Farklı Bir Perspektiften Singularity – 1

, 27 Ekim 2016

20. yy’ın ilk yarısında telif edilmiş olan Nursî külliyatında (ondan fazla kitaptan meydana gelen bir Kuran tefsiri çalışması), en doğrusunu Allah’ın bileceği, hakikatin ve gaybın bilgisinin mutlak anlamda ancak Allah katında olduğu özellikle vurgulandıktan sonra, Kuran ayetlerinden ilhamen çıkartılmış mânâlar doğrultusunda, insanlığın önündeki dönemin ahirzaman (yani kıyamet öncesi son dönem) olduğu belirtilir ve yaklaşık ikiyüz küsür senelik bir gelecek projeksiyonu yapılır. Beş bin sayfa civarındaki külliyatın birçok yerinde dönemin (yani ahirzamanın), sahne alması beklenen tarihî karakterlerin ve onlara tâbî olacakların karakteristik özellikleri, sıfatları, tipolojileri ortaya konur. Bu eksende külliyatın farklı yerlerinde üzerinde durulan bazı noktaların, tezlerin, analiz ve öngörülerin paylaşımının hem ilgi çekici hem de yaşanan/yaşanacak olaylar, gelişmeler karşısında tavır/tedbir alabilmek adına faydalı olabileceğini düşündük. 

Bahsi geçen eserlerin özellikle ahirzaman insanlarına hitap etme iddiasında olduğu göz önünde bulundurulacak olursa, eserlerdeki konuların transhümanizm ve Singularity akımıyla birlikte ele alınmasının makûliyeti kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Zira Her-An platformunda daha önce yayınlanmış birçok yazıda belirtildiği gibi, (yaşanan gelişmelerin ve gidişatın da tezlerimizi destekler nitelikte olduğunu hatırlatarak), inancımız o ki transhümanizm zemininde inşa edilmekte olan Singularity akımı yakın gelecekte geniş kitleleri bir din gibi (“kutsanmış teknoloji”nin de yardımıyla) etkisi altına alacak ve insanlık (malesef negatif anlamda) tarihi boyunca daha önce tecrübe etmediği şeyleri tecrübe edecek.

Nursî külliyatının ana eserinin adı “Sözler”. 33 “Söz”‘den meydana gelen bu eserin giriş kısmında bir uyarı levhası niteliğinde bizi karşılayan ifade ise (sadeleştirerek) aşağıdaki gibidir:

“Ey kardeş! Benden birkaç nasihat istedin. Sen bir asker olduğun için askerlik örnekleri üzerinden ifade edilmiş birkaç hakikatı nefsimle beraber dinle. Çünkü ben nefsimi herkesten daha çok nasihata muhtaç görüyorum. (..) Kim isterse beraber dinlesin.” 

Bu ifadelerin üzerinde kısaca durmaya çalışalım. Öncelikle “Ey kardeş!” hitabıyla, bencilliğin panzehiri olarak ele alınabilecek kardeşlik ve kardeşlik hukukuna vurgu yapıldığı söylenebilir ki külliyatın genelinde sıkça işlenen konulardan biri olarak karşımıza çıkmakta. İçinde yaşadığımız çağ “ene asrı” olarak tanımlanır. Yani egoizm, egosantrizm (benmerkezcilik) ve narsizmin, kitleler üzerindeki baskın kültürün omurgasını oluşturan temel etkenler olarak karşımıza çıktığı tespiti yapılır. Bu saptamayla örtüşecek şekilde, son dönemde hızla yayılarak, hayatımızın bir parçası haline gelen (yoksa hayatımızı elimizden alan mı demeliydik?) sosyal medya uygulamaları gibi gelişmelerin modern insanın zihnini kendi benliği etrafında hapsettiğini ve dolayısıyla “Ben nesli” diyebileceğimiz jenerasyonların (biz de buna dahiliz) yetişmekte olduğunu ifade etmeye gerek yok, zira az dikkatle bakılınca karşımızda duran tablo bu. Kendi iç dünyası, insanı insan yapan manevi yapısından daha çok (hatta takıntı/saplantı ölçüsünde) kendi fiziksel yapısıyla ilgilenen, diğer insanların gözüyle kendine bakan ve bu şekilde varlığını anlamlandırmaya çalışan, dolayısıyla mânâdan uzaklaşıp surete takılan plastize bireyler. Bireylerin hem kendi hem de kitleyi oluşturan diğer bireylerin sanal şöhretine (itibar, prestij, repütasyon) köleliği üzerine kurulmuş bu sistemin ironik ve trajik tarafları başka bir yazı konusu, fakat bu kısır döngüsel teknolojik kapanın, ruhsal ve zihinsel özgürlüğümüzü büyük ölçüde çaldığı muhakkak. 

Bu durumu Singularity de mümkün olduğunca kendi amaçları doğrultusunda kullanmakta, hatta hedeflerini gerçekteştirmek adına bu tarz yaklaşım ve sistemileri planlayıp, kurgulayıp bizzat hayata geçirmeye çalışmakta. Diğer bir ifadeyle örtülü/makyajlı veya doğrudan/açık bir şekilde bireylerin egolarını besleyerek, şişirmekte.. dolayısıyla ölümsüzlük ve tanrılık gibi singulariteryen iddialar için kitlelerin bilinçaltında zihinsel zemini hazırlamakta. Bunu yaparken de teknolojiyi adeta dokunulamaz, yadsınamaz, kritik edilemez, aşkın ve kutsal bir güç olarak tanımlayıp, sunmakta.

Bu açıdan denebilir ki, günümüzde ve önümüzdeki dönemde insan kalabilmenin yolu, öncelikle bencillikten kurtularak, kardeşlik kavramını saf ve yalın bir şekilde hissedebilmekten geçmekte. Yani diğer insanlarla (hatta sadece insanlar da değil; hayvanlar, bitkiler ve bütün varlıkla) kalben ve hissen samimi bir irtibat kurarak, yaratılmış bütün varlıkları ruhen kucaklayabilmekten.. Doğal olarak, bu rotanın (evrensel insanî değerler çizgisinin) bizi götüreceği ufuklar da sevgi, fedakarlık, paylaşım, şefkat, cömertlik gibi değerler olacaktır. Bu ufku yakalayabilmenin önşartı ise benlik takıntısından, kibirden, kendini varlığın merkezi zannetmekten kurtulabilmek. Âlem tasavvurunda, varlık algısında, hayal dünyasında kendini varlığın bütünlüğü içinde bir parça olarak hissedip, bu durumdan memnun olabilmek.

İşte kitabın (Sözler) daha ilk kelimelerinde (Ey kardeş!), bütün bu anlamların saklı olduğu söylenebilir.

Ayrıca yaşadığı dönemde Nursî’nin talebelerine yazdığı mektuplarda “Aziz, sıddık, vefalı, metin, sarsılmaz, samimi, muhlis..kardeşlerim!” gibi ifadeleri tercih ederek izzete (ruhen zillete düşmemeye), inandığı değerlere sonuna kadar dik bir duruşla sadık kalabilmeye, bir beklenti ve çıkar (menfaat) hesabına girmeden hareket etmeye ve samimiyete vurgu yaptığını hatırlatıp geçelim.

Metnin devamında gelen “Benden birkaç nasihat istedin.” ifadesinde ise istemenin, tâlip olmanın, hakikat arayışının, insanî bir merakın ve bu durumu samimi olarak dile getirmenin önemi vurgulandığı gibi nefsen nasihate açık olmaya; ibret, hikmet ve ders alabilme kabiliyetini yitirmemeye de dikkat çekilmekte denilebilir. Bütün bu kavramların karşıt durumu ise “gaflet” yani hissizlik, muhakemesizlik, şuuruyla (bilinciyle) içinde bulunulan durumu kavrayamama, sağlıklı duygu üretememe, zihinsel sarhoşluk, ruhsal sersemlik, temelsiz/sahte bir mutluluk, narkoz ve hipnoz etkisinde yarı uyku durumu. Aslında biraz analitik ve eleştirel bakılınca, Singulariteryan propagandanın her yönüyle bu gaflet durumunu beslemeye yönelik programlandığı bütün çıplaklığıyla görülebilir.

“Gezegen olarak değil, hayat mertebesi olarak dünya (cennete/ahirete nisbetle) “aşağı, düşük” ve dolayısıyla “dünya hayatı” tabiri “deni hayat”; yani “düşük hayat” demektir. Singularity ise düşük hayatın da düşüğü bir yaşam vaat ediyor. Yani dünya hayatı mertebe olarak zemin katsa, singularity bodrum ve hatta eksi katlara karşılık gelmektedir. “Alice Harikalar Diyarında” isimli çocuk romanında(!) geçen “beyaz tavşan”ın rehberi olduğu bir düşüş ve yaşam mertebesi gibi.. Deccalî bir “harikalar diyarı”. Adeta tadılan her bir mantar ile halden hale geçilen ve sureti sık sık değişen, dönüşen bir diyar.. Mantarlara, psikedelik ilaçlara, LSD’lere ve şamanik deneyimlere çok önem vermeleri, düşürülen bu kapkaranlık dünyanın ezici, boğucu, sıkıntılı kâbuslarının farkına varılıp uyanılmaması için..” – Savaşçı – 3

“Sen bir asker olduğun için..” ifadesi ile ise, meslek olarak asker olmaktan veya militarist bir yaklaşımdan daha çok ruhen mücadele gücünü kaybetmemeye vurgu yapılıyor denilebilir. (Henüz okumadıysanız Feridun Kaya’nın 4 bölüm şeklinde daha önce Her-An’da yayınlanan “Savaşçı” serisini okumanızı tavsiye ederim. )

“Singularity ve Transhumanizm insanlığın ilk defa karşılaşacağı gelmiş geçmiş en büyük hastalıktır. Bir yönüyle benzeri AIDS’tir. AIDS’in özelliği insanın “savunma sistemi”ni ortadan kaldırmaktır. Savunma sistemi çöken bir vücut, en ufak bir nezle mikrobu ile mahvolabilecektir. AIDS, HIV virüsü ile vücudu kendi başına çökerten bir hastalık değildir. O, sadece “savaş” konseptini ortadan kaldırır. Gerisini nezle mikrobu halleder. Singularity de insanların iradelerini felç edecek, karşı koyma/direnme gücü bırakmayacaktır.

Bunun için “savaş” konsepti, mücadele ruhu, farkındalık ve irade gücü önemlidir. Gelecekte de Müslümanlar olacak. Aynı Hıristiyanların, Musevilerin ve diğer din müntesiplerinin olacağı gibi. Kendi kültürümüz açısından; yani Müslümanlık açısından bakarsak; bazı öngörülere göre, zihnindeki “savaşçı” konseptini unuttuğundan dolayı hakiki Müslümanların sayısı elli milyon kadar olabilecek. Hayalî (sanal) dünyasında, gerçek İslam’dan farklı, “çakma” (kurgu, sanal) bir Müslümanlık yaşayanlar ise milyarlar olabilir.” – Savaşçı – 3

Bir sonraki yazıda devam etmeye çalışalım.

“Farklı Bir Perspektiften Singularity – 1” yazısına 3 yanıt var

  1. koroglan demiş ki: ( 1 Kasım, 2016, 19:30)

    Efendimiz sav ‘in de bahsettiginiz gibi ahir zamanda yasayan ummetine “kardeslerim” demesi de yazdiklarinizi teyit eder gibi. Allah ilhaminizi arttirsin ins.

  2. Leyli demiş ki: ( 28 Ekim, 2016, 10:29)

    Aslında sizin vesilenizle farklı bir perspektiften risalei nura bakmaya başladım bir süredir. Üstat külliyatta hem islam alemine bir yol haritası çizmiş, ki bu zaten takip etmeye çalıştığımız çizgiydi; hem de hüve nüktesi, tabiat risalesi, haşir risalesi gibi mihenk taşlarıyla singulariteryan düşüncenin temel felsefelerine en güzel en net cevapları vermiş. Ki bu gözle yeniden okumaya başlamak gerek. O günün tabiat perestleri, bugünün kozmoz perestleri.

    Bir de dün canım çok sıkılmıştı, açıp Emirdağ’dan “ben acele ettim kışta geldim” paragrafını okudum. Üç yüz yıl sonra gelecek nur talebelerinin müjdesiyle ferahladım. Hemen arkasından siz bu makaleyi paylaştınız. Hoş bir tevafuk oldu 🙂

  3. berk demiş ki: ( 27 Ekim, 2016, 20:30)

    Geleceğe Davet

    Bu ne kadar güzel bir üslup… Dolu dolu kelimeler ve tesbitler. Bir kere okumak yetmez. Bazı cümleler o kadar sıkı tamlama ve tanımlarla kurulmuş ki, teemmül ile okunmasını şart kılıyor. Selim bey’in bu yeni dizisi heyecan verici bir maceraya bir davet gibi geldi bana…

    Bu macera gelecekte cereyan edecek gibi görünüyor.

    Bu yüzden “davette geleceğe”

    Mehmet Aydemir’in “Geleceğe Mektupları” gibi…

    Her-An geleceğin platformu, bugünün çocuğu

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.