Omega Point – 3

, 27 Aralık 2016

Pierre Teilhard de Chardin bir rahip, filozof, paleontolog ve jeolog. Omega Point (Oméga) kavramını ortaya atan kişi.

 

Pierre Teilhard de Chardin

 

Çağdaşı olan çoğu din adamının aksine evrim teorisinden rahatsız olmayan, inandığı dinin temelleri ile bu teorinin çeliştiğini düşünmeyen de Chardin’in inancı ile bilim çevrelerine hâkim görüşü kendi fikirlerinde buluşturduğunu görüyoruz. Kendisi de evrim konusunda çalışmalar yapmış olan bu sıra dışı insan birçok apolojistin aksine dini bilime uydurma çabası içinde de değil. Hatta evrim teorisini evrimcileri de memnun etmeyecek bir şekilde kendi “uçuk” fikirlerine destek olarak kullanıyor. De Chardin ne din adamlarını ne de bilim adamlarını arkasına alabiliyor. Görüşleri din adamları için fazla din dışı, bilim adamları içinse fazla mistik.

 

İnsanın Tabiattaki Yeri (La Place de l’Homme dans la Nature) kitabından yapacağımız bir alıntıda de Chardin savunduğu fikri kendisi çok güzel özetliyor:

 

“(…) İşte bu noktada aşırı gitmiyorsam Evrim Biliminin üzerine (Evrim’in insanlaşmış ortamda da işlev yapma yeteneğini göstermesi için) Tanrı sorunu da ekleniyor, katılıyor. Tanrı Evrim’in Hareket Nedeni, Toplayıcısı, Sağlamlaştırıcısı olarak Evrim’in önünde bulunmaktadır.”

 

Not: Hüsrev Hatemi’nin çevirisinde “Tanrı Evrim’in Hareket Nedeni, Toplayıcısı, Sağlamlaştırıcısı ve Önünde Bulunanı’dır.” olarak geçen ifadenin son kısmını daha isabetli bir çeviri olduğunu düşündüğümüz “(…) olarak Evrim’in önünde bulunmaktadır.” ile değiştirdik. [Kitabın tamamının orijinal metni]

 

De Chardin yönlendirilen, bir hedefe ulaşmaya çalışan bilinçli bir evrimden bahsediyor. Yukarıdaki alıntıda da görüleceği gibi bu evrimin başına da tanrıyı koyuyor. Tanrı tüm bu evrimin sebebi ve yönlendiricisi. Halbuki bildiğimiz manada evrim teorisinde böyle bir tanrı anlayışına yer yok. Burada de Chardin’in bahsettiği müsebbip tanrı İslami terminolojideki Müsebbib-ül Esbab manasında da değil. Yani “evrimi de yaratan ve sürdüren tanrıdır”dan öte bir şeyi kastediyor. Evreni yokluktan varlığa, cansızlıktan canlılığa, bitkiye, hayvana ve nihayet bilince, oradan daha da yaygın ve aşkın bir bilince, nihayet Omega Point olarak adlandırılabilecek bir bilinç düzeyine taşımaya aktif olarak gayret eden ve böylece kendinin de sebebi olan bir tanrı. Çünkü bu tanrı evrimden önce ama evrimin yönelmiş olduğu ve son aşamasında ulaşacağı yüce varlık da o.

 

Omega Point anlayışında kendisini yaratan tanrı konseptinden, alfa ve omega / evvel ve ahir meselesinden ilk yazıda bahsettiğimiz için burada bunları tekrar etmeyeceğiz.

De Chardin’in hristiyan bir rahip olması ve bu fikrin bir rahipten çıkması önemli. Deccal kavramı bulunan bir inanca mensup bir din adamının kendi diniyle aslında tam ters istikamette bir görüşü dini ile telif etmeyi başarması, hatta bu fikri kendisinin üretmesi üzerine düşünülmesi gereken bir mesele. İlk yazıda bahsettiğimiz tehlikeleri açıkça gösteren bir örnek.

 

De Chardin Omega Point kavramını oluştururken noosfer (zihin küre) kavramını da geliştiriyor. Bu terimin kimin icadı olduğu net olmasa da oluşması ve gelişmesinde de Chardin’in katkıları konusunda tartışma yok. Dünyadaki canlıların toplamını ve bunların oluşturduğu farazi küreyi ifade eden biyosfer terimi gibi noosfer de zihinlerin oluşturduğu bir varsayımsal küreyi ifade ediyor. Canlıların ortaya çıkmasının biyosferi oluşturması gibi insanların ortaya çıkmasıyla da noosfer oluşuyor. De Chardin’e göre noosfer Omega Point’e giden yolda bir aşama. Noosferi oluşturan insan (veya evrenin başka yerinde başka zihin sahibi yaratıklar varsa onlar) ultra-insana doğru yol almakta.

 

Nihayet ölümü öldürme arzusunun açık ifadesini de de Chardin’in şu sözlerinde buluyoruz:

 

“(…) biz ilerleme kaydettikçe etrafımızda daha berrak sıcak bir kozmik atmosferin sürüp gittiğini varsaydıracaktır. Daha berrak, çünkü önümüzde bizi bekleyen mutlak Ölüm tehdidinden ebediyen kurtulacağımız bir çıkış yolunun yaklaşmakta olduğunu duymak. (…) Eğer yüreğinde büyüme tutkusunu taşırsa, İnsan türünü hiçbir şey daha büyümekten alıkoyamaz.”

 

İnsanlığın ultra-insanlaşması, ölümü öldürmek, ulaşılacak bir aşkınlık… Görüldüğü gibi de Chardin Singularity felsefesi ile müthiş uyumlu fikirlere sahip.

 

Tıpkı Melkor’un elfleri deforme ederek oluşturduğu orklar gibi Deccaliyet de iddialarını deforme edilmiş hakikatler üzerine bina ediyor ve edecek. Bu konu hakkında bu yazımız için son ve çarpıcı bir örnek olarak de Chardin’den aşağıdaki alıntıyı yapmak istiyoruz:

 

“İnsan: Onun üzerinde ve Onda Evren kıvrılır, içe bükülür ve sarmallaşır.”

 

Bu sözü okur okumaz aklımıza Hz. Ali’nin “Sen kendini küçük bir cisim sanırsın, oysa en büyük alem sende dürülmüştür.” sözü geliyor. Bir hakikatten filizlenen iki benzer söz fakat tam zıt manalar… De Chardin vehmi tanrısının kendini oluşturması yolunda bir aşama olarak gördüğü insanda evrenin bir çeşit yoğunlaşması ve karmaşıklaşmasından bahsederken Hz. Ali kâinat ağacının meyvesi olan insandan ve bu meyvenin çekirdeği olan kalpten bahsediyor.

 

Serinin bir sonraki yazısında evrenin bilinçlenmesi gibi akla uzak bir meselenin nasıl akla yaklaştırılıp tutarlı bir şekilde temellendirilebileceğinden bahsetmeye çalışacağız.

“Omega Point – 3” yazısına 2 yanıt var

  1. berk demiş ki: ( 9 Şubat, 2017, 23:19)

    Omega Point-4 yazısı acaba ne zaman yayınlanacak?

  2. soundbug demiş ki: ( 29 Aralık, 2016, 13:48)

    Yine çok güzel bir yazı olmuş, elinize sağlık. Umarım bu seri detaylandırılarak mümkün olduğunca uzun soluklu devam eder.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.