Panorama 7: Modern Birey, Modern Toplum

, 25 Ağustos 2016

Bugüne kadar Her-An’da paylaşılmış bazı düşüncelere toplu bir bakış – 7

Modern Birey, Modern Toplum (Durum Değerlendirmesi)

  • Modern toplum uzun süredir kutsal kaynakları referans almaktan vazgeçti. Kutsalı gelişimin önünde engel ve ayak bağı olarak gördü. Elbette bu düşüncenin haklı sebepleri vardı. İnsanlık, sözde kutsal adına hareket ettiğini söyleyen kişiler tarafından esir alınmış, düşüncenin önüne aşılamaz engeller konulmuştu. Aklın öne çıkarılmasıyla düşüncenin önündeki bentler yıkıldı ve birçok alanda büyük bir gelişim gözlendi. Düşünceyi boğan baskının aşılmasının olumlu sonuçları oldu olmasına ama insan çoğu kez olduğu gibi dengeyi sağlamayı başaramayıp kutsalı hayatından bütün bütün çıkararak ya da en azından cüceleştirerek bir uçtan diğerine savruldu. Aklı ve aslında deney ve gözlemden oluşan tecrübî bir birikimden ibaret olan bilimi putlaştırdı. Akla en aykırı olan ise aslında bu tutumdu. Yaşanan bir kibir patlamasıydı esasen. İnsanın her şeyi yapabileceği, adeta tanrılaşabileceği sanıldı ki zaten bu zannın felsefi kökleri de mevcuttu. İnsanın acizlik dönemi bitiyordu. Ancak zamanla acı gerçek yüzünü göstermeye ve bu coşkular(!) etkisini yitirmeye başladı. Bilim ve teknolojinin gelişmesi her sorunu çözmüyor, ille de dünyayı daha iyi bir yer haline getirmiyordu. İnsan aczini yeniden hissediyordu. İlahî, kutsal, aşkın bir güce teslim olmak bir ihtiyaçtı. Onca ilerleme bu gerçeği değiştirememişti. Acı gerçekle yüz yüze gelindi. Modern aklın (kibrin) tahammül edemeyeceği bu durumda yardıma günümüzün yeni teknolojileri yetişti. Bu teknolojiler en azından teoride öyle büyük imkanlar sunma potansiyeline sahipler ki ölüm gibi değişmez sabiteleri bile değiştirebilirler(?!). Kısa bir zaman önce Google’ın ölümü yenebileceği fikri bile öne sürülebildi. Anlaşılan o ki teknoloji ve genetik çalışmalar belki bir noktada kesişecek ve ölüme geçici bir hayat rengi verilecek; yani şimdi insan kadim felsefenin söylediği o iddialı yola (tanrılık iddiası) girebilir, teknoloji onu “tanrılaştırabilir”(!) Gerçekte ise, elimize geçecek olan sadece bir süreliğine kendimizi avutacağımız, faturası insanlık için çok çok ağır ve acı olacak bir akıl tutulmasından ibaret. (Bu durum uyuşturucu madde bağımlılarının sahte mutluluk, sarhoşluk, kendinden geçme ve coşku (öfori) halini devam ettirebilmek için dozu arttırmak zorunda olmalarına benzetilebilir. Fakat göz ardı edilmek istense de yalın bir gerçek söz konusu, yapay olarak üretilen öfori ne kadar yükseltilirse malesef psikolojik ve sosyo-psikolojik düşüşler o kadar sert ve trajik olmaktadır.)
  • Dünyada şu anda yaşananları doğru okumamız için en önemli referanslardan birinin Hz. Âdem’in Cennet’ten Dünya’ya “indirilmesi” olduğuna inanıyoruz. İnsanlık Hz.Adem’in Cennetten dünyaya düşüşünden sonraki ontolojik exodus (varoluşsal göç/çıkış) de diyebileceğimiz ikinci büyük bir düşüşe doğru hızla yaklaşıyor. Önümüzdeki 20-30 yıllık dönemde belki de insanlık tarihinde daha önce yaşanmamış sıra dışı gelişmelere şahitlik edeceğiz. Ve yine biz bu sürecin deccalizmle ilgili olduğuna inanıyoruz. 
  • Günümüzde “hız” kendi başına bir amaç haline gelecek kadar fetişleştirilmiştir. Bu durum bizi adeta hipnoz etmekte, bilinçli seçimler yapmamıza engel olarak, farkındalıktan yoksun, hedefsiz ve amaçsız yaşamamıza neden olmaktadır.
  • Şeytan global anlamda, nev olarak insanlığın yüreğinde ilk defa bu ölçüde kalpsizlik ile, boşluk ile, karanlık ile, nihil ile, anlamsızlık ile kendi evini inşa ediyor.
  • Hz.Peygamber (sav) özellikle “Karnuşşeytan”a yani “Şeytan çağı”na dikkat çekmiştir. Moğol veya haçlı istilasına, Mescid-i Aksa’nin veya Kâbe’nin defalarca işgal edilerek, mancınıklarla ateşten taşlara tutulmasına veya bugüne kadar başka bir şeye böyle bir isim verildiğini bilmiyoruz.
  • İnsan yani “Human” tehlikededir. “Transhumanizm” ve “Posthumanizm” bu tehlikenin unvanlarıdırlar. Konu sadece Türkiye ya da İslam Âlemi değildir. Tüm insanlık ailesidir. Problemlerimiz artık gezegen çapında; daha doğrusu “Varoluşsal”dır. (Existential)
  • Bilimin putlaştırılması serüveninde evrim propagandası önemli bir kilometre taşı olmuştur. Şu anda da farklı propaganda teknikleriyle teknoloji putlaştırılmaktadır.
  • Modern insan; maruz kaldığı bilgi kirliliği ve veri bombardımanı karşısında rölativist/sübjektif fikirler ile hakikatin varlığına olan inancını, hakikat duygusunu/talebini yitirmektedir.
  • Küresel ölçekte insanlığa doğru bir “mega-tsunami” gelmekte, Singulariteryen / Transhumanist bir kasırga gümbür gümbür yaklaşmaktadır.
  • İnsanlık hakikatini koruma adına, günümüzdeki korkutucu tablonun farkında olan bütün kesimler, münakaşa ve ayrılık nedeni olan noktaları (geçici olarak dahi olsa) bir kenara bırakarak bu korkutucu gelişmeler karşısında savunma hattı oluşturmaya çalışmalıdır.
  • Singularity çerçevesinde inşa edilecek tekno-putlar ile esma-i ilahi ’ye ait icraatın simülasyonu yapılmaya çalışılıyor. İlahi icraatın her vaadini simüle etmeye çalışan bir akımın, kendini ilah yerine koymaya çalışması ve bunun doğal neticesinin de ölümsüzlük vaadi olması kaçınılmazdır. Anti-aging yani yaşlanmanın geri çevrilmesi, her türlü estetik ile kozmetik olarak yaşlanmanın etkilerinin silinmeye çalışılması gibi konuların popüler olduğu ve gençlik kavramının kendisinin bir fetişe dönüştüğü günümüz dünyasının hakikatten uzak insanlarına, en fazla inanmak isteyecekleri bir yalanı vaat ediyor. İnsan, bazen nefsanî bir arzuyu fikir zanneder. Bu arzunun ağındaki insanlar, bu yönüyle en kolay ikna edilen kitleyi oluştururlar.
  • Zamanın ruhu gereği gerçek ve sanal arasındaki perdenin her geçen gün inceldiği, gerçeğin hayale hayalin gerçeğe karıştığı bir hengâmda bunlardan daha büyük bir dönüşümü, tüm gerçek algısının yerle bir edilmeye çalışılacağı bir dönemi üzerimizde hissetmeye başladık.
  • Teknolojinin belirli bir mecrada akmasını sağlayan setler bir bir yıkılmaktadır. Ne yöne gideceği nasıl sonuçlar doğuracağı belli olmamasına rağmen her yenilik alkışlanmakta, bunların mutluluk üretmesi beklenmektedir.
  • Teknoloji üzerinde söz sahibi olabilmemiz “insanlık” kavramı için hayati bir öneme sahip. Öncelikle bu insan için varoluşsal bir meseledir. Özümüzü teknolojinin değil de kendimizin belirlemesini istiyorsak teknoloji üzerinde denetim sahibi olmalıyız. Denetleyemediğimiz şey bizi denetler, şekillendiremediğimiz şey ise bizi şekillendirir. Kontrolümüzde olmayan teknoloji, teknoloji tarafından nesneleştirilmemiz anlamına gelir. Artık bizden büyük bir sistemin nesnesinden başka bir şey olamayız.
  • Teknolojik gelişmelerin ve eğlence sektörünün birincil hedefi gençler ve (maalesef) savunmasız çocuklardır. Hadis: “Deccal, evlerinize girmiş, çocuklarınızı esir almıştır” diye bir ses duyulacak..
  • Singularity’cilerin transhumanizmi çekici hale getirmek için geliştirdiği teknolojileri, modern insanın heva ve heveslerini tatmin üzerinden yaymaları şeytan çağı (karn-üş şeytan) ruhuna çok uygun düşüyor.
  • Asıl risk, teknolojinin hayatımızın farklı alanlarında değil kalbimizde yer etmesidir. Bir bakış açısına göre rahatlıkla nimet olarak görülecek olan teknolojinin varoluşsal riske dönüşebiliyor olması için onsuz yapamayacak kadar etkisi altında olmamız gerekli. Her yerde olmalı ve her şeyin vaz geçilmez bir parçası olmalı ve bakanları büyülemeli. Sorgulanamaz, sorgulanması dahi düşünülemez.. ve adeta büyülenmişçesine tapılan modern bir put. İlerlemenin getireceği ve diğer risklerin anahtarı olan en büyük risk, teknolojinin ürünlerinin insanın kalbinde bir fetiş şeklinde yer etmesidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.