Bir Peri Masalında Yaşamak ve Ebedi Gençlik

, 28 Nisan 2017

Başlıktaki ifade Michio Kaku’ya ait. Kaku bu ifadeyi teknolojinin adeta büyüye dönüşeceği bir geleceği ifade etmek için kullanıyor. Üstelik burada sözü edilen uzak değil yakın gelecek.

Bu gelecekte çocuklar oyuncaklarıyla iletişim kurabilecekler.  İçlerine yerleştirilmiş çipler sayesinde akıllı oyuncaklar konuşabilecekler ve kendilerine söylenenleri anlayabilecekler. Kaku buna örnek olarak pinokyo masalını gösteriyor. Çocukların böylesi oyuncakların cazibesine dayanmaları mümkün olmayacağı için gelecek nesil yapay zekâ ve robotlarla dost olarak büyüyecek demektir. Bunun sosyal hayata nasıl bir etkisi olacağını tam olarak kestirmek kolay değil. Ancak bazı olası durumlar akla geliyor. Mesela bugün pek çok insan evcil hayvan besliyor ve yaşamlarını onlarla paylaşıyor. Kediler ve köpekler ailelerin parçası haline gelmiş durumda. Özellikle çocukların gözünde çok özel bir yere sahipler. Akıllı oyuncaklar gelecekte bu konuma sahip olabilirler. Muhtemelen evcil hayvanlar insanların hayatında olmaya devam edecek ama artık rakipsiz olmayacaklar. Ancak evcil bir hayvan ile iletişim kurmak ile cansız bir varlıkla iletişim kurmak aynı şey değil. Yaşayan hisseden kendi kabiliyetleri çerçevesinde seven ve öfkelenen bir varlıkla kurulan dostluk çocuğu olumlu etkileyip hayatın değerini öğretirken, cansız bir makina tam tersi bir etki yaratabilir. Bu şekilde yetişen insanlar birbirlerinden çok makinaları umursayabilirler ki bu çok ciddi bir anti sosyalleşme eğilimini besleyecektir.

Hayata Verilen Değer

Akıllı oyuncaklarla büyüyen nesillerin teknolojiye daha çok güveneceği, yapay zekâ senaryolarındaki felaket içeren seçenekleri pek de umursamayacakları muhakkak. Esas kaygı verici olan insanların çok erken yaşlardan itibaren yapay ve ruhsuz varlıklarla iletişim içinde kişilik geliştirmeleri. Sonuçta muhatap olunan canlı değil yapay bir varlık. Bir başka deyişle aslında hissetmeyen, düşünmeyen, sevmeyen yani varlığa ait özellikleri olmayan yokluğa ait bir cihazla iletişim kuruluyor. Bu sıradan bir oyuncakla oynamaya benzemiyor. Bebeğiyle oynayan bir kız çocuğu ona gerçekmiş gibi davranır ama aslında öyle olmadığını o da bilmektedir. Doğuştan getirdiği duygularını o bebeğe yansıtarak kimliğini oluşturma yönünde adımlar atar. Ancak yapay zekâ sahibi, çocukla konuşan, ona cevap veren bir oyuncakla iletişim kurulduğunda bunun gerçeklik algısında bir kırılmaya sebep olması mümkündür. Yani çocuğun zihnindeki henüz oluşmaya başlayan gerçek olan ve olmayan ayrımı ortadan kalkacak, gerçek ve yapay arasında fark gözetilmeyecektir. Çocuk oyuncağıyla oynarken kendi kendine konuşur, kendi sorularını yanıtlar. Bu olması gereken, kişilik gelişiminde önemli bir safhadır. Çocuk kendi gerçeğini keşfetmektedir. Akıllı oyuncakların müdahalesi bu süreci zedeleyecektir. Canlı olmadığı halde canlı efekti yaratan bir varlık üzerinde hayatı ve kendini tanımaya başlamanın pek sağlıklı bir yol olduğunu söyleyemeyiz.

 

Belki abartılı bulunabilir ama kanaatimizce bu şekilde yetişen nesiller hayata değer vermekte, doğaya ait harikaları takdir etmekte zorlanacaklardır. Bu nesillerin dünyaya bakışları kendilerinden öncekilerden epey farklı ve soğuk olacaktır.

 

Zaten önemli ölçüde doğadan uzaklaşmış hatta doğaya yabancılaşmış haldeyiz. Bugün gördüğü bir ağacın cinsini söyleyebilecek insan sayısı hiç de fazla değildir. Doğayla zayıflayan ve yabancılaşan ilişki insanın kendine yabancılaşmasına da yol açmakta. Çocukluğundan başlayarak makinaları muhatap alan, onları arkadaşı gibi gören nesillerin doğaya, doğal olana yabancılıkları çok daha büyük olabilir.

 

Ebedi Gençlik

Kaku çok da uzak olmayan bir gelecekte yaşlanma süreciyle ilgili genlerin bilgisayar tarafından tespit edileceğini ve bu genlerin kontrol edilmesiyle sonsuza kadar genç kalınabileceğinden söz ediyor. Bu konuda yine bir masalı Peter Pan’ı örnek olarak veriyor. Masaldaki hiç büyümeyen çocuk misali seçtiğimiz bir yaşta sabit kalıp hayatımızı sürdürebileceğiz. Hangi genin ne işe yaradığı bilgisayar yardımıyla belirlenip, genetik mühendisliği yoluyla genler kontrol edilebilirse bu mümkün olacak. Kaku daha ileri bir öngörüsünü paylaşıyor ve bedenin yeniden inşasının gerçekleşeceğini söylüyor. Bu yolla insanların görünümleri bile değiştirilebilecek. Bunun için verdiği örnek ise “Beauty and Beast” adlı masal.

 

Masallara benzerlikler burada kalmayacak; nano çipler artık her yerde oldukları için ağaçlarla, çiçeklerle, rüzgarla bile konuşmak mümkün olacak. Elbette aslında onlarla değil, yapay zekayla donanmış çiplerle konuşulacak. Hepsi çok iddialı ve birbirinden heyecan verici gelişmelerle dolu bir o kadar da insanı dönüştürücü, bir yönüyle tahrip edici daha da ötesi insan tanımını değiştirebilecek bir gelecek bizi bekliyor.  Bu benzersiz devir nasıl bir ahlaki temele oturacak bilmiyoruz. Yerleşik ahlak değerleri birkaç asırdır ama özellikle son yüzyılda epeyce aşındı. Yok olmaya yüz tutmuş değerlerin tabutuna son çivi teknoloji eliyle çakılacak gibi görünüyor. Büyü kıvamına gelmiş teknoloji kendi ahlakını ve mistisizmini oluşturma yolunda ilerliyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.