Devlet Teknolojiye Nasıl Destek Olur?

, 18 Mayıs 2017

Bilim ve teknoloji, ABD’nin sadece devlet yönetiminde değil, küresel olarak hakim olduğu kitle iletişimi alanında da kullandığı önemli bir konu oldu. 70’li ve 80’li yıllardaki Soğuk Savaş’ın tezahürü olan uzay yarışında, ABD sadece teknolojisi ile değil, bu teknolojiyi tüm dünyaya yayınlayabilmesi ile de öne çıktı. Ardından 90’lı yıllardaki bilgisayar ve internet dönemi ve 2000’lerden itibaren başlayan mobil teknoloji ve sosyal uygulama dönemi tüm dünyaya Silikon Vadisi olarak adlandırılan bir bölgeyi tanıtır oldu.

 

ABD’nin bu alandaki başarısını ve öncülüğünü analiz edersek, bu durumu sağlayan birden fazla bileşen olduğunu görmek zor olmayacaktır. Üniversiteler ve akademik araştırmalar açısından bir kültürün varlığı, özel sektörün araştırma ve geliştirme çabalarına yönelik hem finansal olarak hem de uygulama alanı olarak saha açması, girişimcilerin etkin bir rol sahibi olmaları ve finansal altyapının hem kural ve kanun olarak hem de hızlı hareket etmeye uygun olarak yapılandırılmış olması sayılabilir. Ancak bir diğer önemli bileşen de devlet ve devlet yönetiminin bu alanda ortaya koyduğu irade olmuştur ve bundan sonra da olacaktır.

 

Geçtiğimiz aylarda ABD’nin ve özellikle önceki başkan Barack Obama’nın bilim ve teknoloji ile olan yakın ilişkisinden bahseden yazılarımız olmuştu. Ancak Obama’nın bu çabalarını çok yeni bir eğilim olarak görmemek gerekiyor. Amerika’nın önceki başkanlarının da benzer konulara ilgileri ve bu konularda çabaları olmuştu. Donald Trump yönetimi bilim ve teknoloji konularında nasıl bir duruş sergiyleyecek bilmiyoruz, ancak genel olarak ABD yönetimleri için bilim ve teknoloji ile ilişkili konuların öncelikli olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır.

 

İleride başka bir bağlamda değinmeyi düşündüğüm ama şimdi sadece anmakla geçeceğim 2. Dünya Savaşı’nın son dönemlerinde, Başkan Roosevelt’in ülkenin önde gelen bilim adamlarından birisine yazdığı mektupta değindiği ve tavsiye istediği 4 konu, ABD tarafından bilime ve teknolojiye devlet olarak nasıl bakıldığını anlamak açısından önemlidir. Şimdi kısaca bu 4 konuyu özetleyelim:

 

1. Askeri güvenlik açısından tutarlı olması ve askeri makamların onayı dahilinde, sizce savaş boyunca kazanılan bilimsel bilginin, ülkemize yeni girişimler, yeni iş pozisyonları ve refah olarak geri döndürülmesi için ne yapılmalıdır?

2. Ülkemizde belirli rahatsızlıklardan ötürü hayatını kaybeden sayısı, savaşlarda kaybettiğimiz hayatlardan daha fazladır. Hastalıklara karşı savaş açacak bir programı nasıl organize ederiz?

3. Kamunun ve özel sektörün rolleri ve birbirleri ile olan ilişkileri düşünüldüğüne, devlet hem kamuya hem de özel sektöre araştırmalar bağlamında nasıl yardım edebilir?

4. Bilimsel araştırmanın ülkemizde savaş dönemindeki seviyede sürdürülebilmesini sağlamak için Amerikalı genç yetenekleri keşif ve geliştirme programı ortaya konulabilir mi?

 

Bu dört soruyu mümkün mertebe özet şekilde yazmaya çalıştım, ancak Başkan Roosevelt’in mektubu bitiriş paragrafı oldukça önemli, bu nedenle bu paragrafı tam olarak almayı tercih ettim:

 

“New frontiers of the mind are before us, and if they are pioneered with the same vision, boldness, and drive with which we have waged this war we can create a fuller and more fruitful employment and a fuller and more fruitful life.”

 

“Zihnin yeni sınırları önümüzde, ve bunlar eğer bu savaşta ortaya koyduğumuz vizyon, cesaret ve hevesle sürdürülürse, daha dolu ve faydalı bir istihdam ve daha dolu ve faydalı bir hayat oluşturabiliriz.”

 

Başkan Roosevelt’in bu mektubuna cevaben hazırlanan Temmuz 1945 tarihli raporda da, raporu yazan kişi teknoloji üretimi ve bilimsel araştırmanın başlı başına bir iş olduğunu, devletin kurumları arasında kurum bazlı araştırma yapılmasının hedefe götürmeyeceğini savunur. Raporda geçen şu görüşler önemlidir:

 

“A new agency should be established, therefore, by the Congress for the purpose. Such an agency, moreover, should be an independent agency devoted to the support of scientific research and advanced scientific education alone….

…Science is fundamentally a unitary thing. The number of independent agencies should be kept to a minimum…

…Separation of the sciences in tight compartments, as would occur if more than one agency were involved, would retard and not advance scientific knowledge as a whole.”

 

“Bu nedenle Kongre tarafından yeni bir kurum kurulmalı. Daha da ötesi bu kurum, bağımsız bir kurum olup tamamıyla sadece bilimsel araştırmanın desteklenmesine ve ileri bilimsel eğitime adanmış olmalı…

…Bilim temel olarak bütünsel bir şeydir. Bağımsız kurumların sayısı asgaride tutulmalıdır…

…Bilimlerin dar odalara ayrılması, birden fazla kurumun işin içine girdiğinde olacağı gibi, bilimsel bilgiyi sakatlar ve tek bir bütünde olacağı gibi ilerlememesine yol açar.”

 

 

Gelecek yazılarda bu raporun yazarından da bahsedeceğim, ama öncelikle yukarıda alıntıladığım bölümlerde önemli gördüğüm ve yine gelecek yazılarda genişletmeye çalışacağım belirli fikirlerin altını çizmek istiyorum. Öncelikle bir devlet başkanının, bir bilim adamından böyle bir vizyon ortaya koymasını istemesi ve buna önemli derecedeki detayda bir karşılık bulması önemli olmuştur. Bir diğer ilgi çekici husus, savaşın bilimsel gelişmeyi arttırıcı etkisi oluşunun bir gerçekliği olması ve başkanın da sorularını, bu konunun önemini belirterek sormasıdır. Cevaben hazırlanan raporda yer alan tavsiyelerin yukarıda alıntıladığımız bölümü de belki bu rapordan 13 sene sonra kurulacak olan ARPA/DARPA ve NASA kurumlarının, kuruluşunda tetikleyici rol oynamıştır.

 

Gelecek yazılarda, ABD örneği üzerinden devletin araçlarını bilimsel gelişme ve teknoloji üretimi açısından nasıl kullanabileceğini incelerken, farklı kişilere ve kurumlara da değinip, kendimiz için nasıl bir örnek çıkarabiliriz konusu hakkında spekülasyonlar yapacağız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.