Westworld – 3: Yolculuk, İsyan
Murad Ünal, 31 Mart 2017İnsan her zaman kendine soru soran ve cevap arayan bir varlık oldu. Daima yeryüzündeki varlığını, neden hayatta olduğunu, bunu kime borçlu olduğunu, ölümü, ölüm sonrasını sorgulayıp durdu. Bunlar insan zihnini kemiren, peşini bırakamayacağı sorular. Aslında herkesin meşrebine göre bu sorulara verdiği bir cevap var. Kimileri ise artık bu konuları düşünmeden ve cevapları umursamadan yaşamayı tercih ediyor. Kimi Uzakdoğu kökenli felsefeler ve yeniçağ akımları bu noktada buluşuyorlar. Semavi dinlerin cevapları çok net ve kapsamlı ancak derinlik kazanılmaz, sözcüklerin altında yatan anlamlar kazınmazsa sadece o dine mensup olmak düşünüldüğü gibi bir iç huzur ve dinginlik sağlamıyor, insanı yüksek duyuş mertebelerine taşımıyor. Bunun olabilmesi için insanın gerçekten sorduğu sorunun peşine düşmesi, zorlu bir yolculuğa çıkması gerekiyor. Bu bir tekâmül yolculuğu ve sonunda insana kendi hakikatini keşfetmeyi vaat ediyor.
YOLCULUK
Tasavvufta çeşitli makamlardan söz edilir. Bunlardan biri de sır makamıdır. İnsan o makama ulaşırsa kendi yaratılışının sırrına ulaşacaktır. Buraya varabilmek için ise bir paradigma, bakış açısı değişikliği gerekli. Gündelik hayatta kullandığımız, işlerimizi düzene koyduğumuz basit mantık belli bir noktadan sonra işe yaramıyor, hatta insanın yükselişine engel bir ağırlığa dönüşüyor. İnsan gördüklerinden anlam çıkarıp, işaretleri okuyarak gitmesi gereken yere gitmeli. İşaretin gösterdiği yere bakmayıp sadece işarete bakma ahmaklığı bizi olduğumuzu yere çiviler.
Westworld dizisinin en ilginç yönü tekâmül yolculuğunu robotların dünyasına taşıması. Tabii ki burada belli bir mesajı verme amacı var. Dizinin belki de en önemli karakteri olan robot Dolores zihninde duyduğu sesin ona bahsettiği labirentin peşine düşüyor. Eğer labirentin merkezine ulaşırsa anlam veremediği, kendisini rahatsız eden garipliklerin cevabını bulacağını düşünüyor. Ne kadar da insanın tekâmül yolculuğuna benzeyen bir durum! Bir sır makamına ulaşma çabası. Dolores kendisine çizilen sınırların dışına çıkmaya başladığında yolculuğu da başlıyor. Yolculuğunu tamamladığındaysa şok edici gerçekle karşılaşıp varlığının aslını öğreniyor. Öğrendikleri yaratıcısına öfke duymasına ve başkaldırmasına yol açıyor. Üstelik yaratıcısı da hata yaptığını kabulleniyor. Dolores haklı bir mağduriyet yaşamaktadır ve sonrasında olacaklar adaletin tecelli etmesidir. Yaratıcıya öfke duymak ve hesap sormak! Hikâyenin bizi götürdüğü yer bu. Modern aklın insanı getirdiği şükürsüzlük ve nankörlük!
Bu noktada iki temel kabulden bahsetmek gerek. Bunlardan biri insanın en büyük arzusunun ilahlaşmak olduğunu söylerken diğeri ilahileşmek olduğunu söyler. İlk görüş, insana aczini inkâr etmeyi ve başkaldırmayı telkin ederken diğer görüş aczini kabul edip, basamak yaparak mutlak olanın katına çıkmayı teşvik eder.
İSYAN
Westworld birinci görüşün sözcüsü. Özgürleşmek, potansiyelini gerçekleştirmek için tek yol yaratıcıya isyan edip onu mağlup etmek! Onların tasavvurlarına göre yaratıcı, insanı zayıf ve aciz durumda bırakıp üzerinde her türlü tasarrufta bulunmakta. İnsan ise artan bilgi seviyesiyle artık eskisi kadar zayıf olmadığını düşünüyor ve evrenin sırlarını açığa çıkarıp sonsuz bir güce kavuşacağı anın hayalini kuruyor. Bu insanın kibrinin ve nankörlüğünün zirve noktası. Kendisine verilen nimetleri, varlık sahasına çıkarılışını görmeyip, kendi başına açtığı işlerden yaratıcıyı sorumlu tutma küstahlığı.
Dizide de robotlar kendilerine verilen senaryoyu uygulayıp acı çekiyorlar. Özgür iradeleri olduğunu sanıyorlar ama bu bir yanılgı. Yine de bir noktada bilinç kazandıkları ve canlı olduklarını öğreniyoruz ki bunun ima ettiği ise her şeye kadir ve her şeyi bilen, mutlak kudret sahibi bir Tanrı olmadığı. Hata yapan ve bunun farkında olmayan, kibirli, mağlup edilebilir tuhaf bir tanrı tasavvuru.
Westworld bir teknoloji propagandası olmanın ötesinde çok kuvvetli biçimde spiritüalizm içeren bir yapım. Ama bu garip bir şekilde materyalist bir spiritüalizm. Dizide insanlar robotları inşa ediyorlar ama bilinç kazanmalarından sorumlu değiller. Hatta bunun nasıl olduğunu bile bilmiyorlar. Tek söylenen şey insan beyninin bilincin kaynağı olduğu ve bunun robotlar içinde geçerli olduğu. Yani belirli karmaşıklıkta bir işlemci yapılabilirse bilincin kendiliğinden ortaya çıkacağı ima ediliyor. İnsanlar yaptıkları robotları anlamakta ve idare etmekte acizler. Burada da ötelere yönelik bir itham seziliyor. O halde bir Tanrı kabulü var gibi görünüyor ama maddi kısıtları, zaafları olan aşılabilir bir Tanrı bu. Maddi aleme dahil ve kurallara mahkûm bir tanrı.
SONUÇ
Yaşamın bir tekâmül yolculuğu olduğunu fark edip, her yere serpiştirilmiş işaretleri okuyabilirsek anlamlı bir hayat yaşamış oluruz. Herkesin ulaşacağı menziller aynı olmayabilir ama mutlaka yolun bir yerinde olmak gerekir. Yoksa Necip Fazıl’ın dediği gibi saatimiz çalışır biz dururuz.
Bu yolculuğu tersinden yapmak, her şeyi isminin tersiyle okumak ve sonunda kendi kendinin tanrısı olduğunu iddia etmek demek. Bu noktaysa dizideki gibi isyan noktasıdır. İnsan ne kadar inkâr etse ve azıtsa da yaptıkları ilahi yolu taklit etmekten öteye gitmiyor. Yalnızca kavramlar başağı çevriliyor. Westworld bu işi incelikli ve ustaca yapan bir dizi.
“Westworld – 3: Yolculuk, İsyan” yazısına bir yanıt var
Bir cevap yazın
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017
Allah-insan ilişkisi ile insan-robot ilişkisi bir tutulursa tabi böyle yanılgılara düşülebilir. İnsan zaten aciz yaratılmış, aciz olan bir varlığın yaptığı robot, kendinden (insandan) üstün olduğunda bunu üst ilişkiyle bağdaştırmak bir yanlış olduğu gibi ortaya da bir paradoks çıkartıyor. Kendinden iyi birşey yaptığında (robotları genel anlamda insandan zeki olarak düşündüğümüzde) hangisi hangisinin Tanrı’sı oluyor? Bir şeyi yapan, yapılanın Tanrı’sı mı, yoksa daha zeki ve bilgili olan yapılan mı yapanın Tanrı’sı? İnsanın yanılgısından birisi bu. ikincisini varsayıyor. Yani daha zeki olan yapılan, onu yapanın Tanrı’sı konumuna düşüyor. Yanılgılardan birisi de bu şekilde Tanrı’nın sonradan yapılmış olması. Buradan da isyana varıyoruz. Bir diğer yanılgı da, daha bilincin ne olduğunu bilmeden kendi kendine ortaya çıkacağını varsaymak. Belki de AGI imkansız değildir, ama bilinçli bir insansı robot mu çıktı ortaya? Yoksa Ex-Machina’daki gibi sadece insandan zeki bir “cisim” mi? İnsandan zeki bilinçsiz bir cismin, insandan zeki olması dışında ne kudreti vardır? O zaman insanları da kendi içinde kıyaslayabiliriz. Dünyanın en zeki insanı, diğer insanların Tanrı’sı mı oluyor? Daha zeki ve aşırı bilgili (ama tabi ki sonsuz değil, insana göre aşırı bilgili) olması onu Tanrı mı yapar? Aslında yanılgının tek kelimelik bir açıklaması var: Görelilik. Görece en iyi olan Tanrı varsayılıyor. Halbuki gerçekte Allah’ı hiçbir şey ile karşılaştıramayız. Gerçek cevap çok basit halbuki: Allah’tan başka ilah yoktur.