Seveneves – 4: Uzay Yarışı
Akif Manisalı, 30 Eylül 2016Bilim kurgu yazarı Neal Stephenson’ın 2015 senesinde piyasaya çıkan son kitabı Seveneves romanını incelemeye çalıştığım yazı dizisine, romanın ortaya çıkış serüveni ile başlayıp hikayenin tetikleyici olayı olan Ay’ın parçalanması hadisesini ele alarak devam etmiştim. Bu yazıda da Seveneves romanının kurgusu için kilit olan Ay’ın parçalanması hadisesinin yakın tarihimizde yaşanan bazı hadiseler ışığında kurgudan gerçeğe yaklaştığı bir senaryoya değinmeyi planlıyorum.
PROJE A119
“Ay Araştırma Uçuşları Çalışması” (A Study of Lunar Research Flights) olarak da anılan Proje A119, Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetleri tarafından 1958 senesinde hazırlanmış ve çok gizli statüsünde geçen bir proje. Projenin hedefi ise Ay’ın yüzeyinde bir nükleer bomba patlatmak. Resmi olarak Proje A119’un gezegenlerin astronomisi ve astrojeolojisinin bazı sırlarını çözebilme amacıyla geliştirildiği iddia edilse de esas amacının Rusya ile bir Soğuk Savaş içerisinde olan Amerika Birleşik Devletleri’nin bu mücadelede psikolojik üstünlüğü ele geçirmek için planladıkları bir hamle olduğunu söylemek daha doğru olur.
4 Ekim 1957’de Rusya’nın Sputnik 1 uydusunu başarılı bir şekilde yörüngeye yerleştirmesi ile Amerika ile Rusya arasındaki Uzay Yarışı başlamış oldu. Dünya’nın çevresinde yörüngeye oturmuş ilk yapay uydu olan Sputnik’in başarısını yakalamaya çalışan Amerika, Vanguard Projesi ile kendisi de uzaya uydu yerleştirmeye çalıştı ama iki denemesinde de hezimete uğradı. Psikolojik üstünlüğü ezici bir şekilde Rusya’ya kaptıran bu gelişmeler sonrasında Amerika ilk başarılı uydu denemesi olacak olan Explorer 1 projesi ve NASA ve DARPA’nın kurulması ile Uzay Yarışı’nda söz sahibi olmaya çalıştı. Proje A119, Amerika’nın hem kendi halkı hem de dünyanın geri kalan milletleri nezdinde Amerikalılar için çok “ehemmiyetli” bir terim olan “kaybeden” konumunda olduğu bu yıllarda oyunu kendi lehine çevirmek için planladığı bir psikolojik algı operasyonu. Sputnik’in Dünya yörüngesinde uçtuğu yükseklikten yaklaşık 384.000 kilometre “ileride” gerçekleşecek ve Dünya’dan bile çıplak göz ile gözlemlenebilecek bir nükleer patlama, hem Amerikan halkının çok ihtiyaç duyduğu moral takviyesini sağlayacak hem de Amerika’yı Uzay Yarışı’nda Rusya’nın bir adım ötesine geçirecekti.
CARL SAGAN
Fizikçi Leonard Reiffel başkanlığında Illinois Teknoloji Enstitüsü’nde, patlamanın Dünya’dan görülebilme olasılığı, projenin bilime yapabileceği katkılar ve Ay’ın yüzeyine etkilerini inceleyen on kişilik bir ekibin içerisinde, daha sonraları Cosmos gibi eserleri ile bilimin halk arasında popülerite kazanmasına vesile olan ve henüz o dönem daha bir doktora öğrencisi Carl Sagan da bulunuyordu. 1990’lı yılların ortalarına kadar gizli kalan bu projenin ortaya çıkışı da Carl Sagan’ın biyografisini hazırlamak için araştırma yapan yazar Keay Davidson’ın, Sagan’ın Proje A119 ile ilişkisini keşfi, bilim adamının1959 senesinde “California Üniversitesi, Berkeley”in Miller Enstitüsü’ne burs başvurusunda projeyi geçmiş çalışmaları arasında sunduğunu öğrenmesi ile gerçekleşiyor. Davidson’ın Carl Sagan biyografisinin 1999 senesinde yayınlanması ile halk ile buluşan bu bilgi o dönemde Amerika’dan resmi bir kabul görmese de 2000 senesinde projenin direktörü Leonard Reiffel tarafından verilen bir röportaj ile ayrıntılarıyla beraber doğrulanmış oldu. Medyanın büyük ilgisinin ardından proje ile ilgili Amerika’nın elinde bulunan evraklar “Ay Araştırma Uçuşları Çalışması – Cilt 1” olarak planlanmasından 40 yıl sonra halka açık bir şekilde yayınlandı.
PROJE E
Proje A119 ile aynı dönemde Rusya’nın da benzer bir projeyi “E” kod adı altında yürüttüğü zaman içinde ortaya çıktı. İlk aşaması olan Proje E-1 Ay’a ulaşma planları yaparken Proje E-2 ve E-3 ise Ay’ın karanlık tarafına uzay sondası (probe) göndererek Dünya’dan görülemeyen bu yüzeyi fotoğraflamayı planlıyordu. Projenin son aşaması olan E-4 ise Amerika’nın yapmayı planladığı gibi Ay’da bir nükleer bomba patlatarak bir güç gösteri yapmayı içeriyordu.
Hem Rusya’nın E Projesi hem de Amerika’nın Proje A119’u planlama aşamalarındayken iptal olmuş projeler. Rus tarafından elde edilen bilgilere göre Proje E’nin, taşıyıcı ve fırlatıcı araçların güvenliği ve güvenilirliği gibi sebeplerden iptal edilirken, Amerika tarafında ise Proje A119’un, halktan gelebilecek olumsuz tepkiler ve fırlatma esnasında gereçekleşebilecek bir kazanın halkı sokacağı tehlikeler öne sürülerek Ocak 1959’da iptal ediliyor. 2000 senesinde verdiği röportajda zamanında “Halkın algısını yönlendirmek için bu gibi bir eylemin akla bile gelmesi ile dehşete düştüğünü” ifade eden proje direktörü Reiffel’e göre projenin iptalinin sebepleri arasında ileride gerçekleşebilecek Ay araştırma projeleri ve olası Ay kolonizasyonu için oluşturacağı nükleer serpinti tehditlerini de sayabiliriz. Birleşik Krallık’tan bir nükleer tarih uzmanı Doktor David Lowry de Proje A119’un teklif edilebilmesinin bile kabul edilemez bulduğunu ifade ettikten sonra “Eğer gerçekleşseydi Neil Armstrong’un “insanlık adına büyük bir adım” attığı o romantik görüntüyü hiçbir zaman göremezdik” diyerek projenin ne kadar çılgın bir girişim olduğunu bütün netliği ile ortaya koyuyor.
STANLEY KUBRICK
Rusya’nın Sputnik’i başarılı bir şekilde Dünya’nın yörüngesine yerleştirmesi ile başlayan Uzay Yarışı, Apollo 11’in Ay’ın yüzeyine yapılan insanlı ilk uzay uçuşunu gerçekleştirmesi ile 20.Temmuz.1969 tarihinde fiili olarak bitiyor. Dünya çapında canlı olarak yayınlanan ve astronot Neil Armstrong’un neredeyse yaşayan herkesin zihnine kazınmış “[bir] insan için küçük, insanlık için büyük bir adım” cümlesi ile taçlanan bu önemli hadise, insanlığa etkisi nisbetinde büyük komplo teorileri ile de çevrelenmiş durumda. Internette kısa bir araştırma yaptığınızda kolayca ulaşabileceğiniz pek çok kaynak, Ay yüzeyinden çekilen fotoğraflarda gözükmeyen yıldızlardan, atmosfer olmamasına rağmen canlı yayında dalgalanan Amerikan bayrağına, Apollo 11 modülünün indiği yerde bir çarpma krateri olmamasından, üzerinde el yazısı ”C” harfi yazan kaya parçalarına kadar pek çok “kanıt”a ulaşabilirsiniz.
Bu teorilerden bir tanesi de “2001: Bir Uzay Destanı”, “Full Metal Jacket” ve “Otomatik Portakal” gibi pek çok klasik sayılan esere imzasını atmış ünlü yönetmen Stanley Kubrick’in, “2001: Bir Uzay Destanı” filmini çektikten sonra Amerikan Devleti tarafından irtibata geçilip ikna edilerek Ay’a iniş videosunu düzmece olarak bir stüdyada gerçekleştirdiği üzerine. Bu komplo teorisini destek olarak da, Kubrick’in 1980 senesinde Jack Nicholson başrolünde çektiği Stephen King uyarlaması The Shining filminin senaryosu ve görsellerine yedirdiği detaylar ile esasında Ay’a iniş düzmecesini kendisinin gerçekleştirdiğini itiraf ettiği iddia ediliyor. The Shining filmini nihayetinde kesin olarak kanıtlanamamış komplo teorilerinden biri olan bu teori perspektifinden analiz eden belgeseli yazının sonuna ekliyorum. Uzay Yarışı’nda geride kaldığı için Ay’a nükleer saldırıda bulunarak gövde gösterisi yapmayı planlayan Amerika’nın, psikolojik üstünlüğü elde etmek adına bütün dünyayı Ay’a iniş düzmecesi ile kandırmayı göze alıp alamadığı yönünde karar vermeyi okuyucularımıza bırakıyorum.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017