Tekinsiz Vadideki İnsanlık Adası – 2
Bedirhan Sonakın, 22 Aralık 2016İlk bölümde Hayao Miyazaki’ye 3 boyutlu bir bilgisayar modelini sunan gençleri ve bu model nedeniyle Miyazaki’nin tepkisini gördüğümüz bir video üzerinden yorumlarımızı yapmıştık. Bu bölümde kaldığımız yerden devam ederken “Tekinsiz Vadi” (uncanny valley) kavramını biraz ortaya koymak istiyoruz ve belki de bu kavramın karşıladığı anlamı biraz genişleteceğiz. Okuyucularımız Mehmet Polat’ın “Buzağının Sesi” başlıklı makalesinde bu konuda bir kaç söz söylediğini hatırlayacaklardır. Bu kavram ilk olarak 1970 yılında bir Japon robotbilimci olan Masahiro Mori tarafından ortaya atılmış. Mori makalesinde insanın robotlarla olan ilişkisinde, robotlara olan aşinalığın, robotlar insana benzedikçe artacağını, ancak belirli bir noktada robotlar insanlar tarafından tam anlamıyla bekleneni veremeyeceği için bu aşinalığın yerini aşırı rahatsız bir duyguya bırakacağını belirtiyor. Mori bu aşinalıktan, rahatsızlık içeren duyguya geçiş alanını “tekinsizlik vadisi” olarak tanımlıyor. Bu konu ile ilgili her yerde karşınıza çıkacak olan, bizim de aşağıda verdiğimiz grafik bu konuyu görsel bir şekilde anlamaya yardımcı olacaktır.
Bu grafikte yatay düzlem insana benzerliği yüzde cinsinden ortaya koyarken, dikey düzlemde ise aşinalık seviyesi takip edilmektedir. Grafiği oluşturan kesikli çizgi hareket edebilen insan benzeri ürünleri içerirken, sürekli çizgi ise hareket etmeyen ürünleri içermektedir. Tekrar bu grafiğe döneceğiz ancak öncelikle bu kavramı ortaya atan Masahiro Mori’yi tanımanın önemli olduğunu düşünüyorum.
1980’li yıllarda ve belki de 1990’lı yılların ilk yarısında bizler için Japonya dendiğinde, akla gelen bir kaç şeyden birisi de gelişmiş teknoloji ve robotlar oluyordu. Masahiro Mori de bu algının oluşmasında etkisi olan önemli bir bilim insanı, bir robot bilimci. Üzerinde durduğumuz “tekinsizlik vadisi” kavramının da 1970 yılında ortaya koyması hem Japonya’nın bu konudaki öncü rolünü, hem de Mori’nin bu endüstri içerisindeki rolünü ortaya koyuyor.
Masahiro Mori, dünyada daha çok “tekinsizlik vadisi” kavramı ile bilinse de, Japonya’da daha farklı bir ünü olduğunu söylemek gerekiyor. Japonya’da kendisi daha çok kurucusu olduğu Mukta Enstitüsü (Jizai Kenkyujo) ile biliniyor. Bu enstitü, şirketlere ve araştırma merkezlerine robotlar ve makineleşme konusunda danışmanlık veren bir think-tank olarak var olmaya devam ediyor. Toyota’nın robotu olarak bilinen Asimo isimli robotun geliştirilmesinde de Mori’nin etkin olduğu ve robotu geliştirenin bir öğrencisi olduğunu da söylemeliyiz. Yine Mori, 1988 yılından beri yapılan Robocon isimli ulusal robot yarışmasının da kurucusudur. Tüm bu çerçeveden baktığımızda kendisinin özellikle Japon robot endüstrisi içi ne kadar önemli bir kişi olduğu görülecektir.
Tüm bu saydığımız özelliklerin yanında Masahiro Mori’nin bir diğer özelliği de Budist görüşlerini teknoloji ve özellikle robotlar üzerinden de ortaya koymaya devam etmesidir. Kurucusu olduğu Mukta Enstitüsü’nün Budist temelli bir yaklaşım sahibi olduğu bilinmektedir. Bu konuda ortaya koyduğu en önemli eser ise 1974 yılında yazdığı ve robotlar hakkındaki metafizik görüşlerini ortaya koyduğu “The Buddha in the Robot: a Robot Engineer’s Thoughts on Science and Religion” isimli kitabıdır. Bu kitapta Mori, robotların da Buda-Doğasının bir parçası olduklarını ve onların da Buda’lığa doğru ilerleyişte potansiyelleri olduğunu savunur. Çünkü robotlar da “herşeyin birliğinin” yani buda-doğasının bir parçasıdır.
2005 yılında Indiana Üniversitesi, Android Merkezi yöneticisi ve “tekinsizlik vadisi” kavramı hakkında çalışmalar yapan Karl MacDorman’a yazdığı mektupta Mori, 1970 yılında ortaya koyduğu grafikteki tepe noktayı ve dip noktayı değiştirdiğini söylemiştir. Dip noktada bulunan cesedin “tekinsiz” olmadığını, bilakis tüm acılarından kurtulduğu için neşe duyulacak bir durum olduğunu ve bunun tüm insanların kaderi olduğunu belirtmiştir. Diğer yandan tabi ki zirve nokta “sağlıklı insan” değildir, Budist bakış açısına göre aydınlanmış bilinç seviyesindeki insan burada olmalıdır. Bu konuda zerafet dolu, hayatın sıkıntılarının ötesine geçmiş, asaletli bir manevi atmosferde resmedilen Buda’nın zirve nokta olduğunu, Mori MacDorman’a olan mektubunda yazmıştır.
Yukarıda belirttiğimiz görüşler, Mori’nin Budizm’deki kavramları robotları içerecek şekilde yorumlayarak, bunu insanın Budizm’de öngörülen şekildeki yükselişinde/aydınlanmasında bir adım olarak gördüğünü söylemek mümkündür. İnsanlar bir biçimde insan oluşlarını Teklik’e (Oneness) teslim edeceklerdir. Mori’nin Budizm’de gördüğü “aşkın insan” imgesi, transhümanist ve posthümanist söylemde görece maddi karşılığını bulmuş gibidir. Haliyle yapılan, üretilen her şey de bu Teklik’in bir parçası olduğu için robot ve/veya yapay zeka üzerinden buraya ulaşmak da insanlar için bir yol olabilecektir.
İlginç bir kavram olan “tekinsizlik vadisi” kavramını açıklamak için, kavramı ortaya koyan kişiyi ve bakış açısını ortaya koymaya çalıştık. Bu konuya devam edeceğiz…
“Tekinsiz Vadideki İnsanlık Adası – 2” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
2012 yapımı doomsday book isimli iğrenç ötesi, ömür törpüsü bir film var belki de izlediniz. Dünyanın sonuna dair üç senaryoyu işliyor. Biri bu bahsettiğiniz yapay zekanın nirvanaya erişi. Bir diğeri de yasak meyve üzerinden işlenmiş. Ki bu da beni oradan oraya sürükleyip en nihayet sizin internet sitenizi bulmama vesile olan şey.