinden müthiş harikalara mazhar olan Deccal ise, daha ileri gidip, cebbarane suri hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur edip ulûhiyetini ilan eder.” şeklinde bizi uyarır.

Bunun içindir ki Ouroboros kuluçkası yazısında günümüz tabiiyyun ateistlerin sesi R. Dawkins ve maddiyun transhumanistlerin peygamberi Ray Kurzweil’i ilerde birlikte çok daha fazla göreceğiz der. Çünkü (Allahualem) deccal bu iki felsefenin intişar etmesiyle çıkacaktır ve Deccal bir transhumanist olacaktır. (Konu ile ilgili Çekirdekler 4 yazısına bakılabilir.) Antrparantez ekleyeceğimiz bir konu, bu iki akımında ortak paydası, felsefelerini, Darwin’in evrim teorisi üzerine inşa etmeleridir. Biri Tanrının yokluğuna delil olarak kullanır, diğeri ulaşmak istedikleri singularitiye gerekçe olarak. Evrim bize hem insanoğlunun başlangıcı (tesadüf), hem de nihai ulaşması gereken nokta hakkında kılavuzdur. Buda bize kökeni eski mısıra dayanan çok eski bir teorinin, eksik ve kusurlarını tartışmaksızın, neden belli çevrelerce, mutlak bir gerçekmiş gibi propagandasının yapıldığı hakkında ipucu vermektedir. (Ayrıntılar için B. Sadık Ünal’ın Singularity ve Hollywood-1 yazısına bakılabilir.)