Lüksemburg’un Uzay Madenciliği Politikası

, 25 Nisan 2017

Lüksemburg’un uzay madenciliği hamlelerinden daha önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Özel sektör, yatırımcı ve politik otoriteyi aynı çatı altında toplamak için kurdukları SpaceResources.lu  girişimiyle uzay madenciliği alanında Lüksemburg’u küresel bir hub’a dönüştürme yolunda ilerliyorlar. Girişim bünyesinde şimdiden en önemli şirketler yer almakta. Deep Space Industries’le Prospector-X uydusunu SpaceResources.lu çatısı altında geliştiriyor. Ayrıca Seattle merkezli Planetary Resources, Tokyo şirketi ispace ve Alman Risk Fonu OHB de girişimde yer almakta. Sektördeki en büyük oyuncu olan Planetary Resources’la geçen sene 26,5 milyon dolarlık yatırım anlaşması imzalanmıştı.

Girişim doğrudan Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Etienne Schneider’ın politik sorumluluğu altında geliştirildi ve uygulamaya kondu. Belki bu zamana kadar atılan adımların en önemlilerini Lüksemburg’un atmasının en önemli nedeni de ortaya konan en üst düzey politik inisiyatif. Sadece seçilmişler değil kraliyet mensupları da bu girişime destek veriyor. 9-13 Nisan arasında Veliaht Prens (aynı zamanda Dük) Guillaume ABD’nin batı yakasına bir dizi ziyarette bulundu. 5 günlük programda Seattle, San Francisco ve Silikon Vadisi’ndeki çeşitli şirket temsilcilerine Lüksemburg’un uzay araştırmaları ve uzay kaynaklarının ticari kullanımı için elverişli bir Avrupa üssü olacağını ve bunun için gerekli olan hukuki altyapının, teşviklerin, hükümet düzeyinde yürütülecek potansiyel iş birliklerinin sağlanacağı mesajını verdi.

2500 km2 alanı ve 500 bin küsur nüfusa sahip refah patlaması yaşayan bu minik Avrupa ülkesinin uzay madenciliği iştahına bıyık altından gülen veya dalga geçenler de yok değil. Ben de ilk duyduğumda “ne alaka” dediğimi hatırlıyorum. Almanya, Fransa, Belçika arasında yer alan, haritada bulmakta zorlanacağınız Lüksemburg aslında uzay madenciliğine zannedildiği kadar uzak değil.

Lüksemburg Avrupa’nın en önemli finans merkezlerinden biri ve aynı zamanda Avrupa uydu endüstrisinin kalbi konumunda. Mevcutta faaliyet gösteren uzay madenciliği şirketlerinin ise sürdürülebilir olmaları için iki koşulu yerine getirmeleri gerekiyor;

1. En verimli kaynaklara ulaşmak için gerek olan uzay keşifleri (ki bunlar uydularla yapılıyor)

2. Belki 10 yıllar sonra gerçekleşecek ve gelir üretecek uzay madenciliği için gerekli ARGE’lerin fonlanması

Lüksemburg ise bu iki ihtiyacı hem uydu üretimi hem de fon merkezi olması nedeniyle mükemmel karşılıyor. Buradan Lüksemburg uzay madenciliği için en elverişli ülke sonucu çıkmaz. Ancak uzay-havacılık, ARGE, finans, insan kaynağı açısından çok zengin ABD’den sonra şu an için en avantajlı ülke konumunda olduğu söylenebilir. Hatta uluslararası politikada ABD’den daha esnek hareket edebildiği için ön plana çıktığı konular bile var.

Mesela görüştükleri ABD, Japonya, Çin, Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri temsilcilerine farklı ülkelerin birbirlerinden bağımsız aynı konu üzerine çalışması yerine ortaklaşa hareket ederek zamanın ve kaynakların verimli kullanma çağrısı yapıyorlar. Süper güçlerin rakiplerine cesaret edemeyecekler kadar cömert bir davet bu. Lüksemburg açısından ise uzay madenciliği masasında kendisine yer bulma anlamına geliyor. Hindistan, İsrail, Brezilya, Güney Kore, Güney Afrika gibi gelişmekte olan ülkelerin de topa girip kayıtsız kalmamaları gereken önemli bir çağrı.

Lüks’ün ülkeler nezdinde uzay madenciliği pastasını genişletmek ve ülke sayısını arttırmak istemesi paralelinde Dış Uzay Anlaşması’nın revize edilmesini de tetiklemeye yönelik bir hamle. Uzay kaynaklarının ticarileşmesinde devletler nezdinde ortak ekonomik çıkar oluşturarak 1967’de yürürlüğe konan, uzay kaynaklarının insanlığın ortak mirası olduğunu belirten Dış Uzay Anlaşması’nın (DUA) revize edilmesini amaçlıyorlar. Schneider bir beyanatında “bu anlaşma imzalandığında insanların uzay kaynaklarıyla neler yapabileceklerini düşünmemişlerdi” diyor. Lüks konumunu gözeterek dengeli, sabırlı, planlı, anlaşmacı Avrupalı tüccar refleksi sergiliyor.

 

DUA’nın revizyonu neden önemli?

ABD geçen senelerde Uzay Madenciliği Yasası’nı çıkarttı ama bu DUA’ya aykırı olduğu için çok sürüncemede bir konu olma özelliğini sürdürüyor. ABD gibi bir devseniz zaman zaman uluslararası anlaşmaları menfaatleriniz doğrultusunda eğip büktüğünüz olur ama bu durum (AB ülkeleri ile bir bütün olarak düşündüğünüzde bile) Lüks için geçerli olmayabilir. Çok temel problemler kapıda bekliyor. Çin Ay’da madencilik faaliyeti yürütmek için çalışmalar yapıyor. Soğuk Savaş dönemindeki uzay yarışında Ay’a ilk ayak basan ABD’li astronotlar oraya bayrağını dikti ve bayrak dikme ülkeler için egemenliği simgeler. Bu durum uzay madenciliği somutlaştıkça ileride ısıtılıp gündeme getirilecek bir çıkar çatışması. Şimdilik buzlukta duruyor. Gerçekçi olmak gerekirse DUA’nın yakın zamanda revize edilmesi zor görünüyor. Takip ettiğimiz kadarıyla böyle gündem henüz yok. Hukukçuların şimdiye kadar buldukları en akla yatkın çözüm uluslararası deniz hukukunda yer alan “açık denizlerin serbestliği” ilkesinin benzer versiyonunun uzay madenciliği için uygulanabileceği. Yani açık denizlerde uluslararası hukuka uygun olarak yapılabilen balıkçılık serbestliği uzayda madencilik için geçerli olması. Bu bağlamda genç hukuk mezunlarına tavsiyemiz  eğer imkanları varsa yurtdışında, mümkünse uzayda gelecek planlayan ciddi ülkelerde uzay hukuku üzerine çalışmaları. İleride şimdikinden çok daha önem arz edecek gibi görünüyor.

Bunlar konuşuladursun Lüks “tehdit görülmeyen ülke” özelliğiyle bu kendi uzay madenciliği yasasını tepki çekmeden çıkarmanın peşinde. Eski NASA Ames Araştırma Merkezi Direktörü, şimdinin Breakthrough Starshot ve SpaceResources.lu danışma kurulunda yer alan Pete Worden 1000 kişilik ordusuyla Lüx’ün bir tehdit olarak algılanmasının çok düşük olduğunu belirtiyor. Anglosakson mantığına uygun şekilde bir hub’ın oluşturulması için yatırımcıların kendilerini güvende hissedebilecekleri gerekli hukuki altyapı şu anda en önemli gündem mevzusu. Schneider’in açıklamalarına göre ABD’ninkine göre çok daha yatırımcı dostu bir yasa olacak. ABD’deki yasa şirketlerin çoğunluk hissedarlarının yerel yatırımcılar olmasını şart koşarken Lüksemburg çıkartacağı yasada ve yasaya bağlı teşviklerde çoğunluk şartının aranmayacağı bir model üzerinde çalışıyor. Böylece hariciyedeki uzay madenciliği girişimleri için de uygun bir konum olmayı hedefliyorlar. Muhtemelen yasa bu senenin sonuna doğru çıkacak ve önemli bir adım atılmış olacak.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.