Seveneves – 17: Büyük İşler
Akif Manisalı, 13 Ocak 2017İçerisinde bir bilim ve teknoloji üniversitesinin kurulmuş olması en belirleyici özelliği olan ve yazarın kendi ifadesiyle bir “Ortabatı Amerika Kolej Kasabası” (Midwestern American College Town / MACT) olarak tanımladığı bir kasabada çocukluğu geçen bilim kurgu yazarı Neal Stephenson’ın komşularının, kilisede gördüğü insanların ve arkadaşlarının ebeveynlerinin neredeyse hepsinin doktorasının olması; bazı arkadaşlarının babalarının, bilimadamı Robert Oppenheimer’ın başkanlığını yaptığı ve ilk atom bombası üreten Manhattan Projesi’nde çalışmış olmaları; hatta Stephenson’ın kendisinin de eski bir Manhattan Projesi laboratuarında araştırma asistanlığı yapmış olması, ünlü yazarı, zamanında kendisine tamamen normal gözüken küçüklüğünün geçtiği kültür ortamına geriye dönüp baktığında inanılmaz derecede garip geldiği itirafını yapmaya itiyor.1 Bu enteresan çocukluk ortamı, yazarın daha konuşmayı bilmediği yıllarda siyah beyaz televizyonlarının karşında tek başına NASA roketlerinin göğe yükselmesini izledi yıllardan sonra 1969 senesinde NASA uzay programının Ay’a ilk insanı indirmesine şahit oluşu ile birleşince karşımıza, fikri dünyası, bilim ve teknolojinin kazanımlarıyla büyük adımlar atan bir insanoğlu tahayyülü ile gelişmiş bir bilim kurgu yazarı portresi çıkıyor. Hayallerini süsleyen kazanımların, baş köşeye oturttuğu bilim dünyası tarafından artık gerçekleştirilemiyor olduğu fikri ile yüzleşmek durumunda kalınca meşhur makalesi Yenilik Kıtlığı ile özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin 60’ların ortasında Ay’a iniş ile büyük bir atılım yapan uzay programının gerilemesini ve genel anlamda insanlığın büyük işleri başarmaktaki kifayetsiliğini eleştiren Stephenson, bir grup bilim insanı ve bilim kurgu yazarı ile 2014 senesinde ortak geliştirdikleri Hiyeroglif Projesi ile büyük işlerin hayata geçtiği optimistik bir bilim kurgu antolojisi tasarlayarak geleceğin bilim insanlarının etrafında birleşeceği ve büyük işlerin hayata geçtiği bir vizyon ortaya koyamaya çalıştıklarını ifade ediyor.2 Yazarın son kitabı Seveneves’in ilk iki bölümü insanlığın soyunun tükenmesi tehlikesi karşısında mücadele verdiği bir felaket romanı olarak ilerlese de üçüncü ve son kısmı, Stephenson’ın Hiyeroglif Projesi’nde ortaya koymaya çalıştığı temaların hayata geçtiği yeni bir insanlık medeniyeti kurgusu olarak karşımıza çıkıyor.
Bilişim Teknolojilerinin Gelişimi
Amerika Birleşik Devletleri özelinde bakıldığında büyük altyapı problemleri ile karşı karşıya olduklarını ve bir önceki nesiller tarafından yapılmış demiryolları, eyaletler arası otoyol sistemleri ve güç santralleri üzerinden dedelerinin mirasını yediklerini itiraf eden Stephenson, sağlıklı bir ekonomiye sahip olabilmeleri için eskiden olduğu gibi üretim yapma alışkanlıklarına geri dönmeleri gerektiğini ifade ediyor.2 “Büyük İşler” kapsamına girecek vizyoner projelerde geriye kalınmasının sebebini irdelediğinde ise son 100 yıl boyunca bilim ve teknolojinin ilerleyişinin büyük resmine baktığında uzun bir süre roketler, bombalar, uçaklar gibi büyük “oyuncaklar”ın başrolde gördüğünü ifade eden Stephenson, sonra birdenbire nereden geldiği belli olmayan bir şekilde bilişim teknolojilerinin ortaya çıktığına dikkat çekiyor. Küçüklüğünde okuduğu bilim kurgu yazarlarının, uzay istasyonları ve roketleri öngörmekte başarılı olmalarına rağmen internet ve kişisel bilgisayar gibi kavramları tamamen ıskaladıklarını ekleyen yazar, herkesin bilişim teknolojilerinin önem kazanması karşısında şaşkınlık geçirdiğini ifade ediyor.3 Peki ne olmuştu da yüzyılın başında uçak bile ortada yokken, yüzyılın ortasında Ay’a insan çıkaran Amerika Birleşik Devletleri’nin büyük ölçekli inovasyon kabiliyeti sekteye uğramıştı? Stephenson, bu vizyon kaymasını bilişim teknolojilerinin ön plana çıkması ile ortaya çıkan aşırı derecede kârlı ve dolayısıyla da çok cazip ve nispeten girilmesi kolay olan bu yeni sektöre bağlıyor. 50’ler ve 60’lar boyunca roketler yapan “geek”lerin artık Silikon Vadisi’ne taşınıp startup şirketleri kurarak küçük yazılımcıklar üretmeye başladıklarına değinen yazar, büyük ölçekli vizyoner projelere imza atabilecek beyin gücünün bilişim teknolojilerine kaydığına dikkat çekiyor.4
Ancak son yıllarda tersine bir trendin geliştiğini de ekleyen Stephenson, Elon Musk ve benzeri, servetlerini teknoloji startupları vasıtasıyla kazanmış teknoloji patronlarının artık “Sektörlerimizde edindiğimiz kafa yapısını ve yeni araçlarımızı; ulaşım, enerji, uzaya gitmek vb. eski ve büyük problemlere uygularsak ne olur?” dediklerini memnuniyetle açıklıyor.3 Elon Musk özelinde bakıldığında girişimcinin artık “Fiziksel dünyada neler yapabilirim?” diye baktığına değinen Stephenson, Musk’ın Los Angeles ve San Francisco arasına kurmayı planladığı yüksek hızlı hyperloop ulaşım sistemini ve insanlığın Mars’a gidebilmesi için ortaya koyduğu projelere dikkat çekiyor.4
Uzay Ulaşımının Geleceği
Seveneves romanının üçüncü bölümünde Dünya atmosferinde ulaşımda ve daha da önemlisi uzaya çıkış sırasında roket teknolojisinin yerini farklı teknolojilere ve devasa mühendislik yeniliklerine bıraktığını görüyoruz. Roket yapan insanlarla ilişkili olan ve kendi ifadesiyle mütevazi bir şekilde kendisi de roketlerle uğraşan yazar, yapımlarının ne kadar zor olduğunu bildiğini ve sorunsuz çalışmalarını sağlamanın da ne kadar büyük hüner istediğinin farkında olduğunu ifade ederek,5 kendisinin de kurulumunda bir parçası olduğu Jeff Bezos’un Blue Origin şirketi ve Elon Musk’ın SpaceX şirketinin roketlerinin umulduğu gibi iniş yapamayıp başarız sayıldıkları durumlarda dahi gerçekleştirilenin ne kadar büyük bir başarı olduğunun altını çiziyor.2 “Günün sonunda (roketler) termodinamik ve kimyanın temel hususları ile kısıtlı durumdalar – iki ayrı roket yakıtını beraber yakarak elde edilebilen enerji miktarı ile – ve doğaları gereği tehlikeli ve korkutucular. Çok miktarda yüksek basınçlı sıvı mevcut; aşırı derecede sıcak materyaller var; çok hızlı hareket eden parçalar bulunuyor vs.” sözleriyle mevcut roket teknolojisinin dezavantajlarına değinen Stephenson, bu güçlü sebepler ışığında, teknolojik gelişimimizin bir sonraki evresinde yeni nesil makinelere yoğunlaşabileceğimizi ve bunların konvansiyonel roketlerden ziyade Seveneves’de okuyucularına sunduğu büyük makinelere benzer yeni icatlar olabileceğini ifade ediyor.5
Seveneves’de kullandığı O’Neill silindiri uzay habitatları ve gökyüzükancası (skyhook) gibi uzun süredir bilim dünyasında tartışılan teknolojilerin, uzak geleceği hedefleyen ve çok büyük düşünen bir ekole ait fikirler olduğunu ifade eden yazar Neal Stephenson, bu teknolojilerin, ulaşabileceğimiz malzeme ve enerji gibi kaynakları organize edip, sistemli bir şekilde bunları insanlığa yaşam alanı sağlayacak ve enerji verebilecek makinelere dönüştürebilseydik ne olurdu sorusuna cevap aradığını ekliyor.6 Yazarın Seveneves’in üçüncü ve son bölümünde bu sorulara nasıl bir gelecek vizyonu çerçevesi içerisinde cevaplar sunduğunu, kurgunun arkasındaki gerçek fikirlere ışık tutarak ve günümüz dünyasında planlanan “büyük işler” kapsamındaki projelere de değinerek serisinin bir sonraki yazısında incelemeyi planlıyorum.
.
- Damien Walter / The Remarkable Neal Stephenson Interview
- Mother Jones / That Time Neal Stephenson Blew Up The Moon
- David Naimon / Neal Stephenson: Seveneves
- Electric Literature / The People Who Survive, an interview with Neal Stephenson, author of Seveneves
- Science Friday / Neal Stephenson Versus the Moon
- Motherboard / How Humans Will Live in Space 5000 Years from Now, According to Neal Stephenson
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017