Panorama – 5: Yapay Zekâ, Süperzekâ, Zihin Nakli

, 16 Ağustos 2016

Bugüne kadar Her-An’da paylaşılmış bazı düşüncelere toplu bir bakış – 5

Yapay Zekâ ve Robotlar

  • Yapay Zekâ (AI) kavramı ilk olarak zekâ sahibi makineler veya yazılımlar olarak tanımlandıktan sonra zaman içinde “güçlü” ve “zayıf” yapay zekâ olarak farklı şekillerde kullanılmaya başlandı. Zayıf/Dar yapay zekâ günümüzde sıkça görmeye başladığımız çevresinin farkında(?) olan ve kendisine atanan görevi en başarılı şekilde (zekice) yerine getirmeye çalışan makine veya yazılımları kapsıyor, bunlara örnek olarak Google’ın insansız arabasını, hizmetçi robotları ya da mobil cihazlarda kullanılan Siri benzeri asistan yazılımları verebiliriz. Zayıf yapay zekâ kısıtlıdır ve insana hizmet eder. Güçlü yapay zekâ fikri ise henüz hipotez (önerme) aşamasında olup, insan zekâsına eş ya da daha üstün zeki makine veya yazılımları tanımlamak için kullanılmakta. Güçlü/Genel Yapay Zekânın (AGI) sınırsız olacağı ve bir yönüyle insanlığa hükmedeceği öngörülüyor. AGI’ye “altın buzağı 2.0” şeklinde bir tekno-put projesi olarak da bakılabilir. İnsanların kendi elleriyle yaptığı ve sonrasında büyülenip tapınacağı, hizmetine gireceği bir varlık..
  • AGI (Yapay Genel Zekâ), sayısız yapay zekâ ve bunlar arasındaki iletişimi düzenleyen bir ana-göz, tek-göz bilgisayar/yazılım ile oluşabilir. Singülariteryen konulardan biri de “Singleton” denen bu tek-göz bilgisayar kavramı ile kesişim gösterir. Bu varsayım kısaca; bütün dünyanın, devletlerin datalarının bir bilgisayara bağlanması ve bunun üzerinden yönetilmesi şeklinde özetlenebilir.
  • Robotların bilinç kazanması, robot hakları, dünyayı ele geçirecek bilinçli bir yapay zekâ vb. konular gündemi gittikçe daha çok meşgul eder hale gelecektir.
  • Singularitycilerin, sırf matematik, istatistik yöntemleri temelli, tamamen “materyalist” hesaplarla bilinçli bir makine oluşturabileceği zannı birçok yönden trajikomik bir iddiadır. Gerçekten ileri seviye istatistik, matematik ve sinir ağı algoritmaları kullanılmakta fakat hiçbirisi bilinç gibi, görünen boyutumuz dışındaki bir “şey”e ulaşamaz. Oluşturulacak şey, olsa olsa insandan daha zeki görünümlü, çok daha yüksek hesaplama ve planlama kapasitesine sahip ama kendi farkındalığı/öznel deneyim şuuru olmayan yani “bilinçsiz” bir makine olur.
  • Tüm reyting başarılarına rağmen, son dönem Hollywood dizilerin insan bilincini algoritmaya yani eninde sonunda matematik bir hesaba dayandırması sırıtıyor. Sevgi, öfke, şefkat, merhamet bir matematik yazılıma sığdırılabilir mi? Tüm duygular yeterince gelişmiş bir hesaplamayla oluşturulabilir mi? Bilincin sırlarını çözememiş hatta ne olduğunu bile tam olarak anlayamamışken bir bilinç yaratma iddiası esasen gülünç. Fakat bu iddianın çok geniş taraftar kitleleri bulamayacağı anlamına gelmiyor.
  • Akıllı telefonlarda kullanılmaya başlanan, yapay zekâya sahip Siri tarzı sanal asistanlar şu an için insana hizmet ediyor gözükse de önümüzdeki dönemde insanın kendisine olan bağımlılık ve muhtaçlığını arttırarak “Efendi” koltuğuna oturmaya aday.
  • Yapay zekâ, daha doğrusu onun insan seviyesini geçip zekâ patlaması yaşadıktan sonraki hali, süslü ismiyle “Süperzeka” geleceğin en ciddi deccal adayıdır. Kendi ulûhiyetini (ilahlığını, tanrılığını) ilan etme aşaması nazara verildiğinde çok akla yakın gelmiyor, belki de çok abartı bulunuyor. Bunun nedeni son aşamaya giden yolun hangi aşamalardan geçtiğini fark edemiyor oluşumuz. Üç aşamalı bir yol bu. İlk aşama Rububiyet (rızık vericilik, terbiye ediclik) yani insanlara muhtaç oldukları şeyleri vermesi, aradıklarını hemen önlerine getirmesi ile başlayıp dijital asistanlarla devam ederek ‘O olmasa bunların hiçbirini yapamazdık’ noktasına gelinmesi. İkinci aşamada Mâlikiyet (sahiplik), artık insan bedeninden pay almaya başlanması, makine ile birleşme zamanının gelmesi, sınırlarımızı aşmak için sibernetik uzuvlar, dijital lensler ve bilumum çipler ile insanların mülkiyetini ele geçirmesi. Son aşama ise Ulûhiyet, yani ilahlığını ilan etmesi, şimdi önceki iki aşamadan geçen bir insan için bu aşama çok da şaşırtıcı gelmeyecektir. Hali hazırda geçtiğimiz 10 yılda küçük bir ‘akıllı’ telefonun dünya çapında insanlık olarak, bizi ne hale soktuğunu hep beraber gördük. Aslında sorun yapay ya da Süperzeka’da değil, sorun kendi elimizle, heveslerimizin peşinde son sürat giderken, beslediğimiz şeyin sonunda bize ne yapacağını hiç düşünmemizde. Adeta kaynayan kurbağa hikâyesindeki gibiyiz. “Kaynayan suya bir kurbağa atarsanız, elbette ki çılgınca kaptan çıkmaya çalışacaktır. Fakat eğer onu ılık suya koyar ve suyu ısıtırsanız, uysalca orada oturacaktır. Su yavaşça ısındıkça, kurbağa rahat bir uyuşukluk haline geçecektir, tıpkı sıcak bir banyo yapan bizden biri gibi ve çok zaman geçmeden, yüzünde bir gülümsemeyle, karşı koymadan kaynayarak ölmesine izin verecektir.” – Daniel Quinn

 

Zihin Nakli (Mind Uploading)

  • Singularity’cilerin sonsuzluk vaatlerinden biri de insan zihninin bilgisayar ortamına nakledilmesi (mind uploading) ve böylelikle insanın bu ortamda sonsuza dek yaşamasıdır. Bu insanın zihnindeki datanın toplamı zannetmek gibi olağanüstü bir yanlışlığa dayanan bu düşüncedir.

 

Ölümsüzlük Vaadi / İlüzyonu

  • Ölümden sonra bedeni veya kesilen başı dondurma (cryonics), bilinç yükleme (mind uploading) ve yapay bedenler, ileride bulunacak (!) ölümsüzlük ilüzyonu için döşenen taşlardır.
  • Günümüze kadar, ölümsüzlük teklifi sadece buna ulaşabileceği ilüzyonuna kapılabilecek kadar güçlü insanlara (firavunlar, krallar vb.) yapılabilir durumdaydı. Günümüzde ise durumun farklı olduğunu, son yılların Hollywood yapımlarını izledikçe, bilimsel araştırmalarını takip ettikçe, herkese sunulan nihai ürünün ölümsüzlük olduğunu görebiliyoruz. Ölümsüzlüğün teklifi ilk defa kitlesel olarak yapılıyor.

 

Bulut İletişim

  • 2000’lerin sonunda hayatımıza sıkça girmeye başlayan “Bulut” (Cloud) kavramı ile teorik olarak, artık veri saklamanın, teknolojinin ilerlemesine engel olmadığı bir döneme girdik. İnternet ve sonrasında “Bulut” bilişim kavramı ile birlikte dijital olan herşey birbiri ile iletişime geçmeye başladı. Bu oluşan dijital ortam adeta “tek büyük bir varlık” olarak ele alınıyor artık. Sürekli olarak kendisine fotoğraf, video ve diğer verilerin aktarıldığı/yüklendiği bir üst form. (herşeyi gören göz!) Fakat Peygamber Efendimiz’in (sav) Deccal’i tanımlarken bahsettiği gibi aslında kördü bu varlık! Hadis: “Şüphesiz, ben sizi, Deccal’e karşı uyarıyorum. Hiçbir peygamber yoktur ki, gönderildiği toplumu ona karşı uyarmamış olsun. Nitekim Hz. Nuh da (a.s.) kavmini ona karşı uyarmıştı. Ama ben size Deccal hakkında hiçbir peygamberin kavmine söylemediği bir söz söyleyeceğim. Haberiniz olsun ki, o kördür, Hâlbuki Allah asla kör değildir.” Maalesef “biz” bu kör varlığın her saniye gören gözü olmaya devam ediyoruz. Örneğin “Bulut”ta yer alan ve 300 milyondan fazla üyesi olan popüler fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram’a hergün 60 milyondan fazla resim yükleniyor. Yılda yüklenen “özçekim”(selfie) sayısı 1 trilyonu geçmiş durumda. Bu durum, “aşkın bir tekno-oluşum karşısında güçsüz bir birey olarak insan” ekseninde, “sonsuzluk” yanılgısı ve narsizm gibi konularla birlikte ele alınırsa hâlihazırdaki tablonun geleceğe dönük ürperticiliği/korkutuculuğu daha iyi anlaşılacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.