Devlet 2.0 – Bölüm 4
Bedirhan Sonakın, 10 Ağustos 2017Yazı dizimizin ilk 3 bölümünde özellikle Evrensel Temel Gelir (ETG) kavramını detaylandırmaya ve var olan durumu ortaya koymaya çalıştık. Bu konu daha çok su götürecek ve üzerinde konuşacağımız bir konu olacak gibi gözüküyor. Ancak bu yazıda, ilk bölümün girişinde dillendirdiğimiz Bitnation kavramını incelemeye çalışacağız. Hatırlanacağı gibi geçmiş yazılarımızda Neil deGrasse Tyson’un Twitter’da ortaya attığı Rasyonalya isimli sanal devlet kavramına da değinmiştik. Onun fikri biraz daha kendi zihin yapısına yakın insanların var olduğu bir ütopya oluşturmaktı, biraz sabun köpüğü bir fikirdi. Ancak Bitnation bu konuda daha fazla çalışılmış bir örnek, ya da diğer bir deyişle gelecekte oluşabilecek alternatiflerin ilk denemesi gibi bir örnek.
Bitnation kavramını tanımak için öncelikle “blockchain” adı verilen ve aslında sanal para birimi olan Bitcoin’in de üzerinde çalıştığı algoritmayı tanımak gerekiyor. “Ledger” diye tabir edilen, Türkçe’ye de sicil olarak çevirebileceğimiz bir kayıt yapısı sunan blockchain, hem şifrelenmiş yapısı ile hem de sağladığı değiştirilemez veri yapısı ile de dijital kayıtların sağlamlığını arayan sistemlere altyapı sunuyor. Blockchain içerisindeki her bir blokta, bir önceki bloğu işaret eden bir hash işaretçisi, bir zaman damgası ve yapılan işlemin verisi bulunuyor. Blockchain’de, adından da anlaşılabileceği gibi, bloklar verilerle zincirleme olarak birbirlerine bağlı olduğu için, değiştirilmeye dirençli bir yapı ortaya çıkıyor. Çünkü bir blokta yapılan bir değişim, ona bağlı olan diğer blokları da etkileyecek ve ortaya problemli bir ağ çıkaracaktır.
Blockchain bize güvenilir ama açık olan bir kayıt sistemi sunuyor. Bu noktada dönüp gündelik işlerimize baktığımız zaman göreceğimiz şey, bizim hukuki ve ekonomik işlerimiz ile devlete ait olan resmi işlemlerimizin tamamı aslında bir kayıt tutma yapısı ya da diğer bir deyişle büyük bir sicil defteri. Blockchain bu noktada bizlere dijital dünyada kullanılabilecek temel bir yapı sağlıyor. Harvard Business Review’da (HBR) 2017 başında yayınlanan bir makalede, Blockchain’in bize sunduklarını anlayabilmemiz açısından güzel bir analoji yapılıyor. Bu analojide kullanılan ise internetin temelinde yer alan TCP/IP yapısı oluyor.
TCP/IP’nin, bugün kullandığımız internetin atası olan ARPAnet’de kullanımından önce, telekomünikasyon yapısı tamamıyla taraflar arasında birebir kurulan iletişim hatları üzerinden gerçekleşiyordu. Ancak TCP/IP sayesinde bilgiler, üzerlerinde adres bilgisi olan küçük birer veri paketine dönüştüler. Bu paketler ağda gönderime sokuldukları andan itibaren, istedikleri yoldan alıcılarına ulaşıp, eğer gönderen ve alıcı arasında ortak bir şifreleme yapısı kurulduysa buna göre gönderende kodlanıp, alıcıda da kodu çözülerek, büyük sistemlere ya da özel hatlara gerek kalmadan iletişim kurabiliyorlardı.
Bu yapıya ilk dönemlerde şüpheyle bakılsa da, özellikle internet olarak adlandırdığımız “world wide web”’in ardından neredeyse tüm iletişimin altyapısı haline geldi. Google’dan Amazon’a bugün bildiğimiz büyük firmaların da doğuşlarının altyapısında önemli bir yer tuttu. Bu “bağlantılılık” sayesinde tüm dünyanın iletişimi ve iş yapma biçimi dönüştü, ancak bu noktaya ulaşmak neredeyse 20-30 yıllık bir dönemde gerçekleşti.
Blockchain de 2008 yılında Bitcoin ile beraber duyulmaya başlayan bir teknoloji oldu. Bitcoin, blockchain üzerinde çalışan ilk uygulamaydı denilebilir. Bu durum tıpkı, TCP/IP’nin ARPAnet üzerinde e-mail iletişimini sağlamak gibi bir sebeple ortaya çıkışına benzetilebilir. TCP/IP iletişimi ucuzlatırken, blockchain de işlem maliyetini ucuzlatacak bir altyapı haline geliyor. Bunu daha iyi anlatmak için şu örneği verebiliriz, bir mektup yollandığında araya her zaman bir gönderme organizasyonu konulmuş, bu bir posta şirketi kadar komplike ya da bir ulak kadar basit olabilir. Ancak TCP/IP üzerinden çalışan e-mail ile bu gönderme organizasyonu aradan kaldırılarak iki taraf arasında aracısız bir iletişim sağlanabilmiş. Aynı durum bir bakıma bizim kayıt/sicil yapımız için de geçerli. Bu yapı her ne kadar dijitalleştirilmiş de olsa, bu dijitalleştirilme bizim veri kayıt şeklimizin değişmediği, sadece ortamının değiştiği bir dijitalleşme olarak görülebilir.
Bunu şu şekilde açabiliriz, menkul ya da gayrimenkul değerler, kimlik bilgileri, sağlık kayıtları vb. tüm kayıt sistemlerinin merkezi bir karakteri var. Taştan kağıda, kağıttan dijital ortama geçilse de bu merkez kayıt yapısını korumaya devam ediyoruz. Bu bir biçimde devlet ile olan ilişkimizi de belirliyor. Ancak blockchain bu merkezi yapıyı kıran bir karaktere sahip, bir kayıt sistemi, bir sicil defteri ancak merkezi bir yapısı yok. Sunuculara dağıtılmış halde duran ve bir çok yerde kaydı bulunan bir blok, bir yerde değiştirildiği andan itibaren, diğer yerlerde de değişiyor. Merkezi bir bildirim ya da bi onaya gerek kalmadan yapılan bu değişimle, örneğin sağlık kayıtlarınıza bir not düşülebilir ya da bir arazinin iki şahıs arasındaki satışı gerçekleşebilir.
Bitnation da Blockchain’in bu dönüştürücü yapısının farkında ve bunu kullanmak istiyor. Gelecek yazıda Bitnation üzerine konuşmaya devam edeceğiz.
1 Ekim 2017
24 Eylül 2017
17 Eylül 2017