Neal Stephenson – 2: Snow Crash ve Metaverse

, 7 Temmuz 2016

AKİF MANİSALI – Bilim kurgu yazarı Neal Stephenson’ın hayatı ve karakterine kısaca değinerek giriş  yaptığım yazı dizisine, Stephenson’ın en meşhur ve bilim / bilim kurgu için önemli sayılan eseri Snow Crash romanını inceleyerek devam etmeyi planlıyorum.

SNOW CRASH

Snow Crash (Türkiye’deki başlığıyla “Parazit”), Neal Stephenson’ın 1992 senesinde basılan 3. romanı. Time dergisinin “1923 senesinden beri yazılmış İngilizce dilinde tüm zamanların en iyi 100 romanı listesi”ne giren eser, Stephenson’ın ilk büyük başarısı olmasına rağmen 90’ların önemli bilim kurgu yazarları arasında sayılmasını sağlıyor. 1993 senesinde İngiliz Bilim Kurgu Ödülü, 1994 senesinde de Arthur C. Clarke Ödülü için aday gösterilen Snow Crash, bazı eleştirmenlerce siberpunk (cyberpunk) geleneğinin bilinçli bir parodisi olduğu şeklinde yorumlanırken bazılarınca da post-siberpunk (post-cyberpunk) edebi akımının ilk örneği sayılıyor. Memetik ve bilgisayar virüsleri gibi yüksek teknoloji temeları Sümer Mitolojisi ile harmanlayan roman, Stephenson’ın çoğu kurgusu gibi tarih, dilbilimi, antropoloji, arkeoloji, din, bilgisayar bilimi, politika, kriptografi ve felsefe gibi pek çok farklı alanı da kapsayan bir içeriğe sahip.

Snow Crash’in siberpunk “gerçek” dünyasındaki “Büyük Hong Kong” metropolisinin Igor Sobolevsky fırçasından bir illüstrasyonu

Snow Crash’in siberpunk “gerçek” dünyasındaki “Büyük Hong Kong” metropolisinin Igor Sobolevsky fırçasından bir illüstrasyonu

Snow Crash’de Sümer dilini, insan beyninin BIOS’u fonksiyonunda saydığı beyinsapının gömülü yazılımının (firmware) programlama dili olarak sunan Stephenson; Sümer, Asur, Hitit ve Semitik kaynaklarda geçen tanrıça Asherah’ı bilgisayar virüsüne benzeyen bir dil virüsünün cisimleşmesi olarak hikayeye dahil ediyor ve tanrı Enki’nin de yazdığı “nam-shub” adında bir karşı program ile insanlığın farklı diller konuşmasını sağlayarak Asherah’a karşı insanları koruma çabası üzerine hikayeyi oturtuyor. Stephenson hikâyenin temelini, Tanah ve Eski Ahit’in ilk beş kitabını oluşturan Tevrat’ın birinci kitabı Tekvin’deki (Book of Genesis), yine insanlığın dillerinin ayrılmasını anlatan Babil Kulesi hikâyesinden alıp bunu kendi hikâyesi için yeniden yorumlayarak Snow Crash için bir kurgu altyapısı oluşturmuş.

Neal Stephenson’ın Babil Kulesi’ni projelerine ilham olarak alması Snow Crash romanı ile sınırlı kalmıyor. Çocukluk yıllarından beri roketlere ve uzaya hayranlık besleyen yazarın “Büyük İşler” başlığı altında gördüğü bir hayali, dünyanın farklı yerlerine 20 km yüksekliğinde kuleler dikerek uzaya roket gönderme yöntemlerine bir yenilik getirme projesi. Neal Stephenson ve eserlerini incelemeye devam ettiğim gelecek yazılarda bu kuleleri de kapsayan Hiyeroglif Projesi’ni ayrı bir yazı olarak incelemeyi planlıyorum.

Amerikalı felsefeci Richard Rorty, Achieving Our Country: Leftist Thought in Twentieth-Century America (Ülkemizi Ortaya Koymak: 20. Yüzyıl Amerikası’nda Sol Görüş) isimli eserinde Snow Crash romanını, modern kültürün, Rorty’nin tabiriyle “ulusal umudu”nu kaybetmesinin bir ifadesi olarak gördüğünü ve “ilham verici / harekete geçirici” bulmadığını ifade ediyor. Stephenson, Snow Crash’in basımından 20 sene sonra 2012 senesinde Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) düzenlenen bir konferansta bilim kurgu romanlarının gençliğinde okuduğu eserlerin tekno-optimistik havasından ne kadar uzaklaştığını üzülerek ifade ettikten sonra bu değişimin büyük bir kısmından kendisinin sorumlu olduğunu itiraf ederek Richard Rorty’nin eleştirisine hak vermiş oluyor. Neal Stephenson’ın modern bilim kurgu ve etkileri üzerine düşüncelerini de bu yazı dizisinin ilerideki bölümlerinde inceleyip bilim kurgu eserlerinin bilim ve insanlık üzerindeki etkilerine de değinmeyi planlıyorum.

n_stephenson_2_2

METAVERSE

 Metaverse kavramı Stephenson’ın Snow Crash romanı ile ortaya attığı ve eserin başarısı ile geniş kitlelere ulaşabilmiş bir kavram. Romanın kurgusunun bel kemiği olan bu sanal âlemi kısaca ve teknik olarak tanımlamak gerekirse Metaverse, sanal dünyaların tümünün toplamını, Faruk Ay’ın tabiriyle “süslü” gerçeklikleri (augmented reality) ve internetin hepsini içine alan, fiziki olarak daimi bir sanal mekân ile sanal olarak arttırılmış fiziksel gerçekliğin birleşmesinden oluşan müşterek bir sanal ortak alan. Snow Crash’de Metaverse dünyası, üzerinde başka hiçbir şey olmayan ve geometrik olarak mükemmel bir küre olarak tasvir edilen simsiyah bir gezegenin 65536 km çevresinin tümünü dolaşan 100 metre genişliğindeki bir yol olan “Cadde” boyunca yerleşmiş bir şehirleşmiş alan olarak kendini gösteriyor. Kullanıcılar bu “Cadde”ye fiziki dünyada taktıkları gözlüklere yüksek kaliteli sanal gerçeklik projeksiyonu yapan terminaller aracılığı ile girip bu sanal alanda “kendi” bakış açılarından diğer kullanıcılar ile etkileşime girebiliyorlar. Kavramın Snow Crash ile ortaya atılmasından çok sonraları hayata geçen Matrix, Onüçüncü Kat ve yeni Battlestar Galactica serisinin devam dizisi Caprica gibi film ve televizyon dizilerinin temelini teşkil eden sanal benzerlerinin kültüre mal olmuş etkileri ile Metaverse aleminin gerçekliğe nasıl bir alternatif sunduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Bunun yanında her ne kadar kurucusu Philip Rosedale, Snow Crash romanı çıkmadan önce hayallerini kurduğunu ifade etse de ünlü sanal çevrim içi dünya Second Life ve oyun özelinde bakıldığında dünyayı kasıp kavuran Warcraft gibi devasa çok oyunculu çevrim içi rol yapma oyunularının (MMORPG) da Metaverse kavramının hayata geçmiş basit yansımaları olduğunu söyleyebiliriz.

Oculus Rift

Oculus Rift

FACEBOOK ve METAVERSE

Facebook 2014 senesinde 2 milyar dolar karşılığında meşhur sanal gerçeklik başlıkları Oculus Rift’i üreten Oculus VR şirketini satın aldığında şirketin kurucu ortağı Mark Zuckerberg facebook üzerinden yaptığı duyuruda yeni şirketleri ile neler başarmayı hedeflediklerini tarif ederken neredeyse birebir neal Stephenson’ın metaverse âlemini tasvir etmişti. “Kendi evinizde sadece bir gözlük takarak bir spor müsabakasında sahanın dibinde oyunun keyfini sürdüğünüzü, dünyanın her tarafından öğrenci ve öğretmenlerle aynı sınıfta ders gördüğünüzü, ya da bir doktora yüz yüze derdinizi anlatabildiğinizi düşünün.” diyerek bu yeni teknolojinin imkânlarıyla facebook takipçilerini heyecanlandırmaya çalışan Zuckerberg “İnanıyoruz ki bir gün bu çeşit içine alan bir süslü gerçeklik, milyarlarca insan için günlük hayatın bir parçası olacak.” diyerek küçük bir kehanette de bulunmuştu. Zuckerberg’in bu duyurusundan birkaç ay sonra gerçekleşen Techcrunch Disrupt konferansında konuşan Oculus şirketinin CEO’su Brendan Iribe ise hedeflerini anlatırken doğrudan “Metaverse” kavramını kullanarak Facebook’un ilk milyar-kullanıcılı MMO (Devasa Çok Oyunculu Çevrim İçi) oyununu yapmak istediğini açıklamıştı.

Bunların yanında Neal Stephenson, Snow Crash’de geçen “Dünya” (Earth) yazılımı ile NASA World Wind ve kurucu ortaklarının birinin de itirafıyla Google Earth gibi sanal yerküre programlarına da öncülük yapmış gözüküyor. Romanın popüler kültüre etkilerinden bir başkası da yazılımcı Michael Abrash’in Snow Crash’in Metaverse’ünden etkilenerek Microsoft’tan ayrılıp Id Software’a geçerek hepimizin iyi bildiği Quake adlı 3 boyutlu oyunu geliştirmiş olması.

Stephenson’ın eserini temeline oturttuğu metaverse kavramının hem bilim kurgunun hem de bilimin kendisinin seyrinde önemli ortak payda ve hedeflerden birine dönüşmesi ve bu kavramı hayata geçirmek için yüklü miktarlarda yatırım yapan endüstri devleri düşünüldüğünde Snow Crash’in Neal Stephenson’ı 90’ların en önemli bilim kurgu yazarları arasına girmesini sağlaması daha anlaşılabilir bir hal alıyor.

Not: Neal Stephenson ve eserleri üzerine yazı dizisine önümüzdeki yazıda Stephenson’ın Baş Fütürist’i olduğu Magic Leap şirketinin ve NASA’nın sanal gerçeklik ve metaverse âlemi merkezli projeleri üzerinden Snow Crash romanını inceleyerek devam etmeyi planlıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.