Neal Stephenson – 6 : Avatar
Akif Manisalı, 12 Ağustos 2016AKİF MANİSALI – Avatar temelini Hinduizm inancından alan Sanskritçe bir kelime. Kelime anlamı ‘iniş’ olan Avatar, bir tanrının dünyevi bir şekil alarak dünyaya ‘inmesi’ olarak ifade edilebilir. Hinduizm perspektifinden incelendiğinde genellikle Hint tanrısı Vishnu’nun tarih içerisindeki farklı reenkarnasyonlarına verilen isimler olarak da öne çıkıyor. Neal Stephenson’ın 1992 senesinde yayınlana Snow Crash romanındaki kurgusal sanal gerçeklik uygulaması Metaverse’de, insan formunun sanal bir simülasyonunu tasvir etmek için kullandığı avatar tabiri, Stephenson öncesinde, 1979 senesinde rol yapma bilgisayar oyunu Avatar, 1985 senesinde Ultima IV: Quest of the Avatar, 1986 senesinde Lucasfilm’in çevrim içi rol yapma oyunu Habitat ve 1989 senesinde kâğıt kalemle oynanan rol yapma oyunu Shadowrun oyunları ile karşımıza çıkıyor. Edebiyat dalında ise avatar kavramı, bilim kurgu yazarı Norman Spinrad’ın 1980 senesinde basılan Songs from the Stars (Yıldızlardan Nağmeler olarak çevrilebilir) isimli romanında bilgisayar tarafından üretilmiş bir sanal deneyimi tasvir etmek için kullanılıyor. Avatar tabirinin Neal Stephenson öncesi kullanımları arasında diğerlerine göre ön plana çıkanın, Devasa Çok Oyunculu Çevrim İçi Rol Yapma Oyunu (MMORPG) Habitat olduğunu söyleyebiliriz. World of Warcraft serisi ile özdeşleşen MMORPG türünün ilk örneklerinden biri olmasının yanı sıra Habitat oyununun, Neal Stephenson ile Yıldız Savaşları (Star Wars) serisinin yaratıcısı George Lucas’ın şirketi Lucasfilm’in ilk kavramsal teması olarak tasvir edilebilir. Neal Stephenson’ın 2014 senesinde baş fütürist olarak göreve başladığı Magic Leap şirketinin Lucasfilm ile karışık gerçeklik alanında içerik üretmek adına bir kreatif ortaklık anlaşmasına vardıklarına yazı dizisinin Magic Leap’i inceleyen üçüncü bölümünde değinmiştim.
Her ne kadar Avatar tabiri Neal Stephenson’dan önce de kullanılmış olsa da (ki yazar, Habitat oyunundan Snow Crash’in yayınlanmasından sonra haberdar olduğunu ifade ediyor), tabirin topluma malolacak şekilde popüler kültüre nüfuz etmesi yazarın ünlü romanı Snow Crash’in başarısı ile gerçekleşiyor. Romanda sanal gerçeklik gözlükleri ile Metaverse adındaki sanal gerçeklik evrenine bağlanan kullanıcılar, Metaverse’ün sanal “cadde”sinde avatarları aracılığı ile boy gösterebiliyorlar. Romanın yazıldığı 1992 senesinden bu yana Avatarlar; internet forumları, sohbet odaları, bloglar, Twitter, Facebook vb. sosyal medya uygulamaları ve büyük ölçüde de Second Life ve World of Warcraft gibi bilgisayar oyunları ile zaman içerisinde gündelik hayatımızın olağan bir parçası haline geldiler. Bu entegrasyonun doğal bir yansıması olarak, teknolojik bir toplumda insanın kimliğini bütün yönleriyle inceleyen Technoself Studies (TSS) adında disiplinler arası bir akademik araştırma alanı bile oluşmuş durumda.
Avatar kavramının hayatımızda tecrübe ettiğimiz mevcut ve artık olağan saydığımız yansımalarından öte insanlığın geleceği adına ehemmiyetli sayılmasının ana sebebi Singulariteryen ve Transhümanist akımı tarafından sahip çıkılan ve üzerine fikirler inşa edilen bir kavram olması. Singulariteryen ve Transhümanist akımın literatüründe ön plana çıkan Avatar konseptlerinden bir tanesi, bu akımların önde gelen ‘fikir’ adamlarından biri olan Ray Kurzweil’in sanal ikinci benliği (alter ego) olarak sunduğu avatarı “Ramona” karakteri. Ölümsüzlük vaadi ile aslında alternatif bir “din” olma iddiası taşıyan Singulariteryen ve Transhümanist akımın bu manada “peygamber”lerinden (prophet) sayılan Ray Kurzweil, bilindiği gibi 2012 senesinde bizzat Google’ın kurucu ortağı Larry Page tarafından Google’ın mühendislik departmanının başına geçmesi için işe alınmıştı. Faruk Ay’ın Ray Kurzweil: Google’ın tüm imkânlarını kullanıyorum adlı makalesinde ele aldığı, Her-An’ın da katılımcıları arasında bulunduğu 2015 senesindeki Exponential Finance (Üstel Finans) etkinliğinde, Google’ın içinde kendi şirketini yönetir gibi rahat hareket ettiğini ve kendisine işine karışılmayacağı garantisinin verildiğini ifade eden Kurzweil, aynı adlı kitabından yola çıkarak geliştirdiği belgeseli “Singularity is Near”da (Tekillik Yakın) artık fiziki bir form olarak da gördüğümüz avatarı “Ramona”yı bizlere tanıtmıştı. Ray Kurzweil’in “Ramona” sanal benliği, Singulariteryen ve Transhümanist akımın, kısıtlı ve zayıf olduğunu “iddia” ettikleri bedenimizin kısıltamalarından (Dişi Ramona örneğindeki gibi cinsiyet sınırlamasından da) “kurtulmanın” bir simgesi olarak karşımıza konmuş durumda.
Avatar tabirinin Singulariteryen ve Transhümanist akımın girişimlerindeki önemli başka bir yansıması da Rus milyarder Dmitry Itskov’un başını çektiği, Her-An olarak 2013 senesinde New York’ta gerçekleştirdikleri ilk büyük konferanslarına katıldığımız Rus transhümanist açılımı 2045 Initiative (2045 Girişimi)’nin ölümsüzlük projesinin de isminin “Avatar” olması. Ölümsüzlüğe götürecekleri yolu Avatar A, B, C ve D olarak 4 aşamalı bir ilerleme olarak vadeden 2045 Girişimi, insanlığı, 2015 – 2020 seneleri arasında ulaşacaklarını iddia ettikleri, beyinleriyle uzaktan kontrol ettikleri androidler aşaması olan Avatar A’dan, 2045 senesinde tamamen cismani bir bedenden bağımsız bir hologram olan ‘ölümsüz’ Avatar D’ye doğru ‘fantastik’ bir maceraya davet ediyor. Her ne kadar daha Avatar A’nın ilk adımları olacağını iddia ettikleri, Dmitry Itskov’un David Hanson tarafından üretilen sentetik robotunu duyurmalarına rağmen konferansta gösteremeyerek biraz komik duruma düşseler de Singulariteryen ve Transhümanist camiada söz sahibi olma hedefleri yavaşlamış gözükmüyor.
Avatar teriminin temellerini atan Hinduizm’in konferanstaki temsilcilerinden biri olan ruhani guru Pilot Baba, “İnsan ruhu başka bir bedene, hatta teknolojik bir bedene transfer olabilir. Biz böyle bir şeye reenkarnasyon olarak inanıyoruz. Bu sefer de transfer olunacak beden neden teknolojik olmasın” sözleriyle Dmitry Itskov’un ölümsüzlük planlarına tam destek vermişti. Doğu mistisizminin bir başka büyük ruhani lideri Dalai Lama da Itskov’un kendisini ziyaretinde 2045 Girişimi’ni ‘kutsamış’ ve Dimitry Itskov ile samimi pozlar vermişti.
Avatar kavramının, çıktığı topraklardan teknolojinin sınırlarını zorlayan vaatlere doğru ilerleyen olağandışı yolculuğunun böylelikle tam bir daire yaparak tekrardan kökleri ile buluştuğu ve ortaya çıkan resim itibariyle de mutlu bir beraberlik olduğu düşünüldüğünde, bu uyum insanın aklına “Acaba ortaya atılan Avatar kavramı ancak günümüzde mi nihayi amacına ulaşmak için fırsat yakaladı?” sorusunu getiriyor.
Not: Neal Stephenson ve eserlerini incelemeye çalıştığım yazı dizisine bilim kurgu edebiyatı ve Neal Stephenson’un bilim dünyası üzerine etkilerini inceleyerek devam etmeyi planlıyorum.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017