Spectral: Bir DARPA Destanı – 1
Akif Manisalı, 16 Aralık 2016Bilim kurgu sinemasının sevilen alt türlerinden askerî bilim kurgu türüne ait bir eser olan Spectral filmi, ülkemizde de kısa süre önce hizmet vermeye başlayan Netflix medya sağlama şirketinin bir “orijinal” yapımı olarak tam bir hafta önce, 9 Aralık tarihinde dünya ile aynı zamanda ülkemizin ekranlarına da düşerek izleyicisi ile buluştu. Filmle ilgili tanıtım yazılarında sıkça kullanılan ve eminim filmin yaratıcı ekibinin projelerini yapımcılara satmaya çalışırken slogan cümle olarak kullandıkları (ve muhtemelen tanıtım yazılarına da bilinçli olarak düşürülen) “Doğaüstü ‘Kara Şahin Düştü’” ya da “Kara Şahin Düştü, Hayalet Avcıları ile buluşuyor” tarzında seyirciyi yakalama amaçlı cümleler ile tasvir edilen proje, internet üzerinden dağıtımı yapılan bir film için etkileyici bir görsel macera vadediyor.
HİKÂYE
Spectral’in hikâyesi, totaliter bir rejimin yıkılması sonrasında eski rejim askerleri ve mevcut durumda da gerillalar ile Amerika Birleşik Devletleri ordusunun kuvvetleri arasındaki savaşta yıkıma uğramış Moldova’nın başkenti Kişinev’de geçiyor. Bir görev sırasında karşılaştığı tanımlanamayan hayaletvari bir varlığın saldırısı sonucunda açıklanamaz bir şekilde ölen bir Amerikalı özel kuvvetler askerinin gizemini çözmek için Defansif İleri Araştırma Projeleri Ajansı (Defense Advanced Research Projects Agency / DARPA) mühendisi Mark Clyne danışman olarak bölgeye çağrılıyor. Askerler kadar sivillerin de Spectral olarak adlandırılan “hayaletler”e kurban gittiği ve ceset sayısı hızla artan harabe şehrin ıssız sokaklarını etkisi altına almış, konvansiyonel silahların zarar veremediği, kurbanlarını bir dokunuşla anında öldürebilen, şimşek kadar hızlı ve duvarlardan dahi geçebilen saydam, mavi-beyaz enerji olarak görülen Spectral’ları durdurmak görevi DARPA mühendisi Clyne, bölgedeki CIA temsilcisi Fran Madison ve yanlarına atandıkları bir Delta Kuvvetleri Birliği’ne veriliyor.
YARATICI EKİP
Yönetmenliğini Spectral ile ilk uzun metraj film denemesini yapan reklam yönetmeni Nic Mathieu’nün üstlendiği film, Nic Mathieu ve Ian Fried’in geliştirdiği bir kısa hikayeden yine Ian Fried, Jamie Moss, John Gatins ve George Nolfi tarafından senaryolaştırılıyor. James Badge Dale, Max Martini, Emily Mortimer ve Bruce Greenwood gibi tanınmış simaların başrollüğünü üstlendiği filmin müzikleri Batman V Superman ve Deadpool filmlerinin de müziklerini besteleyen Junkie XL tarafından, filmin başarılı fütüristik bilim kurgu silahları Peter Jackson’ın Weta Workshop’ında, etkileyici görsel efektleri ise Oskar ödüllü Joe Letteri ve Erik Winquist gözetiminde Yüzüklerin Efendisi ve devamında gelen pek çok başarılı proje ile tanıdığımız Weta Digital tarafından hayata geçiriliyor.
Spectral filminin kadrosunun geçmiş ve gelecek projelerine bir göz gezdirmenin, başından sonuna kadar DARPA üzerine kurulmuş ve Singulariteryen temalarla örülmüş projeyi daha iyi anlayabilmek için faydalı olacağı kanaatindeyim.
Spectral, projenin üzerine kurulduğu kısa hikayenin yazarı olan ve senaristler arasında da bulunan Ian Fried’in ilk uzun metraj deneyimi. Bununla beraber yazarın önceki işleri arasında sıralanan, hikayesini projenin yönetmeni ile ortaklaşa yazdığı ve senaryolaştırmayı kendisinin üstlendiği “Singularity” adlı 2015 yapımı kısa filmi, yazarın iç dünyasına bir kapı aralayacaktır diye tahmin ediyorum.
2008 senesinde senaristleri arasında isminin geçtiği Street Kings filminden başka kayda değer bir işi olmayan Jamie Moss’u konumuz itibariyle özel yapan ise, ünlü mangaka Masamune Shirow’un yazıp çizdiği eserinden uyarlanarak 2017 senesinde gösterime girecek Ghost in the Shell serisinin ilk gerçek dünyaya uyarlaması olacak filmin senaristleri arasında da yer alıyor olması. Shirow’ın 1989 senesinde kağıda dökmeye başladığı mangası ve sonradan ünlü anime yönetmeni Mamoru Oshii’nin başyapıt sayılan anime uyarlaması ile popüler kültürde hatırı sayılır bir üne sahip olan Ghost in the Shell serisi, distopik bir gelecek Japonya’sında insanların zihinleri robotik bedenlere entegre edilerek yaşamaya devam ettikleri, bilincin mahiyeti ve insan olmanın anlamı üzerine kurgulanmış ve Singülariteryen alanda öncü sayılan bir manga, animasyon film ve tv serilerine ek olarak önümüzdeki sene vizyona girecek Hollywood prodüksiyonunun da katılımıyla geniş bir eserler topluluğu.
Spectral projesinin bir diğer senaristi John Gatins de ünlü yönetmen Robert Zemeckis’in yönetmen koltuğuna oturduğu, Denzel Washington’ın da başrolünü üstlendiği etkileyici bir film olan Flight (2012) ile 2013 senesinde En İyi Orijinal Senaryo dalında Akademi Ödülü’ne aday gösterilmesi ile ön plana çıkıyor. Yazarın konumuz itibariyle kayda değer projeleri ise eski bir boksörü canlandıran Hugh Jackman’in, boksörlerin yerine dev robotların dövüştüğü bir gelecekte, bir robotu kontrol ederek eski rakibini altetmeye çalıştığı Real Steel (2011) filmini ve 2017 senesinde gösterime girecek ve gençliğimizin kültür ikonlarından biri sayabileceğimiz Power Rangers serisinin büyük bütçeli bir Hollywood uyarlamasını sayabiliriz. Günümüze kadar 19 ayrı temalı tv serisi ile 23 sezon gösterimde kalmış ve yeni sinema uyarlaması öncesinde de iki ayrı sinema filmi bulunan Power Rangers serisinin karakterlerinin de sonradan insanüstü güçler kazanan ve Zords denilen devasa makinelere hükmedebilen meta-humanlar olmaları Spectral filminin arkasındaki zihinleri anlamak açısından not edilmesi gereken ayrıntılar.
Ekibin son üyesi ise Philip K. Dick’in romanından uyarladığı ve senaryosunu yazıp yönetmenliğini üstlendiği başarılı filmi Kader Ajanları (Adjustment Bureau / 2011) ve senaryosunu yazdığı ve Steven Soderbergh’in yönettiği Ocean’s Twelve (2004) filmi ile tanınan George Nolfi. Diğerlerine göre daha tecrübeli ve başarılı olan Nolfi’nin Spectral’in senaryosunun kalitesine katkısına yazının ilerleyen satırlarında değinmeyi planlıyorum.
Filmin yaratıcı ekibinin Spectral projesi ve Singulariteryen Akımı kesişiminde ışık tutulması gereken bir diğer parçası da filmin silah, zırh ve ekipmanlarını tasarlayan ve hayata geçiren Peter Jackson’ın Weta Workshop’ı ve özel efektleri üstlenen Weta Digital şirketi. Sanal, arttırılmış ve karışık gerçeklik alanlarında önemli atılımlar atacağını iddia eden Magic Leap şirketi ile 2013 senesinde girdikleri ortaklık ile de ses getiren Weta’nın; I,Robot, X-Men:Last Stand, Avatar, The Avengers, Chappie ve Batman V Superman gibi pek çok Singulariteryen temalı filmin efektlerinde de imzası bulunuyor.
PROJE
Mekanların çoğunu greenscreen yöntemi ile dijital olarak oluşturmak yerine çoğu Budapeşte şehrinin sokaklarında ve evlerinde çekilen ve Spectral’ların görsellerinde olduğu gibi özel efektlerle bezenmiş olsa da mümkün olduğu kadar sette gerçekleştirilebilecek pratik efektlere de yer vermesi ile gerçekçi bir estetik yakalamış olan Spectral filmi, terkedilmiş ve harap olmuş bir şehirde hayatta kalma mücadelesi veren askerleri anlatan konusu ve hikayeyi ileri götüren olay örgüsündeki tercihleri ile Gears of War, Call of Duty ve Halo gibi oyunların sevenlerinin çok alışık oldukları ve sevdikleri bir kurguyu, çok inandırıcı ve benzer bir şekilde ekranlara uyarlamış durumda. Nişancı (shooter) olarak adlandırılan bu oyunlardaki gibi mekandan mekana ve objektiften objektife kademe kademe ilerleyerek gelişen benzer bir kurgusal ilerlemesi olan ve görsel olarak da bu oyunları çok anımsatan Spectral’in ileriki bir dönemde oyun platformları için geliştirilmiş bir versiyonunun haberini duymak hiç şaşırtıcı olmayacaktır.
Kara Şahin Düştü (Black Hawk Down / 2001), Yarının Sınırında (Edge of Tomorrow / 2014) ve özellikle de Final Fantasy:The Spirits Within (2001) filmlerinden pek çok farklı öğenin olduğunu göreceğiniz ve konusu, hikayesinin gelişimi ve hatta ekibe dahil olan “hayaletler” arasında mahsur kalmış kız çocuğu karakterine kadar Yaratıklar (Aliens / 1986) filmini hatırlatan Spectral filmi, öykündüğü filmlerin etkileyici yanlarını bir rehber gibi kullanıp onların üzerine yeni bir şeyler eklemek yerine maalesef her alanda daha kötü bir performans sergileyerek onların silik birer kopyası olmanın ötesine geçemiyor. Dört ayrı senaristin çalıştığı bir projenin nasıl daha derin karakterlere, daha çarpıcı bir kurguya, seyirciyi daha zeki sayan çözümlere sahip olmadığı sorusu ise, hatırı sayılır projelerin çoğunun bütüncül bir vizyon ve yürütücü bir zihinden çıktığı gerçeği, projede çalışmış dört ayrı senaristin herbirinin bir başkasının bozduğu senaryoyu düzeltmek için sırayla projeye dahil olmaları olasılığı ve en tecrübeli gözüken Geroge Nolfi’nin de ortaya çıkan bu karmaşık durumu çözmekte kifayetsiz kaldığı olasılığı ile belki açıklanabilir.
Spectral projesinin Netflix’de son bulan çetrefilli dağıtım macerasının sebebi de filmin bu eksiklikleri ile alakalı olabilir. Projenin yapımcısı olan Legendary Pictures’ın dağıtımını üstelenen Warner Brothers ile anlaşmasının 2014 senesinde sona ermesi ve Legendary’nin Universal Pictures ile devam etme kararının ardından, neredeyse bir senedir tamamlanmış olarak bekleyen Spectral Projesi, 12 Ağustos 2016 tarihi için vizyon günü almasına rağmen Ağustos takviminden çıkarılıyor. Bu hamlede Legendary Pictures’ın oyundan filme uyarlaması Warcraft’in gişedeki başarısızlığının da etkisinin olabileceği konuşulanlar arasında. Sebebi her ne olursa olsun bu gelişme, internet üzerinden medya sağlayıcılığı yapan Netflix’in, Oskar’a aday gösterdiği “Beasts of No Nation” örneğinde olduğu gibi beyazperde hedefiyle yapılmış bir filmi pek çok başarılı kendi yapımının arasına katmasına imkan vermiş gözüküyor. Ama aylar öncesinden reklamlarını döndürdüğü diğer Netflix Orijinal yapımların aksine Netflix, belki de Universal Pictures ile aynı çekinceleri paylaşarak, projenin tüm gücüyle reklamını yapmaktansa, Kasım ayında haklarını satın almasına karşın 9 Aralık olan gösterim tarihinden ancak bir hafta önce fragmanını girmeyi uygun görmüş gözüküyor.
Özetlemek gerekirse Spectral, Netflix platformunda vizyona girdiği düşünüldüğünde beklenenin çok üzerinde çarpıcı bir atmosferi, dünya standartlarında görsel efektleri ve iyi zaman geçirmenizi sağlayan tatminkar bir konusu olmasına rağmen, beyazperde için geliştirildiği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda ise öykündüğü filmlerin gerisinde kalan çok kaliteli bir B filmi olmanın ötesine geçemeyen bir yapım. Türkiye için çok geçerli olmasa da ABD ve Avrupa başta olmak üzere Netflix’in gösterimde olduğu diğer marketler için Noel tatili döneminde vizyona girmesi ile doğru bir hamle yaptığını söyleyebileceğimiz Netflix’in Spectral filmi, tatil rehavetinde kafasını boşaltmak isteyen seyircilerine iki saate yakın bir seyir keyfi sunarken, Singulariteryen temalarla bezenmiş hikayesi ile de gelecek nesillerin zihinlerini şekillendirmek adına kendine biçilmiş görevi yerine getiriyor.
Not: Spectral filmini incelemeye devam etmeyi planladığım önümüzdeki yazıda filmin Singulariteryen öğelerini ve DARPA destanlaştırmasını örneklendirerek incelemeyi genişletmeyi planlıyorum.
“Spectral: Bir DARPA Destanı – 1” yazısına 4 yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Harika bir konu olmu elinize salk 🙂
Yorumlarınız için teşekkür ederim. “Karanlık Saat” ve “Kill Command” yapımlarına da bahsettiğiniz perspektiften özel olarak göz atacağım inşallah.
Bu kadar iyi açıklanamazdı,ellerine sağlık.Kill command dan sonra iyi bir yapım izleyemeyeceğimi düşünüyordum, ama Spectral müthiş bir çalışma olmuş.
Bu yazıdan sonra filmi izledim. Enteresan bir filmdi. Bir açıdan, daha önce izlediğim Karanlık Saat filmine benzettim. Hatta ilk önce, onlar gibi elektromanyetik bir şey zannettim. Ama o filmin aksine burada uzaylılar söz konusu değildi. Belki de singulariteryen olmasının bir nedeni de budur. “Hypotetical” bir uzaylı konsepti yerine insan üretimi birşeymiş gibi gösterilmesi. Gerçi Bose-Einstein yoğuşması gerçek bir olgu olsa da, buradaki olay birçok singulariteryen bilim kurgu filmindeki gibi varsayımsal. Ama bu durum, film yapıp da bişeyleri empoze etmeye engel değil belli ki.