Yıkıcı Yenilik
Misafir Yazarlar, 21 Aralık 2016DOĞUKAN GÜNGÖR – Gelişen teknolojinin getirdiği yeni dinamiklere alışmaya çalıştığımız bu günlerde hem fiziken hem ruhen hem de ekonomik olarak hayatta kalmak hiç de kolay değil. Kimi zaman bir uygulamanın davranışlarımızı değiştirdiğine tanık oluyor kimi zamansa yeni bir ürünün kısa zamanda hayatımızın vazgeçilmezi olduğuna şaşırıyoruz. Bundan 20 yıl öncesine kadar teknolojinin gelişme süreci ile günümüzdeki gelişme süreci bir değil. İvme, gelişim ve değişim ekseninde hızlı bir şekilde artıyor. Yeni bir teknolojik ürünle bir anda hayatımız değişebiliyor. 2007’de Steve Jobs, ilk iPhone’u tanıtırken hiç şüphesiz bugün milyonlarca kullanıcının hayatının vazgeçilmezi olacağının sinyalini vermişti. Tüketicilerin sosyal hayatlarında değişime neden olan iPhone, bununla kalmayıp piyasanın da dengelerini değiştirmiş, rakiplerinin inovasyona, araştırma ve geliştirmeye daha çok yatırım yapmasına sebep olmuştu.
Tüm yenilikler hayatımıza yıkıcı bir etkiyle giriş yapıyor. Birçok şeyi yıkarken yerine kendi dinamiklerini kuruyor. Eğitim, hukuk, sağlık, sanayi, ekonomi, ulaşım ve bunun gibi birçok kavram kendine bu “yıkıcı yenilik”ten ileri gelen bir tanım buldu. Örneğin mobil uygulama üzerinde şoförlü araçlarla, güvenli, ucuz ve kolay bir şekilde seyahat etmek isteyenleri buluşturan Uber, ulaşımın tanımını baştan aşağıya değiştirdi. Hızlı ve kolay taksi bulma, güvenli ve ucuza seyahat etme iç görüsünden yola çıkarak kurulan UBER, bugün dünyanın birçok ülkesinde -taksicilerin düşmanı olmasına rağmen- hizmet vermeye devam ediyor. Taksilerin UBER tehditi ile karşı karşıya kalması örneğinde olduğu gibi değişen ve farkındalığı artan toplumun ihtiyaçlarına cevap veren bu gibi yenilikler sektörlerin de dinamiklerini değiştiriyor, hatta büyük oyuncuları tahtından edebiliyor. Çok yakın zamanda UBER’in, otonom araçlarla birlikte kendi şoförlerinin bile sonunu getirmesi muhtemel. Buna en yakın örneklerden bir diğeri de insanların kendi evlerini veya boş odalarını kısa süreli konaklama ihtiyacı olanlara kiralamaya olanak sağlayan AIRBNB.
Şirketin 2015’te yayınladığı rapora göre son 5 yılda 353 kat artış göstererek sadece 2015 yaz mevsiminde 17 milyon kişiye konaklama imkanı sağladı. Bu istatistik, turizm sektörünün bel kemiğini oluşturan otel zincirleri için “değişmenin” vakti demek. Yıkıcı yeniliğin enkazı altında kalan birçok kişi, marka ve sektörün, bulunduğu ortama uyum sağlayamayan canlılar gibi doğal seçilimle ekosistemlerine elveda demeleri çok olası.
Radyo, televizyon, bilgisayar, internet, sosyal medya gibi yeniliklerin yarattığı ekosistemlere sektörel ve kişisel bağışıklığımızı arttırırken, hayatımıza hızla giren karışık gerçeklik, 3 boyutlu yazıcılar, nesnelerin interneti, robotlar, yapay zeka gibi kavramların yaratacağı yeni ekosistemlere ve dinamiklere de hazırlıklı olmamız gerekiyor.
“Herkesin istediği her şeyi üretip deneyimleyebileceği yeni bir platform. Çok yakında herkes, sahnelerin tamamını sanki oradaymış gibi deneyimleyecek.” Mark Zuckerberg
Mark Zuckerberg’in tamamen farklı bir deneyim ve alışkanlık sunacak olan sanal gerçeklik teknolojisi ile ilgili bu sözlerine kulak vermek gerekiyor. Yukarıda bahsettiğim yeni dinamikler tüm sektörlerin ve kişilerin çalışması gereken ve başarılı olmak zorunda oldukları bir ders olarak görülmeli. İşini robotlara bırakmak istemeyen çalışanlar kendi konforlu alanlarından çıkmalı, şirketler de Nokia ya da Kodak ile aynı kaderi paylaşmamak adına bu gelişmeleri yakından takip etmeli ve dönüşümlerini sağlamalı.
Çelik, petrol ve elektriğin icadı ile birlikte başlayan ikinci endüstriyel devrim, toplumları insanoğlunun asıl gücü olan üretmekten alıkoyarak tüketici olmalarına teşvik etti. Sanayi ekonomisinin, gücünü aldığı bu tüketici zihniyet, günümüzde rekabet yerine paylaşım, para yerine yetenek, yoğun ezber bilgi yerine deneyim sunan maker hareketi, kitlesel fonlama, açık kaynak, 3 boyutlu yazıcı teknolojisi gibi yeni kavramlar karşısında sürekliliğini koruyamamaya başladı. İnsanlar maker hareketi sayesinde deneyim odaklı hizmet vermeye, 3 boyutlu yazıcılar sayesinde evde kişisel üretimler yapmaya, Kickstarter, Indiegogo gibi oluşumlar sayesinde yeni bir iş kurmak ve yatırım almak için banka ya da benzeri kuruluşlara ihtiyaç duymamaya başladı. Öyle ki birçok dünya markası Ar-Ge yapmak için şirket içi aksiyonlar almak yerine toplumun benimsediği bu “yeni” zihniyetten faydalanmak için halka açık yarışmalar, etkinlikler düzenlemeye başladı. Evinde 3 boyutlu yazıcısı olan bireyin bir dünya markasının ürününe rakip olacak ya da ona olan bağlılığı ortadan kaldıracak üretimler yapabildiği günümüzde tüm bu gelişmeler yeni dünya hatta evren dinamiklerini oluşturuyor.
Bu dönüşümün içinde nefes almak kimse (marka, şirket, üretici, vb) için kolay değil. Radyonun icadına tanık olan bir nesil bugün Mars’ta hayat kurmaya çalışan SpaceX’in çalışmalarına tanık oluyor. Nereden nereye geldik söyleminin en çok vuku bulduğu bir dönemin içinde X, Y ve Z kuşakları birbirini anlamaya çalışırken markalar da bu iletişim içinde yeni ekonomiyi yaratarak kendilerine yer bulmaya çalışıyor. Tabi bu ekonomi ile birlikte eski köye yeni adetler gelmiş oldu.
Hedef kitle yerini hedef bireye, devletçi algı yerini kolektif algıya, marka avukatları yerini marka havarilerine bıraktı. Ercüment Büyükşener
Sadece bunun farkında olan marka ve şirketler tüm bu dönüşüm içinde kendilerini ekonomik bir beklentiye sokabilir. Bugün, sunduğu platformlar sayesinde (ki ben buna bas geç nesli diyorum; tüm özel bilgilerinin paylaşımı karşılığında, sunucudan fayda sağladığını düşündüğü hizmeti alma) insanı daha iyi tanıyan yeni nesil şirketlerin kimi için korkutucu kimi için de umut vaad eden teknoloji ataklarını yakından takip edip, mümkünse içinde yer alıp kendimizi, markamızı, şirketimizi hatta dokunabildiğimiz tüm çevreyi güncel tutmalıyız. Kontrollü gibi görünen bu yıkıcı yeniliğin gelecekte bize neler kazandırabileceğini kestirmek kolayken, neler götürebileceğini düşünmek hiçbir zaman önceliğimiz olmuyor.
Bu arada yıkıcı teknolojilerin hayatımızda ne gibi değişikliklere yol açacağını daha rasyonel gözlemlemek isteyenlere Westworld ve Black Mirror dizilerini izlemelerini öneririm.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017