Değişimin Eşiğinde

, 23 Kasım 2016

Teknoloji konseptinde çok duyduğumuz bir cümle var: We are on the edge of new technological progress/revolution/explorations. Yani yeni bir teknolojik ilerlemenin veya devrimin veya keşiflerin eşiğindeyiz. Genetikten 3 boyutlu yazıcılara, oyun yapımcılığından taşıt üretimine kadar her alanda sık kullanılan bir tabir. Aniden kopan bir fırtına gibi dünyayı tamamen farklı bir rotaya sürükleyecek değişimlerden bahsediyor herkes.

Teknolojinin girdiği her alanda aynı dönemde başlaması beklenen bu değişim bir çok değişkenin aynı dönemde devreye girmesiyle tetiklendi. Bunlardan en önemlisi herhalde internet kullanımının artmasıyla beraber bilgi üretim hızının ve dolaşımının katlanarak devam etmesi. İkinci etken San Francisco ekosisteminin ürettiği, fikirlerini hayata geçirmek isteyen garaj çocuklarının ekonomik değer oluşturması. Üçüncü etken ise 2008 finansal krizinin konvansiyonel üretim yapan dev şirketleri sarsmasıyla beraber inovasyon ve ARGE öncelikli çok daha verimli bir tabana geçiş yapmalarıyla sağlandı.

Hala da mücadeleleri sürüyor. Özellikle 2010’dan sonra ortaya çıkan yıkıcı teknolojiler, açık kaynak, alternatif pazarlar, daha orta-uzun vadede (bu yazının da konusu olan) keşfedilmeyi bekleyen gezegenlerin/asteroitlerin sunduğu yeni kaynaklar geleneksel piyasalar açısından tehdit oluşturmaya devam ediyor. Tabi bu durumu fırsata çevirenlerde var.

Emirates Mars Mission

mars_mission

Yeni uzay keşifleri de bahsettiğimiz “eşikte” belki de en kritik rolü üstleniyor. Birçok ülkenin yatırım yaptığı bu alanda Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de son dönemde ciddi adımlar atmaya başladı. Abu Dabi emiri ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin şimdiki devlet başkanı Halife bin Zayid El Nahyan’ın koyduğu hedefle havacılık-uzay alanında 2021 yılında dünyanın en önemli ülkelerinden biri olmayı amaçlıyorlar.

Misyon ilk defa 2014’te duyuruldu. Önemli ölçüde yerel kaynaklarla yürütülüyor ve bilimsel ekipte bulunan önemli kişiler çoğunlukla yerli. 2020 yılında Mars’a sonda (probe) fırlatmayı planlıyorlar. 2021’de Mars’ın yörüngesine oturması beklenen sondayla Mars yüzeyi ve atmosferi hakkında bir çok soruya cevap aranacak. İlk defa Mars atmosferinin detaylı bir haritası çıkarılacak. Ne kadar oksijen ve hidrojenin Mars’ın ince atmosferi nedeniyle uzaya saçıldığı belirlenecek. Kum fırtınalarının yoğun olarak yaşandığı bölgeler tespit edilecek. Gezegendeki bölgesel iklimler tespit edilecek. Sıcaklık değerleri, fırtınaların şiddeti gibi bir çok doğa olayı dinamik şekilde anlık olarak takip edilecek. Elde edilen veriler üniversitelerle ve uzay ajanslarıyla paylaşılacak.

Hazırladıkları takvime göre 2017-2020 arasında gönderilecek aracın testleri yapılacak. 2020 başında fırlatılacak ve aynı senenin ortalarına doğru yörüngeye oturacak. Sonrasında ise bilimsel veriler elde edilmeye başlanacak. Emirlikten 150 mühendis ve bilim insanı çalışacak olması oluşacak bilgi birikiminin ülke içinde kalacağını gösteriyor. İşin ekonomik boyutuna da yer vermişler. Buna göre global uzay endüstrisi 300 milyar değerinde ve yıllık %8 oranında büyüme kaydediyor. BAE’nin uzay sektörüne yaptığı yatırımların değeri 5,5 milyar dolar civarında. Yani toplam uzay yatırımlarının yaklaşık %1,8’i. Hiç de azımsanmayacak bir oran. BAE’nin gayri safi yurtiçi hasılasının (370 milyar dolar) dünyanın toplamına (73 trilyon dolar) oranı %0,5 civarında. Yani 2 veriye de baktığımızda BAE’nin uzay yatırımlarının dünya toplamı içindeki payı yine dünya içindeki hasıla payının 3,6 katı. Aynı oranları Türkiye için uygulasaydık ( %1 x 3,6 x 300) 10,5 milyar dolar değerinde bir uzay yatırımından bahsediyor olacaktık. Elimizde Türkiye’nin uzay teknolojileri varlıklarıyla ilgili bir veri yok ama BAE’nin oranlarından yola çıkarak kurguladığımız varsayımın %1’i kadar bile olduğunu sanmıyorum. Git gide şehir efsanesine dönüşen, bir türlü kurulamayan Türk Uzay Ajansı hadisesi de bu zannımı destekliyor. Daha önceki yazılarımızda ana fikir olarak tekrar ettiğimiz beklentimizi yine belirtelim. 300 yıl önce global düzeyde politik, ekonomik ve toplumsal etkileri olan sanayi devrimi gibi bir kırılma noktasını ıskaladık ve bunun sonucunda oyun kurucu devletler arasında yerimizi alamadık. Şimdi aynı kırılma uzay keşiflerinde yaşanıyor. Kalkmak üzere olan bu trene bakmaktan öteye geçip binmemiz gerekiyor.

Petrol Krizinin Doğurdukları

Bildiğiniz üzere BAE petrol rezervleri açısından zengin bir ülke. Ülkenin en önemli gelir kaynağını da petrol oluşturuyor. Şu sıralar 45-47 dolar arasında fiyatlanan petrol son birkaç senede 100 doların üstündeyken bu seviyelere geriledi. Bu sebepten başta  Arap ligi olmak üzere bir çok ülkenin makro ekonomik göstergeleri alarm vermeye başladığı için bütçelerinde ciddi kesintilere gittiler. Durum o kadar vahim ki IMF’nin fiyatlar bu seviyede devam ettiği takdirde 2020’de Suudi Arabistan’ın iflas edeceğine dair bir beklentisi var. Aynı şekilde BAE durumu da çok farklı değil. Dolayısıyla uzay yatırımlarının süreklilik arz edip etmeyeceği konusunda ciddi sorular var. Ancak BAE aynı zamanda öngörülebilir bir gelecekte önemli ölçüde petrol geliri bağımlılığından kurtulmak istiyor. Bunun temelde 2 nedeni var:

  • i) Global ekonominin  yaşadığı durgunluk ve güneş, rüzgar, hidro gibi çok daha ucuz olan yenilenebilir enerji kaynaklarının petrol-doğalgaz gibi hidrokarbon yakıt fiyatları üzerinde baskı oluşturması.
  • ii) Her ne kadar geniş rezervleri olsa da petrollerinin bir gün bitecek olması.

Asteroit Madenciliği Pazarı

BAE’nin Mars misyonuyla alakalı yetkililerin açıklamaları sonraki aşamanın uzay madenciliğine evrileceğini gösteriyor. 2016 için yılda 33,8 milyar varil üretim ve 46 dolar ortalama fiyata göre dünya petrol piyasasının büyüklüğünü 1,5 trilyon dolar olarak tahmin edebiliriz. Dünya metal piyasası büyüklüğü ise kabaca yıllık 660 milyar dolar. Aşağıda kırılımı da mevcut.

Altın: $170 milyar
Demir: $115 milyar
Bakır: $91 milyar
Alüminyum: $90 milyar
Çinko: $34 milyar
Manganez: $30 milyar
Nikel: $21 milyar
Gümüş: $20 milyar
Diğer metaller: $67 milyar (Including platinyum, paladium, titanium, kalay, uranyum, ve diğerleri) [kaynak]

Dünyaya yakın 15.000 asteroit keşfedilmiş durumda. Asteroit madenciliğinin iki önemli şirketi Planetary Resources bunlardan sekizini, Deep Space Industries ise altısını potansiyel hedef olarak görüyor. Dünyaya uzak asteroitler söz konusu olduğunda ise Mars ile Jupiter arasında 1 milyon asteroitin olduğu tahmin ediliyor. Bunların 200 tanesinin çapı 100 kilometreden daha büyük. Dananın kuyruğunun koptuğu yer ise bu asteroitlerin bugünkü maden fiyatları üzerinden değeri. Nasa’nın tahminine göre rakam 700 kentilyon (700.000.000.000.000.000.000) dolar! Yani bugünkü maden piyasasının yaklaşık 1,1 milyar katı. Dünyada kişi başına 100 milyar dolarlık bir değerden bahsediyoruz. Bu değer tabi ceteris paribus olarak hesaplanmış. Bolluk teorisini ortaya atan ve konuyla ilgili bir kitabı da bulunan Peter Diamandis’in aynı zamanda Planetary Resources’ın kurucuları arasında olmasına da Elon Musk’ın başını çektiği uzay endüstrisinin Mars’a yönelik iştahına da BAE’nin uzay açılımına da şaşmamalı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.