Seveneves – 5: Uzay Madenciliği

, 7 Ekim 2016

Seveneves romanının yazarı Neal Stephenson kendi itirafı ile tam anlamıyla bir “Uzay Delisi” (Space Nerd). Daha üç yaşındayken evlerindeki siyah beyaz televizyonun karşısındaki halıda oturup Gemini Projesi’nin roketlerinin kalkışlarını izlediğini hatırlıyor. 10 yaşına geldiğinde ise o döneme kadar kalkan bütün roketlerin isimlerini ezbere bildiğini ve “Uzay” ile ilgili her şey hakkında gereğinden fazla bilgisi olduğunu itiraf ediyor. Stephenson, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos’un şirketi Blue Origin’de çalıştığı günlerde fikri tohumları atılan Seveneves romanının neredeyse yarısını uzmanlara danışma ihtiyacı hissetmeden, 47 senelik “Uzay Delisi” birikimini kullanarak kaleme alıyor. Yazar, Yıldız Savaşları ve Uzay Yolu’nun bilim kullanımında fanteziye kaçan esnekliklerinin aksine bilimi fiziki gerçekliğine daha uygun kullanması ile tasvir edebileceğimiz “Sert Bilim Kurgu” (Hard Science Fiction) olarak tanımladığı eseri Seveneves’e, bir noktadan sonra bilim dünyasında irtibatlı olduğu kapsamlı ilişki ağına danışarak devam etmeyi tercih ediyor. Uzmanlığına başvurduğu şirketlerden biri de Stephenson’ın da yaşadığı şehir olan Seattle merkezli bir “Uzay Madenciliği” şirketi olan Planetary Resources.

PLANETARY RESOURCES

Kaba bir çeviri ile “Gezegenlere Ait Kaynaklar” olarak Türkçeleştirebileceğimiz Planetary Resources şirketi, mühendis ve girişimci Peter H. Diamandis ile havacılık ve uzay mühendisi ve girişimci Eric C. Anderson tarafından 2010 senesinde kuruluyor. CEO’su ve başmühendisi Chris Lewicki tarafından kuruluş amacı “Uzayın kaynaklarına erişim sağlayarak gezegenimizin ekonomisini uzaya doğru genişletmek” olarak tanımlanan Planetary Resources şirketinin hedefine ulaşmak için 3 aşamalı bir planı var.

1. Aşama:

Dünya’ya yakın yörüngeleri olan asteroitlerin tanımlanması, konumlarının tespiti, barındırdıkları kaynakların analizi ve onlara nasıl ulaşılabileceğinin planlanması.

2. Aşama:

Bu asteroitlerdeki kaynakların değerli materyallere dönüştürülebilmesi için gerekli teknolojilerin geliştirilmesi.

3. Aşama:

Bu değerli materyallerin Dünya’nın etrafında dönen bir yakıt deposuna ya da uzayda ihtiyaç olan herhangi bir yere ulaştırılabilmeleri.

Güneş sistemimizde seyreden asteroitlerin değerli metaller açısından yüksek konsantrasyona sahip olanları gezegenimizin ekonomisi açısından heyecan verici açılımlar vadederken yüksek oranda buz kütleleri şeklinde su ihtiva eden asteroitlere ulaşım da uzay ulaşımı açısından ufuk genişletebilecek gibi gözüküyor. Uzayda ulaşım için kullandığımız roketlerin ile verimli kullandıkları yakıtları hidrojen ve oksijenden oluşuyor. Asteroitlerde bulunan büyük miktarlardaki buzun elektroliz yöntemi ile hidrojen ve oksijene ayrılması ile uzayda hazır bulunan yakıt sayesinde Güneş Sistemi’nin büyük ölçüde keşfedilmesine de kapı açılacağı da Planetary Resources şirketinin iddiaları arasında.

CERES DÜNYA İZLEME SİSTEMİ

Planetary Resources şirketi uzay madenciliği için planlarının birinci aşamasını hayata geçirebilmek için ilk projelerini şekillendirmiş durumdalar. İsmini keşfedilen ilk asteroit olan Ceres’den alan bu Dünya İzleme Sistemi, Dünya yörüngesinde konumlandırılması planlanan bir uydu topluluğundan oluşuyor. Plenatory Resources, Hiperspektral ve kızılötesi sensörlerle donanmış Ceres uydularının öncelikli olarak Dünya ile ve gelecekte de yakın yörüngelerde seyreden astroitlerle ilgili zengin bir bilgi kaynağı olacağını öngörüyor. Ceres’in, Hiperspektral görüntüleme yöntemleri ile cisimleri oluşturan materyallerin yapısını ve termal görüntüleme yöntemleri ile de materyallerin termografik özelliklerini inceleyerek mevcut Dünya izleme sistemlerinden farklı olarak çıplak gözle görülebilenden çok daha geniş bir spektrumda değerli veriler aktarması tasarlanmış durumda. Ceres sistemi ile Planetary Resources, Dünya’nın doğal kaynaklarıyla ilgili elde ettikleri gündelik veriler sayesinde tarım, petrol ve gaz, enerji ve madencilik alanlarında paha biçilmez bir kaynak olmayı planlarken, gelecekte de uzayın derinliklerindeki asteroitlerin sırlarını keşfetmek adına ilk adımları atacaklarına inanıyorlar.

Kendi laboratuvarlarında 3 boyutlu baskı yöntemleri ile çok düşük maliyetlerde ve kompakt bir şekilde geliştirdikleri uydularını Elon Musk’ın SpaceX roketlerinden biri ile 14 Nisan 2015’de Uluslararası Uzay İstasyonu’na (UUİ) gönderildiği ve 16 Temmuz 2015’de UUİ’den yörüngeye bırakılarak test uçuşuna başladığı açıklanmış durumda.

NASA ve ASTEROİT YÖNLENDİRME GÖREVİ

Seveneves romanının da 2016 yazı için planladığı okuma listesindeki kitaplar arasında olduğu Time dergisinin yayınladığı bir makalede belirtilen Amerika Birleşik Devletleri başkanı Barack Obama, Kasım 2015’de Planetary Resources şirketinin de meclisten geçip yasalaşması için lobi çalışmasında bulunduğu Göktaşı Madenciliği Yasası’nı imzalamış ve özel şirketlerin asteroitlerden elde ettikleri kaynakların mülkiyetine sahip olmalarının önünü açmıştı. Obama’nın 2015 senesinde bütçe ayırmak için çaba gösterdiği konumuz ile ilgili bir başka proje de Dünya’ya yakın bir yörüngede seyreden bir asteroitten bir parça koparıp Ay’ın etrafında bir yörüngeye yerleştirmeyi ve orada astronotlar tarafından incelenmesini öngören, Asteroit Yönlendirme Görevi (Astreoid Redirect Mission). NASA, gelecekte Dünya için tehdit oluşturabilecek bir asteroit çarpması olasılığına karşı savunma alternatiflerini de test etmeyi içeren projenin ihtiyacı olan bütçeye ulaşabilirse ilk görevi Aralık 2021 için planlıyor.

SEVENEVES ve UZAY MADENCİLİĞİ

Uzay madenciliği, Seveneves romanın hikayesinde çok kritik dönemeçlerde karakterleri ve dolayısıyla da insanlığın geleceğini kurtaran bir kurgu öğesi olarak karşımıza çıkıyor. Uluslararası Uzay İstasyonu’nun kenetlendiği demir ağırlıklı bir Arjuna sınıfı asteroit olan Amalthea, hem UUİ’nin hem de Nuh’un Bulutu’nun kalanını oluşturan küçük kapsüllerin Ay’ın parçalanması sonrasında Dünya’ya doğru ilerleyen irili ufaklı Ay kayalarına karşı korunmasını sağlıyor. Hikayenin ana karakterlerinden ve ailesi de aslen madenci olan Dinah MacQuarie ise UUİ’de görevli bir robotik uzmanı. Dinah’ın robotları, hem Planetary Resources’ın hem de NASA’nın asteroitler üzerine çıkartmayı planladığı türden asteroit madenciliği için özel olarak tasarlanmış robotlar. Hikaye için çok kilit bir başka karakter de Nuh’un Bulutu senaryosundaki bir hatayı fark eden ünlü milyarder karakter Sean Probst. Bir grup insanı yokolma tehlikesinde bulunan Dünya’dan kurtarıp insanlığın devamını sağlamaları için uzaya göndermeyi planlayan Nuh’un Bulutu senaryosunun başarılı olması için planlanandan çok daha fazla yakıta ihtiyaçları olduğunu hesaplayan Sean Probst, insiyatif alarak kendi ekibini oluşturup, kendi uzay roketlerinden biri ile dev buz kütlelerine sahip “Greg’in İskeleti” (Greg’s Skeleton) lakaplı bir kuyruklu yıldızı Dünya’ya getirmek hedefiyle iki yıllık bir sefere çıkıyor. Başarılı geçen bu sefer sonucunda kuyruklu yıldızı Dünya’nın yakınından geçecek bir yörüngeye sokmayı başaran Sean Probst, insanlığın kalanının Ay’ın çekirdek parçası olan “Gamze”ye (Cleft) ulaşıp kurtulmalarını sağlayacak yakıtı UUİ’ye ulaştırıyor. Sean Probst; Jeff Bezos, Richard Branson ve belki de kendisi öyle olduğunu zannediyor olsa da Peter Diamandis’den ziyade, milyarder oluşu, teknoloji üzerine yatırımları ve SpaceX programının kurucusu olduğu düşünüldüğünde Elan Musk’ı daha çok hatırlatan bir karakter. Uzay madenciliği yapan özel robotlardan, asteroitlerdeki buz kütlelerini roket yakıtı için kullanmaya ve devletlerden ziyade özel şirketler sayesinde insanlığın geleceğinin inşa edilmesine kadar pek çok güncel konuyu hikayesine yedirdiği düşünüldüğünde Stephenson’ın Elon Musk gibi ön planda bir figürden ilham almasının pek şaşırtıcı olmadığını söyleyebiliriz.

Önünde koruyucu kalkanı Amalthea asteroiti ve etrafında da Sean Probst'un getirdiği buz kütleleri ile donanmış yeni UUİ: Mukavemet (Endurance)

Önünde koruyucu kalkanı Amalthea asteroiti ve etrafında da Sean Probst’un getirdiği buz kütleleri ile donanmış yeni UUİ: Mukavemet (Endurance)

Neal Stephenson, Seveneves’in sonundaki teşekkür bölümünde, Kasım 2013 tarihinde Planetary Resources şirketini ziyareti sırasında CEO ve baş mühendis Chris Lewicki ve ekibindeki pek çok mühendisin kendisine ilgisi ve hikâyesi ile ilgili sorularına yanıtlarını şükranla anıyor. Daha sonraki bir görüşmelerinde Lewicki ve ekibi de, nihayetinde birilerinin bilim kurgu bir hikâyede asteroit madenciliği yapanları iyi insanlar olarak göstermesinden memnuniyetlerini dile getiriyorlar. Planetary Resources ve Neal Stephenson dayanışması şirketin mottolarından “insanlığı ve ekonomiyi Güneş Sistem’inin derinliklerine doğru genişletmek” fikri etrafında bir iş paylaşımına gitmiş gözüküyor. Planetary Resources şimdilik ekonomi üzerinde teorik açılımlar peşinde koşarken Stephenson da Seveneves kurgusu ile insanlığı uzayın derinlerine göndermiş durumda.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.