Yuval Noah Harari
Mehmet Aydemir, 18 Ekim 2016Yuval Noah Harari 1976 doğumlu İsrailli bir tarih profesörü. Halen lisans ve lisansüstü eğitimini aldığı Kudüs İbrani Üniversitesi’de tarih derslerine giriyor. Haifa’da doğup büyümüş. Doğu Avrupa kökenli, oldukça seküler yahudi bir ailenin içinde yetişen Harari kendisini küçüklüğünden itibaren gerçekte neler olup bittiğini anlamaya çalışan biri olarak tanımlıyor. “Biz kimiz? Burada ne yapıyoruz? Yaşam nedir? Bütün bunlar ne için?” gibi sorularla hep gerçeğe ulaşmaya çalışmış. Bu yüzden olsa gerek toplumda genel kabul gören veya doğru olduğu varsayılan hiçbir şeye inanmak zorunda olmadığını söylüyor.
“You don’t take the accepted view for granted just because everybody believes it. It really affects the way that I view everything. Nothing should be taken for granted even if everybody believes it. It forces you to look at society a bit from the side.”
Yukarıdaki cümleleri verdiği bir röportajda eşcinsel olmasından dem vurarak söylüyor. İsrail’de yasak olması nedeniyle kocası Itzik’le Kanada’da evlenmiş.
Kendi değer yargılarıyla ilgili benzer bir “kolay kabullenmeyişi” 1989’da Berlin duvarının yıkılması üzerinden verdiği örnekle de anlatıyor.
“It means I don’t take capitalism and neo-liberalism for granted. I teach all these 20-year-old students and they were born into a capitalist world. It’s the only system. There’s no alternative and nobody can even imagine that there could be. But I remember the time when these things were really hotly contested. And also the way that you can live in a certain type of world and be sure that this will go on for ages and ages and suddenly everything collapses.”
Türkiye’de “Hayvanlardan İnsanlara Sapiens” (HİS) kitabıyla tanınıyor. Kitap 2011 yılında yazılmış olmasına rağmen Türkçe’ye geçen sene çevrildi. Türkiye’deki kalburüstü entelektüel çevrelerde geniş yankı uyandıran kitap hakkında epey haber-yorum yazıldı çizildi. Yanılmıyorsam geçtiğimiz Temmuz ayında bir konferans da verecekti ama gündemdeki olaylar nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. Tarih henüz belli değil ancak 2017 Ocağında gerçekleşebilir.
Kitabın enteresan bir hikâyesi var. Kıdemli akademisyenlerin kaçındığı “dünya tarihine giriş” dersi Harari’nin üzerine kalıyor ve genç akademisyen bu alanda akıcı bir kitap olmayışının farkına varıyor. Ders notlarını derleyerek HİS’i yazıyor ancak kitabı basacak yayınevi bulamıyor. Güç bela yayımlandığında ise çok ilgi çekiyor. 20 dile çevriliyor ve bestseller oluyor. Patlama noktası ise Facebook’un kurucusu Zuckerberg’in HİS’i kendi kurduğu kitap kulübüne seçerek tavsiye etmesiyle gerçekleşiyor.
Yeni kitabı Homo Deus: A Brief History of Tomorrow 2015 yılında yazıldı ve geçen eylül ayında İngilizceye çevrildi. Henüz Türkçe basımı bulunmuyor. Popülaritesi dünya çapında git gide artan Harari’nin internette birçok konuşması mevcut. En son ABD başkanı Barrack Obama eylül ayında İsrail televizyonuna verdiği bir mülakatta Harari’den ve kitabı HİS ‘ten övgüyle bahsetti. Okunmasını tavsiye etti.
Hayvanlardan İnsanlara Sapiens
Harari HİS’te insanlığın taş devrinden 21. yüzyıla kadar ki evrimini inceliyor. Yazara göre insanın dünyayı domine etmesinin en önemli nedeni iş birliği (cooperation) yapabilmesi. Hayvanlarda da bu özellik mevcut ancak hayvanların iş birliği sınırlı düzeyde gerçekleşiyor. Belirli bir arı veya fil veya şempanze sürüsü çok daha dar, sadece kendi kovanı, ailesi, sürüsü içinde iş birliği yapabiliyor. Tokyo’da yaşayan bir kedi için hiç İstanbul’daki hemcinsi onun açısından hiç bir şey ifade etmiyor. Oysaki insan çok geniş bir toplulukta, bütün insan varoluşuyla beraber ortak hareket edebiliyor. İletişim kuruyor, ticaret yapıyor, devletler-şirketler kuruyor, küresel çapta iktidar mücadelesi verebiliyor. Somut ihtiyaçlarını karşılamanın yanında (beslenme, çoğalma, uyuma, barınma gibi şeylerde hayvanla ortak hareket ediyor) soyut düşünebiliyor ve soyut düşünceyle tezahür eden kararlar alabiliyor. Bu kararlar bir önceki cümlede saydığımız olumlu sonuçlar doğurduğu gibi insanın içindeki vahşet güdüsüyle soykırım yapmasına veya cinayet işlemesine, mesela neandertallerin yok olmasına neden olabiliyor.
Harari’ye göre insanın geniş topluluklarda iş birliği içinde olmasının birincil nedeni kendi hayal gücünün var ettiği şeylere inanıyor olması. Bu hayal gücü tanrının varlığı olabilir, millet kavramı olabilir, finansal sistem veya insan hakları olabilir. Dolayısıyla bütün bu “hayali” kavramlar (din, politika, ticaret ağı, hukuki sistem… vs.) tamamen insanın kendi oluşturduğu kurguya dayanıyor.
Bir diğer yaklaşımı ise hayvanlardan farklı olarak insanın yine geniş topluluklarda / kitlelerde sürdürülebildiği karşılıklı güvene dayalı ilişki. İnsan siyaset, ekonomi, din gibi güvene dayalı sistemleri inşa etti. Bu üçü insanları bir araya getiren unsur olarak kullanılıyordu. Gerçekte politika-ekonomi ikilisi insanın gerçek dini haline geldi. Çünkü politik ve ekonomik gücün sağlanması aynı din gibi insana rahat yaşam vaat ediyordu.
Yaşanan tarım ve endüstri devrimlerinin en önemli motivasyonu buydu. Gerçekten üretim
tekniklerinin gelişmesi insanoğluna refah sağladı. Tarihin en gelişmiş devletlerini kurdu. Ama aynı zamanda bu “medenileştirilmiş hayvan” tarihin en büyük suçlarını da işledi. Çok uzun yıllar kurulan bu sistem ayakta kaldı ancak artık bir çeşit tükenme/çökme noktasına geldi. İnsanlar daha kötü koşullarda yaşamaya başladı. Dolasıyla kurulan sistemlerin vaat ettiği gelecekten çok uzaklaştı. Artık bugünün insanı ilkel haline göre kıyasla çok daha mutsuz. Sürdürülebilir olmayan bu durum insanı yeni bir evrimin eşiğine getirdi: insanın tanrıya dönüşme süreci.
Homo Deus: A Brief History of Tomorrow
Harari’nin ikinci kitabını daha inceleme şansım olmadı. Kitabın başlığını Türkçeye nasıl çevirirler bilmiyorum ama “Tanrı İnsan: Yarının Kısa Bir Tarihi” diyebiliriz. Kitabın kapağı oldukça ilgi çekici. İnsan için çok karakteristik bir özellik olan el izini devre kartı olarak resmetmişler. Yazarın kitap hakkında izlediğim videolarında homo sapiens’in (mot à mot çevirisi “akıllı insan”) “tanrı insana” dönüşümü ele alıyordu. Zaten yukarıda özetini toparlamaya çalıştığım ilk kitapta da sıradaki aşamanın tanrısallık olduğunu belirtmişti. Tanrı insan transhumanism ve singularity akımlarında sıkça kullanılan tabirler. Harari de tahmin edebileceğiniz üzere önemli ölçüde aynı akımın içinde yer alıyor. Hatta konuyla ilgili Singularity Lectures kanalının yayımladığı bir dersi de mevcut.
Transhumanism meselelerine vâkıfsanız videoda konuyla ilgili yeni bir şey yok. Organik bir tür olan insanın inorganik bir yaratılışa, insan robot karışımı sibernetik bir organizmaya dönüşmesini anlatıyor. İlk kitapta bahsettiği fiziksel olarak çoğu hayvandan daha aciz olan insanın kendi evrimini yöneterek biyonik bir beden ve zihnin transferiyle süper güçlü hale gelebileceğinden bahsediyor. Bir tarih profesörünün uzmanlığı haricindeki farklı disiplinlerde ders verebiliyor olması konuyla ilgili baya malumata sahip olduğunu gösteriyor. Gerçi transhumanism dalga dalga yayılan, son günlerde somut adımlarına sıkça şahit olduğumuz, gelecekte çok ciddi taraftar toplayabilecek potansiyele sahip olmasının yanında aynı zamanda “uçuş serbest” bir alan olduğu için çok zorlanmıyor olsa gerek. İnsanın hayvan farkını soyut düşünce/hayal gücü/kurgu yeteneği olarak değerlendiren Harari için tutarlı bir yaklaşım aslında.
“Yuval Noah Harari” yazısına 3 yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Evet transhumanizm içerikli yayınlar giderek yaygınlaşıyor. Beni en çok şaşırtan şey bütün kartlarını açık oynamaları. Hiç öyle kuzu postuna girmiş kurt gibi değiller. İnsanlığın sonunu getirecek bir dönüşümü tatil planı gibi anlatmaları alelade bir tutum olmasa gerek. Sanırım şahin kanat oluşturuluyor.
Son günlerde sıkça gördüğümüz yapay zekanın insanlığın sonunu getireceği yönündeki tartışmalar ise temkinli ancak ılımlı kanadın oluşmasını sağlıyor.
Bir de (sayıları az da olsa) bu tehlikeye karşı dumanı algılayıp yangın alarmı veren sensörler gibi vazife gören Her-an ve benzeri platformlar var. İtfaiyeciler ise sizler gibi bu alarmı duyup yardıma koşan insanlar olacak inşallah.
Günaydın. Yalnız Harari değil HİS’in Türkiye’deki yayın evi olan Kolektif Kitap adeta ince düşünen ince okuyan belli bir kesime transhümanizmi tanıtmak üzere kurulmuş bir yayın evi gibi zaten. Aynı yayın evinden Braidotti’in İnsan Sonrası (the posthuman), Yol Bilenler,ve geçmiş makalelerden birinde geçen “labirent” üzerine oldukça çarpıcı kitaplar yayınlandı.
Sapiens kitabı çevremde oldukça popüler olmuştu. Anladığım kadarı ile de özenle parlatılmaya çalışılan birisi Harari. Her-An ekibinin bu ismi atlamaması ve yakın takibe alması beni memnun etti. Allah hayırlı gayretinizi artırsın inşallah.