Çizgi Romanlar ve Transhümanizm

, 7 Aralık 2016

Çizgi romanların hayatımıza girişi yüzyıla yaklaştı. Çizgi roman ekollerini genel olarak Amerikan, İtalyan ve Japon olarak üçe ayırabiliriz. Özellikle Japonlar bu konuda çok üretkenler, neredeyse her konuyla ilgili mangaları var. İtalyan çizgi romanları da (Teksas, Tommiks, Zagor vs.) birçok neslin hayatına etki etmiş, unutulmaz tatlar bırakmıştır.  Ancak çizgi roman denildiğinde akla gelen ilk şey tartışmasız süper kahramanlardır. Onların ününe ve popülaritesine kimse yetişemez. Süper güçleri olan bu insanların modası asla geçmez hatta zamanla aralarına yeni kahramanlar ve süper kötüler katılır, efsane gittikçe büyür.

 

Çizgi romanlar uzun süre alt kültür ürünü olarak görülüp küçümsendiler; çizgi roman okumak çocukça bir iş sayıldı, bu kitapların arkasında geleceğe ait bir dünya görüşü, bir ideoloji olduğu yeterince anlaşılamadı. Bu konuda yazıp çizenler elbette oldu ama konu pek de hak ettiği ilgiyi görmedi. Oysa dikkatli bir gözle bakılırsa çizgi romanların çocuğun zihnini inşa etmede önemli bir etkisi olduğu görülür. Süper güçler çerçevesinde geçen çizgi romanların derinden mesajı insanlığın bu güçlere muhtaç olduğudur. İnsan o kadar aciz ve kusurludur ki başına gelebilecek belalar karşısında böyle insan ötesi kahramanlara muhtaçtır. Aslında bu mesajın doğru olan bir kısmı var; insan gerçekten aciz ve kırılgan bir mahluk, herhangi bir kazada ya da bir saldırıda ciddi şekilde yaralanabilir hatta ölebilir.  Basit bir virüs hayatını tehdit edebilir. Yiyecek bulma, barınma, ısınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda hayvanlara oranla çok daha beceriksiz olduğu söylenebilir. Üstelik psikolojisi de çok kırılgan olduğundan bir tehlike yaşadığında meydana gelen travma hayatını kalıcı olarak olumsuz yönde değiştirebilir. Böyle bakıldığında görülen epeyce aciz ve zayıf bir varlık ve her zaman yardıma muhtaç. Peki bu durumda olan insan ilahi yardımı mı isteyecek? Modern insan için bu bir seçenek değil, çünkü kibri o kadar büyük ki artık bu yol onun için kapalı. Zaten bilimin bu kadar ilerlediği bir zamanda buna ihtiyacı olmadığını düşünüyor.

 

Bu durumda, zihni çocukluğundan beri süper kahramanlarla haşır neşir olmuş insan bilim yoluyla kendini onlardan biri yapabilecek, acizliğinden kurtarabilecek bir güce talip olabilir mi?  Ya birileri çıkıp bunu vaat ederse? İnsanların böyle bir vaadin peşine takılacaklarını düşünmek çok mu abartılı olur?  Bunun deli saçması olduğunu düşünmeyip ciddiye alabilir mi? Genetik mühendisliğinin sürekli dillendirildiği, insanın gen haritasının çıkarıldığı, yaşlanmanın geciktirilebileceğinden söz edildiği hatta bazı Hollywood starlarının bu işin yüzü olduğu bir zamanda neden olmasın.

 

Günümüzde insanlar mühendislik bilgilerini kullanarak olağan üstü binalar ve makinalar yapabiliyorlar, eğer insanı da bir makina kabul edersek genetik alanında yaşanan devrimsel gelişme bu makinanın geliştirilmesi için olağanüstü fırsatlar sunuyor. Bilim dünyasının ezici çoğunluğunun kabul ettiği evrim-gerçi sürekli rötuşlansa da- tesadüfi bir sürecin sonunda bugünkü insana ulaştığımızı söyler. Böyle bakıldığında bugün sahip olduğumuz genetik bilgi ile yapılacak sistemli bir müdahale insan biyolojisinin kusurlarını giderebilir ve ona yeni özellikler katabilir. Kendi içinde tutarlı bir görüş. Hem zaten çizgi romanlarda da insanlar çoğunlukla bilimsel kazalar ya da deneyler sonucunda özel güçlere sahip olmazlar mı? Burada ima yoluyla zihinlere bırakılan tortu bu işin çok kolay ve de mümkün olduğudur.

 

Günümüz insanı çocukluğundan beri zihnini şekillendiren ve artık bilim yoluyla çok yakın olduğu propagandası yapılan “süper insan” projesini kabullenmekte hiç de zorlanmayacaktır. Şu aşamada Singularity ve transhümanizm akımının öncülerinin vaatlerini ne ölçüde yerine getireceklerinin de bir önemi yok, bu yönde küçük bir başarı bile insanları ikna edecektir. İnsan zihnine bir fikir ekmenin en etkili yolu artık doğrudan propagandadan çok dolaylı propagandadır. Burada esas olan kişinin beyin yıkama faaliyetini asla hissetmeden kendisine dikte edilen fikri kendi fikri sanmasıdır. Bunu sağlamanın yolu ise hayatı kuşatmak hiçbir boşluk bırakmamaktır.  Bir insanın kulağına tüm gün aynı rakamı fısıldarsanız bir rakam söylemesini istediğinizde fısıldanan rakamı söyleyecektir. Hayatın her alanında kesintisiz bir telkine maruz kalan insanın etki altına girmesi kaçınılmaz olur. Çizgi romanlar, bilimsel makaleler, popüler TV dizileri, sinema filmleri, romanlar, konferanslar, belgeseller, kamusal figür haline gelmiş bilim adamlarının ana akım medyaya yaptığı açıklamalar, söyleşiler hatta önde gelen politikacıların zaman zaman yaptığı açıklamalar nasıl bir kuşatma olduğunu gösteriyor. İnsanlara farklı formlar içinde aynı mesaj her türlü mecra kullanılarak veriliyor. Böyle bir çabanın karşılığının olmayacağını düşünmek hata olur.

 

Bu noktada çizgi romanların nesillerin zihnini şekillendirmede nasıl ilk basamak olarak kullanıldığını anlayabilir böylece çok küçük yaşlardan başlayarak zihin inşasında nasıl rol oynadıklarını görebiliriz. Günümüzde süper kahramanlar dergi yapraklarından çoktan taşmış, adeta sinemanın itici gücü olmuş durumdalar, bundan sonraki aşama süper kahramanların sinema perdesini de yırtarak hayata karışmaları tabii ki transhümanistler eliyle. İnsanlar böyle bir gelişmeye hazırlar ya da en azından hazır olmak üzereler.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.