Krionik Uyku ile Hukuku Dondurmak
Misafir Yazarlar, 30 Kasım 2016UZAY ÇAĞI – Tarih boyu insanlığın kendi kendisine sorduğu birçok soru arasında, belki de en önemlileri, “canlıları cansızlardan ayıran şey nedir”, “benim diğer canlılardan ne farkım var”, “insan hakları kaynağını nereden alıyor”, “hak diye bir şey var mı; varsa kim, neden ona sahip” gibi sorular kendisine cevap aramıştır. Bu sorulara verilen yanıtlar veya zorunlu olarak verilmek durumunda kalınan yanıtlar zaman içerisinde değişmiştir. Günümüz bilgileri ışığında tarihte Romalıların kişilik tanımlarını ve bu tanımların evrilmesini inceleyebiliyoruz. Başlarda köleleri kapsamayan bu tanımlar ihtiyaca binaen zamanla genişleyerek kölelere de kişilik hakları tanımış ve zamanla günümüzdeki halini almıştır.
Bugün, 2016 yılı itibarıyla, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sahip oldukları haklar kaynağını en başta(normlar hiyerarşisinden bahsetmiyorum) TMK md. 28’den alır.
Türk Medeni Kanunu Madde 28:
“Kişilik, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.”
Bu kanun hükmü bizlere basitçe kişiliğin başlangıcını ve sona ermesini tanımlıyor. Kişiliğin başlangıcı olarak tam ve sağ doğumu kabul ederken kişiliğin sona ermesi için ölmüş olma şartını koşuyor. Şimdiye kadar bu tanımla ilgili problem olarak genellikle kişiliğin başlangıcını tanımı hakkındaki ihtilaflar karşımıza çıkardı. Mesela son zamanlarda sıkça gündeme gelen kürtaj meselesi (hamile bir kadın taşıdığı çocuğun -sakat, hastalıklı doğacak olsa bile- yaşayıp, yaşamamasına kendi rızası ile karar verebilir mi?) kanun hükümlerinin bir insanı ne zaman insan(kişi) olarak kabul ettiği ile ilgili bir mesele. Ancak bu yazıda hükmün kişiliğin başlangıcını tanımlaması değil kişiliği sona erdirmesi hakkında yaşanan bir problemle ilgili tartışmalara yer vereceğim.
KİŞİLİĞİ SONA ERDİREMEYEN HUKUK
İlk bakışta bu hükümle ilgili bir problem göze çarpmayabilir, “eee ne var bunda öldüğün zaman ölürsün” diyebilirsiniz. Ancak gelişen teknoloji ve teknoloji nazarıyla bakılan gelecek, hukuki kabulleri ve düzenlemeleri zorlamaya devam ediyor. 21.yy başlarında yapılan eklemeler(siber suçların tanımlanması vs.) sadece teknolojinin getirdiği yenilikleri yamamak diyebiliriz. Eksponansiyelitenin etkilerini gösterdiği 21.yy’ın ikinci çeyreğinde ise hukuki kabul ve düzenlemeler daha derinden sarsılıyor olabilir. Bu konuyu başka bir yazıya havale edip kişiliğin sona ermesinden devam ediyorum.
Geçtiğimiz hafta Londra’da görülen bir dava kişiliğin sona ermesi konusunda hukuk çevrelerinde çok ciddi tartışmalara sebep olabilecek bir karara imza attı. Ölüm teşhisi konulan 14 yaşındaki bir kız, mahkemeden vücudunun dondurularak korunmasını talep etti. Bu sayede bilim ve teknoloji yeterince(!) gelişirse vücudu çözülerek tekrar hayata dönmesi mümkün olacak. Cryonics adı verilen bu dondurulma işlemleri yeni karşılaştığımız bir konu değil, küçük bir araştırmada 2000-2002 yıllarına ait internet yayınlarına ulaşabiliriz. Daha eski kaynaklara da ulaşmak mümkün. Sözlüklerde yerini almış bir kavramdan bahsediyoruz.
Cryonics:
“Bir canlıyı dondurup ileride yeniden dünyaya getirmek amacıyla yapılan işlemler bütünü.”
Konu ile ilgili The Guardian gazetesinin arşivi için: CRYONICS
Çok nadir bir kanser hastalığı teşhisi konulan 14 yaşındaki kız annesinin desteğiyle cesedinin internetten araştırarak keşfettiği krionik koruma ile saklanmasını istiyor. Babasının itirazına rağmen bu konu hakkında hakime daha fazla yaşamak istediğini ve toprak altına gömülmek istemediğini anlatan bir mektup yazıyor.
Hakime yazılan mektup:
“Bana bu sıradışı şeyi neden istediğimi sordunuz. Sadece 14 yaşındayım ve ölmek istemiyorum ama ölmek üzere olduğumu biliyorum. Krionik olarak korunmak (cryopreserved) yüzyıllar sürecek olsa bile bana tedavi olup yeniden hayat bulma şansı veriyor. Toprak altında gömülü kalmak istemiyorum. Yaşamak ve uzun bir hayat sürmek istiyorum ve gelecekte bir gün insanlığın hastalığıma çare bulacağına ve beni tekrar uyandıracağına inanıyorum. Bu şansa sahip olmak istiyorum. Bütün isteğim bu.”
26 Eylül 2016 tarihinde başlayan bu dava 6 Ekim 2016 tarihinde karara bağlandı. Dava hakkındaki bilgiler ise geçtiğimiz hafta kızın ismi saklanarak basınla paylaşıldı. Bu süreçte hakim bizzat hastanede hasta kızı ziyaret etti ve kararında davanın krionik işlemlerin doğruluğu veya yanlışlığı ile ilgili olmadığına, dava konusunun ebeveynlerin kızlarının ölü bedeni üzerinde karar verip veremeyeceği ile ilgili olduğunu belirtti. (Şahsen bu kararı kürtaj meselesindeki çatışmaya benzettim). Bu karardan hemen sonra vefat eden kızın bedeni Amerika’ya taşınarak kriyonik korumaya alındı.
Karardan sonra karara imza atan yargıç bu davanın bilim ve teknoloji tarafından hukuğa yöneltilen yeni bir soruya örnek teşkil ettiğini söyledi. Dava konusu kız vücudunun krionik uykuya yatırılarak korunacağını bilerek hayata gözlerini yumdu. Her ne kadar işler yolunda gözükse de problemler henüz kızın vefat ettiği gün başladı. Yargıçın ifadesine göre hastane personeli ve yöneticileri cesedi nasıl krionik uykuya yatırılmak üzere transfer edeceklerinden emin değildi. İşlemi İngiltere’de gönüllü bir grup üstlendi ve cesedin başarılı bir şekilde Amerika’ya götürülmesini sağladı. Ancak yargıç bu olayın istisnai bir işlem olarak görülmemesini ve yasamanın bu konu hakkında yasal düzenlemelere gitmesini istedi.
Kızın babasının konu hakkındaki yorumu:
Bu yöntem başarılı olup kızımı hayata döndürebilse bile -diyelim ki 200 yıl sonra-, yeni hayatında hiçbir tanıdığı olmayacak. Bıraktığı dünyadan tamamıyla farklı bir aleme gözlerini açacak. Üstelik hafızası yerinde bile olmayabilir. Şimdikinden çok daha ümitsiz bir durumda 14 yaşında Amerika gibi bir yerde gözlerini açabilir.
Nitekim olayı düşündüğümüzde hukuki açıdan birçok problem ve gelecekte yaşanabilecek olası problemler söz konusu. Sadece cenaze(eğer cenaze diyebilirsek) işlemleri değil. Kişiliğin sona ermesinin getirdiği bazı sonuçların da bu işlemden etkilenmesi söz konusu. Mesela kişinin aldığı kararın bırakacağı mirasa etkisi nasıl olacak? Varsa evliliği sona erecek mi? Gaipliğe ilişkin konularda kaybolan kişinin evliliği hakkında doktrinsel tartışmalar mevcuttu ve kaybolan eşin geri döndüğünde veya bulunduğunda eşini başkasıyla evli bulduğu durumlarla karşılaşabiliyorduk. 50-100 senelik bir uyku sonrasında -şayet uyandırılabilirse- uyanan bireyin haklarının durumu nasıl olacak? Bugüne kadar krionik uykuya yatanlarla ilgili geriye yürütebilen kanunlar çıkarmamız hukuki prensiplerle çelişen bir durum.
Günümüzde krionik uyku olanağı sağlayan özel kurumlar sadece Amerika ve Rusya’da bulunmakta. Bu kurumların şu an da bir sperm bankasından veya bir morgdan farkı olduğunu düşünmüyorum. Her ne kadar bu özel kurumların kişilerle arasındaki sözleşmelerin içeriğini bilmesem de( €30-40.000 civarı bir ücretle yapılıyor bu işlemler) devletlerin bu işlem hakkında yasal düzenlemeler yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Daha öncesinde ise kamu spotu amacıyla krionik işlemlerin tam olarak ne anlama geldiği vatandaşa anlatılmalı. İnternet bilgileri ve bilim kurgu hayalleri ötesinde pozitif ve negatif yönleriyle ele alınması gereken bu yöntem konusunda ciddi araştırmalara ihtiyaç var.
Son Söz
Konunun felsefi boyutlarına beklediğimin aksine fazla değinemedim. Belki bir başka yazıda krionik uyku hakkında daha net bir yazı ortaya koyabilirim, konunun sadece hukuk çevrelerini değil aynı zamanda sosyal hayatı ve yeni nesillerin inançlarını da etkileyebileceğinin altını çizmek isterim.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017