Exodus

, 16 Mart 2017

Uzay gök cisimlerinin arasındaki boşluğun adına deniyor. Dünya için konuşuyorsak atmosferin en dış tabakasından sonraki kısım. Dünyalılara göre uzay deniz seviyesinden 950 km yükseklikte başlıyor. Karman sınırı denen başka bir tanıma göre ise uzay aerodinamiğin hava aracına etki etmediği yükseklik olan 100 km sonrasında başlıyor. 2009’da yapılan farklı bir araştırmada ise bu sınırın 118 km olduğu belirtiliyor. Uzayın nereden başladığına dair bir çok teori olsa da genel kabul gören Karman Sınırı. Bu bağlamda uzaydan baya uzak yaşadığımız söylenebilir.

 

  • Yolcu uçakları genelde 10 km irtifada seyrederler.
  • SR-71 gibi casus uçaklar 26 km’ye kadar çıkabilirler.
  • Yüksekten atlama rekoru sahibi Felix Baumgartner yaklaşık 40 km’den atlamıştır.
  • Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) dünyadan 320 km yüksekliktedir.

 

ISS’e gidenler aeronautics’den çıkıp astronautics’e girmiş sayılıyor. 100 km’yi geçen herkes astronot sayılır mı ayrı bir tartışma konusu. Rutin tanım astronot olabilmek için bir uzay aracında mürettebat olması gerekse de uzay turistlerinin devreye girmesiyle değişecek gibi görünüyor. İşin içinde şüphesiz pazarlama yönü de var. Bu arada Astronaut Amerikalılar’ın koyduğu bir tanım. Ruslar Cosmonaut, Çinliler Taikonaut, Fransızlar ise Spationaut diyorlar. Hindistan Uzay Araştırma Organizasyonu (ISRO) ilk insanlı uçuşunu 2017 sonrasında yapmayı planlıyor ve Hintliler ise Vyomanaut demeyi planlıyorlar.

 

Suda gidene de uzayda gidene de gemi denmesinden olsa gerek hepsinin etimolojisi uzay + denizci (nautis) kelimelerinden türetilmiş. Değişik dillerde “Uzayda, yer çekimsiz ve havasız ortamda yapay yollarla yaşayabilen insan” için bu kadar tanım üretmeye gerek var mı veya bu sadece bir dilbilgisi hassasiyeti mi emin değilim. Tıpkı şimdinin profesyonel veya amatör balık adamları (dalgıç) gibi, bugünden havalı bir isim bulmak uzay gemisiyle atmosferden çıkıp sonrasında sırtındaki jetpack ile uzay boşluğunda gezen maceraperestler için iyi olabilir. Ne de olsa kendini tanımlamayı sonra eşyanın, kavramların isimlerini öğrenmeyi çok sever insan.

 

Bu tarz tanımlar daha çok karşımıza çıkacak. Kolay değil, çok uzun süre 12.742 km çapında bir gök cisminde yaşadıktan sonra yepyeni bir ortama adım atmaya çalışıyor insanlık. Tıpkı 2001: A Space Odyssey’in betimlemesi gibi uzay dönemi için henüz bebeklik evresinde sayılırız. 47 sene önce Ay’a dokunduk şimdi ise gözümüz Mars’ta. Musk 10 sene sonra insanlı uçuş hayalleri kuruyor. Mars dünyanın yarısı, Ay da Mars’ın yarısı kadar. Yani ikisinin toplamı dünyanın kabaca ¾’ü ediyor.

 

Farklı gezegenlere gitmek için aşılması gereken en önemli engel enerji sorunu. Üstelik gitmek ayrı problem dönmek ayrı. 9 milyar kilometre çapındaki Güneş Sistemi’ni gezmek istiyorsak ya çok fazla yakıta ya da çok fazla zamana ihtiyacımız var. Uzak gezegenlere gidecek kadar yakıtı taşıyarak atmosferden çıkmak mümkün olmadığı için dünyanın çekim kuvvetinden kurtulduktan sonra kütleçekimsel sapan etkisi ile gitmemiz gerekiyor. Bu da yolculuk süresinin uzamasına veya kısalmasına neden olabiliyor. Dünya’ya en yakın gezegen olan Venüs’e yolculuk süresi bile yaklaşık 15 ay sürerken göreceli olarak daha uzak olan Mars’a yolculuk ise 7 ay sürmekte. Aynı mantıkla Jüpiter 6 yıl, Satürn 7 yıl, Uranüs 8,5 yıl, Neptüne 12 yıl ve gezegenlikten atılan Plüto’ya yolculuk 9,5 yıl sürüyor.

 

Nasa bu sorunun çözümünün bir parçası olarak hem maliyet verimliliği hem de sonsuz enerji kaynağı olmasından Solar Electric Propulsion teknolojisini geliştirmeye çalışıyor. SEP uzay yolculukları açısından bir kırılma yaşatacağı gibi SEP ve benzeri projelerden elde edilen teknolojinin dünyada da PV alanında ciddi verimlilik artışı yaşatması muhtemel. Kardeşev Ölçeği’nde enerji tüketiminin toplam gezegensel enerji kapasitesi ve gezegene çarpan Güneş radyasyonunun (yaklaşık 10^17 Watt) toplamına eşit olduğu durumda ulaşılan 1. Tip Uygarlık’a geçiş sağlanması mümkün olacaktır.

 

1. Tip Uygarlık’a ulaşmış bir medeniyet kendi yıldız sistemi içinde farklı gezegenlere gitmek için gerekli enerjiyi elde etmiş olduğu gibi aynı zamanda Dünya’da elde ettiği (enerji tüketimi = gezegensel enerji kapasitesi) özelliklerini farklı gezegenlerde veya göktaşlarında da sürdürebilir.  Tabi güneşten uzaklaştıkça şüphesiz ışınım kaybı olacaktır yani daha düşük solar enerjisi elde etme durumu. Güneşe’e göre Dünya’dan sonraki gezegen Mars’ta ortalama sıcaklık -60 derece civarında. Biraz daha uzağındaki Jupiter’de -145 derece ve Güneş Sistemi’nin en ucundaki Plüto’da  ise -228 derece.

 

Ancak soğuğun lehimize olduğu durumlarda var: insanoğlu’nun bu kadar çok olduğunu yeni keşfettiği uzaydaki muazzam miktardaki su. Su her gök cisminde bulunabiliyor ve soğuk sayesinde gök cisimlerinin yüzeyinde veya yüzeyin altında buz kütleleri halinde bulabilmek mümkün. Sıcak olsaydı buharlaşarak uzaya karışacak olan su, sanki insanın kullanımı için evrenin buzluklarına depolanmış halde bizi bekliyor. Göktaşı Madenciliği şirketi Planetary Resources da bu fırsatı görmüş olacak ki göktaşlarından değerli maden ve özellikle hidrojen yakıta dönüştüreceği su elde etmek istiyor. Bunu büyük ihtimalle PV elektrolizle yapacaklar. Bu sayede uzak uzay yolculukları için elverişli göktaşlarının hidrojen yakıt istasyonlarına dönüşümü sağlanmış olacak. Uzay Madenciliği şirketleri tıpkı dünyadaki petrol-doğalgaz şirketleri gibi gök cisimlerinden su haricinde Helium-3 gibi enerji kaynakları sağlayacaklar.

 

İnsanı biraz tanıyorsak, açlığını, doyumsuzluğunu, sonsuzluk arzusunu bu kadarının ona yetmeyeceğini biliriz. 2. Tip Uygarlık için ortaya atılan Dyson küresi de bu doyumsuzluğun yansıması olsa gerek. Güneş’in çevresine kurulacak bir yapıyla Güneş’ten çıkan bütün radyasyonu toplayarak enerjiye dönüştürebilecek seviyenin adı olan 2. Tip Uygarlık’ın tüketimi yaklaşık 10^26 Watt hesaplanıyor (enerji tüketimi = yıldızsal enerji kapasitesi). Bu seviyeye gelen medeniyet galaksi çapında seyahat etme kapasitesine erişmiş oluyor.

 

Galaksi düzeyindeki enerji elde edebilen medeniyetlere Kardeşev Cetveli 3. Tip Uygarlık ünvanını yakıştırmış. Eğer bir gün bu noktaya gelirsek 10^36 Watt enerji üretir hale geleceğiz. Bir tahminde bulunmak bile çok zor ancak tıpkı 2. Tip Uygarlık gibi en az 100 milyar yıldızın olduğu tahmin edilen ve çapı 100 bin ışık yılı olan Samanyolu Galaksisi’nde veya farklı galaksilerdeki yıldızlara Dyson Küresi kurulması gerekecek.

 

Sonrası Omega Noktası’nın ihtiyaç duyacağı enerji olabilir mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.