İki Kitap Bir Yazar – 5 (İnsanın Değeri)

, 24 Mayıs 2017

“Davamız, insanın haysiyetini korumak ve insanın insanca yaşamasını, yani, orijinal kalmasını, madde ve mana planında bir eşya, bitki ve hayvan derekesine (seviyesine) indirilmemesini temindir. Bu temayül (eğilim), bizim icadımız değil, varlığın bütününe has genel bir kanun gibidir. Her varlık orijinal kalmak savaşındadır.” (A.Arvasi, Kendini Arayan İnsan)

Serinin daha önceki yazılarında bir parça temas ettiğimiz gibi, Arvasi’ye göre insanı insan yapan onun orijinalitesidir. Bu orijinalite ise benlik, hayat, irade, hürriyet, şuur gibi kavramlar etrafında örgülenmiş girift bir hakikattir. Arvasi bu satırları yazarken aklından transhümanizm, insan-makina bütünleşmesi, insanın teknolojinin yardımıyla dönüşerek bir “üst insan” formuna ulaşması, human-robot veya Singularity gibi konular geçmişmidir, bilemiyorum. Büyük ihtimalle geçmemiş olabilir. Fakat yazarın ısrarla üzerinde durduğu ve güçlü bir şekilde argümante ettiği bir konu var ki, o da insanın orijinalitesi. Ve bu orijinaliteye zarar verecek/verebilecek her gelişmeye karşı duyarlı ve uyanık olmak gerekliliği. Doğunun değerleri kadar Batı düşünce dünyasına da derinlemesine hâkim olduğu eserlerinde açıkça görülebilen yazarın sanayileşme, makineleşme, 20.yüzyılda teknolojinin sosyo-psikolojik etkileri gibi konulara kafa yormadığına ihtimal vermek çok mümkün olmadığı gibi, yaşasaydı transhümanist ve singülariteryen akımlar karşısında net bir tavır alacağını öngörmek de pek zor değil. Bu açıdan girişteki paragrafta geçen “eşya, bitki ve hayvan derekesine” ifadesine makine veya robot sözcükleri de eklenebilir kanaatindeyim. Yani insanın, ne yöne savrulacağı (dolayısıyla insanlığı da ne yöne savuracağı) belli olmayan pusulasız teknolojiye sorgusuz-sualsiz iradesini teslim ederek makineleşmesi, esasen doğrudan insanın aslî değerine/cevherine yapılan bir hücumdur ve sonucu insanın değersizleştirilmesi olarak karşımıza çıkacak gibi durmaktadır.

Yukarıda belirtildiği gibi, yazarın ısrarla vurguladığı diğer bir nokta; insanın, insanlığını (insaniyet hakikatini) korumak adına varlık karşısında bir duruş sergilemesi, ciddiyetle bir tavır alması gerekliliğidir. “Ciddiyetle”, zira kendisinde bulunan değerler üstü, paha biçilemez, orijinal hakikat (kendisi bu büyük değerin farkında olsun olmasın) bunu gerektirmektedir.

Konu M.A.Ersoy’un İnsan şiirini çağrıştırdı, güncel dille yazılmış bir tercümesini paylaşıyorum. Önümüzdeki yazıda ise Arvasi’nin (birbirinden farklı olarak tanımladığı) akıl ve zeka konularındaki tespitlerini paylaşmayı ve bu tespitler perspektifinden transhümanist gelişmelere bakmayı planlıyorum.

İNSAN

Ey insan, sen kendinin küçük bir cisim olduğunu sanırsın,
Oysa en büyük âlem senin içinde gizlidir. (Hz.Ali)

Haberdar olamamışsın kendi kişiliğinden de hâlâ sen,
“Değersiz bir varlığım” dersin ey insan, fakat keşke bir bilsen…

Senin mahiyetin (aslî cevherin) hattâ meleklerden de yüksek ve yücedir,
Alemler sende saklıdır, dünyalar sende toplanmış ve dürülmüştür.

Yerlerden, göklerden taşarken Allah’ın bereketi,
Olur senin kalbin Allah’ın ışık ışık tecelli ettiği yer ki..

Cismin küçücüktür ama ilahî sanatın zirvesisin;
Bu itibarla sonu gelmez, bitmez tükenmez bir hazinesin!

Güzellikler yaratan Kudret’in şiirinin en güzel beyti olmuşsun;
Yarattığını en iyi bilen Allah’ın bir muamma sırrı olmuşsun.

Esirindir tabiat, hükmeden ellerindedir eşya;
Senin hükümlerine boyun eğmiştir, sana mahkûmdur dünya.

Bulutlardan yıldırımlar avlar enerjik irfanın;
Yerin altında madenler bulur eleyip ayıran kavrayışın.

Denizler döşeğindir, dalgalar naz beşiğin;
Dağlar bir şey mi, gökleri ölçmektedir açılan kanatların!

Hava, hükmünü ileten öyle bir vasıtadır ki, bir anda
Sesine yoldaş olur âlemin her tarafında.

Duramaz gayretli çalışman önünde engeller, eziyetler;
Sen azmin ile savaş alanına girdiğinde kaçacak yer arar hücum edenler.

Karanlıklarda gezsen, hikmetli düşüncen aydınlatan meşalen olur,
Ki her parlayışı sonsuzluğun sönmeyen ışığıdır.

Susuz çöllerde kalsan, kılavuzun çalışmanın verdiği ilhamdır,
Ki her adımında gölgelik vahalar vardır.

Ne  zindanlar olur engel, ne idam sehpaları, ne sürgünler…
Yürürsün yolunu kesse de hattâ demirden eller.

Basit bir tedbirinle diktatörlüğün burçlarını yerle bir edersin;
Ezeldeki hükmü sağlam kılmak için sanki göklerden indirilmişsin!

Araştırmaktan usanmazsın, bir yükseklikten başka yüksekliğe
Çıktıkça,atılsam şimdi dersin başka bir geleceğe.

Senin en şanlı günlerinde, en mutlu hâlinde..
Daha uzak bir gelecek vardır hep hayâlinde.

O gelecek içindir şevkin, vicdanındaki sevgili odur,
Ruhun o kutsal neşenin durup dinlenmek bilmez yolcusudur.

O şevkin zorlamasıyla sürekli seyran eylemen kaçınılmazdır;
İlerleme meyli yaratılışında varlığına yayılan bir ruh olarak vardır.

Yaratılışın bütün sırlarını bilmek,
Bu hiçlerden ibaret gayb âleminden kurtulmak istersin!

Sonun, başlangıcın, bugünün ki üç müthiş bilmecedir…
Durur karşında gelecek devirler gibi hep hazır.

Koşarsın bunları anlamak sevdasıyla durmazsın,
Hakikatin kokusunu az da olsa almadan oturmazsın.

Sırlar karanlık bir perdeyle örtülmüş olsun isterse….
Düşürmez uğradığın mahrumiyet gecesi ruhunu ümitsizliğe:

Emel meşalen, bir kılavuz da yoldaşın olmuşken,
Çekinmezsin karanlıkların içine dalıp girmekten.

Bir gün gelip ortaya çıksa yaratılmışların mahiyeti,
Araştırmayı bırakır, bir an durur musun ki?

Hayır! Bu sefer de Yaratıcı’nın mahiyeti, o en heybetli mahiyet,
Huzurunu ateşe verecek ve sen durmadan koşacaksın artık!

Durmak yok senin için, sürekli bir ilerleyişe tâbisin…
Ne çünkü bugüne razısın, ne gelecekle yetinirsin!

Dururken böyle sonsuz bir ilerleme alanı karşısında;
Tutup da nasıl “Ben küçük bir varlığım” dersin ya!

Meleklerden büyük, hem çok büyük övgüyle şereflenmişsin!
Allah’ın büyük görevler yüklediği varlıksın, yüksek bir cevhersin!

Hayatın bin ağır yükü eksik olmazken sırtından;
Ölümler, korkular saldırırken hepsi bir yandan;

Büyük sıkıntılara göğüs germekte inanılmaz bir dayanıklılıkla,
Yolundan kalmayıp sürekli gidersin… Hem ne süratle!

Senin yaratılışın yüce bir numunesi olduğun elbet,
Tecellî etti artık; dur, düşün öyleyse bir karar ver:

Nasıl olmak gerektir şimdi yapacağın şeyler ki, dengin
Hayvanlar olmasın, değerin meleklerden yüksekken..

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.