Biyoteknoloji – 4

, 23 Mayıs 2017

İnsanın ardılı kim olacak? Sorunun yanıtı şudur: Ardılımızı biz kendimiz yaratıyoruz. At ve köpek insan için neyse, insan da makine için o olacaktır; sonuç, makinelerin canlanması ya da canlanmaya başlamasıdır.
Ray Kurzweil’in İnsanlık 2.0 adlı kitabında yer alan yukarıdaki söz, Samual Butler’ın 1863 yılında “Darwin among the machines” (Makineler arasında Darwin) adlı mektubundan alıntıdır. Darwin’in Türlerin kökeni adlı kitabının yayımlanmasında 4 yıl sonra, makinelerin henüz sanayide kullanıldığı, dijital elektroniğin olmadığı bir dönem. “Bismillah” bir mümin için neyse, evrimde bir transhumanist için odur. Söze önce evrimle başlarlar. Bu fikrin günümüzdeki temsilci, Ray Kurzweil, BigBang ile başlayan evrenin evrimsel serüvenini, 6 çağa ayırır. Atomlardan moleküler bileşiklere (organizmalara); DNA’dan (canlılardan), zeki beyne (insana) ve onun ürünü teknolojiye uzanan 4 çağ geride kalmıştır. Tekillik (Singularity) dediği, evrenin ulaşacağı teknoloji tabanlı son noktaya ulaşılabilmesi ise, içinde bulunduğumuz 5. Çağda yaşanacak,  3 gerekli devrime bağlıdır. Bunlar sırasıyla Genetik (Biyoteknoloji), Nanoteknoloji ve Robotbilim devrimleridir.

 

Genetik (biyoteknolojiler) ile yaşamın temelinde yatan bilgi süreçlerini anlayıp, bu bilgiyi kullanarak elde edeceğimiz nano-teknolojiler ile 1- bedenlerimizi, 2- beyinlerimizi ve 3-etkileşimde olduğumuz dünyayı –tek tek her molekülünü- biyolojinin getirdiği sınırlamaların çok ötesine geçirip, yeniden tasarlayıp, kuracağız. En son ve en güçlü devrim robot teknolojileri, insan zekasından çok daha üstün, akıllı makineler ve yapay zeka ile birleşen yeni dünyada, her şeyin kontrolü ve hakimiyeti sağlanmış olacak. 6. Çağ başlamış ve tekillik denilen noktaya ulaşmış olacağız.

Kurzweil için, biyoteknolojinin insanı, hastalıklara daha dirençli, sahip olduğu potansiyelleri ortaya çıkaracak ve yaşamı akılcı bir şekilde daha uzamasını sağlayacak şekilde yeniden programlaması yetmiyor. Çünkü ne yaparsak yapalım, ona göre organik bedenin getirmiş olduğu yavaşlıktan, kısıtlamalarından, zayıflıklarından kurtulamıyoruz. Yıpranmaya, yaşlanmaya ve ölmeye mahkûm moleküler yapımız, onun için, “ikinci sınıf robotlar” olarak kalacak. Maddesi her an dağılmaya ve çürüyüp gitmeye müsait olan, bir et ve kemik yığınından başka bir şey olmayan insanın, bedeninden kurtulması, bir üst versiyona kendini yükseltmesi gerek. Aslında temsil ettiği küfür cephesinden bakıldığında, insanı sadece maddi yapısı itibari ile değerlendirdiklerinden, böyle düşünmeleri gayet normal. Antrparantez belirtelim, singularity fikrinin, ateistler tarafından daha hızlı kabul görmesi de aynı sebepten olacaktır. Çünkü;

İnsan, imân ile insanda tezâhür eden san’at-ı İlâhiye ve nukuş-u esmâ-i Rabbâniye itibâriyle bir kıymet alır. Küfür, o nisbeti kat’ eder. O kat’dan san’at-ı Rabbâniye gizlenir, kıymeti dahi yalnız madde itibâriyle olur. Madde ise, hem fâniye, hem zâile, hem muvakkat bir hayat-ı hayvanî olduğundan, kıymeti hiç hükmündedir.”

“Robotlar dünyayı devralacak mı? Evet, ama onlar bizim çocuklarımız olacak.” – Marvin Minsky

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.