Seveneves – 19: Hyperloop

, 3 Şubat 2017

Bilim kurgu yazarı Neal Stephenson’ın son romanı Seveneves’i incelemeye çalıştığım yazı dizisinin bir önceki yazısı “Mega Yapılar”da yazarın “Büyük İşler” olarak adlandırdığı büyük ölçekli ve insanlık medeniyeti açısından ilerleme olarak gördüğü projeleri Seveneves’in dünyasında nasıl kurguladığını okuyucularımız ile paylaşmaya çalışmıştım. Stephenson, bilişim teknolojilerinin öngörülemeyen yükselişi ile büyük işlerde çalışacak beyinlerin telefonlar için uygulamalar yapan start-up şirketleri kurma trendinin artık yavaş yavaş tersine dönmeye başlamasına örnek olarak, servetini Silikon Vadisi’nde kazanmış önemli bazı isimlerin artık enerji, kaynak ve birikimlerini insanlığı ileriye taşıyacak projelere uygulamaya başladıklarını memnuniyetle ifade ediyor. Elon Musk’ın birkaç sene önce ortaya attığı ve istikrarlı bir şekilde gelişimini desteklediği Hyperloop ulaşım sistemi de Stephenson’ın bu gelişmelere örnek olarak gösterdiği projelerin başında geliyor.

Hyperloop, Tesla, Inc.’in (alışık olduğumuz Tesla Motors ismi bu yazının yayınlanmasından iki gün önce Tesla, Inc. olarak değiştirilmiş durumda) ortak kurucularından ve CEO’su ve SpaceX şirketinin kurucusu Elon Musk’ın 2013 senesinde, Tesla Inc. ve SpaceX mühendisleri ile ortaklaşa çalışarak ortaya koyduğu bir proje dosyası Hyperloop Alpha ile gündemimize soktuğu yeni bir ulaşım sistemi. Günümüz dünyasında alışageldiğimiz uçak, gemi, tren ve arabalara ek, beşinci bir ulaşım yöntemi olarak sunulan hyperloop sistemi diğer dört ulaşım sistemi üzerinden evrilerek yolcuları için daha hızlı, daha ucuz, daha elverişli ve nihayetinde daha iyi olacağı iddiası ile karşımıza geliyor. Musk’un sunduğu proje dosyasına göre, Dünya atmosferinin binde biri basıncına inecek şekilde neredeyse bütün havası alınmış vakum tüplerinde seyahat edecek “pod”lardan oluşan Hyperloop sistemi, tünellerdeki havanın neredeyse ortadan kaldırılmasıyla artık hava direncinin de ortadan kalkması ile saatte 1200 km gibi ses hızına yaklaşan hızlarda yolculuk imkanı vadediyor. Musk’ın ilk önerisinde hem hava basıncını daha da azaltmak hem de raylar üzerinde havada asılı durmalarını sağlamak adına podların önündeki havayı hızla etraflarından dolaştırıp arkalarına atan bir fan sistemi önerilse de yeni hyperloop sistemleri pasif manyetik levitasyon teknolojisi üzerine geliştiriliyor ve ilk hızlanmalarını sağlayan elektrik motorlarının başlangıç itişlerinden sonra cüzi bir direnç karşısında, sürtünmesiz raylarda ve son derece sessiz bir yolculuk öngörüyor.

Elon Musk’ın proje dosyasında öngördüğü güzergah, şirketlerinin bulunduğu Los Angeles ile 600 kilometre kuzeyinde bulunan San Francisco’yu birbirine bağlıyor ve araçla yaklaşık 7 saat süren bu yolculuğu 35 dakikaya indirmeyi öngörüyor. Güzergah boyunca ana hat ile kesişen ve hyperloop’a neden hyper-loop dendiğini anlamamızı sağlayan farklı yerleşim yerleri üzerinde konumlanmış, pek çok dairesel tünel sistemi de planlanmış durumda. Geliştirilen hyperloop tasarımlarında rayların kendisi aktif olmadığından, bütün ray sistemi elektrik beslemesi ile aktif hale getirilen yüksek hızlı manyetik trenlere göre daha ucuz olacağı öngörülen ve şehir merkezlerinde çok masraflı olmayan yeraltı tünelleri ile, açık arazide ise direklerle yerden yükseltilmiş tüp sistemi üzerinden ilerleyecek olan sistemin, gündelik ulaşımımız ile ilgili vadettiği değişim kendisinden önce gelen dört ulaşım yönteminin son durumları göz önüne alındığında çarpıcı gözüküyor. Uçak ile gidilmesi makul sayılmayacak dört saatlik bir araba, iki saatlik bir tren veya bir saatlik bir hızlı tren seyahatini sadece 20 dakikaya indirmeyi vadeden hyperloop teknolojisinin, doğru planlandığında birbirine yakın yerleşim birimlerini insanlar için artık pratik sayılacak yolculuk zamanları ve konforu ile birbirine bağlayarak, her geçen gün yoğunluğu daha da artan metropollerdeki iş ve yaşam koşullarını tamamen değiştirebilme potansiyeli üzerinde duruluyor. İşyerleri şehir merkezlerinde olan insanların, ekonomik olarak daha avantajlı ve yaşam standartı daha yüksek yakın şehirlerde yaşama imkanını potansiyel olarak mümkün kılacak hyperloop sistemleri sayesinde, şehirlerin sadece ulaşım açısından değil ekonomik olarak da kökten değişimler geçirerek birbirlerine bağlanması ve bir bölgenin ekonomik gücünün yeniden tanımlanırken, aynı bölge içinde alt bölgelerin doğmasıyla sosyo-ekonomik değişimlere kapı aralanmasının mümkün olabileceği öne sürülüyor. İnsanlara nerede isterlerse yaşama seçeneği sağlayacak bir hyperloop ağının; çalışma, şehir yaşamı, iş imkanları ve sevdiklerimiz ile ilişkilerde artık tanım değişiklikleri vadedeceği gibi, insanlar kadar kargoları da hızlı taşıma kapasitesi ile kurulduğu bölgelerdeki lojistik imkanlara ve dolayısıyla da ekonomiye büyük ölçüde etki edebileceği iddia ediliyor.

Hyperloop Pod Yarışması

Elon Musk projenin modern anlamda fikir babası olmasına rağmen Hyperloop projesinden ticari bir kazanç sağlamayı planlamadığını açıklamış durumda. Sektörü bilenler ve bu tarz teknolojilerin gelişimini yakından takip edenler ise, bu açıklama karşısında temkinli bir duruş sergilemekte. Musk’ın, hyperloop teknolojisi geliştiren şirketler arasında en ön planda gözüken Hyperloop One şirketinin yönetim kadrosu ile yakın ilişkileri, ticari planlarımız yok açıklamasına bir anlamda gölge düşürürken, bir başka taraftan da hyperloop teknolojilerinin gelişimini yönlendirecek girişimlere imza atması uzmanların bu konuda tam ikna olmalarını engellemiş gibi gözüküyor. 2015 senesinde duyurduğu,120 öğrenci mühendislik takımının başvurduğu ve bunlar arasından seçilen 30 takımın tasarımlarının yarıştığı hyperloop sistemleri için pod dizaynı yarışması, 2016 senesinde Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) birinciliği ile sonuçlanmıştı. Okuduğunuz yazının yayınlanmasından birkaç gün önce, 27-29 Ocak tarihlerinde de MIT ve diğer derece alan takımlar, podlarını Musk’ın bu yarışma için SpaceX’in merkezi Los Angeles, Hawthorne’da inşaa ettirdiği 1.6 km uzunluğundaki vakumlu hyperloop tüpünde test etme fırsatı buldular.

Hyperloop Geliştiren Şirketler

Hyperloop sistemi üzerine çalışan şirketlere baktığımızda iki büyük ismin ön plana çıktığını görüyoruz. Bunlardan ilki Elon Musk’ın proje dosyasını teknoloji dünyası ile paylaşmasından kısa bir süre sonra kurulan Hyperloop One şirketi. 2014 senesinde kurulan ve sayıları 200’ü bulan bir mühendis ve teknisyen takımından oluşan Hyperloop One, 160 milyon dolardan fazla yatırım toplamış büyük bir hyperloop girişimi. Şirketin yönetim kurulu başkanı ve iki kurucusundan biri olan risk sermayedarı Shervin Pishevar, Elon Musk ile yakın bağları ile anılırken, diğer kurucu Josh Giegel’in Musk’ın SpaceX’inde baş mühendis olması ve yönetim kurulunda bulunan David Sacks’in PayPal zamanında Musk’ın altında çalışması (Peter Diamandis’in de yönetim kurulunda olduğunu eklemiş olalım), Musk’ın hyperloop sistemlerinden ticari beklentisi olmadığını iddia etmesine rağmen Hyperloop One üzerinden teknolojinin gidişatını yakından etkilediğini ortaya koyuyor. Finlandiya, Hollanda, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya, İsviçre ve hyperloop konseptinin ortaya atıldığı ABD’nin Kalifornia eyaletinin Los Angeles şehri için fizibilite çalışmaları hazırlayıp yönetimlere sunumlar yapan Hyperloop One şirketi, hyperloop teknolojilerinin geleceğinde söz sahibi olacak şirketler arasında gözüküyor.

Bir diğer öne çıkan girişim ise, Hyperloop One’dan bile daha önce, Elon Musk’ın duyurusundan üç ay gibi kısa bir zaman sonra kurulan Hyperloop Transportation Technologies (HTT) girişimi. Amerika’nın muhtelif yerlerinde ikamet eden yaklaşık 500 yarı zamanlı çalışan mühendisten oluşan bir grup olan HTT, çalışanlarına maaş vermektense hisse senedi imkanı sağlayan bir iş planı üzerinden ilerliyor. Şirketin hyperloop merkezli büyük bir girişimi, Los Angeles ile San Francisco arasına kurulması planlanan, tamamen yeşil teknolojiler kullanılarak tasarlanan 26.000 ağa bağlı akıllı evden oluşan, ekoloji dostu bir şehir olarak tasarlanan Quay Valley için geliştirdikleri hyperloop projesi. Elon Musk’ın proje dosyasında da önerdiği tüplerin üzerine yerleştirilen güneş panelleri ve geri yükleme ile enerji depolayan fren sistemi ile podlara enerji sağlama fikrini daha da ileri götüren HTT, Quay Valley için geliştirdiği projede tüpleri taşıyan direklere rüzgar türbinleri de kurarak sistemin kullandığından fazla enerji üretmesini ve bu enerjinin şehir şebekesini desteklemesi ile toplu taşıma siteminin yanında bir enerji şirketi vazifesi görmesini de planlıyor. Los Angeles’ın en büyük üniversitelerinden UCLA’in mimarlık bölümü ile ortak bir çalışma yaparak hyperloop sistemlerinin gerçek hayattaki uygulamalarının ‘insan faktörü’ çerçevesinde mimari tasarımlarını da ortaya koyan HTT şirketi, aynı zamanda Birleşik Arab Emirlikleri’nin merkezi Abu Dhabi ile Al Ain arasını 10 dakikaya indirebilecek bir hyperloop sistemi için fizibilite çalışması yapmak üzere anlaştıklarını duyurmuş durumda.

Elon Musk her ne kadar ticari olarak planlarımız yok açıklamalarına rağmen Hyperloop One şirketi ile derin ilişkiler içinde olsa da hyperloop girişimlerinin gelişiminden direk olarak ticari çıkar sağlamaktansa bu proje kapsamında geliştirilen teknolojiler üzerine bir gelecek planlaması yapıyor olabilir. Mars gezegeninin kolonizasyonu ile ilgili heyecanlarını iyi bildiğimiz Musk’ın, Dünya’ya göre %1 oranında bir atmosferik yoğunluğa sahip olan Mars yüzeyinde tüp sistemlerine gerek olmadan direk raylar üzerinde giden hyperloop sistemlerinin kolaylıkla yapılabileceğini açıklaması, girişimcinin hyperloop için hayallerinin Los Angeles ve San Francisco’yu bağlamanın ötesinde olduğunun işareti olarak okunabilir.

Not: Seveneves yazı dizisine, Neal Stephenson’ın hikayesinin kurgusuna yedirdiği bazı temaları dinler tarihi perspektifinden inceleyerek önümüzdeki yazıda devam etmeyi planlıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.