Robotlar, Akıl, Zekâ ve Yapay Zekâ

, 17 Mart 2017

Uzun bir süredir yapay zekanın ortaya çıkması durumunda hayatı nasıl etkileyeceği hakkında yazılıp çiziliyor. Artık bunun gerçekleştirilemeyecek bir hayal, bir bilimkurgu fantezisi olduğunu düşünen pek yok. Yapay zekanın hayat bulması çoğu uzman için sadece zaman meselesi. Şimdiden Turing testini hileli de olsa geçmeyi başaran bilgisayar oldu. Çok uzak olmayan bir tarihte dört başı mamur bir yapay zekâmız olabilir. Zaten esas tartışma bu noktadan sonra başlıyor. Yapay zekâ insan zekasını geçerse, elinde tuttuğu sınırsız bilgi kaynağıyla insana isyan edebilir ve yaratıcısını köleleştirebilir. Hatta gerekli görürse insan ırkını ortadan kaldırabilir. Bunlar artık sadece yüksek bütçeli bilimkurgu filmlerin konusu değil, gittikçe ciddi hale gelen ve dar da olsa bir kesimin konuştuğu şeyler.

İnsan zekasını ölçmek için yapılan testlere IQ testi deniyor. Bu testlere göre insanlığın en parlak beyinleri olarak görülen Einstein ve Da Vinci gibi isimlerin zekalarının iki yüz civarında olduğu düşünülürken ortalama insanların zekâları bunu yarısı düzeyinde geziyor. Yapay zekanın ise 10000 IQ ‘ya ulaşacağı düşünülüyor. Böyle bir durumda sürekli bilgi bankalarına bağlı olan ve insanoğlunun en zeki örneklerinden bile beş yüz kat daha zeki bir varlığın hala insan tarafından yönetilebileceğini düşünmek fazla iyimserlik hatta aptallık olarak görülebilir.  Öyleyse insan kendi tasarımının kölesi olma yolunda mı ilerliyor? Bugün kimse böyle bir ihtimalin olmadığından söz edemiyor. İnsanların kendi başlarına bela açma becerisi de iyimser olmayı zorlaştırıyor.

 

Akıl ve Zekâ

Bu noktada akıl ve zekâ ayrımı yapmamız gerekiyor. Bu iki kelimeyi aynı anlamda kullanıyoruz ama aslında bu bir hata. Bizim geleneğimizde eski bir kavramsallaştırma var. Buna göre akıl, akl-ı mead ve akl-ı meaş olarak iki kısma ayrılıyor. Akl-ı meaş bugün kullandığımız anlamda zekaya karşılık geliyor. Alet edevat yapmamızı, teknoloji geliştirmemizi, yani genel anlamda dünya hayatını çekip çevirmemizi bu akla borçluyuz.  Bu elbette değerli ve korunması ve geliştirilmesi gereken bir akıl türü ki gibi biz buna bugünün diliyle zekâ diyelim. Diğer akıl türü akl-ı mead ise aşkın olanı ve maddi gerçeğin ötesini işaret edip ve tefekküre dayanak oluşturuyor. Akıl dediğimizde kastettiğimiz bu olmalı. Sözlerimizi toparlarsak zekâ ile maddi gerçekliği inceliyor, maddenin sırlarını çözüyoruz; mesela bir ağacı inceleyip köklerinin nereye uzandığını, topraktan ne kadar su çektiğini, havaya ne kadar oksijen verdiğini ne tür hayvanlara ev sahipliği yaptığını tespit ediyoruz. Akıl ise tüm bu hesapların arkasındaki manaya bakıyor ve neden sorusunu soruyor, ağacın var olmasının anlamı nedir sorusunu cevaplıyor. İnsanlık uzun süredir zekanın rehberliğinde ilerlerken akıldan gittikçe uzaklaşmakta. Artan bilgi seviyemizde artık maddi gerçekliği çok daha doğru ve ayrıntılı olarak inceleyebiliyoruz. Doğa hakkında bilgimiz bildiğimiz tarih çağlarının çok ötesinde. Ancak incelediğimiz ve özelliklerini ortaya koyduğumuz şeyin manasından habersiziz. Kibirle “bilim nasıl sorusunu sorar neden sorusunu sormaz” diye övünerek akılsızlığımızı taçlandırıyoruz.  Bir arkadaşımızın isabetle verdiği bir örnekteki gibi elimizdeki kitabın cildini, baskı kalitesini, kitaptaki harf sayısını, sayfa sayısını tespit ediyoruz ama kitabın neden bahsettiği hakkında bir fikrimiz yok. Böylece kitabı incelediğimize karar verip bir kenara koyuyoruz.  Ne kadar akılsızca hatta ahmakça. Akıl, zekanın üzerinde olmalı ve onu yönlendirmeli yoksa bu kadar ahmaklık ancak zekâ ile mümkün olur denecek hale düşeriz ki bunun zaten pek çok örneğini gördük, görüyoruz. Çok zeki ama akıl yoksunu insanların dünyayı yaktığı örneklere aşinayız. Hitler kesinlikle çok zeki bir adamdı ama akıllı olduğunu kimse söyleyemez. Napolyon’un zekâsı hakkında şüphe duyacak pek az insan çıkar ama aklı için aynı şeyi söylemek zordur. Çok büyük stratejik hatalar yapmıştır.  Akıl tarafından denetlenmeyen bir zekâ eninde sonunda bir belaya yol açacaktır.

Napolyon ve Hitler

Zekâ bir ölçüde hayvanlarda da bulunan bir özellik. Maymunlardan, kedi, köpek gibi ev hayvanlarından tutunda ahtapotlardan yunuslara kadar pek çok hayvanın zekâ sahibi olması ihtimali üzerinde duruluyor. Hayvanlarda bazı eylemleriyle bu ihtimali kuvvetlendirecek şeyler yapıyorlar. Algılama, deneyimleme yoluyla birikim oluşturma ve bunun sonucu çıkarım yapmak ve bu çıkarımlara göre davranmak zekanın göstergeleri. İnsanların IQ’ya konu olan bu zekâ türünü üretmeleri zor da olsa pekâlâ mümkün ve daha önce bahsettiğimiz gibi Turing testini geçen bilgisayarda olduğu gibi işaretleri halihazırda belirmiş durumda.  Ancak akıl IQ testinin konusu olamaz ve üretilemez. Yani insan yapay zekayı üretebilir ama onu yönlendirecek aklı üretemez. Zaten kendisi de akılla bağlarını bir süredir epey gevşetmiş durumda. Tüm bu tabloda baştaki sorun karşımıza çıkıyor; insandan yüzlerce kat zeki bir varlık neden insanın sözünü dinlesin? Belki tasarıma bir ahlaki kod eklenebilir ama bu kodun değişmeyeceğini ya da düşündüğümüz anlamda işe yarayacağını garanti edemeyiz.

 

Robotlar ve Zekâ

Konuyu burada gelişen robot teknolojisine bağlamak gerekiyor. Robotların sayısı sürekli artarken becerileri de durmadan gelişmekte. Yirmi beş otuz yıl içinde robot sayısının insan sayısını geçeceğinden söz ediliyor. Üstelik bu robotların önemli bölümü insan suretinde olacak hatta insan tenine benzer organik bir dokuyla kaplanacaklar. Bunun anlamı bir süre sonra insandan ayırt edilmesi çok zor olan robotlar aramızda olacak. Yapay zekâ tarafından yönetilen bir robot ordusu Terminatör filminin gerçekleşmesi demek ve biz şu anda Skynet’i kuruyor olabiliriz. Akıl, sağduyu yoksunu müthiş ileri bir zekâ vücut buluyor olabilir.

Eğer korkulan başa gelirse insan çok tuhaf bir durumla karşılaşacak. Aslında karşısındaki düşman sadece onun hastalıklarının ve kusurlarının cisimleşmiş hali olacak. İnsanların kurduğu veri tabanlarını kullanan, insan davranışlarını analiz edip taklit eden aslında kendinden varlığı olmayan bir varlıkla gerçekte kendi yansımamızla savaşıyor olacağız.

“Robotlar, Akıl, Zekâ ve Yapay Zekâ” yazısına bir yanıt var

  1. O.Burak demiş ki: ( 17 Mart, 2017, 11:55)

    Son paragraf aslında bütün bu olan biteni çok güzel özetlemiş. İnsanoğlunun başına ne kötülük geliyorsa hep kendinden geliyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.