Makine Çağına Doğan Adam

, 25 Mayıs 2017

TARIK KAYA – Ben de Necip Fazıl’ın 2. Abdülhamid Han ile alakalı o çok bilinen sözünden mülhem şunu diyorum:

Tek yüzüğü anlamak her şeyi anlamak olacaktır.

Evet, bir önceki makalemizi böyle bitirmiştik. “Makine”, Sutu Boğda yolculuğunda bizim daimi tefekkür mevzularımızdan biri olacak. Tolkien ve insanlık dünyası/kaderi hakkında o kadar önemli bir yer işgal ediyor. Tabii basit bir şekilde, tekniğin ve dolayısıyla insanlığın teknoloji ile ilerlemesi açısından değil bizim bakışımız. Tolkien’in izlerini takip ederek, “makine” denilen varlığa daha bir derinden; makinanın özünü, dinamiklerini, karakterini, tarihini anlamak için, bazen bir mikroskopla bakmak olacak bizim bakışımız. Makine derken, buna isterseniz alet ve teknoloji de diyebilirsiniz. Zira günlük dildeki bazı ürünlere makine denmediği halde, Tolkien onları herhalde birer makine olarak nitelendirirdi. Bu yanılsamayı kaldırmak için bazen ve yeri geldiğinde “alet”, “techne”, “teknoloji” tabirlerini de kullanacağız. Nüansları ile farklı şeyler bunlar. Bazen bu nüansı gözeteceğiz bazen gözetmeyeceğiz. Kısacası “teknoloji felsefesi”yapacağız. Maksadımız Sutu Boğda sırlarına ermek; yani Tolkien’i anlamak; makineyi anlamak; makine çağını anlamak…

Zindan ve Kaçış

Tolkien’in makine karşısındaki bu meşhur mesafeli duruşunu anlamak, içinde bulunduğumuz 21. yüzyıl bakış açısından bir hayli zor görünüyor. Zira o ve onun gibi bazı entelektüellerin endişelendiği teknolojik toplum meselesi artık içinde yaşadığımız habitatın bizzat kendisi. Daha tam demini almamışsa da, artık insanlık tarihinin benzersiz bir döneminde (bildiğimiz tarihin) yaşadığımızı ve yeni nesillerin, tam da böyle bir dünyaya gözlerini açtıklarını biliyoruz. Yani Tolkien’in korkuları gerçekleşiyor; fakat biz onunla duygudaş değiliz. Tabiri caizse bizler, içinde yaşadıkları deniz kendilerine anlatılmaya çalışılan balıklar hükmündeyiz.

Tolkien ve benzeri diğer entelektüelleri anlayabilmek için, Ali Şeriati’nin “İnsanın Dört Zindanı”kitabındaki zindanlardan biri olan “tarihin belirleyiciliği” zindanından -muvakkaten de olsa- çıkmak zorundayız. Zaten izlerini takip etmekte olduğumuz sevgili Tolkien’in de meselesi, içinden çıkılma ihtimallerine binaen gardiyanların dikkatle gözcülük yaptıkları o zindanlardan “kaçmak” değil miydi? Dönemin gardiyanları onun çalışmalarına bu yüzden “kaçış edebiyatı”dememişler miydi?

Metnin Aslı

Why should a man be scorned if, finding himself in prison, he tries to get out and go home? Or if he cannot do so, he thinks and talks about other topics than jailers and prison-walls?

J.R.R. Tolkien

Çevirisi

Neden kendini hapishanede bulmuş bir adam, oradan çıkıp evine gitmeye çaba gösterirse hor görülsün? Ya da bunu başaramıyorsa, gardiyanlar ve hapishane duvarlarından başka konuları düşünüp, onlardan bahsederse hor görülüyor olsun?

J.R.R. Tolkien

Alıntı: Tolkien ve Kaçışçılık Üzerine

Kendi Çağından Anlayamazsın

Bulunduğumuz tarih ve zamandan sıyrılıp, yukarıdan bir bakışla diğer devirlere; geçmişe ve gitmekte olduğumuz geleceğe bakabilsek ve Tolkien’in hassas duygu dünyası, vicdanı ve aklını da kendimize monte etsek, zannediyorum korkunç yaraları olan ama o ana kadar narkoz etkisiyle bunların farkında olmayan birinin, narkozun etkisinin bir anda geçmesiyle hissettiği korkunç acıyı duyar ve hemen ardından da kulakları sağır edecek bir feryadı gökkubbeye salardık. Mesele, bizim neyi kaybetmiş ve kaybediyor olmakta olduğumuzun farkında olamayışımız… İşte bu yüzden Tolkien ve benzeri entelektüellerin makine karşısındaki endişeli tavrını biraz mübalağalı ve aşırı bulabiliyoruz. Bu aynen, küçük bir çocuğun, sahip olduğu harika kürkü ile bir kaplanı, sadece sirkte ya da hayvanat bahçesinde görmesiyle, kaplan hakkında süslü bir hayvan olduğu zehabına sahip olması gibidir. Bir kaplanın, bir leoparın kürkünün o hayvana faydasını; üzerindeki renkli çizgi ve beneklerinin gaye ve hikmetini, ancak o hayvanın kendi habitatını ele alarak doğru bir şekilde anlayabilirsiniz. Hayatını idame ettirebilmesi adına; korunma ve avlanmasına yardımcı olacak bir kamuflaj olarak kendisine giydirilmiş fıtrî bir elbisedir o muhteşem kürkleri. Fayda ve güzellik bir arada… Aksi halde, kıymeti oldukça aşağılara inmiş bir süsten ibarettir ona bakanlar için…

İşte Tolkien ve benzerlerini anlamak için, ilk önce kendi zamanınızdan (habitat) fikren sıyrılmalı ve Tolkien’in yaşadığı dünyaya girmelisiniz. Bu, belki de bebekliğinden beri maymuna çevrilmiş bir sirk kaplanının Bengal ormanlarına dönerek; kendine, ailesine ve soyuna yapılan gadrin farkındalığına varması ve varılan bu farkındalıktan neşet eden bir öfke ve ızdırapla kükremesine benzetilebilir.

Ya da, o vakte kadar kendine anlatılmak istenenlere karşı sağır ve anlayışsız olan “Ağaçsakal”ın, dostlarına, vatanına yapılan tahribat ve zulmü görmesiyle – birden – oluşan şaşkınlık, farkındalık, öfke ve hemen ardındaki “çığlık” gibi nitelendirilebilir.


SUTUBOĞDA

“Makine Çağına Doğan Adam” yazısına bir yanıt var

  1. Soundbug demiş ki: ( 26 Mayıs, 2017, 14:29)

    İnsanı hüzünlendiren bir yazı. Ümitsizlik ve karamsarlık ağında bir hüzün değil ama kastettiğim.

    Bizler neredeyse her yönüyle gayr-i fıtrî (yaratılışın dokusuna aykırı bir şekilde) inşa edilmiş modern dünyanın bilinç uyuşturulmasına (gaflet uykusuna) maruz kalmış talihsiz bireyleriyiz malesef.. fakat her dönemde insanlığın içinden çıkmış ve kalıcı eserler bırakmış, deniz feneri veya merdiven niteliğindeki insanlar, latif ve aydınlık ruhlar görmek için bakanlar için orada durmaktalar..

    Hüzün ama ümitsiz bir hüzün değil dedim çünkü:

    “Bu biraz da bizim hikayemizdir. İnsan bir “düşüş” yaşamıştır tür olarak. Her birey de bir hologramın parçası gibi bu “büyük düşüş”ün küçük nümunelerini kendi hayatında defalarca tecrübe eder. Travmanın hakikati de budur zaten. Bir çok insan bu küçük düşüşleri tırmanarak yada semavî bir inayetle lehine çevirmiştir. Aynı meşhur Hobbit romanının kahramanı Bilbo Baggins gibi… Bir hayli tecrübe, irfan ve canavardan kurtarılmış bir hazine ile yuvasına geri dönmüştür. Düşüşlerde çok büyük sürprizler vardır bu yüzden. Tabii değerlendirebilenler için…

    Evet; küllî bir varlığa sahip olan insan nevinden, cüz’i bir insan ferdine kadar bizim programımızda düşme ve çıkma hakikatleri var. Düşmenin ve çıkmanın şekil ve formları ne olursa olsun “öz” aynıdır ve evrensel ilkeleri vardır. Toplumlar da, nesiller de ve insanlığın büyük devirleri de aynı evrensel ilkelere göre bu düşüş ve çıkışları yaşarlar”

    http://her-an.org/baslarken/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.