Dijital Kültürün Kodları – 1

, 31 Mayıs 2017

Hepimiz içinde bulunduğumuz zamanın çocuklarıyız. Aynı milletin içinde, aynı anne babadan ama farklı bir çağda dünyaya gelsek muhtemelen farklı bir insan olurduk.  Davranışlarımızı ve düşüncelerimizi etkileyen en önemli unsur belki de içinde doğduğumuz zamanın karakteristikleri. Özellikle bu içinde yaşadığımız çağ daha öncekilere benzemiyor. Mesafelerin ortadan kalktığı, “global kültürün” inşa edildiği bir çağda yaşıyoruz. Kültür kelimesi etimolojik olarak toprağın ekilip biçilmesi anlamından geliyor, yani topraktan yaratılan insanın terbiyesi, pişmesi ve olgunlaşması. Elbette birçok etkene göre farklılık gösteriyor kültür, yedikleri bile insanın karakterine tesir ediyorsa, sürekli et yiyenle vejetaryen birisi nasıl farklı davranıyorsa, tüm insanların ortaklaşa inşa ettiği global dijital dünya ve her an onunla etkileşimde olan insan bu yeni kültür ortamında nasıl değişmesin?

 

Bizler dijital çağın içinde doğduk ve bu çağda nefes alıyoruz. “Kendini bilmek”, gerek bizim kaynaklarımızda (“Nefsini bilen rabbini bilir”) gerekse Antik Yunan felsefesine dayanan modern batı uygarlığında bilinen meşhur bir deyim. Buradan hareketle bizler içinde yaşadığımız çağı ve üzerimizdeki tesirlerini anlamak zorundayız. Bunun için dijital çağın mimarlarını, zihniyetlerini ve planlarını anlamalı ve bu planların ne şekilde icra edildiğini görebilmeliyiz. Zira planlar uzunca bir süredir icra ediliyor ve bir hayli mesafe kat edilmiş durumda, bunu anlamak için bir günümüzüm ne kadarını dijital ekranlara bakarak geçirdiğimizi hesap etmek yeterli. Hala nihayete ulaşmamış bir plan bu. Zaman geçtikçe bizi daha çok bağımlısı yapacak, bizi daha çok kendine esir edecek dijital teknolojilerin egemenliğinde belki de insanın kendinden uzaklaşması itibariyle en karanlık çağ, şeytanın çağı (karnü’ş-şeytan).

 

Bir önceki yazı dizisinde değindiğim gibi şu anda etkilerini geniş ölçekte gördüğümüz dijitalleşmenin temelleri 60’lı yıllarda atıldı ve şu anda o zaman ekilen tohumların verdiği meyveleri (örneğin bir elma – Apple) görüyoruz. İnsan ne yerse ona göre davranışları ve karakteri değişir demiştik. Bu zamanda dijital dünya bize ne yediriyor, biz neye benzemeye başladık? Hangi duyularımız köreldi? Hangi özelliklerimiz hormonlu bir şekilde gelişti? Neler daha önemli hale geldi bizim için? Bu dijital çağın mimarları, mühendisleri ve işçileri kimler?

 

Öyle sanıyorum ki, bu çağı şekillendiren gelişmelere bütüncül bir şekilde bakıp, oyun kurucuları ve icracıları görebildiğimiz “zihniyetlerini” çözebildiğimiz takdirde sonraki hamlelere karşı bilinç kazanıp, bu karanlık çağda insanı kendi özüne yaklaştırma adına, yine içinde yaşadığımız çağa uygun çözümler (bir nevi panzehirler) üretmenin kapısını aralayacağız.

Stewart Brand ve kütüphanesinde dikkati çeken Lord Kinross’un Atatürk kitabı

Özetle bu yazı dizisinde dijital çağın mimarlarını, onların düşüncelerini, hali hazırdaki projelerini ve gelecek hesaplarını ele almaya çalışacağım. Başlangıç için seçtiğim isim ve bence dijital kültürün baş mimarlarından bir tanesi olan Stewart Brand. 60’lı yıllarda birbirinden alakasız gibi görünen çok kritik noktalarda karşımıza çıkan Brand’i bundan sonraki yazılarda derinlemesine ele almaya çalışacağım. Bir sonraki yazım Brand’in yeni kültürün kodlarını ilk olarak yazmaya başladığı “Whole Earth Catalog” üzerine olacak.

“Dijital Kültürün Kodları – 1” yazısına bir yanıt var

  1. berk demiş ki: ( 1 Haziran, 2017, 1:46)

    Çok iyi bir giriş olmuş. Çok tutarlı, fikri insicam sahip bir yazı. yalnız çok noktalama hatası var bunu belirtmeliyim. devamını -samimi olarak- merakla bekliyorum.

    tebrik ederim..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.